TCMB Başkanı Fatih Karahan, Merkez Bankası İdare Merkezi'nde bu yılın 3. Enflasyon Raporu'nun tanıtımı amacıyla düzenlenen bilgilendirme toplantısında, Başkan Yardımcıları Hatice Karahan ve Osman Cevdet Akçay ile soruları yanıtladı.
Yıl sonu enflasyon hedefine ilişkin soru üzerine Karahan, aylık enflasyonun önce yüzde 2,5, son çeyrekte de yüzde 1,5'in altına inmesini beklediklerini söyledi.
Bu konuda her zaman her şeyi yapmaya hazır olduklarını dile getiren Karahan, "Aksiyonla da gösterdiğimizi düşünüyorum. Son dönemde yabancı para olan kredilere limiti yüzde 2'den yüzde 1,5'e indirdik. Enflasyon hedefi için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız. Bu kararlılığımızı da metinde vurguladık." diye konuştu.
Karahan, talep tarafında dengelemenin net şekilde ortaya çıktığını vurgulayarak, cari dengede de iyileşmenin devam ettiğine dikkati çekti.
Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, bu yılın 3. çeyreğine ilişkin "Enflasyon Raporu"nu açıklıyor. https://t.co/2kb04Btfdl
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) August 8, 2024
İthalattaki düşüşün de devam ettiğini anlatan Karahan, şu ifadeleri kullandı:
"Tahminlere noktasal olarak yaklaşmak çok sağlıklı olmayabiliyor. Çünkü yüzde 75 civarında enflasyondan geliyoruz ve 40'ın altına gideceğimizi öngörüyoruz. Tam olarak tahmin hedefi koymak kadar kolay değil. Alt-üst sınırlar çerçevesinde bakmakta fayda var. Yukarı yönler olduğu malum. Bunu zaten PPK metinlerimizde her seferinde vurguluyoruz ama aşağı yönlü riskler de bir miktar mevcut. Haziran ayındaki enflasyon gerçekleşmesi hem piyasanın hem bizim tahminimizin altındaydı. Bu sene bizim öngördüğümüz petrol fiyatlarının altında seyrediyor. Veri akışıyla bizim öngörülerimizi kıyasladığımızda geçen dönemden bu yana tahminleri değiştirmek için bir neden göremedik."
"Sektörel enflasyon beklentileri raporundaki katılımcıların beklentilerindeki makasın geniş olduğunun" belirtilmesi üzerine Karahan, şu değerlendirmede bulundu:
"Enflasyon beklentilerinin tahmin aralığımızla uyumlu olması, dezenflasyonu destekler nitelikte olması politika duruşumuz açısından kritik önemde. Dezenflasyon sürecinde 3 unsurdan bahsediyoruz. Reel değerlenme, talepte dengelenme ve beklentilerin çıpalanması. Şimdi ilk ikisinden bir süredir dezenflasyona katkı alıyoruz. Bu, verilerde çok net gözüküyor. Enflasyon beklentileri de olumlu seyrediyor ama sektörler arası farklılık gösteriyor. Piyasa katılımcıları bir süredir bizim tahmin bandımıza gittikçe yaklaşıyor. Hane halkı beklentileri ve sektörel enflasyon beklentileri seviyenin oldukça üstünde. Enflasyonun uzun bir süre tek hanede seyrettiği döneme baktığımızda dahi yani yatay seyrettiği ve düşük olduğu döneme baktığımızda dahi hane halkı beklentileri o seviyelerin oldukça üstünde. Dolayısıyla burada seviyeden ziyade beklentilerdeki seyre bakmak lazım."
Karahan, beklentileri neyin şekillendirdiğine ilişkin de konuşarak, enflasyon düştükçe beklentilerin de düşeceğini söyledi.
