Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi'nin 2024 yılı ilk olağan toplantısı olan ve "Nitelikli, Sürdürülebilir, Rekabet Gücü Yüksek Yeni Nesil Bir Sanayi İçin Yatırım ve Üretimin İhtiyaç Duyduğu Finans Politikalarının Önemi" ana gündemiyle gerçekleşen toplantısına katıldı.
Konuşmasına küresel ölçekte yaşanan ekonomik gelişmelerle başlayan Şimşek, 2024'te küresel ticarette bir canlanma başlayacağı öngörülerini anımsattı. Avro Bölgesi'nde de büyümenin 2024'te bir miktar yükseleceğine atıfta bulunan Şimşek, bu toparlanmanın Türk sanayisi açısından kısmi de olsa destekleyici olacağını aktardı.
Şimşek, küresel ticarette başlaması beklenen canlanmaya dikkati çekerek şunları kaydetti:
"2023'te küresel ticaret de aslında hemen hemen hiç büyümedi. Dolayısıyla bu yüzde 2-3 arası bir büyüme değerli olacak. Dezenflasyon, enflasyonda düşüş dünyada devam ediyor. Küresel olarak baktığınız zaman enflasyonun yüzde 8,1 düşmesi öngörülüyor bu sene için. Enflasyon şoku küreselde 2020'de çok belirgin hale geldi ve biz şu an 3. yıldayız. IMF'nin yaptığı bir kapsamlı bir çalışma var, 56 ülkeye bakıldı, yaklaşık 100 tane şok incelendi. Dünyada enflasyonun bir program dahilinde, doğru tepki vererek şok öncesi düzeye dönmesi ortalama 3,4 yıl almış. Yani ortalama 3,4 yıl alıyor, bu da ortalama. Daha fazla süren şoklar var, daha az süren şoklar var. Tabii, küresel enflasyonun iniyor olması 2024'te ve 2025'te Amerikan Merkez Bankası'nın hem de Avrupa Merkez Bankası'nın faiz indirimi beklentilerini artırmış durumda. Küresel ticarette korumacı politikalar yeni değil, küresel finansal kriz sonrasında yoğunlaştı ve sadece mal ticaretiyle sınırlı değil. Aslında yatırımlarda, hizmetlerde bile artık korumacılık dünya için yeni bir normale dönmüş durumda. Özellikle yeni önemli bir trend var, dost ülkelerden tedarik. Bu önemli bir trende dönüşmüş durumda şu anda. Yani jeopolitik olarak uzak ülkelerden, çok uzak ülkelerden tedarik azalıyor, jeopolitik olarak aynı kulübün üyesi ülkeler arasında tedarik güçlü bir şekilde artıyor. Türkiye'nin bu anlamda avantajları var."
Bakan Şimşek, emtia fiyatlarının 2023 yılında gevşediğine dikkati çekerek bu seneye ilişkin farklı beklentiler olsa da küresel büyümenin cılız kalması durumunda, burada kalıcı güçlü bir şok beklenmediğini söyledi.
"Fiyat istikrarı bu programın özüdür, önceliğidir"
Türkiye'nin haziran başında uygulamaya koyduğu planın, uluslararası normlara uygun olduğuna dikkati çeken Şimşek, programın bazı hedeflerinin bulunduğunu hatırlattı.
Bakan Şimşek, ana hedefin fiyat istikrarı olduğunu belirterek "Çünkü fiyat istikrarının olmadığı bir yerde öngörülebilirlikten bahsedemezsiniz, makro finansal istikrardan bahsedemezsiniz. Fiyat istikrarı bu programın özüdür, önceliğidir. Çünkü fiyat istikrarını sağlayamazsak sizin arzuladığınız tarzda nitelikli, sürdürülebilir ve rekabetçi bir sanayi asla olmaz. Sadece illüzyon olur, geçici dönemsel kazanımlar olur. Kalıcı, sürdürülebilir yüksek büyümenin bir tane ön koşulu var, o da fiyat istikrarıdır." ifadelerini kullandı.
