Kadın hakları alanında birçok faaliyette bulunan KADEM, misyon olarak belirledikleri "Kadının insanlık onurunu teslim etmek üzere savunuculuk yapma" şiarıyla çalışmalarını sürdürüyor.
KADEM Başkanı Saliha Okur Gümrükçüoğlu, derneğin kuruluş hikayesini ve kadınlara yönelik yaptıkları çalışmaları AA muhabirine anlattı.
Gümrükçüoğlu, KADEM'in 8 Mart 2013'te Dünya Kadınlar Günü'nde kurulduğunu söyledi. O günden bu yana kadın sorunlarıyla ilgili etkili çözümler üretebilmek ve toplumsal farkındalık uyandırmak için çalışmalarına devam ettiklerini anlatan Gümrükçüoğlu, "Zaman içinde çalışma alanımız genişledi ama özellikle inşa ettiğimiz söylemle kadın hakları savunuculuğu alanında özgün bir ses haline geldik. Kadın erkek eşitliği söyleminin tek başına kadınların yaşadığı ayrımcılıklara çare olmadığını gördük. Buna karşı eşitliği de kuşatan 'cinsiyet adaleti' ilkesi ile herkesi kapsayan ana tema oluşturduk. Kadınların güncel ihtiyaçlarını da karşılamaya yönelik bir perspektif benimsedik ve bu anlayışımızı manevi değerlerimizle temellendirdik. KADEM olarak, kadınların fırsat eşitliğine ulaşmasını sağlamak için ulusal ve uluslararası düzeyde söylem ürettiğimiz gibi pratik anlamda uyguladığımız projelerle de kadınların hayatını destekliyoruz." ifadelerini kullandı.
"Kadın hakları konusu, insan hakları konusudur"
Gümrükçüoğlu, kadın haklarının insan hakları konusu olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Yani bütün insanlığın meselesidir. Yalnızca kadınların derdi değildir. Bir kadının karşılaştığı problem her zaman en az bir aileyi ilgilendiriyor. Bir ailenin çözümsüz kaldığı konuda bir mahallenin, bir şehrin hatta bir ülkenin huzuruna gölge düşüyor. Bu meseleler görmezden gelindiği ya da çözümü sadece kadınların çabasına terk edildiği sürece işin içinden çıkılması pek mümkün görünmüyor. KADEM olarak, çalışmalarımızın odağında toplumsal cinsiyet adaleti ilkesi yer alıyor. Kadın ve erkeğe ait sorumlulukların hak ve adalet zemininde belirlenmesi gerektiğini savunuyoruz. Bu anlayış dışında feminizm ya da başka bir ideolojik tutum ile hareket etmiyoruz. Kültürel değerlerimizi öne çıkarıyor olmamız, muhafazakar camianın, kadın ve aile konusuna ilgi duymasına sebep olabilir. Zira bu alan şimdiye kadar ağırlıklı olarak seküler ideolojiler ile kuşatılmış durumdaydı ve kadın haklarından bahsetmek bir çözülmenin işareti olarak algılanıyordu. Halbuki bizler, cinsiyet adaleti ilkesi ile kendi değer yargılarımızla yol almayı tercih ettik ve bu alanda öncü bir hareket olduk."
"Kadın varlığını annelik rolünden ibaret görmüyoruz"
Kadın ve erkeklerin öncelikle insan olarak temel haklara sahip olduğunun kabul edilmesi gerektiğine vurgu yapan Gümrükçüoğlu, "Annelik, elbette hem ailenin hem de toplumun sahip olduğu en önemli değerlerden biri. Kadının anne olmakla topluma artı değer kattığına inanıyoruz. Fakat biz kadın varlığını annelik rolünden ibaret görmüyoruz. Bu anlamda her kadının insan olmaktan doğan haklarına kavuşabilmeleri için çalışmalar yürütüyoruz. Bugün teknolojiden eğitime, siyasetten akademiye, spordan sanata kadar çok geniş bir yelpazede kadınların emeğiyle güzelleşen bir hayatın içinde yaşadığımızın farkındayız. Bu noktada, söylemlerimiz ve projelerimizle ailede ve toplumsal alanda kadınların emeğini görünür kılmaya çalışıyoruz." diye konuştu.