Hane halkı tarafında özellikle akaryakıt ve gıdanın öne çıktığını dile getiren Karahan, "Bunların enflasyonu düşerse hane halkı beklentisine katkı verecek. Enflasyonun düşmesiyle fiyatlama davranışları bir miktar düzelmeye başladı. Bununla birlikte bu beklentilerde de bir toparlanmanın olacağını görüyoruz. Önümüzdeki dönemde enflasyonun da düşmesiyle, güvenin artmasıyla beklentilerin daha olumlu seyredeceğini ve dezenflasyon sürecine daha net bir katkı vermeye başlayacağını değerlendiriyoruz." dedi.
Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan: 2024, 2025 ve 2026 yıl sonu enflasyon tahminlerimizde değişikliğe gitmedik. Enflasyonun 2024 yıl sonunda yüzde 38’e gerileyeceğini öngörüyoruz. pic.twitter.com/r59UoCWf8F
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) August 8, 2024
Dezenflasyon sürecinin öngördükleri şekilde başladığına işaret eden Karahan, makroekonomik göstergelerin bu süreçle uyumlu ilerlediğini söyledi.
Karahan, sıkı para politikası duruşları sonucunda kredi büyümesindeki yavaşlamanın son dönemde belirginleştiğine dikkati çekerek, "Yurt içi talep ikinci çeyrekten bu yana azalmakta. Talepteki dengelenmenin güçlenerek devam edeceğini öngörüyoruz. Bu dengelenmenin etkisiyle cari işlemler açığında düşüş sürüyor." diye konuştu.
Bir önceki rapor döneminden bu yana değişmeyen tek unsurun para politikasındaki kararlı duruşları olduğunu vurgulayan Karahan, gelecek dönemde de bu duruşlarını sürdürerek, dezenflasyonun devamını sağlayacak şekilde hareket edeceklerini dile getirdi.
Karahan, küresel büyümede sınırlı toparlanma eğiliminin hizmetler sektörü öncülüğünde sürdüğünü, büyüme tahminlerinin Avro Bölgesi'nde sınırlı olarak yukarı, Orta Doğu ve Afrika bölgesi ülkelerinde ise aşağı yönlü güncellendiğini bildirdi.
Türkiye'nin dış talep görünümünün bir önceki rapor dönemine göre yatay seyrettiğini ifade eden Karahan, 2025'te ise daha belirgin bir toparlanma bekledikleri bilgisini paylaştı.
Karahan, küresel büyüme görünümü, jeopolitik riskler ve arz yönlü faktörlerin, emtia fiyatları üzerinde belirleyici olmaya devam ettiğine dikkati çekerek, enerji dışı emtia fiyatlarının son dönemde ılımlı giderken petrol fiyatlarının dalgalı seyrettiğini anlattı.
Küresel manşet ve çekirdek enflasyondaki düşüşün devam ettiğine işaret eden Karahan, "İş gücü piyasasındaki normalleşme eğilimi sürerken hizmet enflasyonundaki katılıklar zayıflıyor. Enflasyon görünümüne bağlı olarak, gelişmiş ülkelerin bazıları faiz indirim süreçlerine başladı. Başta ABD olmak üzere, gelişmiş ülkelerin genelinde daha hızlı bir faiz indirimi fiyatlanıyor. Gelişmekte olan ülkelerde ise indirimler yavaşlayarak devam etti." değerlendirmesinde bulundu.
Karahan, ılımlı büyüme ve enflasyon görünümünün, merkez bankalarının ilerleyen dönemde de parasal sıkılığı azaltabileceklerine işaret ettiğini, merkez bankalarının kalıcı dezenflasyon tesis edilinceye kadar gerekli parasal sıkılığı koruyacakları ve indirim süreçlerini temkinli götürecekleri yönündeki iletişimlerinin devam ettiğini dile getirdi.
