Uluslararası derecelendirme kuruluşu Moody's'in hafta başında duyurduğu Türk bankacılık sektörüne ilişkin negatif değerlendirmeye karşın sektör, söz konusu değerlendirmenin tersine işaret eden sağlam finansal rasyolarıyla dikkati çekiyor.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının son dönemde Türkiye ekonomisi ve bankacılık sektörü alanlarında yayımladığı raporlar ve kredi notları, ekonomik temellerden uzak olabiliyor.
Küresel finans krizinin yaşandığı 2008 yılında kredi derecelendirme kuruluşlarının, iflas eden işletmelere iflaslarından hemen önce yüksek not vermeleri ve ülke krizlerini öngörmede yetersiz kalmaları, bu kuruluşların güvenilirlikleri konusunda çeşitli tartışmaları da beraberinde getirmişti.
Son 10 yıllık süreçte hem yurt içinde hem de dışında kredi derecelendirme kuruluşları, raporlarında subjektif oldukları ve haksız not indirimleri yaptıkları gerekçesiyle çeşitli eleştirilerin odağında oldu.
Moody's, Eylül 2008'de iflas eden Lehman Brothers için 17 Temmuz 2008'de düşük kredi riski barındıran şirket anlamına gelen ve yatırım yapılabilir "A2" kredi notu, 2008 yılı sonlarına doğru da 180 milyar dolarlık kurtarma operasyonuna mecbur kalan AIG sigorta firması için 15 Eylül 2008'de yine "A2" notu vermişti.
Bankacılık sektörü hem stratejik hem de lokomotif
Hafta başında Türk bankalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Moody's, Türkiye'de zayıflayan ekonominin; takipteki kredilerdeki artış, kredi büyümesindeki yavaşlama ile bankacılık karlarını olumsuz etkilemeyi sürdüreceğini belirtmişti. Moody's, sektörün görünümünü ise negatifte bırakmıştı.
Türk bankacılık sektörü, Moody's değerlendirmesinin tersine işaret eden sağlam finansal rasyolarıyla dikkati çekiyor.
2001 krizinden sonra alınan önlemlerle güçlü bir yapıya kavuşan Türk bankacılık sektörü, ülke ekonomisinin hem stratejik hem de lokomotif alanlarının başında geliyor.
Sektörün, özellikle güçlü sermaye yapısı, aktif kalitesi, tecrübeli insan kaynağı ve teknolojik gelişimi bu alanda Avrupa bankacılık sektörü ile yakın finansal rasyolara sahip olmasını sağlıyor.
Türk bankacılık sektörünün NPL oranı yüzde 5'in altında
Geçen yılın dördüncü ve bu yılın ilk çeyreğinde yıllık bazda ekonominin daralmasıyla firmaların ve hanehalkının borç geri ödemelerinde kısmi zorluklar yaşandığı görüldü. Bu durum, bankaların tahsili gecikmiş alacaklarının kredilere oranında (NPL/non-performing loan) sert yükselişleri beraberinde getirebileceği yorumlarına neden olmuştu.
Geçen yılın eylül ve aralık döneminde bankacılık sektörünün NPL rasyosu sırasıyla yüzde 3,22 ve yüzde 3,87 olarak gerçekleşti. Bankacılık sektörünün NPL oranı, bu yılın mart ayında yüzde 4,04 iken, mayıs itibarıyla sınırlı yükselişle yüzde 4,18'e çıktı.
Bankaların tahsili gecikmiş alacaklar için yüksek oranda karşılık ayırması ve firmalardan teminat alması, negatif izlemeye alınan firmaların halihazırda faaliyetlerini sürdürmesi ve ister firma ister hanehalkı olsun borç ödeme kabiliyetlerinin olması, NPL oranlarındaki ciddi artışları engelliyor.
Analistler, bankacılık sektörünün geçmiş yıllardaki tecrübeleri dikkate alındığında yüzde 5'in altında seyreden NPL oranlarının risk oluşturmadığını belirtiyor.
AB bankacılık sektörünün NPL oranı yüzde 3,1
Avrupa'da açıklanan öncü göstergeler Avro Bölgesi'nde de ekonomilerin yavaşladığına işaret ederken, gelişmiş ülke merkez bankaları faiz indirimi ve parasal genişleme açıklamaları ile sözlü yönlendirme yapıyor.
