Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı (ÜAK) 3 yıla yakın bir süre üzerinde çalışarak önemli bir değişikliğe imza attı. Değişiklikler için alanında uzmanlaşmış çok sayıda komisyon uzun soluklu çalışmalar yürüttü.
"Doçentlik Başvuru Şartlarının Değişikliğine İlişkin Duyuru" Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı (YÖK) tarafından belirlenen çerçevede yeniden düzenlendi.
Doçentlik Yönetmeliği'nin 3/1 maddesi gereği doçentlik başvuru şartlarındaki güncellemeler, kabul edildikleri tarihten sonraki ikinci başvuru döneminde yani Mart 2024’te uygulanacak.
Kabiliyet ve eserlerle farklılık aranacak
Doçentlik başvuru şartlarındaki değişiklikleri Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Abdulkerim Çalışkan’a sorduk. Peki, adaylar için hangi yenilikler yapıldı? Bundan sonra nasıl bir yol haritası izlenecek?
Doçentlik başvuru şartlarında Çalışkan’ın ilk olarak ifade ettiği konu, 12 temel alanın başvuru şartlarının her yönden yenilendiği oldu. Tüm alanlarda biçimsel standartlaştırılma yapıldığını söyleyen Çalışkan, "Bunun yanında alanlara özgü farklılıklar geliştirildi. Tek bir şablon üzerinden değil alanlara özgü farklı (diğer şartlar başlığı altında) şartlar getirilmesiyle doçent adayları kendi uzmanlık alanlarına ait kabiliyet ve eserleriyle farklılıklarını ortaya koyabilecekler" diyor.
Temel amaçlarının yayınlarda kaliteyi artırarak eğitime katkı sağlamak olduğunu vurgulayan Çalışkan, "Yenilenen doçentlik başvuru şartları ile amaç zorlaştırmak değil, aksine başvuru şartları ile ilgili belirsizliklerin giderilmesidir. Dünyadaki ve bilim camiasındaki yeniliklere uyum sağlama, alanların zorluk/kolaylık derecelerinin birbirine yaklaştırılması, önemini yitiren ve önem kazanan alanların ortaya çıkması, ülkemizin enerji, tarım, savunma sanayii, spor ve bölgesel önceliklerinin bilimsel çalışmalarla desteklenmesine imkan sağlayacak uzmanlık alanlarının belirginleştirilmesini istiyoruz" açıklamasını yaptı.
"Ödül, buluş ve patent cömert şekilde puanlanacak"
Doçentliğe yeni bir vizyon katmak istediklerini ifade eden Çalışkan, önceden puanlanmayan alanların puan alınabilir hale getirildiğini belirterek, "Stratejik alanlarda ülke vizyonuna katkı sağlayacak teşviklerin doçentlik başvuru şartlarına dahil edilmesini de amaçlıyoruz" diyor.
Ziraat, mühendislik ve spor alanlarında genç kabiliyetleri ödüllendirici kriterler getirdiklerini, daha önce puan alınamayan H indeksinden artık puan alındığını ve böylece doktora öncesi çalışmaların da ödüllendirildiğini belirten Çalışkan, "Dünyanın sayılı üniversitelerinde ders veren araştırma yapanlara ilave puanlar verilecek, milli sporculara ve madalya kazanan sporculara puan eklenecek, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı bünyesinde çalışan genç mühendisleri destekleyici puan sistemi getirildi. Aynı şekilde TAGEM uzmanları desteklenecek. Artık ödül, buluş ve patentler eskisinden daha detaylı ve cömert şekilde puanlanacak" şeklinde konuştu.
Çalışkan, yeni düzenlemenin akademisyenler için nitelik artırıcı ve olumlu bir çalışma olduğunu ifade ediyor.
"Yaptığımız düzenlemeden önceki doçentlik kriterlerinin kaliteyi yansıtmadığı gibi bir düşünce yanlış olur. 7100 sayılı kanunla merkezi doçentlik sözlü sınavı üniversitelere bırakılmadan önce jüriler, adayları sözlü sınavda yakından ve yüz yüze değerlendirebildiği için eser kısmına ilişkin kurallardaki belirsizlikler hayati önemde değildi. Ve teknoloji bugünkü gibi yapay zeka ile eser üretimi aşamasına henüz erişmemişti.