Bu yılın ilk çeyreğine ilişkin verilerin, iktisadi faaliyete iç talebin yıllık bazdaki katkısının halen yüksek olmakla birlikte azaldığını gösterdiğini belirten Karahan, şunları kaydetti:
"Bu dönemde net ihracat 2022 yılının üçüncü çeyreğinden bu yana ilk kez yıllık bazda büyümeye pozitif katkı verdi. Böylelikle, büyümenin talep yönünden kompozisyonu daha dengeli gerçekleşti. İkinci çeyreğe ilişkin mevcut veriler ise yurt içi talepte yavaşlama gösteriyor. Perakende satış ve ticaret satış hacim endeksleri çeyreklik bazda azalış ima ediyor. Perakende satış hacmindeki bu azalış, elektrikli eşya ve mobilya gibi finansman koşullarına duyarlı harcama kalemlerinde daha belirgin. İkinci çeyrekteki iki bayram tatili ve köprü günleri, talepteki yavaşlamanın seviyesi hakkında net bir fikir edinmeyi zorlaştırıyor. Buna karşın, üçüncü çeyreğe ilişkin öncü göstergeler, iç talepteki normalleşmenin devamına işaret ediyor. İmalat sanayisi firmalarının yurt içi sipariş beklentileri, temmuz ayı itibarıyla çeyreklik bazda gerilemeyi sürdürdü. Benzer şekilde, firma görüşmelerinden elde ettiğimiz bulgular da iç talepteki normalleşmenin devam ettiğini teyit ediyor."
Karahan, kartla yapılan harcamaların seviye olarak yüksek olmakla birlikte son dönemde görece yatay seyrettiğini, bu normalleşme eğilimine, harcama kalemlerini ihtiyari ve zorunlu harcamalar şeklinde ayırarak daha detaylı baktıklarını bildirdi.
Gıda, giyim ve yemek gibi zorunlu harcamaların yatay seyrettiğini gördüklerine işaret eden Karahan, "Kuyumculuk, elektronik ve araç kiralama gibi ihtiyari harcamaların ise son dönemde azaldığını izliyoruz." dedi.
Karahan, parasal sıkılaşmanın, özellikle ihtiyari harcamalarda etkisini gösterdiğini, beyaz eşya ve otomobil satışlarındaki azalmanın da bu değerlendirmelerini destekler nitelikte olduğunu söyledi.
Arz koşullarına baktıklarında, mayıs verilerine göre ikinci çeyrekte sanayi üretiminin düştüğünü hatırlatan Karahan, köprü günleri ve oynaklığı yüksek sektörler dışlandığında, üretimdeki azalışın daha ılımlı olduğunu aktardı.
Karahan, kapasite kullanım oranı ve PMI gibi anket bazlı göstergelerin de sanayi sektöründeki söz konusu ivme kaybını teyit ettiğine dikkati çekerek, "Hizmet üretim endeksi de mayıs ayı itibarıyla çeyreklik bazda ılımlı azaldı. Göstergelere bütün olarak baktığımızda, üretimdeki azalışın, sanayi üretim endeksinin ima ettiği kadar derin olmadığını görüyoruz. Bununla birlikte, söz konusu düşüş talepteki ivme kaybıyla uyumlu." diye konuştu.
Yurt içi talebin ikinci çeyrekte, halen enflasyonist düzeyde olmakla birlikte yavaşladığını değerlendirdiklerini vurgulayan Karahan, şöyle devam etti:
"Farklı yöntemlerle hesapladığımız göstergeler, ikinci çeyrekte çıktı açığının gerilediğini gösteriyor. Bu gerilemenin üçüncü çeyrekte de devam edeceğini öngörüyoruz. Bu noktada altını çizmek isterim ki sıkı para politikamız sonucunda iç talepteki dengelenme devam edecektir. Yılın geri kalanında negatif düzeylere düşecek olan çıktı açığı, dezenflasyon sürecinin önemli bir bileşeni olacaktır."
