Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, tarımla ilgili merak edilenlere ve güncel gelişmelere ilişkin soruları cevaplandırdı.
İsrail ile tüm dış ticaretin kesilmesi üzerine yeniden gündeme getirilen tohum tartışmalarına son noktayı koyan Yumaklı, “Biz tarım ürünleri konusunda hiçbir şekilde etkilenmeyiz. Tohum üzerinden bir metafor var. İsrail’e yaş sebze ve meyveyle ilgili de bayağı bir ihracatımız bulunuyordu. Onlara ihraç etmeyiz de başka yere satarız. Ya da içeride biraz daha uygun ayarlayabiliriz. Özellikle doğru bilinen yanlışlarla alakalı bizim her ay güncellediğimiz konular oluyor. Tohum da bunlardan bir tanesi. Dünyada hiçbir ülke yüzde 100 kendine yeterli değildir. Ama her kullandığımız 100 birimlik tohumun 97’si Türkiye topraklarında üretiliyor. 1,3 milyon tonluk üretime sahibiz. Türkiye dünyada tohumcu bir ülke olarak artık literatüre girmiş vaziyette. 117 ülkeye tohum ihraç ediyoruz. Hala o kafadakiler konuşup duruyor. Aynı samanda olduğu gibi. Saman ve tohum konuları üzerinden insanların korkuları tetiklenmeye çalışılıyor İnsanların korkuları tetiklenmeye çalışılıyor. İsrail’den gelen tohumlar yok muydu? Vardı. Ama dünyanın dört bir tarafından da vardı. Biz de onlara satıyorduk. Bu arada İsrail’den aldığımızla bizim onlara sattığımızın arasında devasa bir fark var” açıklamasında bulundu.
Bakan Yumaklı, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) arazilerinin Türkiye'nin milli güvenlik meselesi olduğuna da dikkat çekti. Türkiye’nin tohumla ilgili bir problem yaşaması durumunda çalışmaları sıfırdan başlatacak yerin TİGEM olduğunu vurgulayan Yumaklı, “Herkes oraya boş arazi olarak bakıyor. O araziler boş değil. TİGEM arazileri Türkiye'nin tarımla ilgili herhangi bir sorunu olduğunda sigorta görevi görecek. Buralara çok inanılmaz bir ilgi var. Yani işte ‘orayı şöyle yapalım, böyle yapalım’ şeklinde talepler geliyor. Bu konu son derece önemli. Zaten şöyle diyoruz ki ‘hani bir sürü boş yer var ya, niye TİGEM’i ararsın?” diye konuştu.
Hem hayvansal hem bitkisel üretimde hali hazırda uygulanan destek sistemini değiştirdiklerini anlatan Yumaklı, sözü genç ve kadın çiftçilere tanınan ayrıcalıklara getirdi. Ziraat Bankası kredilerini, sübvansiyonlu finansman uygulamalarını ve kırsal kalkınma gibi destekleri tek bir hedefe doğru yönlendirdiklerini aktaran Yumaklı, “Dolayısıyla bunların arasında ilk defa gençlere ve kadınlara pozitif ayrımcılık var. Ama bu az buz bir pozitif ayrımcılık değil. Şöyle söyleyeyim: Onlar diğerlerine göre 4 kat daha fazla destek alacaklar. Yani 50 hayvan varsa bunu 100’e çıkardığında bir destek daha alacak. Eğer gençse ilave destek vereceğiz. Kadınsa bir ilave destek daha sağlayacağız. Dolayısıyla biraz onların gayretleri, biraz bizim verdiğimiz destekleri birleştirerek bir ekosistem oluşturma yönüne doğru gidiyoruz. Çok başarılı görüyorum” ifadelerini kullandı.
Bakan Yumaklı, Çiftçi Kayıt Sistemi’nin (ÇKS) işleyişine ilişkin olarak da şu bilgileri verdi: “Tarım arazilerini insanlar ya kiralıyor ya da ecrimisil yapıyor. Biz bu ÇKS’ye kayıt yaparken taahhüt verirseniz eğer, diyelim senin 3 tane kardeşim var, ulaşamamışsın, anlaşamamışsın ama mevcutta tarlayı ekiyorsun. Bana beyan et kardeşim, oranın geliriyle ilgili bir şey olduğunda, muhatabın sen olduğunu bana söyle, gel sisteme kayıt ol dedik. Bu uygulamayı başlatmamızın ardından 74 bin çiftçi ilave başvuruda bulundu. 6,5 milyon dekara yakın tarım arazisi kayıt oldu. Bunu Hazine arazilerinde ecrimisille yapamadık. Çünkü orada Hazine ile görüşmelerimiz devam ediyor. Onları da dahil etmek istiyoruz işin içerisine. Umarım orada çözülür.”
Sözleşmeli tarıma dair eleştirilere de cevap veren Yumaklı, “Sözleşmeli üretimi biz icat etmedik hep vardı zaten. Dikkat ederseniz yaygınlaştırılması diyoruz. Oradaki 'niye işlemiyor?' konusunu analiz ederken karşımıza çok önemli bir şey çıktı. O da şu; iki taraf da birbirine güvenmiyor bir kere. Yani üretici, ‘bu adam bana kazık atar. Satmam gereken zamanda almaz benim malımı elimde bırakır’ diyor. Ham maddeye ihtiyacı olan alıcı taraf da diyor ki; ‘tam ihtiyacım olduğu zaman daha fazla para verene satar.’ Dolayısıyla tip sözleşmeler oluşturduk. Bu sözleşmeler her iki tarafın da hakkını koruyucu nitelikte. Tüm sektörle beraber oturarak tip sözleşmeleri belirledik. Ve burada herhangi bir anlaşmazlık olursa 3-5 sene çözülemeyen davalar yerine arabuluculuk mekanizmasını getirdik. Arabulucu da burada devlet. Dolayısıyla her iki tarafı da koruyacak unsurları var. Özellikle süt, yumurta ve tavuk üretimi disipline olmuş durumda” dedi.
