Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Uysal, Enflasyon Raporu 2020-III Bilgilendirme Toplantısı'nda, ekonomistlerin ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Enflasyonun mayıs ve haziranda beklentilerin üzerinde gerçekleştiğini belirten Uysal, bunda maliyetlerdeki artışlar ile arz yönlü koronavirüs salgını kaynaklı etkilerin öne çıktığını söyledi. Uysal, bunların geçici olduğunu ve temmuz itibarıyla hizmetler kaynaklı fiyat ayarlamalarının yavaş yavaş azaldığını gözlemlediklerini ifade ederek, şöyle konuştu:
"Yılın ikinci yarısında arz yönlü etkilerin giderek azalmasını öngörüyoruz. Kısmen talep yönlü etkiler de enflasyonun, beklentilerin hafif üzerine çıkmasında etkili oldu. Yılın ikinci yarısında arz yönlü etkiler yavaş yavaş geride kalınca, talep yönlü dezenflasyonist etkilerin ön plana çıkacağını düşünüyoruz. Her ne kadar iktisadi faaliyette toparlanma gözükse de halen belirsizlikler yüksek. Bununla birlikte istihdam piyasasına yönelik henüz zayıf seyir devam ediyor. Bütün bunları bir arada değerlendirince, talep yönlü dezenflasyonist etkiler yani çıktı açığının halen negatif düzeyde bulunması, toparlanma olmakla birlikte fiyat değişimleri üzerinde daha etkili olacak. Yıl sonu enflasyonu tahminimizin de bu çerçevede yüzde 8,9'a doğru gerileyeceğini tahmin ediyoruz."
"Bizim tarafta gelişmeler olumlu"
Uysal, salgında ikinci dalgaya yönelik senaryolarının sorulması üzerine, tüm varsayımlarını ikinci dalga olmayacağı varsayımı altında yaptıklarını söyledi.
Dünyada da ikinci dalga olsa dahi ekonomilerin kapanmaması yönünde yaklaşım bulunduğuna işaret eden Uysal, "Bizim tarafta zaten gelişmeler olumlu. Normalleşme süreci başlamış bulunuyor. Bunun da devam etmesini bekliyoruz. Bütün varsayımlarımızı bu çerçevede yapmış bulunuyoruz" sözlerini kullandı.
"Enflasyon Raporu gelişmeleri önceden görmeyi sağlıyor"
Ülkenin yılın ilk yarısında olağanüstü dönemden geçtiğini, halen de salgına yönelik belirsizliklerin yüksek olduğunu vurgulayan Uysal, şunları söyledi:
"Enflasyon Raporu'nda da yer verilen, haftalık ekonomik koşullar endeksi, gelişmeleri önceden görmeyi sağlıyor. Oradaki gidişat, nisanda belirgin daralma, mayıs ayı ortalarından itibaren iktisadi faaliyette dip yapma, haziran ve temmuzda güçlenen toparlanma görünümüne işaret ediyor. Bizim tahminden bir miktar daha olumlu görünümü gösteriyor. Önümüzdeki yılın ikinci yarısına ilişkin gelişmeye baktığımızda, parasal ve likidite koşullarının elverişli olması, büyümenin kompozisyonu, ihracattaki toplarlanmanın hızlı gerçekleşiyor olması, turizme yönelik önlemler, seyahat kısıtlamalarının kaldırılması, yılın ikinci yarısına ilişkin beklentileri bir miktar daha olumluya çeviriyor. İkinci dalga konusu daha önce yaşanan kadar ciddi bir belirsizlik, ekonomiler üzerinde kısıtlamacı çok ciddi oranda etki yaratmayacak gibi görünüyor. En azından iktisadi faaliyette böyle etki yaratmayacak gibi."
Uysal, gidişata göre gelişmeleri ve büyümenin kompozisyonunu yakından takip ettiklerine dikkati çekerek, "Gerektiğinde mevcut likidite imkanlarını gözden geçirme noktasında ve bütün araç setimizle gerekli tedbirleri alabilecek konumdayız" dedi.