Karahan, iç talepteki dengelenmeye paralel olarak dış ticaret dengesindeki iyileşmenin devam ettiğine işaret ederek, "Bunun yansımasıyla, ikinci çeyrekte, cari açığın milli gelire oranının yüzde 2,5'in altına gerilediğini tahmin ediyoruz. Temmuz ayı itibarıyla ise yıllıklandırılmış cari açığın gerilemesini sürdürerek 20 milyar dolar civarına inmesini bekliyoruz." dedi.
Parasal sıkılaştırma dönemlerinde cari dengede düzelme olduğunu belirten Karahan, ilerleyen dönemde, sıkı parasal duruşla uyumlu olarak cari dengedeki olumlu seyrin süreceğini öngördüklerini bildirdi.
Karahan, enflasyonun seyrine ilişkin değerlendirmede bulunarak, mayısta tepe noktasına ulaşan yıllık enflasyonun, takip eden 2 ayda düşüş sergilediğini hatırlattı.
Tüketici enflasyonunun temmuzda yüzde 61,8 ile önceki Enflasyon Raporu'nda öngördükleri tahmin aralığının içinde gerçekleştiğine dikkati çeken Karahan, "Yıllık enflasyonla birlikte, aylık enflasyon gelişmelerini de yakından takip ediyoruz. Çeşitli göstergelerin yakın dönem seyrine baktığımızda, enflasyonun ana eğilimindeki yavaşlamanın sürdüğünü görüyoruz. Son 6 ayda ortalama yüzde 2,9 olan ana eğilim, son 3 ayda yüzde 2,6'ya, son 2 ayda ise yüzde 2,4'e geriledi." bilgisini verdi.
Karahan, enflasyonun ana eğilimindeki zayıflamanın, öngörüleriyle uyumlu seyrettiğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İkinci çeyrekte fiyat artışları B endeksini oluşturan alt grupların tümünde yavaşlarken temel mallardaki zayıflama ön plandaydı. Temmuz ayında ise ana eğilim haziran ayına göre sınırlı bir artış gösterdi. Ancak nisan ve mayıs aylarıyla kıyaslandığında, yavaşlamanın sürdüğünün altını çizmemiz gerekiyor. Bu noktada temmuz ayına parantez açmak istiyorum. Temmuz ayında tüketici enflasyonu, para politikasının görece etki alanı dışında kalan, yönetilen-yönlendirilen fiyat ve vergi ayarlamaları gibi unsurlar neticesinde geçici olarak arttı. Bu unsurların, aylık tüketici enflasyonu üzerindeki etkisinin 1,4 puan olduğunu hesaplıyoruz. Buna karşın, bu dönemde başta temel mallar olmak üzere çekirdek göstergelerdeki yükseliş daha sınırlı oldu. Hizmet enflasyonu son dönemde yavaşlıyor olsa da bu gruptaki fiyat artışlarının, temel mallara kıyasla güçlü olduğunu görüyoruz. Hizmet sektörü genelinde yaygın olan zamana bağlı ve geriye dönük fiyatlama davranışı, hizmet enflasyonundaki zayıflamanın gecikmeli olarak gerçekleşmesine neden oluyor."
Ataletin hizmet grubunda mal grubuna göre yüksek olduğunu gördüklerini ifade eden Karahan, hizmet alt kalemleri arasında ise özellikle kira enflasyonun yüksek ataleti ile ön plana çıktığını kaydetti.
Karahan, kira yıllık enflasyonunun tüketici fiyatları ana grupları arasında halen yüksek seyri ile dikkat çektiğini, buna karşın öncü göstergelerin bir süredir yönünü aşağı çevirdiğini söyledi.
Gerek internetteki ilan fiyatları gerekse konut kredisi değerleme raporlarına dayanan göstergelerin uzun süredir azalış eğiliminde olduğunu belirten Karahan, "Perakende Ödeme Sistemi verilerinden elde edilen yeni ve yenilenen sözleşmelerdeki kira artış oranları, TÜFE'deki mevcut kira enflasyonunun altında değer almakta. Bu durum, önümüzdeki dönemde yıllık kira enflasyonunun azalacağını ima ediyor." değerlendirmesinde bulundu.
