Göz, hassas yapıya sahip bir duyu organıdır. Diğer duyu organlarına göre hastalıklara karşı daha savunmasızdır. Göz hastalıkları denilince akla ilk görme bozukluları geliyor. Ancak önemli bir sorun daha var ki hem sık görülüyor hem de tedavi edilmezse göz kayıplarına varan sonuçlar doğuruyor. Söz konusu rahatsızlık göz kuruluğu ya da diğer bir deyişle kuru göz…
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Banu Açıkalın, göz kuruluğuna yol açan sebepleri ve tedavi aşamalarını TRT Haber’e anlattı.
Göz kaybına bile sebep olabiliyor
Sözlerine, “Gözyaşı gözümüz için olmazsa olmaz” diye başlayan Prof. Dr. Açıkalın, şöyle devam ediyor:
“Çünkü hem göz kapaklarının gözün yüzeyine sürtünmesini azaltır hem de içindeki bazı koruyucu maddeler sayesinde gözü yabancı cisimlere, mikroplara karşı korur. Gözyaşı olmadan bir gözün canlılığını sürdürmesi mümkün değildir. Gözyaşının miktar olarak azalması ya da yapısının bozulmasıyla kuru göz hastalığı oluşuyor.”
Göz kuruluğu hafife alınmaması gereken bir rahatsızlık. Çünkü işin ucunda göz kaybına varan sonuçlar var. Bu nedenle Prof. Dr. Açıkalın’ın uyarıları önemli:
“Göz kuruluğu korneada açılmalara, yaralara sebep olarak enfeksiyonlara yol açıyor. Çünkü korneada çok fazla sürtünmeye neden oluyor. Göz kaybına kadar gidebilecek ciddi sıkıntılar yaşanabiliyor.”
Kuru göz hastalığına yol açan pek çok sebep bulunuyor. Çeşitli kronik rahatsızlıklar bunlardan biri… Örneğin romatoid artrit gibi romatizmal hastalıklar ya da diyabet kuru göze sebep olabiliyor. Diğer sebeplerden bazılarını Prof. Dr. Açıkalın şöyle sıralıyor:
“Kullanılan bazı ilaçlar da buna yol açıyor. Özellikle antidepresan, antihistaminik, diüretik ilaçlar kullananlarda kuru göz görebiliyoruz. Bazı göz damlaları da kuru göz yapıyor. Özellikle glokom hastalarında kullandığımız bazı damlalar buna sebebiyet verebiliyor. Yine göz yüzeyini tutan bazı hastalıklarda da görebiliyoruz kuru gözü. Mesela kirpik tipi iltihabında…”
Göz kırpmayı unutmak önemli bir sebep
Prof. Dr. Açıkalın, göz kuruluğunun en önemli sebebinin, göz kırpmayı unutmak olduğunu söylüyor. Bunu şöyle açıklıyor:
“Telefon, tablet, bilgisayar ekranını çok fazla kullanıyoruz ve bu sırada göz kırpmayı unutuyoruz. Dolayısıyla göz yüzeyinde gözyaşının yayılımını sağlayamıyoruz. Bu da ciddi bir şekilde kuru göze neden oluyor. Gözyaşı buharlaşıp gidiyor. Bu nedenle ekran başındayken 20 dakikada bir, 20 saniye süreyle mutlaka gözlerimizi dinlendirmemiz gerekiyor.”
Çevresel faktörlerin göz kuruluğuna olan etkisi de büyük… Özellikle klimalı ve kaloriferli ortamlar gözü kurutarak hastalığa zemin hazırlıyor. Prof. Dr. Açıkalın bu noktada şu tavsiyelerde bulunuyor:
“Mesela araba kullanırken ya da otururken klima yüze üflenmemeli. Kaloriferli kuru bir ortamda bulunuluyorsa, üzerine nemli bir şey koyulmalı ki göz kuruluğu oluşmasın.”
Kuru gözün pek çok belirtisi bulunuyor. Hastalar genellikle gözde batma, yanma, yabancı cisim kaçma hissi, bir anda duyulan acı ve baş ağrısı gibi şikayetlerle hekime başvuruyor.
Tedavide ilk aşama nedeni saptamak
Göz kuruluğu tedavisi ise aşamalar halinde yapılıyor. Prof. Dr. Açıkalın süreci şöyle anlatıyor:
“Öncelikle göz kuruluğunun sebebini bilmek gerekiyor. Hastanın tıbbi geçmişini, kullandığı ilaçları, yaşam tarzını çok iyi bilmemiz gerekiyor. Mesela çok ekran kullanan birisiyse kendisine dinlenmesini önerebiliyoruz. Sıvı alımı azsa artırmasını istiyoruz. Beslenme de göz kuruluğunda önemli bir etken olduğu için düzenleme yapıyoruz. Mesela Omega 3 verebiliyoruz.”
Eğer hastanın yaşam tarzını düzenleyerek bir sonuç alınamıyorsa tedavi aşamasına geçiliyor.
“İlk olarak tedavi için damlalar ve jeller kullanıyoruz. Bunların kullanılma sıklığını göz kuruluğunun ağırlığına ve hastanın rahatlama durumuna göre ayarlamaya çalışıyoruz. Eğer bunlarla da başa çıkamazsak gözyaşı yapımını artıran ilaçlara geçiyoruz.”
Sorun ilaçlarla da çözülemediği zaman çeşitli işlemler devreye giriyor. Prof. Dr. Açıkalın yaptıkları bazı uygulamaları şöyle anlatıyor:
“Gözyaşı kanalının punktum adı verilen giriş yerleri var. Buraları tıkayarak mevcut olan gözyaşını korumaya çalışıyoruz. Önce geçici tıkayıp bir bakıyoruz duruma göre sonra bunları kalıcı tıkaçlara da çevirebiliyoruz. Bazen kişinin kendi kanından serumlar hazırlayıp onları kullanabiliyoruz. Hastanın durumuna göre basamak basamak giderek bu tedavileri uyguluyoruz.”