Avrupa bankacılık sektöründe NPL rasyosu, bu yılın mart sonu itibarıyla yüzde 3,1 düzeyinde bulunuyor.
Avrupa bankacılık kurumlarının 2019 ilk çeyrek verilerine göre, 2016'da bu oran yüzde 5,2'nin üzerinde, 2017'de 4,3 ve 2018'de 3,5 düzeyinde bulunuyordu.
Özellikle 2008 finans krizinin izlerinin devam ettiği Yunanistan'da, bankacılık sektöründe NPL oranı yüzde 41,4 ile yüksek seviyesini koruyor.
AB'de ülke bazında bankacılık sektörü NPL oranları incelendiğinde, Portekiz'de yüzde 9,6, İtalya'da yüzde 8,3, Bulgaristan'da yüzde 8,1, Slovenya ve Hırvatistan'da yüzde 6,3, Macaristan'da da yüzde 5,9 seviyesinde bulunuyor.
AB'nin lokomotif ülkelerinden Almanya ve İngiltere'de bankacılık sektörü NPL oranı yüzde 1,3 iken, bu oran Fransa'da 2,7 ve İspanya'da yüzde 3,6 düzeyinde seyrediyor.
Türkiye, hanehalkı borçluluğu en düşük ülkeler arasında
Türkiye'de hanehalkı borcunun milli gelire oranı, son 5 yılda düşüş eğilimini sürdürerek geçen yılın sonunda yüzde 14,8'e geriledi. Türkiye, bu oranla G20 ülkeleri içinde hanehalkı borçluluğu en düşük ülkeler arasında yerini aldı.
İsviçre, geçen yılın sonundaki yüzde 128,7 ile hanehalkı borçluluğu en yüksek ülkelerin başında geldi. İsviçre'yi, yüzde 120,3 ile Avustralya, yüzde 115 ile Danimarka, yüzde 102 ile Hollanda ve yüzde 100,7 ile Kanada takip etti.
Hanehalkı borçluluğu İngiltere'de yüzde 87,1, ABD'de yüzde 76,3, Fransa'da yüzde 60,1, Almanya'da yüzde 52,9 ve İtalya'da yüzde 40,3 seviyesinde bulunuyor.
Gelişmekte olan ülke gruplarına bakıldığında ise Güney Kore, yüzde 97,7 ile yüksek hanehalkı borçluluğu ile dikkati çekiyor. Güney Afrika'da bu oran yüzde 33,6, Brezilya'da yüzde 28,2, Rusya'da yüzde 17,2, Endonezya'da yüzde 17 ve Hindistan'da yüzde 11,3 oldu.
Türkiye'de hanehalkı borçluluğunun düşük olması, NPL oranının artış yönündeki baskısını azaltıyor.
Türk bankacılık sektörünün sermaye yapısı güçlü
Türk bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik rasyosu (SYR) dünyada kabul görmüş yüzde 8'in oldukça üzerinde, yüzde 17,07 seviyesinde bulunuyor. Her ne kadar bu oran yıl içinde değişen riskler ve bankaların kendi varlık değişimlerine göre güncellense de SYR'nin yüksek olması, bankaların sağlıklı olduğu yönünde yorumlanıyor.
Çekirdek sermaye yeterlilik rasyosu da (CET1 Ratio) Avrupa'da bankacılık otoritelerinin baktığı bir diğer parametre... Türk bankacılık sektörünün çekirdek sermaye yeterlilik rasyosu, AB ortalamasıyla ve ülkeler bazında karşılaştırıldığında aslında sektörün güçlü sermaye yapısını koruduğu ortaya çıkıyor.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından mayısta açıklanan verilere göre, Türkiye'deki bankaların çekirdek sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 12,9 düzeyinde bulunuyor. Bu oran, mart verilerine göre AB'de yüzde 14,7 ile Türkiye ortalamasının bir miktar üzerinde seyrediyor.
Ülkeler bazında bakıldığında ise İtalya'da yüzde 13, Portekiz'de yüzde 13,4, Fransa'da yüzde 14,3 ile Türkiye ortalamasıyla paralel bir seyir izliyor.
Kaynak: AA