Bakan Yumaklı, Türkiye’nin sahip olduğu kurbanlık hayvan varlığına ilişkin bir soruya şöyle cevap verdi:
“Hiçbir problemimiz olmayacak, fazlası var hatta. Her sene 900 bine yakın büyükbaş, 3 milyon civarında da küçükbaş kurban ediliyor. Geçen sene 2.8 milyon küçükbaş kurban edilmiş. Bu sene bunların çok üzerinde kurbanlığımız var zaten. Hazırlıklar sadece kurban sayısı üzerinden değil. Aynı zamanda biz bir hayvancılık yol haritası açıkladık. En büyük başlığımızı hayvan hastalıkları oluşturuyor. Türkiye'deki hayvan hareketleriyle ortaya çıkan hayvan hastalıklarının yayılmasını engellemeyi amaçlıyoruz. Buna kurbanlıklar da dahil. Çünkü Kurban Bayramı’nda çok fazla hayvan hareketliliği olduğu için genelde bazı hastalıklar artar. Bunların olmaması için bütün tedbirleri aldık. Aşılamalar, vesaireler de dahil olmak üzere. Şu anda biz tam olarak hazırız. Bizim Tarım Cebim’de diye bir uygulamamız var. Lütfen indirirseniz çok memnun olurum. Kurban almak için pazara gittiğinizde hayvanın küpesine bakıp o uygulamadan girerek bütün bilgileri görebilirsiniz.”
Ürün alım fiyatlarını tam zamanında açıklayacaklarını da kaydeden Yumaklı, “Şunu çok net söyleyeyim. Geçen sene ne zaman açıkladıysak o süreleri geçmeyecek. Neden bunları dikkate alıyoruz? Çünkü takip ediyoruz. Şu anda sadece Adana'dan başladı. Adana, Hatay, buğday hasadı geliyor bu tarafa doğru. Benim taahhüdüm şudur; çiftçi zarar etmeyecek. Yani erken açıklayacağız, geç açıklayacağız. Böyle bir kavram olamaz. Her şeyin bir zamanı vardır. Zamanı geldiğinde açıklayacağız” diye konuştu.
İbrahim Yumaklı, Türkiye’nin son dönemde bol yağış aldığına ve rekoltenin de iyi olacağına değinerek, “İlk başta endişelenmiştik açıkçası. Mayıs ayının başından itibaren özellikle İç Anadolu'da yağışlar beklediğimiz gibi gitmemişti. Ama şimdi hamdolsun, kasım ayı ile 14 Mayıs arasında baktığımız zaman mevsim normallerinin yüzde 4 üzerinde bir yağış artışı var. Dolayısıyla rekoltede herhangi bir sıkıntı olmayacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
Yumaklı, stratejik ürünlerin içerisine aldıkları ayçiçeğiyle ilgili desteklerin devam ettiğini paylaştı. Tarımsal arazilerin kullanımını etkinleştirmek için yeni bir proje başlattıklarını söyleyen Yumaklı, “Özellikle ayçiçeği üretimine uygun olan Türkiye'nin her tarafında bizim Tarım İl Müdürlüklerimiz yüzde 75'e varan hibe ve tohum verdi. Biz bu konuda yeterliliğimizi artırmak amacıyla desteklerimizi sürdüreceğiz” dedi.
Bakan Yumaklı, devletin sulama kanallarında örtülü sisteme geçmek amacıyla 2 yıldır ummalı bir çalışma yürüttüğünü belirtti. Yumaklı, “Son iki yıldır hatta belki daha da fazla bir süredir Türkiye'de uygulanan hiçbir sulama projesi açık değil. Hepsi kapalı. Bundan sonrakiler de kapalı devre sulama sistemiyle yapılacak. Yüzde 35'i şu anda kapalı devre sulama sisteminde. Açıklar niye var? Çünkü işte 10 yıldır, 20 yıldır, 30 yıldır yapılmış olanlar var. Oralarda da elimiz bollaştıkça kapalıya geçiyoruz” diye konuştu.
Yumaklı, ‘Kamuda uygulanacak tasarruf tedbirlerinin tarım hibelerine etkisi olacak mı?’ şeklindeki bir soruya şöyle cevap verdi: “Tasarruf tedbirleri konuşulurken dışarıdan fon bulma girişimlerimiz olabilir. Mesela İslam Kalkınma Bankası... Elbette bazı projeler var hali hazırda, daha öncesinden de anlaşmalar yapılmış. Ama tasarruf tedbirlerine ilişkin bizim bakanlığımızın faaliyetlerini etkileyecek herhangi bir şey olmadığını söyleyebilirim. Bunu Hazine Maliye Bakanımız da söyledi zaten. Özellikle çok önem verdiğimiz bu sulama projelerini bitirmek üzere yoğun bir çaba içerisindeyiz.”
İşçi bulamama sorununun çözümü için paydaşlarla ortak hareket ettiklerini dile getiren Bakan Yumaklı, “Sadece tarım işçisi değil, sanayide de yok. Sadece deprem bölgesinde değil, deprem bölgesi olmayan yerlerde de işçi yok. Genel bir sıkıntı var. Konuyla ilgili Çalışma Bakanımız ve ilgili bakanlar bir araya gelip onlar da bunu değerlendirecekler. Arkadaşlarımız kafa yoruyor. Çünkü konuları bu yani, ‘ben de işçi istiyorum’ diyorum” ifadelerini kullandı.