Günümüzde uluslararası finans piyasasının dolar üzerinden şekillenmesi ve ABD’nin küresel hegemonyasının temel yapı taşı nedir diye sorsak verilecek ilk yanıtlardan biri 50 yıldır devam eden petro-dolar döngüsü olur.
Söz konusu kavramın ortaya çıkışını kısaca hatırlatalım… 1973’te Arap ülkeleri ve İsrail arasında gerçekleşen savaşta bölge ülkeleri ABD’nin Tel Aviv’e verdiği destek nedeniyle ambargo kararı aldı. ABD’ye uygulanan petrol ambargosu Washington için ciddi kriz demekti çünkü ihtiyaçları olan petrolün küçük bir kısmını kendi ülkelerinden çıkarabiliyorlardı.
ABD söz konusu ambargoyu yaklaşık bir yıl sonra Suudi Arabistan ile imzaladığı yeni bir anlaşmayla aştı. 8 Haziran 1974'te imzalanan anlaşma uyarınca petrol satışlarının ABD doları üzerinden fiyatlandırılması kabul edildi. Bunun karşılığında ABD, Suudi Arabistan'a askeri yardım ve koruma sağlayacağını ilan etti.
Sadece bu da değil… Anlaşmaya göre Suudi Arabistan, fazla petrol gelirlerini ABD'nin hazine bonolarına yatırmak zorundaydı. Böylece ABD’ye yüklü miktarda ve devamlı yabancı sermaye girişi olacak, ülkedeki faiz oranları düşük seyredecek, verileri gören diğer ülkeler de ABD’ye yönelecekti. Günün sonunda dolara sürekli bir talep oldu ve bu da onun istikrarlı bir para birimi olmasını sağladı. Diğer yandan ABD, bölgedeki diğer Arap ülkeleri üzerinde de zaman içinde etkisini giderek artırdı.
Geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan ile ABD arasındaki petro-dolar anlaşmasının süresi doldu ve henüz yeni bir imza atılmadı. Batılı medya kuruluşları haliyle anlaşmanın resmen sona erdiğini yazdı. Bugüne kadar doların küresel para birimi olmasında en önemli dayanaklardan biri olan ‘petrol satın alma’ zorunluluğu şimdilik yok. Haliyle bu durum küresel finans piyasalarını da derinden etkileyebilecek potansiyelde.
Bu noktada önemli bir detayı hatırlamakta fayda var. Bu yılın ocak ayında Suudi Arabistan, Mısır, İran, Etiyopya ve Birleşik Arap Emirlikleri resmi olarak BRICS’e katılımlarını teyit etti.
Yeni 5 ülke arasında en çok dikkat çeken Suudi Arabistan’dı. Ekonomistlere göre dünyanın en büyük petrol ihracatçılarından Suudi Arabistan'ın BRICS ve NDB'ye (BRICS'e ait Yeni Kalkınma Bankası) katılımı büyük önem taşıyor. O dönemde süreci değerlendiren analizler, Riyad'ın katılımını BRICS'in küresel ekonomideki 'Batı hakimiyetini' kırmak için gerekli gördüğü petro-doları bitirmek amacıyla kritik rolde olduğu tezinde birleşiyordu.
O süreçte üzerine en çok konuşulan sorulardan biri de Suudi Arabistan’ın BRICS bünyesinde petrol ticareti yaparken hangi para birimini kullanacağı konusuydu. Bugün itibariyle eldeki veriler, Riyad'ın petrole ihtiyaç duyan ülkelere dolar yerine yeni bir para birimiyle satış yapabileceğini gösteriyor.
Bu soruya cevap verirken madalyonun iki yüzüne de bakmak gerekiyor. ABD için dolar dışında bir para birimiyle Suudi Arabistan’dan petrol alınabilmesi oldukça sıkıntılı bir durum. Daha önce Irak Lideri Saddam Hüseyin petrolü avro ile satacağını duyurmuş ve sonrasında ülkesi hızla savaşa sürüklenmişti. Benzer şekilde Venezuela ya da İran gibi örnekler de ortada.
Washington petro-dolar döngüsünün bozulmaması için gerekirse sert güç kullanacağını daha önce defalarca gösterdi. Ancak durum şimdi daha farklı. ABD’nin karşısındaki blok oldukça güçlü ve Washington tek kutuplu bir dünyanın daha fazla sürdürülemeyeceğinin farkında.
Petro-dolar’ın sonu siyasi, ekonomik ve hatta askeri sonuçları olabilecek yeni bir döneme işaret ediyor. ABD basınının “Küresel finans tarihinde çok az anlaşma petro-dolar sözleşmesinin ABD ekonomisine sağladığı kadar fayda getirmiştir" diye yazmasını iyi analiz etmek gerekiyor.
Muhtemel sonuçlar için ABD medyasında farklı yaklaşımlar da öne çıkıyor. Kimileri bu yeni durumun çok abartıldığını ve bahsedilen büyük değişimlerin olmayacağı görüşünde. Diğer kesim ise dolara yönelik talebin azalacağını, enflasyonun artacağını, tahvil piyasalarının zayıflayacağını konuşuyor. Haliyle bu durumun ABD ekonomisine ciddi yükler getirebileceğine dikkat çekiyor.
Madalyonun diğer yüzünde ise doları petrol ticaretinden de ikili ticaretten de tamamen çıkarmak isteyen ülkeler var. Rusya, Çin ve İran akla ilk gelen ülkeler. Türkiye de ikili ticarette ülkelerin kendi para birimlerini kullanmasından yana olduğunu geçmiş yıllarda defalarca dile getirdi.
Bu ekibe Suudi Arabistan’ın katılması petrol nedeniyle çok kritik. Geçtiğimiz yıl petrol ticaretinde doların payı yüzde 80 idi. Ancak önümüzdeki süreçte Rusya, Çin ve Suudi Arabistan başta olmak üzere BRICS üyeleri koordineli bir şekilde hareket ederse bu oranın dramatik şekilde düşmesi pek de uzak ihtimal değil.
Suudi Arabistan’ın gelecek dönemde avro, altın, yuan ve hatta Bitcoin ile petrol satabileceği konuşuluyor. Haliyle sadece petrol alan ya da satan ülkeleri değil, bu yeni dönem tüm küresel finans piyasalarını doğrudan etkileyecek gibi duruyor. Bu sürecin sadece ekonomi üzerinden okunamayacağı aşikar. Yeni dönemde son yaşanan gelişmelerin siyasi, askeri yansımalarını da göreceğiz gibi duruyor ve çok sayıda ülke şimdiden bu yeni gerçekliğe hazırlık yapıyor.