Önder İş Dünyası Sanayici ve İşadamları Derneği (ÖNSİAD) Genel Başkanı Rasim Erdoğmuş, "2 trilyon dolar seviyesinin üzerinde seyreden küresel İslami varlıkların toplam miktarının 2018 itibarıyla 3,4 trilyon dolar seviyesine ulaşması bekleniyor." dedi.
Erdoğmuş, İslami finansal varlıkların yaklaşık yüzde 40'ına Malezya ve Suudi Arabistan'ın sahip olduğunu söyledi.
Dünya genelinde fazla borçlanan şirketlerin yoğun olduğu bir tabloyla karşı karşıya bulunulduğunu belirten Erdoğmuş, "Reel sektörün ortaklık ve risk paylaşımı esaslarına dayalı olarak finansmanını esas alan İslami finans uygulamaları gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkelerin sürdürülebilir ekonomik büyüme hedeflerine ciddi katkılar sunabilir." diye konuştu.
İslam'da adaletin sadece sosyal yaşamda değil, yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan ekonomik hayatta da oldukça önemsendiğini kaydeden Erdoğmuş, şunları kaydetti:
"Bu nedenle tüm ticari faaliyetlerde adaletli bir şekilde davranmak, fahiş fiyatlarla satış, karaborsacılık, faiz, haksız kazanç, emek sömürüsü tamamen yasaklanmıştır. Bu hassasiyetleri dikkate alarak ortaya konan İslami finansal sistemde, geleneksel bankacılık sisteminin ortaya koyduğu hizmetleri karşılayan işlem ve hizmetler daha minimal düzeyde yapılıyor. Bu kuruluşlar reel sektörü fonlarken bazı özel sektör kuruluşlarıyla ortaklık yaparak, risk paylaşımında bulunurlar.
İslami finans sitemleri ile vatandaşlar reel karşılığı olan paraların dolaştığı bankacılık sisteminde daha uygun koşullarda kredi alarak, yatırım yapabilecekler. Bu avantaj ile üretim ve yatırım oranları ile istihdam artışı kaçınılmaz olarak beklenir. Kamuoyunun bu konuda bilgilendirilmesine katkı yapılmasını hedefliyoruz."
"İslam ekonomisinin temelinde şeffaflık ve hesap verebilirlik var"
Sürekli krizlere neden olan kapitalist sistemin karşısında, İslami ekonomi sisteminin global ekonomik sistem içinde oldukça küçük bir yeri olduğunu belirten Erdoğmuş, şunları kaydetti:
"İslami ekonomik sistemin temelinde var olan şeffaflık, makul kar oranları, faizin yasak olması ve kar paylaşımı gibi avantajlar hem şirketlere, hem çalışanlara dolayısıyla tüm vatandaşlara daha iyi koşullarda çalışma, üretim yapma ve tüketme olanağı sunuyor. Halihazırda katılım bankaları ile bu sistemin bazı avantajlarından faydalanılabilir ancak kat edilecek çok yol var. Katılım bankalarının sağladığı kredilerin reel bir karşılığının olması, ekonomi için büyük bir avantaj oluşturmaktadır. Yani, banka aracılığı ile gerçekleşen yatırımlar ile hem ekonomi canlanıyor hem de kar ortaklığı sayesinde vatandaşların birikimleri değerlendirilmiş oluyor.
İslam ekonomisinin temelinde açıklık şeffaflık ve hesap verebilirlik vardır. Bu nedenle, ticarete konu olan mal ve hizmetlerin fiyat politikasının net ve anlaşılır olması, maliyet ve karın açıklanması gerekir. Ayrıca, malın ederinin üzerinden 4-5 kat kar elde etmek de yoktur İslami ekonomide. Ama kapitalist sistemde bu yok. Oysa malın ve hizmetin ederinin ve elde edilen karın açıklanmasının getirdiği şeffaf ticaret ile fahiş fiyatlarla vatandaşın cebini zorlayan alışveriş ortadan kalkacaktır. Dolayısıyla bu sistem vatandaşın cebine olumlu yansır. Hem işletmeler en kaliteli malı en uygun fiyata satar hem de sade vatandaş uygun fiyata tüketme avantajı yakalar. İslam'ın bu konuda tavrı nettir. Dolayısıyla İslami ekonomi ile bireylerden devlete kadar herkes adil ve ölçülü bir ekonomik sistemin faydalarını yaşar."
