Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi'nin (COP16) Taraflar Konferansı kapsamında, "Çölleşmeyle Mücadele Ulusal Strateji ve Eylem Planı"nı açıkladı.
İçinde bulunulan yüzyılın, insanlığın ortak değeri olan çevreden geri getirilmesi imkansız zararlar verdiğini, bu alandaki en önemli mücadele alanın ise çölleşme, erozyon ve kuraklıkla mücadele meselesi olduğunu belirten Kurum, çölleşme, arazi tahribatı ve kuraklığın dünyadaki 110'dan fazla ülkedeki 4 milyar hektar alanı ve 1,5 milyar kişinin yaşamını tehdit ettiğini söyledi.
Bunun çevresel bir problemi çoktan aştığını, güvenliği ve kalkınmayı olumsuz etkileyen küresel probleme dönüştüğünü vurgulayan Kurum, "Bugün 2,8 milyar insan su kıtlığı yaşamaktadır, 900 milyon insan sağlıklı suya hiçbir şekilde ulaşamamaktadır. Dünyamız, her yıl 10 milyon hektar tarım alanını kaybetmekte yaklaşık 1 milyar insan yeterli beslenememektedir" diye konuştu.
Dünya nüfusunun, 2050 yılında 9 milyarı geçeceğinin tahmin edildiğini, artan nüfusun gıda talebinin karşılanması konusunda ciddi endişeler bulunduğunu aktaran Kurum, özellikle de toprakların kötü kullanımı sebebiyle 2035'e kadar küresel gıda üretiminin yüzde 12 azalmasının beklendiğini söyledi.
Kurum, Türkiye'nin, çölleşme ve erozyonla mücadelede dünyadaki en başarılı 5 ülkeden biri olduğunu bildirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu başarıları artırmak için 'Çölleşmeyle Mücadele Ulusal Stratejisi ve Eylem Planımızı' güncelledik ve 2030 yol haritamızı yeniden oluşturduk. Çölleşmeyle Mücadele Ulusal Stratejimizi 6 ana eksen üzerine inşa ediyoruz. İlk eksenimiz olan Strateji ve Politika Geliştirme hedefimiz doğrultusunda Türkiye Çölleşme Modeli altındaki Türkiye Çölleşme Haritası'nı güncelleyeceğiz. Her havzamız için ayrı ayrı Risk-Tehlike ve Eylem Planlarımızı hazırlayacağız. Kırılgan tüm sektörleri belirleyecek, gerekli eylemlerin düzenli bir şekilde takibini yapacağız.
2030 yılına kadar ülkemizin çölleşme konusunda hassas 8 havzasında Çölleşme Yönetim Eylem Planlarımızı tamamlayacak ve diğer tüm havzalarımızda da bu eylem planı çalışmalarımızı başlatacağız. Bu stratejimizle eş zamanlı olarak çölleşmeyle mücadele konusunda ayrılan kaynakları 2 katına çıkaracağız. Sürdürülebilir arazi yönetiminde yeni teknolojilerin uyumu için finansal kaynaklarımızı da yüzde 25 oranında artıracağız."
Bakan Kurum, ikinci eksen olan Arazi Tahribatının Dengelenmesi ve Doğal Kaynakların Sürdürülebilir Kullanımı hedefi doğrultusunda arazi tahribatının dengelenmesi için "Karbon Yutak Alanlar Projesi"ni hayata geçirdiklerini bildirdi.
Karbon çalışmaları kapsamında, Karbon Piyasaları için Arazilerimizin Kullanım Planlanmasını ivedilikle yapacaklarını belirten Kurum, atıl durumda olan kamu arazilerinin Karbon Yutak Alanı'na dönüşmesi için ağaçlandırma çalışmalarını hızlandıracaklarını ve bir yandan toprağı korurken öte yandan özel sektör katkısını artıracaklarını söyledi.
İlk etapta 8 bin hektar arazide, 8 milyon fidanı toprakla buluşturacaklarını, 200 bin hektarlık kamu arazisinin Yeşil Yutak Alanlara Dönüştürülmesi yoluyla yıllık 3,5 milyon ton karbondioksit miktarına eş değer bir tutum sağlayacaklarını anlatan Kurum, bu miktarın 100 milyon tonluk bir karbondioksit emisyonuna karşılık geleceğini aktardı.
Kurum, Türkiye'nin farklı yerlerinde toplam 1 milyon hektarlık alanı, Karbon Yutak Alan Potansiyeli olarak değerlendirilebileceklerini ifade etti.
Yutak Alan Karbon Kredilendirme ve Sertifikasyonu çalışmasını tamamladıklarını, çalışacakları her bir yeşil yutak alanın karbon kredi değerini standart belgeyle sertifikalandıracaklarını bildiren Kurum, elde edilecek her bir karbon kredisinin, etkilenen sektörler tarafından kullanımını sağlayacaklarını, yasalaşması beklenen iklim kanunu ile bunun yasal zeminini hazırlayacaklarını söyledi.
Şehirlerde de toprağın korunmasını çok önemsediklerini dile getiren Kurum, ülke olarak ilk defa uygulayacak Yeşil Ruhsat Belgeleriyle kentlerde yapılacak yeşil yutak alan projelerinin tüm aşamalarını izleyeceklerini, sertifikalandıracaklarını, kullanılacak bitki türleriyle karbon değerlerini de kayıt altına alacaklarını belirtti.
Şehirlerde yapılacak kent peyzajlarında kullanılmak üzere yöreye özgü ve iklim değişikliğine uyumlu bitki türlerinin seçimini esas aldıklarını anlatan Kurum, "Halihazırda 22 ilimiz için tamamladığımız Peyzaj Rehberlerimizi, 2025 yılı sonunda 81 ilimiz için yerelde bitki rehberini tamamlayacağız" dedi.