"Olumlu bir döneme girmiş olduğumuzu düşünüyoruz"
Başkan Uysal, Merkez Bankası rezervlerinin gelişimine ilişkin soru üzerine, her zaman ifade ettikleri gibi rezervleri altın ve brüt döviz rezervleri olmak üzere, toplam rezervler üzerinden takip etmek gerektiğini söyledi.
Mevcut durum itibarıyla salgın sonrası dönemde tüm gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi küresel koşulların etkisiyle ciddi sermaye hareketleri, gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışları yaşandığını belirten Uysal, şunları anlattı:
"Bununla birlikte bize özel olarak bakarsak, biz de bu durumdan etkilendik. Portföy yatırımlarında ciddi çıkışlar oldu. Aynı zamanda salgının etkileri ilk etapta bizim ihracatımızı ithalata göre daha hızlı etkiledi. Dolayısıyla ilk 6 ay itibarıyla yaklaşık 20 milyar dolara yakın cari açık vermiş bulunuyoruz. Yılın ikinci yarısı böyle devam etmeyecek. Hem cari açığın toparlanması hem turizmin kısmen toparlanmasıyla cari açıkta ikinci yarıda daha ılımlı bir seyir öngörüyoruz. Hem cari açıktaki gelişmeler hem sermaye akımları ve portföy çıkışları, bununla birlikte swap işlemlerine yönelik bazı düzenlemelerin etkisiyle bir miktar rezervlerimizde dalgalanma olması bu tür dönemlerde olağandır. Sadece bize özgü de bir durum değil. Toplam rezervlerimizin seviyesine baktığımızda, rezerv kriterleriyle birlikte de değerlendirdiğimizde, rezervlerimizin kısa vadeli yükümlülükler açısından şu an için yeterli olduğunu gözlemliyoruz. Merkez Bankası olarak her fırsatta dile getiriyoruz, piyasa koşulları elverdiği sürece rezervlerdeki artış politikamızı devam ettireceğiz. Hem cari denge gelişmeleri hem ödemeler dengesi ve dış koşulları da dikkate aldığımızda yılın ikinci yarısında bu noktada olumlu bir döneme girmiş olduğumuzu düşünüyoruz. Enflasyonun yıl sonunda yüzde 8,9 olarak gerçekleşeceği, 2021 sonunda yüzde 6,2 olacağı tahmin edilmektedir."
Ticari ve tüketici kredi gelişmeleri
Ticari ve tüketici kredi gelişmelerine ilişkin soru üzerine Uysal, koronavirüs salgınının başladığı dönemden itibaren alınan tedbirler sayesinde firmaların nakit akışındaki olumsuz etkilenmeyi önlemek ve hane halkındaki sıkıntıyı gidermek amaçlı ciddi bir kredi ivmelenmesi yaşandığını söyledi.
Uysal, bunun ilk etapta ticari kredilerde yaşandığını, yılın üçüncü çeyreği itibarıyla özellikle ticari kredilerde bir miktar doygunluğa ulaştığının görüldüğünü ve bir miktar yavaşlama sinyalleri olduğunu ifade etti.
Salgınla birlikte ikinci çeyrekte ertelenmiş talep ve aynı zamanda kamu bankaları kaynaklı kampanyalar dikkate alındığında bireysel kredilerde ciddi ivmelenme görüldüğünü vurgulayan Uysal, "Bunun belli bir süre sonra normalleşeceğini öngörüyoruz. Kredi gelişmelerini ve kompozisyonunun hem iç denge hem de dış denge açısından etkilerinin de yakından takip edilmesi gerektiğini düşünüyoruz" diye konuştu.