Erdoğmuş, "2 trilyon dolar seviyesinin üzerinde seyreden küresel İslami varlıkların toplam miktarının 2018 itibarıyla 3,4 trilyon dolar seviyesine ulaşması bekleniyor." dedi.
"İslam ekonomisinde aşırı kar ve insanların emeğinden faydalanma yok"
ÖNSİAD Başkanı Erdoğmuş, işçilerin iş yerinin ortağı ve kar paylaşımcısı olduğunu bir yılda elde edilen karın işçilerle paylaşılması gerektiğini belirterek paylaşım oranlarını belirlerken de insanların asgari geçinme oranının üzerinde bir oran belirlenmesi gerektiğini söyledi.
İslam'ın gelir dağılımı anlayışı ile diğer sistemlerin gelir dağılımı anlayışının çok farklı olduğunun altını çizen Erdoğmuş, "Avrupalı bilginlere göre üretim vasıtaları tabiat, emek, sermaye ve teşebbüs olmak üzere dörttür. Bunlardan emeğin gelirine ücret, sermayenin gelirine faiz, toprak sahibinin gelirine kira (rant), müteşebbisin muhtemel gelirine de temettü, kar adı verilir. İslam, bu dağılımı asla kabul etmez. İslam'ın kendine göre bir tabiat, emek sermaye ve teşebbüs görüşü vardır." dedi.
İslam düzeninin bugünkü düzenlerden hiçbirine benzemediğini belirten Erdoğmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İslam, birey ile toplumu, fert ile devleti aynı derecede tutar. İşveren işçiden, işçi işverenden üstün ya da aşağı değildir. Her ikisi de birbirine muhtaç ve birbirine faydalıdır. İslam'da herkes çalışıp kazandığına sahip olur. Diğer taraftan çalışamayan, iş gücü olmayan veya sermayesi bulunmayan kimseler de toplumda var olup, varlık ve tesir sebepleriyle gelir dağılımına ortak olurlar ve bütçedeki fakir ve miskin kalemlerinden maaşlarını alırlar. Yani İslam ekonomisinde üretimde mülkiyet esas olmakla birlikte tüketimde herkesi içine alan, üretmeyen kimselere bile tüketme hakkı tanıyan bir bölüşüm anlayışı vardır.
İslam ekonomisinde aşırı kar ve insanların emeğinden faydalanma yoktur. Karaborsacılık, talepten aşırı yararlanma da İslam'da yasaklanmıştır. Makul kar ve fiyatlandırma politikası öne çıkar. Maliyetin üzerine 3-5 kat kar koyarak satış yapmak, karaborsacılık yapmak, malın kalitesinde değişiklik yapmak kesinlikle yasaktır İslam’da. Kuran'da 'Alışverişte ölçüyü dosdoğru tartın' ayeti var. Ticari hayatla ilgili peygamberin pek çok hadisi var. Dolayısıyla ticarette ve alışverişte de adalet ve doğruluktan ayrılmamak gerekir. İslam ekonomisinde var olan kar ve risk paylaşımı iş yerlerinde de geçerlidir. Yani, bir iş yerinde çalışanlar belli ölçüde risk alıyorlar. Dolayısıyla kar ortağı da olmalılar. İş yerinde kar marjı yüzde 20 artarken, ücretlerin yüzde 2-3 artması doğru değil İslam ekonomisine göre. Ücretler de kar marjına uygun olacak şekilde, makul düzeyde artmalı."