Şimşek, programda ikinci hedefin mali disiplinin tesis edilmesi, üçüncüsünün sürdürülebilir bir cari açık olduğunu hatırlatarak konuşmasına şöyle devam etti:
"İdeal olan cari fazla tabii ki bir temennidir ama önemli olan cari açığı dış borcun milli gelire oranını artırmayacak bir cari açık düzeyinde tutmak. Büyümede bir dengelenme ihtiyacı olduğu çok nettir. Sadece içeriden ve dış kaynakla tüketerek büyümeyi sürdürmek mümkün değil. Yapısal reformlar ise bu programın olmazsa olmazıdır. Çünkü yapısal reformlar bu bahsettiğim hedefleri gerçekleştirmede ve kazanımların kalıcı hale getirilmesinde esas rolü oynayacaktır. Programın temel çerçevesi budur. Neden fiyat istikrarı önemli? Niye programın özü fiyat istikrarıdır, dezenflasyondur, neden? Çünkü makro finansal istikrar ve öngörülebilirlik açısından gereklidir. Kaynakların spekülatif alanlar yerine nitelikli sanayiye, verimli alanlara etkin bir şekilde kanalize edilmesi için fiyat istikrarı gereklidir. Geçen sene vatandaşımızın talebi nedeniyle Türkiye 29,9 milyar dolar altın ithal etmiştir, yenilir, içilir değil, kaynakların etkin kullanımı mı bu? Hayır. Enflasyona karşı bir koruma aracı olarak görmüş büyük ihtimalle."
"Daha adil gelir dağılımı açısından da fiyat istikrarı olmazsa olmaz"
Mehmet Şimşek, daha adil gelir dağılımı açısından da fiyat istikrarının olmazsa olmaz olduğuna dikkati çekerek konuşmasına şöyle devam etti:
"Bizim dezenflasyon programının çerçevesi çok basit. Burada tekerleği yeniden keşfetme çabası yoktur. Uluslararası normlar nasılsa odur. FED enflasyonu nasıl indirdiyse, Avrupa Birliği nasıl indirdiyse, Brezilya, Meksika nasıl indiriyorsa biz de öyle yapıyoruz. Parasal sıkılaşma var. Burada tabii çok vurgu yapıldı, büyümeyle enflasyon arasındaki gerilimden bahsedildi. Böyle bir gerilim yok. Bu gerilim olsa da kısa vadelidir, konjonktüreldir, kalıcı bir gerilim yoktur. Tam aksine sürdürülebilir yüksek büyüme için enflasyonun düşük olması lazım. Esas istikrarsız büyüme ve niteliksiz büyüme enflasyonun yüksek olduğu dönemlerdedir. Dolayısıyla bir gerilim yoktur.
Burada biz programı desteklemek açısından seçici kredi sıkılaştırmasına da gittik, miktarsal sıkılaşmaya da gittik. Önümüzdeki dönemde çok daha destekleyici bir maliye ve gelirler politikası da devrede olacaktır. Dolayısıyla Türkiye'de de enflasyonun yer çekim gücüne karşı mücadele edeceğine ben inanmıyorum, düşecektir. Tek ön koşul var; bu program sabırla ve kararlılıkla uygulanacaktır. Bu program siyasi sahipliği olan bir programdır. Bu program bir ekip tarafından Cumhurbaşkanı'mızın liderliğinde hazırlanmış, kamuoyuyla paylaşılmış, uygulamaya konulmuş ve şu anda da uygulamada sonuç aldığımız bir programdır. Bu program geçici bir heves değildir."
"Önümüzdeki dönemde dezenflasyonu desteklemek için bütçe açığını sınırlamaya devam edeceğiz"
Küreseldeki finansman modellerini incelediklerini anlatan ve bununla ilgili bilgi veren Şimşek, Türkiye'de finansman kaynağının tamamen bankacılık sektörü olduğuna dikkati çekerek "Bunu değiştirmenin bir tek ön koşulu var; kalıcı bir şekilde enflasyon düşük tek haneye indirilecek. Dolayısıyla finansman konusunda sorunların köklü çözümünü istiyorsanız kalıcı çözüm fiyat istikrarında." dedi.
Şimşek, mali disiplinin gerekliliğine dikkati çekerek fiyat istikrarını sağlamak için bütçe dengesinin, bütçe açıklarının makul bir düzeyde tutulması gerektiğini söyledi.
