Taşbudak Mahallesi'nde yaşayan ve kronik hastalıkları bulunan Kemal ve Canan D. çifti, dondurucu soğukların etkili olduğu bugünlerde ısınmak için akşam saatlerinde yaktıkları sobadaki közleri mangala koyup yatak odalarının bir köşesine yerleştirdi.
Uyumak üzereyken fark edilmesi imkansız olduğu için "sessiz katil" olarak da tanımlanan karbonmonoksit gazından etkilenen ve rahatsızlık geçiren çift, yataktan kalmak isterken yere yığıldı.
Bu sırada Canan D. sürünerek yaklaştığı yatak odasının kapısına vurarak evde misafir kalan oğlu Serhat'a sesini duyurmaya çalıştı.
Sesler üzerine gittiği odada yerde baygın yatan anne ve babasını dışarı çıkaran Serhat, 112 Acil Çağrı Merkezi'ni arayarak yardım istedi.
Hayati tehlikeyi atlattılar
Ambulansla kaldırıldığı Hınıs Şehit Yavuz Yürekseven Devlet Hastanesindeki müdahale sonrası Atatürk üniversitesi Araştırma Hastanesine sevk edilen D. çifti, Acil Yoğun Bakım Ünitesinde tedaviye alındı.
Hayati tehlikeyi atlatan ve yoğun bakımda tedavisi süren çift, yaşadıkları talihsiz olayı unutamıyor.
Kemal D., Amangalı bıraktıktan 15-20 dakika sonra yataktayken midesinin bulandığını anlatan Kemal D., "Başım ağrıdı, mangalı ve elektrikli ısıtıcıyı söndürmek istedim ama ayağa kalkınca başım döndü, 3-4 kez yere düştüm. Hanım kalkınca o da yere düştü. Eşim sürünerek odanın kapısına kadar gidip yan odadaki oğluma seslenmiş ve oğlum bizi dışarı çıkarmış." dedi.
Zehirlendikten sonra oğlunun sırtına alarak kendilerini dışarı çıkardığını ve olayın şokundan halen kurtulamadığını ifade eden Kemal D., "Eşim oğluma 'Serhat baban öldü, biz öldük' diye seslendi, çocuk eşimi duymasa odada ölecektik. Hınıs'a ve Erzurum'daki hastanelere nasıl gelmişiz bilemiyorum. Allah devlete zeval vermesin. Allah kimseyi bu duruma düşürmesin, çok hastalık çektim ama o gece çok kötüydü. Bizim başımıza geldi, kimsenin başına gelmesin. Kimse mangalla ısınmasın, soba külünden uzak dursun. Bundan sonra böyle işler yapmaya tövbe ettim. Allah oğlumu var etsin, o olmasaydı ölmüştük." diye konuştu.
Havaların soğumasıyla vakalar arttı
Canan D. de yataktayken kusma şikayetleri başladığını belirterek, "Eşime yardım etmek isterken ben de yere düştüm. Sonra sürünerek odanın kapısına gidip oğluma seslendim. Oğlum olmasaydı ölmüştük, Allah devletten razı olsun. Tek böbrekliyim, tansiyon hastalığım da var. Devletimiz ve doktorlarımız olmasaydı yaşayamazdık." ifadelerini kullandı.
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zeynep Gökcan Çakır da havaların soğumasıyla kırsaldaki karbonmonoksitten zehirlenme vakalarının arttığına dikkati çekti.
Tedaviye alınan yaşlı çiftin hayati tehlikesinin bulunmadığını söyleyen Çakır, "Allah'tan uykuda yakalanmamışlar, ısındıkları sobadan aldıkları mangalı yatacakları odaya götürmüşler, bu büyük risk. Zehirlendiklerini uyumadan erkenden fark edip yardım istemişler. Erken dönemde fark edilmesine rağmen kanlarındaki zehir oranı bayağı yüksekti. Burada uygun tedavilerle toparladılar, oksijen tedavisi alıyorlar. " dedi.
"İlk yardımda yapılacak şey gazla teması kesip açık havaya çıkmak"
Çakır, bu tip zehirlenmelerde en önemli tedavinin oksijen olduğunu, organ tutulumları yönlerinden hastaları sıkı takip ettiklerini dile getirdi.
Geç kalınması durumunda ölüm başta olmak üzere, beyinle ilgili ciddi problem, kalıcı veya geçici beyin hasarının oluşabildiğini aktaran Çakır, şunları kaydetti:
"Allah'tan zehirlendiklerini erkenden fark edip hemen açık havaya çıkarılmışlar, zaten ilk yardımda yapılacak şey gazla teması kesip açık havaya çıkmak. Oksijen destekleriyle kanların bu zehirden arınmasını sağladık. Soğuk memlekette yaşıyoruz. Soğuk olmayan yerlerde de ters rüzgar, lodos vesaire bunların her zaman başımıza gelebileceğini artık öğrendik. Bunun için baca temizliğine önem vermeliyiz, mangal yapma gibi alışkanlıktan vazgeçmeliyiz, mangal derken piknik mangalını kastetmiyorum, sobadan alınan közü yatılacak odaya götürmeyi terk etmeliyiz."