Türk Hava Kurumu (THK) Başkanı Kürşat Atılgan, ABD'nin, aralarında İstanbul Atatürk Havalimanı'nın da bulunduğu 8 ülkedeki 10 havalimanından, İngiltere'nin ise Türkiye dahil 6 ülkeden gelen direkt uçuşlara ilişkin koyduğu elektronik cihaz yasağı konusunda sorularını yanıtladı.
Kararın, "güvenlik" gerekçesiyle alındığını düşünmenin "biraz saflık" olacağını anlatan Atılgan, ABD'nin "güvenlik" adı altında uyguladığı tedbirin son derece manidar olduğunu söyledi. Türkiye'ye karşı hasmane bir tavrın söz konusu olduğunu anlatan Atılgan "Bununla ilgili öncelikle diplomatik kanalları açık tutarak, tereddütlerini giderici teknik veya insani tedbir alınması gerekir. Aksi takdirde bu karar, Türk sivil havacılığına karşı çok büyük darbe vuracaktır." ifadelerini kullandı.
Atatürk Havalimanı’ndan sonra ilk etabı 2018 yılının ilk çeyreğinde hizmete girecek olan 3. Havalimanı'nın büyük bir transit merkezi olacağının konuşulmasının diğer ülkelerin havayolu şirketlerini korkuttuğuna işaret eden Atılgan, "Her yolcunun maliyetinin ortalama bin dolar olduğunu düşünürsek 700 milyon dolar yapar. Bunun ileri tedbirlerine karşı yavaş yavaş yaptırımlar gelebilir. Birtakım uçaklarımızın inişine engel olabilirler. Bu, bir ekonomik savaştır. ABD ve İngiltere'nin uyguladığı cep telefonundan daha büyük cihazların kabinde taşınmaması kararı, bu aşamada kalmayacak. Eğer işi ciddiye almazsak bunun ileri adımları gelebilir. Türk havayolları şirketlerinin ekonomik olarak zarar etmelerine neden olur. Daha ileri adımlara gitmesine engel olmak için üzerinde hassasiyetle durup tereddütlerin giderilmesine ilişkin tedbirler alınması gerekir." değerlendirmesinde bulundu.
"İstanbul'daki güvenlik önlemlerinin yarısı yok"
İstanbul Aydın Üniversitesi Uluslararası Ti̇caret Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ramazan Kağan Kurtoğlu da yasağın ABD'nin kendisini korumak adına ve havayolu şirketlerinin baskıları sonucu alınan ekonomik bir karar olduğunu dile getirerek, yasağın kapsamına dikkati çekti. Kurtoğlu, "ABD havaalanlarının bir sicili var, elektronik eşyaları bavula koyduğunuzda birisi sağlam kalmaz ki benim de başıma geldi. On beş gün önce Chicago'dan geldim, İstanbul'daki arama ve güvenlik önlemlerinin yarısı dahi orada yok. Tek başına İstanbul'a yasak getirseler, çok büyük tepki çeker. İstanbul'a getirilen yasağı kamufle etmek için diğer havalimanları da listeye eklenmiş. Diğerleri zaten her zaman topun ağzında. Burada hedef THY, amaç THY'ye darbe indirmek." ifadelerini kullandı.
"Firmalarımız tedbirler almaya başladı"
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uçak Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Mustafa Kaya gerekçe olarak "uçuş emniyeti ve can güvenliği" gösterilse de yolcuların Türkiye üzerinden uçma tercihlerinin değiştirilmeye çalışıldığına inandığını vurguladı. Belli gelir seviyesinin üzerindeki yolcular dışındaki çoğunluk yolcunun, psikolojik olarak bu yasaktan etkilenmeyeceğini ve Türkiye dışı tercihlere yönelmeyeceğini kaydeden Kaya, "Ancak kalburüstü yolcunun maalesef olumsuz etkileneceğini düşünüyorum. Durumun ne olacağı 2017'nin sonuna doğru belli olacaktır. Zaten firmalarımız da karşı tedbir almaya şimdiden başlamıştır. Türk havacılığının kendi standartlarını ve düzenlemelerini bir an önce hayata geçirmesi ve ülkemize yapılan uçuşlar konusunda masada güçlü konumda bulunması artık bir zaruret halini almıştır." dedi.
"Yasak teknik çelişkiler içeriyor"
THK Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Ertan Zencir ise ABD'nin söz konusu karara gerekçe olarak 2015'te Mısır'da düşürülen uçağı ve geçen yıl Somali'de yolcu uçağına patlayıcı madde sızdırma girişimini örnek gösterdiğini anımsatarak, lityum pillerin uçağın kargo bölümünde taşınmasının daha büyük tehlikelere neden olabileceğini söyledi.
Uçağa terör amacıyla sokulabilen bir cihazın kargo bölümünde olsa da yolcu kabininden harekete geçirilebileceğini belirten Zencir, yasağın bu yönüyle de kendi içinde teknik çelişkiler barındırdığını ifade etti.