İleriki dönemde dezenflasyonu desteklemek için bütçe açığını sınırlamaya devam edeceklerini bildiren Şimşek, şunları kaydetti:
"Aralık ayındaki rakamlara bakıp 'işte büyük bir harcama var.' diyemeyiz, öyle bir şey yok. Bu kaynak, ihalesi yapılmış, süreci devam eden, depremle ilgili harcamalar için tahsis edilmişti ama harcamalar peyderpey oluyor. Biz o kaynağı ilgili kuruluşlara aktarmıştık, aktarmaya devam ettik. Dolayısıyla deprem hariç geçen sene bütçe açığı sadece yüzde 1,7. Geçen sene gelişmekte olan ülkeler ortalama bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 5,5. Türkiye'de yüzde 1,7. Deprem geçici bir şoktur. Bu şok bizimle bir süre ama geçici bir şoktur, kalıcı bir şok değildir. Dolayısıyla maliye politikası ayağında bir kaygıya şu aşamada gerek yoktur. Biz geçen sene deprem dışındaki bütçedeki bozulmayı telafi edecek tedbirleri temmuz ayında kararlılıkla aldık, ondan dolayı da bütçe açığı öngörülerin oldukça altında. Geçen sene hedef yüzde 6,4'tü, yaklaşık yüzde 5,4'lük bir açıkla yılı kapattık ama bunun neredeyse üçte ikisi depremle ilişkiliydi.
"KKM Türkiye'de dezenflasyonla mücadeleyi zorlaştırıyor"
Şimşek, Türk lirasında 1 aylık opsiyonların ima ettiği kur oynaklığının şu anda nispeten istikrarlı ülkelere benzer bir şekilde gittiğini söyledi.
Hedeflerinden birisinin "kur korumalı mevduattan çıkış" olduğunun altını çizen Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"KKM Türkiye'de dezenflasyonla mücadeleyi zorlaştırıyor. Parasal aktarım mekanizmasını bozuyor ve kamunun kullanmadığı bir kaynak, kamunun üzerinde bir yük. Dolayısıyla buradan çıkış bizim hedefimizdir ama piyasaları bozmadan çıkıyoruz. Sabırla, zamanla KKM'den çıkacağız. Çıkış başladı, ağustosa göre gördüğünüz gibi yaklaşık çok ciddi bir düşüş var. Reel olarak düşüş daha yüksek. Dolar bazında da düşüş çok yüksek. Önümüzdeki dönemde devam edecek."
Şimşek, ocak-mayıs dönemine göre Türkiye'ye çok ciddi bir kaynak girişi olduğunu belirterek şu açıklamalarda bulundu:
"Olmasa Türkiye bu kadar yüksek bir cari açığı nasıl finanse edecek? Rezervi nasıl biriktirecek? Bakın dış finansmana erişim ocak-mayıs döneminde bankalarımız 100 dolar borç ödüyordu. 94 dolar buluyorlardı. Şimdi 100 dolar borç ödeyip 151 dolar bulabiliyorlar. Demek ki kaynak girişi çok. Kaynak girişi var. Reel sektörde firmalar 100 dolar borç öderken 74 dolar borç bulabiliyorlardı. Şimdi 100 dolar borç öderken 119 dolar borç alabiliyorlar. Dolayısıyla kaynakta önümüzdeki dönemde sorun ciddi bir şekilde azalacak."
"Ekonomide dengelenme başladı"
Bakan Şimşek, ekonomide dengelenmenin başladığını, dış talebin negatif etkisinin yavaşladığını, iç talepte de yumuşama olduğunu belirterek bunun devam edeceğini söyledi.