Karahan, dezenflasyon dönemlerinde, temel mal enflasyonunun daha hızlı ve belirgin şekilde yavaşladığına işaret ederek, parasal sıkılaşma dönemlerinde döviz kurunda sağlanan istikrar ve talepteki dengelenmenin bu olgunun temel nedenleri olduğunu ifade etti.
Bu dönemde, söz konusu faktörlerin desteğiyle, temel mal grubunda, özellikle dayanıklı mallarda, fiyat artışlarının sınırlı gerçekleştiğini vurgulayan Karahan, "Hatta bazı dayanıklı mal kalemlerinde fiyat düşüşleri izlemeye başladık. Grafiklerden görüleceği üzere, temel mallarda son üç aylık dönemde yıllıklandırılmış ana eğilim yüzde 20 seviyesinde, dayanıklı mallarda ise yüzde 10'un altı ile zayıflama daha belirgin." diye konuştu.
Karahan, enflasyon beklentilerinin tahmin aralığına yakınsamasının, dezenflasyon açısından kritik önemde olduğunu, yakın dönem enflasyon görünümünün de etkisiyle beklenti eğrisinin rapor döneminde aşağı kaydığını gördüklerini ifade etti.
Mevcut durumda, piyasa katılımcılarının yıl sonu enflasyon beklentisinin bir önceki raporda sunulan tahmin aralığının üst noktasının bir miktar üzerinde seyrettiğini bildiren Karahan, "12 ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentilerinde ise dağılımın sola kaymasıyla, iyileşme eğilimi sürüyor." dedi.
Karahan, piyasa katılımcılarının beklentilerinin finansal piyasalardaki fiyatlamalar açısından önemli olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
"Firmalar da enflasyon beklentileri doğrultusunda fiyatlama, ücret belirleme, stok tutma ve yatırım stratejilerini oluşturuyor. Tüketicilerin beklentileri ise tüketim, tasarruf ve portföy kararları üzerinde belirleyici oluyor. Enflasyon beklentilerini incelediğimizde, firmaların ve özellikle tüketicilerin beklentilerinin piyasa katılımcılarına göre yüksek seyri göze çarpıyor. Bu durum enflasyonun düşük olduğu dönemlerde dahi gözleniyor. Enflasyon beklentilerini şekillendiren dinamikleri incelediğimizde, manşet enflasyon üç grup için de etkili bir unsur olmakla birlikte, buna en hassas birim olarak firmalar öne çıkıyor. Tüketicilerin beklentilerinin, sıklıkla tüketilen gıda ve akaryakıt ürünlerine hassasiyeti yüksek. Manşet enflasyondaki düşüşle birlikte, tüm sektörlerin beklentilerinin gerileyeceğini öngörüyoruz. Sıkı para politikası duruşumuzla, beklentilerin dezenflasyon sürecine katkı verecek şekilde oluşmasını sağlamakta kararlıyız."
Geçen yılın haziran ayında sıkılaşma döngüsünü başlattıklarını, politika faizini yüzde 8,5'ten bu yılın mart ayı itibarıyla yüzde 50'ye çıkardıklarını anımsatan Karahan, ekonomik birimlerin beklentilerindeki ayrışma ve olası oynaklıklara karşı parasal aktarımın etkinliğini artırmak amacıyla makro ihtiyati politikaları uygulamaya devam ettiklerini bildirdi.
Karahan, mayısta Türk lirası zorunlu karşılık oranlarını artırarak likidite fazlasını sterilize ettiklerini aktardı.
