Ticaret Bakanı Mehmet Muş, Uzak Ülkeler Stratejisi ile dünya ekonomisinin yarısından fazlasını teşkil eden 18 ülkenin ithalatında Türkiye’nin payını, ilk aşamada, dünya ihracatındaki ortalama payı olan yüzde 1’e yükseltmeyi hedeflediğini belirterek, “Bu hedef, anılan ülkelere 2018-2020 ortalaması olan 20 milyar dolar düzeyindeki ihracatımızın, 4 katına yükseltilerek 80 milyar doların üzerine çıkarılması anlamına gelmektedir.” dedi.
Bakan Muş, Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde düzenlenen Uzak Ülkeler Stratejisi tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, uzun bir süredir yoğun mesai ve titizlikle çalışmalarını yürüttükleri Uzak Ülkeler Stratejisi’nin detaylarının paylaşılması amacıyla bir araya gelindiğini belirtti.
Küresel ekonomiye entegre olmuş tüm ülkelerde dış ticaretin, uzun dönemli büyüme, refah ve ekonomik gelişmenin en önemli bileşenleri arasında olduğunu ifade eden Muş, üretim ve ihracata dayalı bir büyüme modeli benimseyen Türkiye’nin de küresel ticaretteki payını yükseltmeyi ve buna bağlı olarak yüksek katma değerli mal ve hizmet ihracatını artırmayı hedeflediğini anımsattı.
Muş, buradan yola çıkarak, ihraç ürünlerini dünyanın en uzak noktasına ulaştırmayı ve Türkiye markasının bilinirliğini artırmayı amaçladıklarını aktararak, şunları kaydetti:
“Bu doğrultuda günün koşullarını, değişen ihtiyaç ve talepleri yakından takip ediyor ve ihracat politikası araçlarımızı proaktif bir şekilde güncelliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koymuş olduğu küresel vizyon çerçevesinde dış ticaretimizin yapısını geliştirmek üzere Uzak Ülkeler Stratejimizi hazırladık. Bahse konu stratejimiz ile ürün ve hizmetlerimizin çok daha uzağa, mesafe tanımaksızın ulaşması için tüm paydaşlarımızla birlikte oldukça kapsamlı bir yol haritası çizdik. Bu strateji, altını çizmek isterim ki bugüne kadar hazırlanan en detaylı dış ticaret strateji belgelerinden biri niteliğindedir."
“250 milyar dolar ihracat hedefine ulaşacağımızdan eminiz”
Bakan Muş, 2020 yılının başından bu yana salgın ile sınanan dünya ekonomisinin, Rusya-Ukrayna savaşı ile süregelen lojistik ve tedarik zinciri sorunlarının derinleştiği, ham madde, gıda ve enerji krizleri ile küresel enflasyon gibi risklerin son derece arttığı bir dönem geçirdiğini, küresel ölçekte yaşanan tüm bu olumsuz gelişmelerin, dünya ticareti ve ekonomisini önemli bir dar boğaza taşıdığını anlattı.
Türkiye ekonomisinin, bu zor süreçte yerinde saymadığını ve önemli başarılara imza atmayı sürdürdüğünü ifade eden Muş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2021 yılında yüzde 11 oranında büyüme kaydederek son 10 yılın en güçlü büyüme hızına ulaşan ekonomimiz, 2022 yılının birinci çeyreğinde de yüzde 7,3 oranında büyümeyi başarmıştır. 2021 yılındaki büyümeye 5,3 puan pozitif katkı sağlayan ihracatımız, ilk defa 200 milyar dolar eşiğini aşarak dünya ihracatı içerisindeki payını yüzde 1’in üzerine çıkarmayı başarmıştır. Böylece 2021 yılında yüzde 32,8 artarak 225,2 milyar dolar olarak gerçekleşen ihracatımız, büyümenin itici gücü olmuştur. Benzer şekilde, bu yılın ilk yarısında ihracatımız yüzde 20 artışla 126 milyar dolar seviyesine yükselerek makroekonomik göstergelerimizi olumlu yönde etkilemeye devam etmektedir. Bu güçlü performans ile Sayın Cumhurbaşkanımızın yıl sonu için işaret ettiği 250 milyar dolar ihracat hedefine ulaşacağımızdan eminiz."