Cari açığın 2023 Mayıs'ta 60 milyar dolarla zirveyi bulduğunu, dış ticaret açığının 120 milyar dolar civarına yükseldiğini anımsatan Şimşek, şu ifadeleri kullandı:
"Enflasyon beklentilerinde iyileşme var. Enflasyon düştükçe bizim hedeflerimiz arasındaki yakınsama çok daha güçlü bir şekilde devam edecektir. Program çalışıyor o açıdan. Merkez bankamızın net rezerv birikimi de mayıs ayına göre ciddi bir düzeyde ama tabii ki henüz arzuladığımız düzeyde değil. Dolayısıyla rezerv birikimi bizim önemli hedeflerimizden bir tanesi. Rezerv yeterliliği konusu hatırlarsanız kısa vadeli, vadesi 1 yıl ve altına düşmüş olan bütün dış borçların 1 katına çıkartmamız lazım. Şu anda 0,8 katındayız. Not görünümünde bir değişme var. Program kararlılıkla ilerledikçe ve bu sonuçlar devam ettiği sürece not artışları peyderpey gelecek. Bizim görünümümüzü iki kademe iyileştiren reyting kuruluşları da var ama genel anlamda hemen hemen tamamı durağandan veya negatiften pozitife veya durağana doğru geçtiler."
Şimşek, bu programın nihai hedefinin nitelikli yatırım ve istihdam olduğunun altını çizerek, "Daha çok üretim ama en önemlisi daha çok ihracat. Dolayısıyla ihracat bizim şu zincirde bugün itibarıyla en temel önceliğimizdir. İhracata ilişkin desteklerin vade, teminat ve miktar itibarıyla yetersizliği hususu gündeme geldi." dedi.
Türk Eximbank'ın bu yıl nakit ve nakit dışı teminat olmak üzere 50 milyar dolarlık destek vereceğini bugün açıkladığını hatırlatan Şimşek, "Yetmez. Bizim bunu daha da arttırmamız lazım. Evet, sermaye ihtiyacımız var. Geçen sene artırdık. Bu sene de ilk fırsatta sermayesini artırmayı planlıyoruz." diye konuştu.
Reeskont kredilerini 10'a katladıklarını anımsatan Şimşek, teminat sorunu konusunda çalışacaklarını bildirdi.
"Türkiye, sorun yaşamadan yüksek büyüme patikasında devam edecek"
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, OVP'de reform programının olmasının beklentilere olumlu yansıdığını ifade ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bakın ilk reformlardan bir tanesi, kriptoyla ilgili bir düzenleme yoktu, onu yakında Meclise gönderiyoruz. KİT'lerin iyi yönetişimi... Uluslararası normlara göre yönetişimine ilişkin kısmi düzenlemeleri tamamladık. Yakında inşallah Meclise gidecek. Rekabet gücündeki kalıcı artış, verimlilik artışı için reform olmazsa olmazdır. Yani kamuda da reform gerekiyor, özel sektörde de gerekiyor. Bütün bunlar bizi daha yüksek bir büyüme potansiyeline kavuşturacak. Yani Türkiye, sorun yaşamadan yüksek büyüme patikasında devam edecek. Aynı zamanda doğru uygulamalarla büyümeyi kapsayıcı hale getireceğiz. Yani gelirin daha adil paylaşımını sağlamış olacak."
Bakan Şimşek, programın sonuç vermeye başladığına işaret ederek, şu açıklamalarda bulundu:
"Peki neyi gösterebiliriz size? Birincisi, bu ülkenin risk primi düşmüştür. Bankalar dışarıdan borçlanırken size verecekleri kredilerin fiyatlaması buradan geçiyor. Çok önemli. Devlet borçlanırken fiyatlama buradan gidiyor. Aşağı yukarı alıyorlar aynı vadedeki Amerikan hazine kağıdının faizini, ondan sonra dönüyorlar 'sizin CDS, risk priminiz nedir' diyorlar. Onu eksiye döndürüyorlar. Firmaysanız 'bir de firma riskini ekleyelim' diyorlar.
Program sonuç vermeye başladı. Yaklaşık ortalama 600-700 arası bir aralıktan 300 civarlarına kadar indi. Getiri farkları... Benzer vadedeki Amerikan hazine kağıtlarına göre Türkiye ne kadar fazla, yani prim ödüyor, spread'le borçlanıyor, ne kadar farkla borçlanıyor? Bakın program uygulamaya başlayana kadar, yani ağustos-temmuza kadar Türkiye gelişmekte olan ülkelere göre çok büyük bir fark ödüyormuş, yüksek bir fark ödüyor. Şu anda gelişmekte olan ülkelere göre düşük bir fark ödüyor. Dolayısıyla program çalışıyor."