Bir kadın anne olsun ya da olmasın her kadının insan haklarına ulaşmasının önündeki her engelle mücadele etmeyi vazife olarak gördüklerini belirten Gümrükçüoğlu, "Birey ve aileyi birbirini besleyen ve kuvvetlendiren en temel iki yapı olarak görüyoruz. Hedefimiz, kadın ve erkek arasında hak ve sorumlulukların dengeli paylaşımını sağlamak ve böylelikle ailelerin mutluluğuna hizmet etmektir. Bu anlamda kadınların yaşadıkları ayrımcılıkları gidermek için dikkat çektiğimiz bütün konular aslında ailenin güçlenmesi açısından da vazgeçilmez alanlardır." dedi.
Cinsiyet kavramını değerlendiren Gümrükçüoğlu, "Herkesin bildiği gibi cinsiyet, kadın ve erkeğe işaret eder. Toplumsal cinsiyet kavramı da topumun kadın ve erkeğe yüklendiği rol ve görevleri ifade eder. Her toplum kendi inançları ve kültürü çerçevesinde bir hayat sürüyor. Elbette ki zaman ve coğrafya da hayat tarzları üzerinde etkili oluyor. Dolayısıyla toplumsal cinsiyet rolleri de şüphesiz toplumdan topluma ve dönemden döneme değişiyor. Biz, toplumsal cinsiyet kavramını yaradılışa özgü nitelikleri göz ardı etmeden tanımlamamız gerektiğini düşünüyoruz. Bu sebeple toplumsal cinsiyet kavramını 'eşitlik' ile değil, eşitliği de kuşatan 'adalet' kavramı ile tamamlıyoruz." diye konuştu.
"Yaşanan haksız uygulamaların önüne geçmek için çalışıyoruz"
Toplumsal cinsiyet adaletine değinen Gümrükçüoğlu, şunları kaydetti:
"Bizim toplumsal cinsiyet adaleti ile dikkat çekmek istediğimiz mesele ise şu; kalıplaşmış toplumsal roller ile kadın ya da erkekten beklenen görevler bazen onların gücünün üstünde olabiliyor. Bu durum maalesef bazı haksızlıklara yol açıyor. Bizler bu haksızlıkların önüne geçmek için toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden değerlendirilmesi gerektiğini savunuyoruz. Ancak adalet ve merhametle belirlenen rol paylaşımları ile mutlu bir aile hayatı yaşanabilir. Aynı zamanda dengeli bir toplumsal katılım oluşabilmesi de cinsiyet adaletinin sağlanmasına bağlı.
Örneğin hamile ya da yeni doğum yapmış bir kadının, eşitlik ilkesi gereği erkek personelle aynı saatlerde ve aynı şartlarda çalışması mümkün olabilir mi? Ya da çocukların özellikle büyüme evresinde anne şefkatine ihtiyaç duydukları gibi güçlü bir baba modeline ihtiyaç duydukları da bir gerçek. Erkeklerin çocukları ile ilgili daha çok sorumluluk alması onlarla daha yakın ilişkileri içinde olmaları gerekmez mi? İşte biz, bu noktada toplumsal cinsiyet rollerini yeniden inceleyelim diyoruz. Denge durumundan uzaklaşmış rol paylaşımlarını düzeltelim ve yaşanan haksız uygulamaların önüne geçelim."
Kadına yönelik şiddetle topyekun mücadele edilmeli
Türkiye'de ve dünyada kadınların yaşadığı en büyük sorunun şiddet olduğunu söyleyen Gümrükçüoğlu, şöyle konuştu:
"Kadına yönelik şiddetle taviz vermeksizin topyekun mücadele etmeliyiz. Şiddet sadece ona maruz kalan kadının baş etmesi gereken bir problem olamaz. Özellikle kadın cinayetlerinin önüne geçmek için muhakkak her birimizin samimi çabası ve duyarlılığı gerekiyor. Bunun yanı sıra kadınlara yönelik emek-ücret eksenindeki eşitsizlikler dikkat çekiyor. Kadının yeterli ekonomik gücünün olmaması haklarını koruyamamasına yol açıyor. Bu sebeple toplumsal cinsiyet adaletinin sağlanmasında kadınların istihdam edilebileceği alanların açılması büyük önem arz ediyor."
