Deniz suyu sıcaklığının artması yabancı türlerin artışını tetikliyor. Bu durum biyoçeşitliliği de tehdit ediyor. Denizdeki çeşitliliğin değişmesi, ülkenin ekonomisine, ekolojisine, sosyal hayatına ve turizmine zarar veriyor.
Peki, bu sorunla nasıl mücadele edilebilir? TRT Haber sordu, Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk yanıtladı:
Biyogüvenlik nedir?
“Biyogüvenlik dediğimiz zaman dışarıdan gelen herhangi bir tür sizin gıdanızı, sağlığınızı, turizminizi ve en önemlisi sizin ekonominizi etkileyebilir. Örneğin balon balıkları sizin turizminizi etkileyebilir, balon balıklarının dişleri o kadar sağlam ki balıkçılığınızı etkileyebilir ağları parçalanır, balon balıkları yerseniz zehirlenirsiniz, balon balığı turizminizi etkiler ve en önemlisi biyoçeşitliliği etkiler. Dışarıdan gelen yabancı türlerin bir ülkenin ekonomisine, ekolojisine, biyoçeşitliliğine, sosyal hayatına, turizmine yani toptan güncel hayatına verdiği zarar olarak anlaşılabilir.”
Yabancı türler nerelerden geliyor?
“Yabancı türlerin esas çıktığı yerlerden birisi Süveyş kanalı, ikincisi gemilerin balans suları, üçüncüsü insanların getirip akvaryumlarda beslediği türler. Ne olursa olsun bu türler, ekosisteme zarar veren türler ve bunların sayılarıyla ilgili Akdeniz’de 900’ün üzerinde tür var. Toplam Akdeniz’de 17 bin tür var. Eğer 17 bin türün bin türü yabancı tür ise ciddi bir oranda Akdeniz’deki biyoçeşitlilik değişiyor.”
Akdeniz’deki canlı çeşitliliği neden değişiyor?
“Akdeniz’in deniz suyu sıcaklığında son 50 yılda 2 derece artış meydana geldi. Deniz sıcaklığındaki artış bir yerden başka bir yere geçmek isteyen deniz canlılarının adaptif kabiliyetini yani uyumunu kolaylaştırıyor. Şimdi örneğin Karadeniz’de balon balığı var. Karadeniz’de balon balığının olmaması lazım. Birçok canlı türü iklim değişikliğine bağlı olarak yer değiştiriyor, bunların adaptasyonları kolaylaşıyor ve bu da bizim günlük hayatımızı etkiliyor.”
Biyogüvenlik sorunuyla mücadelede nasıl bir yol izlenebilir?
“Bu sorunun çözümü biraz zor. Ülkeler kendi karasularına, denizlerine giren yabancı türleri takip etmeli, kontrol etmeli ve izleme programı oluşturmalı yani burada görev Çevre Bakanlıklarına, bilim insanlarına, gönüllü kuruluşlara ve biz insanlara düşüyor. Bu konuda çaba sarf edersek bununla ilgili mücadele, bilgi alma, bilgiyi yayma, bundan daha az etkilenme gibi birçok şeyi daha kolay halledebiliriz. Ama bu bir sorun ve bu artacak bir sorun. Dünyada küreselleşme artıyor, dünyada iklim değişiyor. Bunu önlemek için de denizlerin korunması meselesini ciddiye almamız lazım. Denizlerin korunması için gençlere, çocuklara bilgi vermek ve bu konuda yayınlar, broşürler üretmek. Denizlerin tanıtımı çok önemli. Türkiye zenginleşecekse denizlere sahip çıkarak, denizlerden para kazanarak işte mavi ekonomi, mavi büyümeyi sağlayarak yapacaktır. Dolayısıyla denizler müthiş bir servet kaynağıdır. Türk ulusu da bu servet kaynağından yararlanmalıdır.”