Üçüncü eksen olan Ulusal ve Uluslararası Koordinasyon ve İşbirliği hedefi kapsamında Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Akademisi'ni kurduklarını bildiren Kurum, şöyle konuştu:
"Bilimsel arka planı göz ardı etmeden proje tabanlı çalışıyoruz. Gelecek nesillerin haklarını korumak için ülkemizin kapsamlı yeşil büyüme politikalarının hayata geçirilmesine öncülük edeceğiz. Strateji belgemizin dördüncü stratejik eksenini sosyo-ekonomik faaliyetler oluşturmaktadır. Karbon düzenlemelerinden etkilenecek sektörler için bir çözüm olarak öngördüğümüz bu faaliyetlerde yutak alan tesis maliyetine özel sektörün girmesini ve karbon getirilerinin kullandırılmasını esas alacağız. Ayrıca bu alanların planlanması aşamasında öngördüğümüz ve halkımızın dâhil olmasını sağlayacak önemli bir parametre olarak gördüğümüz bitkisel üretimi sosyo-ekonomik değere dönüştürmeyi de öngörüyoruz."
Bakan Kurum, beşinci stratejik eksenin Ar-Ge çalışmalarını kapsadığını, 1970'li yıllarda erozyonla taşınan toprak miktarını olan yıllık 500 milyon tonu, mücadele çalışmalarıyla yıllık 140 milyon tona düşürmeyi başardıklarını vurguladı.
Gen havuzu oluşturarak, orman dışı alanlarda çölleşmenin önlenmesi için uygun bitki türlerini ve buna yönelik 300 hektarlık alanı hızla tespit edeceklerini dile getiren Kurum, "İklim dostu tarım uygulamalarının yaygınlaştırılmasına yönelik olarak, araştırma sayılarını artıracak iyi tarım uygulamaları gerçekleştiren üretici sayısını en az 3 bin olacak şekilde artıracağız" dedi.
Kurum, 2024-2030 Ulusal Strateji ve Eylem Planı'nda, halkın ve özellikle kadınların sürece dahil olmasını önemsediklerini belirterek, şunları kaydetti:
"Bunun için tüm aktörlerin katılımını sağlamaya yönelik bir iletişim stratejisi geliştireceğiz. 14 binin üzerinde kooperatifimizi sürece dahil edeceğiz. Son olarak 6. eksenimiz olan İzleme ve Değerlendirme adımımızla yapılan tüm bu çalışmaların değerlendirilmesi amacıyla Türkiye Çölleşme Modeli ve Hassasiyet Haritası, Dinamik Erozyon İzleme Sistemi, Ulusal Arazi Kullanımı İzleme Sistemi ve Arazi Tahribatı Karar Destek Sistemi gibi izleme sistemlerini kurduk. Bu sistemleri, dünyadaki diğer ülkelerle paylaşmayı da istiyoruz. Bu anlamda her türlü iş birliğine açık olduğumuzu da buradan ifade ediyorum. Dün ve bugünkü Bakanlar Düzeyindeki oturumlara konu olan Kuraklık, Finansman ve Göç ana başlıklarının çözümü için önerdiğimiz yol haritasının, aslında az önce ifade etmeye çalıştığım Strateji Belgemizin de omurgasını oluşturduğunu memnuniyetle söylemeliyim."
Kurum, Türkiye'de afetlerin önemli sorun olduğuna dikkati çekerek, önlem alınması gereken öncelikli alanların belirlenmesi ve oluşan toprak kayıplarının önüne geçilmesi amacıyla sel kontrol projeleri, çığ kontrol projeleri ve kaya düşmesi projelerini hazırlandıklarını söyledi.
Özellikle çığ etkilerinden korunmak için "Çığ Alanlarının Sağlıklı Ekosistemlere Dönüştürülmesi" projesini başlattıklarını aktaran Kurum, "Bu sayede öncelikli Turizm merkezlerimiz olmak üzere çığ riski taşıyan yerleşim yerlerimizle ilgili proje ve uygulamalarımızı hayata geçiriyoruz. 2030'a kadar 40 çığ kontrol projesi ve uygulamalarını gerçekleştiriyoruz olacağız. Türkiye Potansiyel Çığ Başlama Bölgeleri Haritamızı da ürettiğimizi ve kullanıma aldığımızı da ifade etmeliyim" diye konuştu.
Kurum, konuşmasında İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına da değinerek, şu ana kadar 50 binden fazla masumun hayatını kaybettiğini, Lübnan'da 4 bin kişinin katledildiğini dile getirdi.
Ölenlerin çoğunluğunun kadın ve çocuklardan oluştuğunu belirten Kurum, şunları kaydetti:
"Bugün Gazzemizde ayakta duran tek bir yuva kalmadı. Tüm ahlaki ilkeler ayaklar altına alındı. Dünya şunu unutmamalıdır, 'Bugün Gazze'de sadece Gazzeliler değil, bütün insanlık bombalandığı durumdur, bütün dünya kurşunların hedefidir. Çamurun içinde bir bardak su için bekleyenler sadece Gazze'nin anneleri ve çocukları değil dünyadaki milyarlarca anne ve çocukların hedefidir. Türkiye olarak, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, Filistin'in ve Gazze'nin özgürlüğü için tüm dünya halklarını vicdanın sesi olmaya, Filistin için, Lübnan için bir ve beraber olmaya bir kez daha davet ediyoruz."