Türkiye ekonomisinin en önemli taşıyıcı kolonlarından biri olan turizm sektöründe gözler koronavirüs sonrası normalleşme döneminde. Sağlık Bakanlığı ve Turizm Bakanlığı ile oldukça yakın çalışan sektör temsilcileri birbirinden farklı senaryolar üzerine çalışıyor, Türkiye’nin yeniden hareketli turizm günlerine dönmesi için yol haritaları çıkarıyor.
Bu yönde adım atan kurumlardan biri olan Türkiye Seyahat Acentaları Birliğinin (TÜRSAB) Başkanı Firuz Bağlıkaya, gazetecilerle sanal ortamda gerçekleştirilen basın toplantısında sektörün beklentileri, hedefleri ve ‘yeni normal’ dönemi olarak adlandırılan salgın sonrasında turizmin nasıl şekilleneceğine dair soruları yanıtladı.
THY’nin uçuşa başlamasının psikolojik değeri var
Sektörün koronavirüs döneminde devletin teşvikleri ve bankaların kredileri ile ayakta kalmaya çalıştığını belirten Bağlıkaya, turizmcileri de kapsayan ‘işe devam’ kredisine seyahat acenteleri arasından bine yakın başvuru olduğunu söyledi.
THY’nin iç hat seferlerine 4 Haziran’da, dış hat seferlerine ise 10 Haziran’da başlayacağını anımsatan Bağlıkaya, “Ülkemize turist gelmesi noktasında THY ana taşıyıcı değil. Ancak onların uçuşa başlayacak olmasının psikolojik açıdan son derece değerli olduğuna inanıyorum. Çünkü bu durum ‘COVID ile mücadelede yeni evreye geçtik’ anlamına da geliyor. Ayrıca THY’nin uçuşlara başlamasıyla birlikte biz de yeni dönemde hava yolu taşımacılığının nasıl olacağını göreceğiz” dedi.
Tatil yerlerimiz kara yolu ulaşımına uygun
Yeni dönemde insanların belirli bir süre hava yolunu tercih etmeyeceği, bunun yerine kara yolu seçeneğini kullanacağına dair bir beklentisi olduğunu dile getiren Bağlıkaya, “Bu yönden bakınca Türkiye’deki en önemli tatil bölgelerinin aslında kara yoluyla rahatlıkla gidilebiliyor olmasının bizim için bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Otellerin açılmasıyla beraber, hava yolu taşımacılığından bağımsız olarak sektörde bir hareketlenme bekliyoruz” şeklide konuştu.
Taleplerin yüksek olduğu ülkeler var
TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya, “Normalleşme döneminde hangi ülkelerden turist bekleniyor?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Normalleşme döneminde ‘kim gelirse gelsin, kapımızı herkese açıyoruz’ tarzı bir yaklaşım olmaz. Hangi ülkelerden turistlerin kabul edileceği konusu sadece Türkiye’nin kendi başına verebileceği bir karar değil. Karşıdaki ülkeyle ikili ilişkilerin yürütülmesi sonucu liste oluşacak. Burada o ülkedeki vaka sayısı, vefat oranı, yoğun bakımdaki hasta miktarı gibi değerler öne çıkacaktır. Polonya, Ukrayna, Azerbaycan, Özbekistan ve İsrail gibi pazarlardan ciddi talep var.
Tabii burada bizim asıl üzerinde durduğumuz konu ‘bir an önce başlayalım’ motivasyonu ile hata yapmamak. Eğer tedbirlere tam anlamıyla uyulursa biz rakip ülkelerimize göre daha avantajlı olan konumumuzu koruruz.”
Her şey dahil sisteminin kalkması söz konusu değil
Salgın döneminde bir ara kamuoyunda ‘Her şey dahil sistem kaldırılacak’ tarzı yaklaşımların olduğunu ancak bunun gerçeği yansıtmadığına dikkati çeken Bağlıkaya, sistemin gelecek dönemde nasıl işleyeceğine dair şunları söyledi:
“Her şey dahil sistemi sanıldığı gibi otellerin dayattığı bir sistem değil. Tamamen müşteri kaynaklı, bu yöndeki talep nedeniyle geliştirilmiş bir sistem. Ve kabul edelim ki bu sistem ülkemizde son derece güzel işliyor.
Misafirlerimiz otelde sürpriz yaşamak istemiyor. Ve bu kitle genele oranla oldukça büyük bir paya sahip. Oranlar bu kadar yüksek olunca alışkanlıkları değiştirmek de kolay bir iş değil. Tabii ki eskisi gibi açık büfe kuyrukları ya da tamamen dolu restoranlar olmayacak.
Sosyal mesafe kuruluna uyulan, herkesin aynı kaşıkla büfeden servis alması yerine, sadece ilgili kişinin tabaklara servis yapması gibi bir dönem başlayacak. Yemek sunumlarında ayrı büfeler oluşturulur. Hijyen kurallarına çok daha fazla dikkat edilir ve tüm bunlarla beraber açık büfe sistemi yine bir şekilde işler. Tatil yörelerinde insanlar bu sisteme çok alışıklar. Bundan sonrasında biraz daha dikkatli olacaklar hepsi bu.”
Turizmde AVM modeli görebiliriz
Firuz Bağlıkaya, salgının ilk günlerinde vatandaşların seyahate gidememe ve ekonomik kriz beklentisiyle panik iptallere başladığını hatırlatarak, “Tahminlerimize göre yaklaşık 600-700 milyon TL civarında bir iptal söz konusu. Biz o dönemde de ‘iptal etmeyin, erteleyin’ tavsiyesinde bulunduk. Şimdi iptaller durdu. Okulların da açılmayacağının anlaşılmasıyla hareketlilik başladı. Eylül-Ekim döneminde turizm rakamları yukarılara tırmanabilir” şeklinde konuştu.
Turizmde bu yıl yüzde 40’a yakın bir kayıp olduğunu anımsatan Bağlıkaya, normalleşme dönemindeki beklentilerini işe şöyle anlattı:
“AVM’ler açıldığında ilginç bir şekilde ziyaretçi sayısının azaldığını ancak alışveriş yapan kişi sayısının arttığını gördük. Bu durumu turizmde de görebiliriz. Tatile gelecek kişi sayısı azalsa da bu dar kitle daha çok para harcayabilir.
Yabancı turistlere ilişkin değerlendirme için henüz erken. Bu yıl dünya genelinde çok sayıda turist kendi ülkesinde kalacak. Yurt dışına gitmek isteyenlerse plajlara, doğal güzelliklere, tarihi varlıklara değil o ülkenin koronavirüsle mücadelesine bakacak. Türkiye bu açıdan da son derece avantajlı. Çünkü iyi ülke olarak iyi bir sınav verdik.”