Uzun Mehmet'in Neyren köyü civarındaki değirmenin yakınındaki dere kenarında bulduğu ''siyah taşların'' ocakta yandığını fark etmesi ve havzada tespit edilmesiyle taş kömürünün bulunuşunun yıl dönümü her 8 Kasım'da törenlerle kutlanıyor.
Hazine-i Hassa İdaresi dönemi olarak bilinen 1848-1865'te yabancı ve yerli yatırımcıların kontrolü altında 5 yılda 40 bin ton üretim gerçekleştirilen havzada, ilk kez makine ve teçhizat kullanılmaya başlanan maden ocaklarının üretiminin artırılmasına yönelik bugün de yatırımlara devam ediliyor.
Madenler en önemli istihdam kapısı
Türkiye Taşkömürü Kurumuna (TTK) bağlı Üzülmez, Kozlu, Karadon, Amasra ve Armutçuk müesseselerindeki maden ocakları ile kömür üreten özel saha işletmelerinde çalışan yaklaşık 8 bin civarındaki işçi için madenler, en önemli istihdam kapısı olarak görülüyor.
Havzada yapılan tespitlerle görülür ve muhtemel olmak üzere 1 milyar 300 milyon ton civarında taş kömürü rezervinin varlığı kabul ediliyor.
Son yıllarda kurumda ve özel sahalarda çıkarılan ve yıkanmış kömür, Çatalağzı Termik Santraline, çimento ve demir-çelik fabrikalarıyla ısınma amaçlı olarak pazarlanıyor.
"Jeolojik yaşı yaklaşık 300-350 milyon yıl"
TTK Genel Müdürü Kazım Eroğlu, taş kömürünün ülke ve Zonguldak ekonomisi için en önemli girdilerden biri olduğunu söyledi.
Taş kömürünün iki farklı amaçla kullanılabildiğini ifade eden Eroğlu, "Koklaşabilir kömür 1930'lı yıllardan itibaren etkin olarak santrallerde ve demir-çelik fabrikalarında kullanılmaktadır. Kok kömürü özelliği itibarıyla sadece Zonguldak'ta bu havzada jeolojik olarak oluşmuş. Jeolojik yaşı yaklaşık 300-350 milyon yıldır. Geçen zamana bağlı olarak içerisinde barındırdığı belli özellikler karbon ve içerdiği uçucu miktarının yanı sıra en önemlisi yüksek fırınlarda ve çelik erimesinde çok önemli bir girdi. Koklaşabilir kömür, demir-çeliğin en önemli, en seçkin ve en yegane girdisidir. Bununla ancak kaliteli çeliğe doğru geçiş yapabiliyorsunuz" diye konuştu.
"Deniz altı işletmeciliği yapan Türkiye'de tek kurumuz"
Eroğlu, kurumun beş müessesesinde kömür çıkarma faaliyetlerini gerçekleştirdiklerini anlatarak, şunları kaydetti:
"Bu beş müessesemizin açıklığı yer altında toplam 250 kilometredir. En büyük özelliğimiz Zonguldak havzası olarak Türkiye kömür madenciliğinde açık işletme ve toplu alanımız jeolojik olarak müsait değil. Sadece Kastamonu'nun Azdavay ilçesinde çok küçük ölçekte bir yerde açık işletmemiz var. Komple havza olarak Kastamonu sınırlarını da kattığımızda yer altı işletmeciliği ve yine en büyük bir özelliğimiz deniz altı işletmeciliği yapan Türkiye'de tek kurum şu anda biziz. 2005 yıllarına kadar bölgede tek oyuncu TTK'ydi. Bizim için şu anda ekonomik olmayan mostra madenciliğe uygun olan madenleri 2005'ten bu yana rödovans usulüyle çalıştırmaktayız. Ruhsatını ihale edip özel sektöre verdiğimiz yaklaşık 136 milyon ton taş kömürü bulunan Bağlık-İnağzı sahamız, yine 600 bin tonluk Amasra'da bir sahamız var. Türkiye'nin yurt dışından sadece demir-çelik için 6 milyon tonluk bir girdisi var. Biz kurumsal olarak ve havzadaki diğer oyuncuları da katarak ithal ettiğimiz bu kömürün en az yüzde 60'ını kendi ülke kaynaklarımızla çıkarıp ekonomiye katkıda olabileceğimizin kanaatindeyim."
Uzun Mehmet'in öyküsü
Çeşitli kaynaklara göre, Uzun Mehmet ve kömürün bulunuşuyla ilgili öykü, 1820-1829 yıllarında geçiyor.
Kaynaklarda, Uzun Mehmet'in hikayesi şöyle anlatılıyor:
"Uzun Mehmet, Ereğli'ye bağlı Kestaneci köyündendir. 1820'li yıllarda Ereğli'nin belli başlı ailelerinden Karamahmutzadeler sülalesinden olduğu bilinir. Uzun Mehmet, askerliğini bahriye eri olarak yapmıştır. Terhis olurken kendisine subayları tarafından kömür numunesi gösterilmiş ve memleketine dönünce siyah taşlardan araması istenmiştir.
Uzun Mehmet, bir gün Neyren köyü civarındaki değirmene gider. Hasat sonu olduğu için değirmen tamamen doludur. Uzun Mehmet, dere kenarında dolaştığı sırada siyah taşlar bulur. Bir anda askerde kendisine gösterilen siyah taş (yanan taş) aklına gelir.
Bunlardan biraz toplayarak değirmende yanan ocağa atar. Taşların yandığını görünce çok sevinir. Ertesi gün aynı yere gizlice giderek daha geniş arama yapar. Bazı yerleri kazan Uzun Mehmet, çuvala koyduğu kömür numunelerini İstanbul'a götürür. Padişah II. Mahmut, kömürün bulunuşuna sevinerek, Uzun Mehmet'i 50 altınla ödüllendirir. Böylece kömürün bulunuşu 8 Kasım 1829 olarak tarihe geçer.
Dönemin Ereğli Ayanı Hacı İsmail Ağa, Uzun Mehmet'in kömürü bulmasını hazmedemez. İstanbul'a Fen Heyeti'ne gitmek için yola çıkan Uzun Mehmet'i Leblebici Hanı'nda öldürtür."