Çalışma hayatı içinde bulunan kadınların yaşadığı sorunlara da işaret eden Saliha Okur Gümrükçüoğlu, "Kreş bulamama ya da kreş ücretini karşılayamama gibi ciddi sıkıntılar var. Bununla birlikte literatüre cam tavan sendromu olarak geçen, çalışan kadınların belirli bir seviyeye ulaştıktan sonra yükselmelerinin engellenmesi, yetki ve karar mekanizmalarının dışında tutulmaları da ne yazık ki yaşanan diğer haksızlık arasında yer alıyor. Biz inanıyoruz ki kadına ilişkin meseleler ancak toplumsal farkındalık ile çözüme kavuşabiliyor. Öte yandan kadın ve erkek arasında adalet ve dengenin sağlanması adına bir söylem inşa etmeye çalışıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Dünya Kadınlar Gününde gerçekleştirdikleri "Toplumsal Cinsiyet Adaleti Kongresi" ile kadın ve erkek arasında adaletin sağlanması adına her yıl farklı bir konuyu değerlendirmeye açtıklarını ifade eden Gümrükçüoğlu, 2020 yılındaki kongrede "Değişen Dünyada Ebeveynlik" meselesini ele alacaklarını söyledi. Gümrükçüoğlu, ayrıca dernek olarak, her iki yılda bir "Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi" düzenleyerek kadını ve aileyi ilgilendiren pek çok konuyu tartışmaya açarak insanlığın ortak problemlerine farklı bakış açılarıyla çözümler aradıklarını belirtti.
"Şiddete karşı sağlam bir duvar öreceğiz"
Her yıl 25 Kasım'da KADEM olarak şiddete karşı farkındalığı artırmak adına çalışmalar yaptıklarını belirten Gümrükçüoğlu, "Bu yıl da 'Ben Varsam Şiddete Yer Yok!' sloganıyla şiddet karşısında herkesi aktif rol almaya davet ettik. Dernek olarak faaliyete geçtiğimiz tarihten itibaren herkese karşı ve her türlü şiddetin karşısında duruyoruz. Özellikle kadına yönelik şiddetin aile ve toplum düzeyinde zarar verici yönüne dikkat çekiyoruz. Bu yıl 'Ben Varsam Şiddete Yer Yok!' sloganıyla şiddet karşısında herkesi aktif rol almaya davet ettik. Özellikle şiddete tanıklık eden üçüncü kişilere kendilerini de korumayı ihmal etmeden nasıl müdahale edebileceklerini göstermek istedik. Türkiye genelindeki temsilciliklerimizde stant açarak, sokakta birbirinden farklı dünya görüşüne sahip insanlarla doğrudan iletişime geçerek fikir alışverişinde bulunduk. İnsanımız, üzerine düşen sorumluluğu alıp 'Ben Varsam Şiddete Yer Yok' dediği sürece bu ülkede şiddete karşı sağlam bir duvar öreceğiz." dedi.
KADEM Başkanı Gümrükçüoğlu, kadınların girişimcilik yeteneklerinin artırılması için mesleki eğitimler verdiklerini de aktararak, "İnovasyonda Kadın projesi ile çalışma hayatına katılmak isteyen kadınlara rehberlik ediyoruz. Yetiştirme yurtlarında ve çocuk destekleme merkezlerinde bulunan genç kızlara meslek edindirme ve istihdam sağlama amacıyla 'Geleceğe İşbaşı' adlı projeyi gerçekleştiriyoruz. KADEM olarak kadınların hiçbir ayrımcılığa maruz kalmadan, siyasetten ekonomiye, kültür sanattan akademiye kadar diledikleri her alanda var olmaları için çaba sarf ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA