Enerjide ticaret merkezi ya da hub olma konusu, Türkiye için artık bir gelecek planı. Sadece Avrupa’ya değil tüm dünyaya gaz tedariği için bir merkez haline gelmek için gerekli adımlar atılmaya devam ediyor.
Tüm bunların dışında Türkiye enerji alanında kendi rezerv keşiflerini artırmak için de çalışmalarını hız kesmeden sürdürüyor. Karadeniz'de keşfedilen doğal gaz rezervinin 710 milyar metreküpe ulaşması da bu gayretin bir sonucu…
Doğal gaz gibi önemli bir hammadde ise Türkiye için sadece enerji alanında bir avantaj değil, tarıma ilişkin de en temel ürün olan gübre için çok değerli bir yapı taşı.
Bilindiği üzere Rusya-Ukrayna Savaşı’yla beraber enerji ve gıda krizleri dünya gündeminin başlıca maddeleri oldu. Ayrıca başı çeken krizler gübre piyasasını da oldukça derinden etkiledi. Zira, gübre üretiminde kullanılan hammaddelerin baş rolünü doğal gaz oynuyor.
Peki, gübre üretiminde kullandığı doğal gazın yüzde 95’ini ithal eden Türkiye için Karadeniz’deki 710 milyar metreküp gaz rezervinin nasıl bir etkisi olur? Gübre nasıl üretiliyor? Gübre Üreticileri İthalatçıları ve İhracatçıları Derneği Başkanı Metin Güneş ile konuştuk.
"Avrupa, azotlu gübre fiyatlarında belirleyici oldu"
Ukrayna-Rusya Savaşı’nın en büyük sonuçlarından biri enerji krizi oldu. Avrupa, doğal gazının büyük çoğunluğunu Rusya’dan alıyordu. Metin Güneş, bu yüzden savaştan en çok Avrupa’nın etkilendiğini belirtiyor ve bunun nedeni sadece ısınma problemi değil, gübre üretimi ve tedariği de bu nedenle sorun haline geldi diyor.
“Ülke olarak izlemiş olduğumuz politikalar sebebiyle bu durumdan daha az etkilenmiş olsak da Avrupa’nın pozisyonu özellikle azotlu gübre fiyatlarında belirleyici oldu. Avrupa ürettiği azotlu gübrenin doğal gaz ihtiyacının yüzde 45’lik kısmını Rusya’dan ithal ediyor. Ayrıca tükettiği azotlu gübrenin de yarısını Rusya’dan ithal etmekte.
Avrupa’nın hem doğal gaz alamaması hem uygulamış olduğu yaptırımlar sebebiyle Rusya’dan mal almaması başka pazarlara yönelmesine neden oldu. Bu yüzden de gübreye talebin azlığı, fiyat düşeceği beklentisi ile fiyatlar bir miktar geriledi.”
Peki, Türkiye gübreyi nereden alıyor?
Gübrenin bazı çeşitleri var ancak üretimde en çok kullanılan ham maddeler azot, fosfor ve potasyum oluyor. Türkiye, bu hammaddeleri ithal ediyor..
“Gübre; azot, fosfat ve potasyum kaynaklı ürünlerde birinci olarak öne çıkar. Kuzey Afrika ülkelerinden, Fas'tan ağırlıklı olarak fosfor kaynaklarımızı tedarik ediyoruz. Ülkemizde fosfor kaynağı miktarı az. Fosforlu olan ihtiyaçlarımızı ağırlıklı Kuzey Afrika ülkeleri ve Rusya olmak üzere bu ülkelerden ithalat ediyoruz.
Dünyada bize yakın olan ülkeler açısından Belarus, Rusya gibi ülkeler bu konuda oldukça yüksek kaynaklara sahip. Biz potasyumlu gübre ihtiyaçlarımızı da büyük bir bölümünü bu ülkelerden gideriyoruz.”
Doğal gaz, azotlu gübrenin hammaddesi
Türkiye’de yılda 7 milyon ton gübre kullanılıyor. Azotlu gübre ise bu miktarın yarısını oluşturuyor. Güneş, doğal gazın azotlu gübre üretimindeki payının yüzde 85’lerde olduğu bilgisini veriyor:
“Doğal gaz, azotlu gübrenin hammaddesi olarak çok önemli. Bugün azotlu gübre üretebilmeniz için iyi ve uygun bir doğal gaz kaynağına ihtiyacınız var. Türkiye'de 7 milyon ton gübre kullanılıyor. Bu kullanılan gübrenin yarısı üç buçuk milyon tonunu azotlu gübre oluşturuyor. Yani ülkemizde tüketilen ve ülkemizin en çok tükettiği ürünlerin başında dünyada da olduğu gibi burada da gübre geliyor.”
"Amonyak ve doğal gaz reaksiyona giriyor"
“Azotlu gübrenin maliyetinin yüzde 85’ini hem enerji kaynağı olarak hem de hammadde kaynağı olarak doğal gaz oluşturuyor” diyor Güneş:
“Azotlu gübre üretiminde amonyak ve doğal gaz reaksiyona giriyor. Dolayısıyla gübre elde edebilmek için azotlu gübre üretiminde doğal gaz kaynakları son derece önemli."
“En çok tarımda kullanılıyor”
Güneş, gübrenin farklı sanayii alanlarında da öneminin altını çiziyor. Ancak en önemli kullanım alanı tabi ki tarım sektörü. Tarımda verim için oldukça kritik öneme sahip gübrenin kullanımı da bir o kadar önemli. Güneş, bu başrol oyuncunun dünyadaki tüm otoriterler tarafından güvenliğinin sağlanmaya çalışılmasına da dikkati çekiyor.
“Bitkinin verim ve kalite artışına son derece önem arz ediyor. Dolayısıyla, Birleşmiş Milletler’e kadar birçok otorite gübre krizinin olmamasını savunuyor. Çünkü dünyada hep konuşulan konu gıda güvenliği, gıda arzı ve gıdanın temeli yani bitkisel üretim. Bitkisel üretimde kaliteyi artırmanın da başında sulamayla birlikte doğru gübre kullanıma geliyor.
Bu yüzden gerek Türk çiftçisine, gerek dünyadaki tüm çiftçilere gübre arzında bir aksaklık olması, gıda krizine, gıda enflasyonu olan sebebiyet verir ki bunun sebebi bilim alanındaki verim ve kalitenin düşmesinden kaynaklı olur.”
“Tükettiğimiz gübrenin yüzde 50-55’ini ülkemizde üretiyoruz”
Güneş, Türkiye’deki gübre üretim kapasitesinin giderek arttığı bilgisini veriyor. Tüketilen gübrenin yarısından fazlasının da Türkiye’de üretildiğini belirtiyor. Fakat hammaddeler anlamında dışa bağımlılık yüzde 95’e kadar çıkıyor.
“Biz tükettiğimiz gübrenin yüzde 50-55’ini ülkemizde üretiyoruz. Bunun da hammaddesinin yüzde 95’ini ithal ediyoruz. Bütün gübrelerin içerisinde neredeyse azot vardır. Azotlu gübre de aynı zamanda kendi başına özellikli kullanılması gereken bir gübredir. Ülkemizde üretim kapasiteleri son zamanlarda artıyor. Dünyayla rekabet edebilecek düzeyde fabrikalarımız var, gerek klasik ürünlerde, gerek özel ürünlerde, rekabet edecek düzeydeyiz.”
“Doğal gaz keşfi gübre için büyük fırsat”
Karadeniz’de keşfedilen doğal gaz sayesinde Türkiye’deki gübre sektörünün de daha az dışa bağımlı kalması bekleniyor. Güneş de gazın bir an önce sektöre kazandırılmasının yerli üretimi ileriye taşıyacağı görüşünde.
“Karadeniz’de keşfedilen gazın gübre sanayine de aktarılması bizi dünyada daha rekabetçi bir hale getirecektir. Biz gübre sektörü olarak bulunan gazın bir an önce çıkartılması ve sektöre kazandırılmasını bekliyoruz. Bu vesileyle Türk çiftçisine uygun gübre verileceği için şartlarımızın daha rekabetçi ülke haline geleceğini düşünüyoruz. Ayrıca hem çiftçimizin gübre konusunda daha sağlıklı, daha uygun ürüne ulaşması hem de bizim ithalatçı bir ülke pozisyonundan, ihracatçı bir ülke pozisyonuna geçebilme imkanımız olduğu için bulunan gazın son derece önemli olduğu fikrindeyiz.”