Son yıllarda yerli ve milli savunma sanayii hamlelerine dair çalışmalarda adını sıkça duyduğumuz İngiltere bu kez serbest ticaret anlaşması ile kamuoyunun gündeminde…
Geçtiğimiz gün imzalanan anlaşma tüm sanayi ve tarım ürünlerini kapsamakla kalmıyor; Ankara’nın vergi konusunda da elini rahatlatıyor. Öyle ki; eğer söz konusu anlaşma yapılmasa Türkiye’nin Birleşik Krallık’a yaptığı ihracatın yaklaşık yüzde 75’i vergi yüküyle karşı karşıya kalacaktı.
Peki ama Serbest Ticaret Anlaşması'nı sadece adına bakarak ‘ticari’ açıdan değerlendirmek ne kadar doğru? Söz konusu imzalar Ankara ve Londra’nın yanı sıra Avrupa ve hatta Çin ile ticareti nasıl etkileyecek?
Savunma sanayiinde güçlü iş birliği
Beykent Üniversitesi Avrupa Birliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Başkanı Doç. Dr. Armağan Gözkaman, AB ile Birleşik Krallık Ticaret ve İş Birliği Anlaşması’nın Türkiye için de rahatlatıcı bir gelişme olduğunu belirterek söze başlıyor. Gözkaman’a göre AB ile bir gümrük birliği içerisinde olan Türkiye’nin bu anlaşma sağlanmadan Birleşik Krallık ile bir serbest ticaret anlaşması yapması mümkün olmayacaktı.
Brexit kararı sonrasında Birleşik Krallık ile Türkiye’nin güvenlik ve savunma alanlarındaki ilişkilerinde olumsuz bir gelişme yaşanmamış olmasına dikkat çeken Gözkaman, dönemin Başbakanı Theresa May’in Ocak 2017’de Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaret sonrasında imzalanan savunma anlaşmasının bu bağlamda hatırlanabileceğini söyledi.
“Stratejik açıdan Londra için önemli bir ülkeyiz”
Armağan Gözkaman, Türk Hava Kuvvetleri unsurlarına yönelik olarak son birkaç yıldır Birleşik Krallık firmalarıyla birlikte sürdürülen çalışmaların olduğunu ve iki ülke arasındaki savunma sanayii alanındaki ortaklıkların her geçen gün daha da hacim kazandığını söyleyerek, şöyle devam etti:
“Bunlara ek olarak, iki önemli noktanın altını çizmek gerekiyor: Artık hem Birleşik Krallık hem de Türkiye, AB üyesi olmayan NATO üyesi konumundalar. Bu da stratejik ittifak anlamında önemli bir zemin oluşturuyor.
İkinci önemli nokta ise Türkiye’nin özel durumuyla ilgili… Londra’daki karar alıcılar açısından Türkiye, gerek bir ‘orta büyüklükte güç’ olması gerekse bulunduğu coğrafya ve aktif dış politika tercihlerinden ötürü stratejik bir birliktelik açısından önemli bir konuma sahip.”
“Çin atılan imzadan mutluluk duyacaktır”
Hem Türkiye hem de Avrupa için Çin’in ne denli kritik bir ‘ticaret’ kapısı olduğu gerçeğinden yola çıkarak, Londra ile Ankara arasında atılan imzaların ‘Bir kuşak-Bir Yol’ projesine nasıl bir yansıması olacağı sorusuna ise Gözkaman şu yanıtı verdi:
“Burada öncelikle iki noktayı vurgulamak gerekiyor. Bunlardan biri, Avrupa Birliği ile Çin arasındaki ticari ilişkilerin hacmiyle ilgili… AB, Çin’in dış ticaretinde en büyük orana sahip. Çin’in AB üyeleriyle, özellikle ‘bir kuşak bir yol’ projesi çerçevesinde, ikili anlaşmalar yapma konusundaki genel istekliliği diğer önemli noktayı oluşturuyor.
Çeşitli yayın organlarında yer alan ifadelerin aksine, bu eğilimin temelini oluşturan hedef ‘AB’yi zayıflatma’ olarak tanımlanmamalı. Aksine, ekonomik bütünleşmenin çok ileri bir aşamada olduğu AB ortak pazarının sağlıklı bir şekilde işlemesinin Pekin’in çıkarlarıyla uyumlu olduğu hatırlatılmalı.
Brexit de bu durumu değiştirmiyor. Ancak, AB üyeliği sona ermekte olan Birleşik Krallık, artık Çin’in AB ile ilişkilerinde değerlendirmeye alması gereken bir devlet olmayacak.
Bununla birlikte, yeni dönemde Pekin yönetiminin Londra ile bir anlaşma imzalama konusunda istekli olacağını tahmin etmek zor değil. Eğer Birleşik Krallık, AB ile anlaşma imzalamasaydı ticari anlaşmalarını çoğaltma amacıyla Çin’in koşullarını kabul etme konusunda daha ‘çaresiz’ kalabilirdi. Mevcut durumda ise Çin’e karşı eli daha güçlü.
Türkiye ‘anahtar’ role sahip
Bu bağlamda, Çin-Türkiye ticari ilişkilerinin geleceği açısından da genel olarak olumlu bir tablonun ortaya çıktığını söylemek mümkün. Ankara ve Pekin’in ticari ilişkilerini artırma konusundaki istekliliklerine 2012’den beri geçerli olan ‘para takası’ anlaşması ve yetkilendirilmiş yükümlü karşılıklı tanıma anlaşması için sürdürülen çalışmalar gibi somut örnekler verilebilir.
Bir kuşak bir yol kapsamında anahtar role sahip olan Türkiye’nin Birleşik Krallık ile bir serbest ticareti imzalamış olması Pekin’de memnuniyetle karşılanan bir gelişme olarak göze çarpıyor."
Endişeler politik değil ‘ekonomik’
Peki ama İngiltere AB’den ayrılmak için uzun süre mücadele etmesine rağmen neden ekonomik olarak böylesine kapsamlı bir anlaşma imzaladı?
“Anlaşmanın içeriğine bakıldığında, üzerinde uzlaşıya varılan başlıkların ‘sadece ekonomik’ içerikli olmadığı görülüyor” diyen Armağan Gözkaman, “Anlaşmada hiç de şaşırtıcı olmayan bir şekilde, adli konularda ve güvenlik alanında iş birliği yer alıyor. Sağlık güvenliği ve siber güvenlik konularına da özel bir bölüm olarak yer verilmiş durumda” bilgisini paylaştı.
Ticari anlaşmanın politik birliktelikten ayrı ele alınması gerektiğinin altını çizen Gözkaman’a göre hem AB’nin hem Birleşik Krallık’ın öncelikli endişeleri ekonomik ve ticari alanı kapsıyor. Yine de bu anlaşmanın siyasi hükümler içermemesi, tarafların kendilerini Avrupa kıtasının politik geleceğinde birlikte konumlandırmadıkları anlamına gelmiyor.