Jüriler sözlü aşamada adayların bilgi düzeyini, eserleri kendilerinin üretip üretmediğini, esere katkı düzeylerini sordukları sorularla kolaylıkla açığa çıkarıyorlardı. Ancak sözlü sınavın merkezi olmaktan çıkarılmasıyla sadece eser inceleme ile doçent olunmaya başlayınca mevcut kriterlerin tek başına adayın gerçek durumunu ölçme kabiliyeti zayıfladı.Adayı hiç görmeden sadece evrak üzerinden inceleme ile karar verildi.
Dolayısıyla eser bazında incelemenin sözlü sınav kalktıktan sonra ilk defa bu kadar detaylı ele alınmasının sebebi, jürilerin ve adayların tek temas yüzeyinin sisteme yüklediği eserler olmasıdır. Bu nedenle kriterler, eskiden telafisi sözlü aşamada mümkün olan belirsizliklerin artık test edilme aşamasının kalmayışı, adayların hızla doçent olma isteği, ticari kaygılarla yayın etiğinden uzaklaşan yayınevlerinin kuralsızlığı, bildiri, sempozyum, kongre sektörünün ticari bir yapıya bürünmesi gibi çok sayıda yapay zeka ve tercüme programıyla adaya ait olmayan eser üretimi gibi nedenlerle bugüne kadar uygulanmakta olan doçentlik başvuru şartları, artık ölçme kabiliyetini kaybetmişti. Biz burada YÖK ile koordine biçimde faaliyetler yürüterek kapsamlı bir değişiklik yaptığımızı düşünüyoruz"
"Amaç doçentliği zorlaştırmak değil"
Eğitim Bilimleri, Fen Bilimleri ve Matematik, Filoloji, Hukuk, Sağlık Bilimleri, Mühendislik, Sosyal Beşeri ve İdari Bilimler, Ziraat Orman ve Su Ürünleri gibi temel alanların doçentlik başvuru şartlarında; uluslararası makale, ulusal makale, lisansüstü tezlerden üretilmiş yayın, kitap, atıf, tez danışmanlığı, bilimsel araştırma projesi, bilimsel toplantı, eğitim-öğretim, patent/faydalı model, ödül ve diğer olmak üzere başvuru maddeleri mevcut.
Güzel sanatlar alanında ise genel başvuru şartlarının yanı sıra performans ve sunum gerektiren özel başvuru şartları da aranıyor. İlahiyat alanında diğer alanlarda puanlanmayan tahkik ve 'sanatsal uygulama' maddesi de yeni doçentlik başvurularında ek olarak aranacak maddelerden birisi. Bunun yanı sıra, Mimarlık alanında 'yarışma, proje, yazılım ve patent' gibi çalışmalar da doçent adaylarından istenecek. Spor alanında doçent olmak isteyen adaylar ise yerine getirmeleri takdirde genel başvuru şartlarının yanı sıra 'sportif başarı ve temsil' şartından da puan alabilecek.
Doçentlik başvuru şartlarının değişikliğine ilişkin tüm ayrıntıları www.uak.gov.tr adresinden bulabilirsiniz.
Yeni getirilen doçentlik başvuru şartları ile ilgili bilgi veren Çalışkan, amaçlarının doçentliği zorlaştırmak değil; değişen şartlara göre güncellenmiş, nitelikli, donanımlı, farklı alanlarda kendisini geliştirmiş kişilerin doçentlik unvanıyla buluşmasını sağlamak istediklerini iletti.
Çalışkan, kriterlerle ilgili değişikliklerin bilim ve akademi dünyasında olumlu karşılandığını belirtti. Hızla ve etik olmayan dayanışma mekanizmalarıyla unvan elde edenlerin kendilerinin de uzun vadede mutlu olamadığını belirten Çalışkan, "Biz değerli akademisyenlerimizin çalışmalarını, yayınlarını, makalelerini, projelerini hem ulusal hem de uluslararası literatürde görmek ve üniversitelerimizin saygın sıralama kuruluşlarındaki yerini yükseltmek istiyoruz. İnanıyoruz ki birkaç sene içerisinde ilk beş yüze giren üniversite sayımızda gözle görülür ivmeler olacaktır. Yükseköğretime ve araştırmaya bütçeden ayrılan payların önemli ölçüde arttığı ülkemizde genç akademisyenlerin bu şartlara hızla uyum sağlayacak kabiliyet, kapasite ve azme sahip olduklarını görüyoruz” şeklinde konuştu.