"Gelişmelere göre hareket edeceğiz"
Uysal, "Likidite adımların yeniden gözden geçirilmesini parasal sıkılaştırma sinyali olarak mı değerlendirmek gerekiyor?" sorusu üzerine şu cevabı verdi:
"Salgının başladığı dönemde çok hızlı ve koordineli bir tepki verdik. Bunu yaparken bir taraftan likidite adımlarımızı genişlettik, aynı zamanda maliyetleri ucuzlattık. DİBS piyasasının sağlıklı işlemesi için tahvil alımlarımızı bir miktar hızlandırmıştık. Tüm bunlar finansal piyasaların sağlıklı işleyişine destek vermek, firmalara kredi mekanizmasının kesintisiz devamını sağlamak amaçlı adımlardı. Normalleşme sürecinin seyrine bağlı olarak bu adımlar kademeli olarak gözden geçirilebilir. Bu adımlar başlangıçta hedefli, ölçülü ve geçici adımlar olarak belirlenmişti. Şu an için henüz net bir zamanlama söylemek doğru olmaz. Şu an için çok hızlı hareket etmeyi gerektirecek bir durum yok. Tüm gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Ekonominin ve finansal piyasaların ihtiyacı ölçüsünde adımlarımızı ve imkanlarımızı sağlayacağız. Buna bir örnek olarak zorunlu karşılıklarda salgın döneminde 500 baz puana yakın bir indirim yapmıştık. Bununla birlikte 5 milyar dolarlık likidite vermiştik. Daha sonra kredi koşullarını sağlayan bankalar zaman içinde bu kanaldan yine 9 milyar dolarlık ek likidite imkanına kavuştular. Biz yakın geçmişte aldığımız kararlarla hem normalleşme süreci hem de finansal istikrar çerçevesinde zorunlu karşılıklarda 300 baz puanlık artışa gittik. Kısmen burada sağladığımız imkanın bir kısmını geri çekmiş olduk. Gelişmelere göre hareket edeceğiz."
"Enflasyon üzerindeki etkisinin sınırlı kalacağını düşünüyoruz"
Murat Uysal, kredi büyümesinin enflasyon gelişmelerine etkisinin nasıl olacağına ilişkin soru üzerine, haziran enflasyonu olan yüzde 12,62 incelendiğinde bunun daha çok arz yönlü etkilerden kaynaklandığını hatırlattı.
Talep yönlü etkilerin de göz ardı edilemeyeceğini anlatan Uysal, kısmen talep yönlü gelen etkilerin de olduğunu ifade etti.
Uysal, talep açısından yılın ikinci yarısı itibarıyla sürecin daha önemli olacağını vurgulayarak, "Çıktı açığının hala negatif seviyelerde olması bizi şu an mevcut açıkladığımız enflasyon tahmini noktasında rahatsız etmiyor. Kredi gelişmelerinin ve kompozisyonun yakından takip edilmesi gerekiyor. Normalleşme süreci ilerledikçe kredi tarafında da normalleşmeye doğru gideceğimize inanıyoruz. Enflasyon üzerindeki etkisini de bu kapsamda sınırlı kalacağını düşünüyoruz" dedi.
"Veri odaklı yaklaşım içindeyiz"
Uysal, para politikası duruşuna yönelik soruyu yanıtlarken yılın ilk yarısında enflasyonda arz yönlü unsurların etkisi bulunduğunu belirterek, bunların da para politikasıyla çok fazla etkili olunamayacak unsurlar olduğunu söyledi.
Bunların da büyük ölçüde geçici olduğunu değerlendirdiklerini belirten Uysal, şunları söyledi:
"Bu gelişmelerin enflasyon, fiyatlama davranışlarında bundan sonraki dönemde nasıl etki yaratacağını yakından takip ediyor olacağız ama şu an itibarıyla son iki toplantıda para politikası faizimizi sabit seviyede bıraktık, mevcut duruşumuzun enflasyon görünümüyle uyumlu olduğunu değerlendiriyoruz. Özellikle de 2021 yılına yönelik beklentimizi dikkate aldığımızda, küresel koşullar nedeniyle ithalat fiyatlarının ılımlı seyredeceğini, gıda fiyatları ve toplam talep koşullarını dikkate aldığımızda mevcut para politikası duruşumuzun uyumlu olduğunu değerlendiriyoruz. Tabi veri odaklı yaklaşım içindeyiz. Tüm gelişmeler ve değişen koşullara göre mevcut durumumuzu değiştirme imkanına sahibiz."