Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı'nın (IRENA) "Yenilenebilir Enerji Finansmanı Küresel Görünümü 2023" raporundan derlenen bilgilere göre, hidrojen ekonomisi ve teknolojisine yönelik çalışmaların artacağı ve bu alanda alternatif metotlara göre yeşil hidrojen üretim maliyetinin düşeceği öngörülüyor.
Kilogram başına yeşil hidrojen üretim maliyetinin 2021'de 3 dolar seviyesinde olduğu ve düşüşlerin devam edebileceğine işaret edilen rapora göre, yüksek hacimli hidrojenin uzun mesafelerde taşınmasının hala daha bu sektörde zorluk teşkil ettiği ve alanda faaliyet gösteren sektör paydaşları tarafından bu zorluğun dile getirildiği kaydedildi.
Zorluklara rağmen küresel hidrojen yatırımları 1,1 milyar dolara ulaşırken, bu yatırımların yüzde 44'ü ABD'de, yüzde 33'ü ise Asya Pasifik ülkelerinde gerçekleşti.
Rapora göre, yeşil hidrojen üretebilmek için kilit öneme sahip bulunan elektroliz teknolojisinde ise Çin, ABD'den 2,5 kat daha fazla yatırım yaparken, elektroliz işlemlerinin Çin'de diğer bölgelere oranla yüzde 80 daha ucuz maliyetle gerçekleştirilebildiği aktarıldı.
Orta Doğu ve Avrupa'da gerçekleştirilecek bazı projelerde hidrojen standartlarının net olmaması sebebiyle yatırımların istenilen hızda olmadığı belirtilen raporda, 60 dan fazla ülkede hidrojen stratejisi oluşturulduğu ifade edildi.
Dünya genelinde yeşil hidrojen üretebilmek için kilit öneme sahip elektroliz kapasitesinin 2030'da 115 gigavata ulaşacağı hesaplanırken, bunun yüzde 73'ünün Avrupa bölgesinde yer alacağı öngörülüyor.
Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından güneş ve rüzgara yapılan yatırımların artması hidrojen teknolojilerini de geliştiriyor. Bu kapsamda, Avrupa ve ABD benzer girişimlerle bölgelerinde hidrojen ekosistemi çalışmalarını hızlandırıyor. Söz konusu iki bölgede hidrojen ekosisteminin geliştirilmesi için geçen yılın ilk altı ayında toplamda 126 milyar dolarlık yatırım taahhüt edildi.
Yeşil Hidrojen Üreticileri Derneği (H2DER) Başkanı Yusuf Günay, Türkiye'deki hidrojen çalışmalarına ilişkin değerlendirmesinde Türkiye'de de dünyada olduğu gibi bu alandaki çalışmaların hız kazandığını söyledi.
H2DER üyesi şirketlerin yeşil hidrojen üretimine yönelik çalışmalara öncelik verdiğini ifade eden Günay, "Hidrojenin üretim, depolama, taşıma ve kullanım aşamalarının her biri henüz dünyada da gelişim sürecinde. Hidrojen pazarı oluşsun diye, Avrupa Birliği 3 milyar avro sermayeli Avrupa Hidrojen Bankası kuruyor. Türkiye de ise hidrojene yönelik eylem planı açıklandı. Türkiye'nin cari açığına sebep olan en önemli kalemlerden biri enerji. Müthiş bir güneş ve rüzgar enerjisi üretme potansiyelimiz var. Bu potansiyeli kullanarak yeşil hidrojen üretilebilir. Yeşil hidrojen alternatifsiz bir enerji türü. Ayrıca enerjinin depolanması için de kullanılabilecek bir ürün." diye konuştu.
Günay, Türkiye'nin coğrafi konumunun, enerji alanındaki yapılanma ve gelişmeyi de belirleyecek kadar değerli olduğunu anlattı.
"Enerjide coğrafyamız kader değil, zenginliktir"
Derneğe üye iki enerji şirketinin hidrojen projeleri için fon ve AB onayı aldığına işaret eden Günay, şu ifadeleri kullandı:
"H2DER'e üye iki şirket projenin yürütücüleridir. 'Yerinde üretim' düsturu ile proje ortağı şirketler için üretim yapıp taşımayı da gerçekleştirecekler. Türkiye Batı Karadeniz'den başlayıp, Trakya'dan Çanakkale Boğazı'nı takip eden, Ege boyunca Akdeniz'e inen ve Toroslar'da Sertavul Geçidi'ne kadar uzanan eşsiz bir rüzgar nehrine sahip. Konya, Karaman, Aksaray, Van başta olmak üzere şehirlerimiz güneş enerjisi santrali için son derece verimli alanlar. Ekvatora yakınlığımız, ultraviole kalitesini sağlayan güneş ışınımı ve soğutma avantajı sağlayan bölgelerimiz var. Dolayısıyla gerek rüzgar gerekse güneş santrali kurulumu için büyük avantaj sahibiyiz. Yenilenebilir enerji potansiyelimiz çok yüksek. Bu nedenle, yeşil hidrojen üretiminde AB'nin en önemli hidrojen tedarikçisi olabiliriz. Enerjide coğrafyamız kader değil, zenginliktir."
Günay, Kasım 2022'de Mısır'ın Şarm el-Şeyh kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı'nın (COP27), başta Mısır olmak üzere, onlarca Kuzey Afrika ülkesinin yeşil hidrojen anlaşmalarına zemin olduğunu anımsatarak, "Avustralya bile, AB'ye satmak üzere hidrojen üretimi başlatıyor. Oysa biz hem üretim için kaynaklara hem de taşıma için avantaja sahibiz. AB’ye en yakın büyük üretici biz olmalıyız. Derneğimiz üyeleri arasında, ülkemizin ve dünyanın en büyük şirketleri de var." değerlendirmesinde bulundu.