Temel alanlar özelinde farklılaşan ve karmaşıklığa sebep olan alan indekslerindeki belirsizliği giderdiklerini ifade eden Çalışkan, "Bu tanım yerine AHCI, ESCI, Scopus kapsamındaki dergilerde yayımlanan makaleler için puanlamalar yapıldı. Bu çalışmayı biz çok değerli görüyoruz adaylarımız için" diyor.
Yayınların puanlamada etkisi artırıldı
Yayınların kalitesinin artırılmasıyla ilgili konuşan Çalışkan, "Ulusal makale için dergilerde yayımlanmış makalelerin puanı artırıldı. Böylece ulusal ve Türkçe yayınların da puanlamadaki etkisi artmış oldu. Her bir temel alan için asgari tek yazarlı yayın şartını getirildi. Var olanlarda ise sayı artırıldı" açıklamasını yaptı.
Sağlık, fizik, mühendislik gibi alanlarda ekip çalışmasının önemini bildiklerini ancak hakkaniyet sınırlarında tek yazarlı yayınları öncelediklerini dile getiren Çalışkan, "Aynı zamanda ulusal ve uluslararası kitap bölümlerindeki editörlüğe ilişkin de sınırlama getirildi. 2547’ye tabi akademisyenler disiplin açısından etik kurallara uymak zorunda. Dolayısıyla biz de hem akademik yetkinliğini ispatlamış hem etik disiplin kurallarına tabii hem de Üniversitelerarası Kurulun muhatap alacağı üniversite yönetiminden izin almış profesörlerin editörlüğündeki kitaplara puan verdik. Bizim genel hatlarıyla editörlüğü kısıtlama gibi bir yetkimiz ve niyetimiz yok. Dileyen dilediği ünvanla editörlük yapabilir, dilediği kadar kitap çıkarabilir. Bu organizasyonlarda bölüm yazabilir, kendi üniversitesinde, teşvikte, özgeçmişinde kullanabilir. Biz kendi kurumumuz açısından puan vereceğimiz editöryal kitapları belirledik. Örneğin çok çeşitli kurumların yaptığı onlarca dil sınavı var, bazı kurumlar bazı dil puanlarını kabul ederken bazıları etmiyor. Hatta bazı üniversiteler dolaylı yoldan YÖKDİL sınavını dahi kabul etmeyebiliyor. Editöryal kitapların akademik, idari ve etik yönden kontrol edilebilirliği bizim için önemli” dedi.
Akademi dünyasına katkı sağlayacak
Bu konuyu daha kapsamlı anlatması için kendisine "Yayınlara bunun nasıl bir katkısı olabilir?" diye sorduğumuzda Sayın Çalışkan konuyu şöyle detaylandırdı:
"Değerli akademisyenlerimizin emekleri ve yayınları çok kıymetli. Ancak bazen yayınlarda suistimal gerçeğini de görüyoruz. Ne yazık ki ücret karşılığında dergilerde makale yazılıyor. Gerekli akademik koşulları ve şartları taşımadığı halde şeklen kurumları ve kuralları ‘atlatan’ adaylar bu yayınlar sonucu doçentlik ünvanını elde ediyorlar. Bizim burada temel amacımız bu suistimalin önüne geçerek doçentlerimizin nitelikli yayınlarla doçent olmalarını sağlamak. İnsan yetiştirecek, nesilleri şekillendirecek, öğrencilerinin rol model aldığı ve topluma örnek olması gereken akademisyenlerimizin herkesten daha fazla kaliteli, ilkeli ve dürüst olmasını bekliyoruz. Bu beklentimizi de kurala bağlamak istedik"
Adalet esasını gözeterek çalışma yaptıklarını söyleyen Çalışkan, doçentlik başvuru şartlarının bundan sonraki süreçte, doçent adaylarını daha nitelikli, donanımlı hale getireceğini, bunun da ülke akademisine yansımasının olumlu olacağını düşündüğünü ifade etti.