Yabancı para kredilere aylık büyüme limiti getirdiklerini ve finansal koşullardaki sıkılığı artırdıklarını anlatan Karahan, şöyle konuştu:
"Kur korumalı mevduatta (KKM) yenileme ve dönüşüm hedeflerini değiştirmenin yanı sıra asgari faiz oranını düşürerek KKM bakiyesindeki azalmayı hızlandırdık. Kredi piyasasında sağlıklı fiyat oluşumunu desteklemek amacıyla ticari kredi azami erken ödeme ücretlerini güncelledik. Dönemsel olarak ortaya çıkan likidite fazlasını zorunlu karşılıklar ve mevcut araç setimizi kullanarak sterilize ediyoruz. Likidite fazlasını özellikle Türk lirası depo alım ihaleleri ile sterilize etmeye devam ediyoruz. Ayrıca, Borsa İstanbul repo pazarlarında ve bankalararası para piyasasında gecelik vadede sterilizasyon yapıyoruz. Bunlara ilave olarak, Türk lirası karşılığı döviz ve altın swap ihaleleri ile gün içinde iki kez farklı vadelerde depo alım ihaleleri uygulamaya başladık. Önümüzdeki dönemde diğer para piyasalarında da işlem yapmaya başlayarak likidite fazlasını sterilize etmeye devam edeceğiz."
Karahan, likidite koşullarını muhtemel gelişmeleri göz önünde bulundurarak yakından izlediklerinin, gerektiğinde sterilizasyon araçlarını çeşitlendirerek etkin şekilde kullanmaya devam edeceklerinin altını çizdi.
Ticari kredi ve mevduat faizlerinin bileşik bazda yüzde 60, tüketici kredilerinin de yüzde 70 civarında fiyatlandığını belirten Karahan, "Mevduat faizlerinde, politika faizi, piyasadaki likidite ve makro ihtiyati politikaların yanı sıra enflasyon ve kur beklentileri de belirleyici oluyor. Uyguladığımız politikaların bir sonucu olarak son aylarda enflasyon ve kur beklentilerinde önemli bir iyileşme yaşandı. Bu iyileşmenin de mevduat faizlerinin son dönemdeki hareketinde belirleyici olduğunu düşünüyoruz. Para politikası duruşumuz ve makro ihtiyati çerçevemiz, mevduat faizlerinin Türk lirasına geçişi sürdürecek ve tasarrufları artıracak seviyelerde kalmasını sağlayacak." değerlendirmesinde bulundu.
Karahan, tüketici kredilerinin, iç talepteki dengelenmeyi tesis edecek hızda seyretmesinin kritik önemde olduğuna dikkati çekerek, bu yılın ilk çeyreğinde kredi talebinin hızlanmasının, tüketici kredi büyümesinin kredi kartı ve ihtiyaç kredisi kaynaklı artmasına neden olduğunu bildirdi.
Bu kapsamda devreye aldıkları makro ihtiyati önlemler ve sıkı para politikası duruşu ile ikinci çeyrekten itibaren tüketici kredilerindeki büyümenin zayıfladığına işaret eden Karahan, Türk lirası ticari kredi büyümesinde mart ayında daha bağlayıcı hale getirdikleri aylık büyüme sınırlarının etkili olduğunu belirtti.
Karahan, temmuzda ise Türk lirası ticari kredi büyümesinin aylık büyüme sınırlarının dahi altında olduğunu söyledi.
Söz konusu yavaşlamanın enflasyon beklentilerindeki iyileşme ile uyumlu olduğunu belirten Karahan, şunları kaydetti:
"Firmaların enflasyon beklentilerinin düşmesi, Türk lirası kredi talebini azalttığını gösteriyor. Enflasyon beklentilerindeki iyileşme ile reel kredi maliyetleri artıyor ve firmaların kredi iştahı azalıyor. Bunun sonucunda firmalar ancak daha ucuz maliyetle daha az miktarda kredi kullanıyor. Firmaların enflasyon beklentilerindeki iyileşme ile birlikte yabancı para kredi talebi artıyor. Artan yabancı para kredi talebinin genişleyici etkisini ve reel sektörün kur riskini sınırlamak için bu kredilere mayısta getirdiğimiz aylık büyüme sınırını temmuzda daha da düşürdük. Bu sınırlamaların etkisiyle yabancı para kredilerdeki büyüme yavaşladı ve toplam ticari kredi büyümesi geriledi."