Muş, hizmet ihracatının da aynı mal ihracatı gibi Türkiye ekonomisi bakımdan kilit konumda bulunduğuna işaret ederek, Türkiye’nin hizmet ticaretinde net ihracatçı pozisyonunda olduğunu, dünyanın dört bir köşesine gerçekleştirdikleri hizmet ihracatının, 2002 yılında 14 milyar dolar seviyesinden 2021 yılında salgın kaynaklı olumsuz koşullara rağmen 58 milyar dolara ulaştığını, böylece ülkenin küresel hizmet ihracatından aldığı payın, mal ihracatımıza benzer biçimde yüzde 1 düzeyini yakaladığını vurguladı.
“Rotamızı uzak ülkelere çeviriyoruz”
İhracatta uzak ülkelere odaklanılmasına değinen Muş, “Dış ticaretimizde geçtiğimiz 20 yılda yazdığımız başarı hikayesinin komşu ve çevre coğrafyalarımızda yoğunlaştığını, ihracatımızın 3’te 2’sinin görece yakın ülkelere gerçekleştirildiğini, Türkiye’nin ortalama ihracat mesafesinin dünya ortalamasının altında kaldığını görüyoruz. Bu durum, uzak ülkelere yönelik özel bir dış ticaret stratejisini ortaya koymamızı gerekli kılmaktadır.” dedi.
Salgın nedeniyle küresel üretim ve tedarik zincirinde yaşanan aksamaları da fırsat olarak değerlendirerek Türkiye’nin küresel pazarlardaki konumunu güçlendirmek için yola çıktıklarını belirten Muş, şunları kaydetti:
“Ortalama 3 bin 65 kilometre olan ihracat menzilimizi dünya ortalaması olan 4 bin 744 kilometrenin üzerine çıkarmak için harekete geçiyoruz. İhracatımızın geleneksel ürün-pazar yapısını bir ileri aşamaya taşıyarak yeni ürün ve yeni pazar çeşitliliğine odaklanıyor, böylece rotamızı uzak ülkelere çeviriyoruz. Bu anlayışla Bakanlığımızca yapılan analitik çalışmalar neticesinde ülkemize 2 bin 500 kilometreden uzak mesafede bulunan, dünyadan ithalatı 60 milyar doların üzerinde olan ve ithalatından aldığımız payın yüzde 1’in altında olduğu 18 ülkeyi Uzak Ülkeler Stratejisi kapsamında ticaretimizin geliştirilmesine yönelik hedef ülkeler olarak belirledik.
Bu ülkeler; Amerika kıtasından ABD, Kanada, Meksika, Brezilya ve Şili, Asya kıtasından Çin, Japonya, Güney Kore, Pakistan, Hindistan, Endonezya, Malezya, Tayland, Filipinler ve Vietnam, Afrika’dan Güney Afrika ile Nijerya ve Okyanusya’dan ise Avustralya’dır. Dünya ekonomisinde yüzde 64 paya sahip olan bu ülkeler, dünya mal ithalatının yüzde 47’sini ve dünya hizmet ithalatının ise yüzde 35,6’sını yapmaktadır. Bu büyüklükleriyle tespit edilen ülkeler, ülkemizin ticaretini kazan-kazan ilkesi temelinde geliştirmemiz için önemli bir potansiyel oluşturmaktadır. Stratejimiz ile dünya ekonomisinin yarısından fazlasını teşkil eden bu ülkelerin ithalatında ülkemizin payını, ilk aşamada dünya ihracatındaki ortalama payımız olan yüzde 1’e yükseltmeyi hedefliyoruz. Bu hedef, anılan ülkelere 2018-2020 ortalaması olan 20 milyar dolar düzeyindeki ihracatımızın, 4 katına yükseltilerek 80 milyar doların üzerine çıkarılması anlamına gelmektedir.”
Muş, strateji ile ihracatı artırma hedeflerinin yanı sıra Türk ürün ve hizmetlerinin küresel ölçekte tanınırlığının geliştirilmesine, ülkenin küresel değer zincirlerindeki konumunun güçlendirilmesine de öncelik verdiklerini belirterek, ortaya koydukları eylemlerle finanstan kültürel hizmetlere, bilişim teknolojilerinden lojistik ağlara, Türkiye’nin küresel ekonomideki kilit rolünün sağlamlaştırılmasına ve söz konusu 18 ülke ile ekonomik ve ticari iş birliğinin en üst düzeye çıkarılmasına rehberlik edeceklerini bildirdi.