Karahan, son dönemdeki kredi büyüme gelişmelerinin, finansal koşullardaki sıkılığın dezenflasyon sürecini destekleyecek düzeyde olduğunu teyit ettiğini aktardı.
Kararlılıkla sürdürülen sıkı parasal duruşun Türk lirası varlıklara olan ilgiyi artırdığına dikkati çeken Karahan, "Mart ayından bu yana Türk lirası mevduatın payı yükselerek yıl sonu hedefimiz olan yüzde 50'yi aşarken, kur korumalı mevduatın payı ise yüzde 11'e geriledi. Para piyasası fonlarını da mevduat gibi değerlendirdiğimizde Türk lirası payını daha yüksek hesaplıyoruz. KKM'nin hedefleri ve asgari faizinde atılan adımların da etkisiyle Türk lirası mevduat payındaki artışın devam edeceğini düşünüyoruz." dedi.
Karahan, Türkiye'nin mevcut politika duruşunun, ülkeye yönelik risk algısının iyileşmesini, risk priminin düşüş sürecini de desteklediğini bildirerek, "Mart ayı içerisinde aldığımız kararlarla sıkı para politikası duruşumuz pekiştirilmiş, uyguladığımız politikalara olan güven artmış ve rezerv görünümü iyileşmiştir. Ayrıca bu süreçte kredi derecelendirme kuruluşlarının not artırımları dış finansman görünümünü desteklemiştir. Jeopolitik gelişmeler sebebiyle oynak bir görünüm izlese de risk primi ılımlı seyrini sürdürmektedir." ifadelerini kullandı.
Risk primindeki görünümün, Türkiye'ye yönelik portföy akımlarını desteklemesine karşın haziranda portföy çıkışlarının gözlendiğini dile getiren Karahan, sermaye hareketlerinin temmuzda dengelendiğini söyledi.
Karahan, önceki rapor döneminden bu yana portföy girişlerinin ağırlıklı olarak DİBS piyasasında yoğunlaştığını, off shore swap kanalıyla da girişlerin gözlendiğini aktardı.
Sermaye girişlerinin ilerleyen dönemde jeopolitik gelişmelere bağlı oynaklık gösterebileceğine işaret eden Karahan, şu bilgileri verdi:
"Mart ayında yaptığımız ilave parasal sıkılaştırma, yurt içi ve dışı yerleşiklerin Türk lirasına güvenini artırdı ve rezervlere olumlu yansıdı, TCMB taraflı swap bakiyesini 31 Temmuz itibarıyla sıfıra indirdik. Sonrasında sterilizasyon amaçlı olarak ters yönde swap işlemlerine başladık. 22 Mart ile 2 Ağustos arasında brüt rezervler 26,5 milyar dolar artış gösterirken, net döviz pozisyonumuz 93,1 milyar dolar iyileşti. 2 Ağustos itibarıyla brüt rezerv düzeyimiz 150 milyar doların üzerine çıktı. Swap hariç net rezervlerimiz, yurt içinde yaptığımız Türk Lirası karşılığı döviz swapları da dahil ettiğimizde 28,6 milyar dolara yükseldi."
Karahan, dış talebe ilişkin varsayımları 2024 ve 2025 yılları için sınırlı bir miktar güncellediklerini belirterek, "Ham petrol fiyatı varsayımımızı gerçekleşme kaynaklı olarak 2024 yılı için aşağı çekerken, 2025 yılı için büyük oranda koruduk. Gıda fiyatları varsayımımızı ise sabit tuttuk." diye konuştu.