Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Pendik'teki Green Park Hotel'de düzenlenen Fen Liseleri Yöneticileri Tarih, Kültür, Medeniyet Bilinci Semineri'nde konuştu.
Özer, göreve geldikleri günden bu yana İstanbul'a verdikleri yatırım miktarının 8,9 milyar lira olduğunu söyledi.
Önceki dönemlerdeki yatırımlarla mukayese edildiğinde, İstanbul'un okul ihtiyacı ile ilgili en fazla yatırımın yapıldığı 8 aya tanıklık edildiğini kaydeden Özer, "Bu 8,9 milyara İstanbul'a yapacağımız bin anaokulu dahil değil. Yani 10 milyarın üzerindeki bir yatırımla İstanbul'umuzun okul öncesinden liseye kadar tüm ihtiyaçlarını inşallah 2022 yılı sonu itibariyle bitirmiş olacağız." diye konuştu.
Özer, fen liselerinin eğitim sisteminin göz bebeği, PISA uluslararası öğrenci başarı araştırmalarında Türkiye'yi başarıyla temsil eden en önemli liseler olduğunu, her zaman Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ortalamasının üzerinde bir performans sergilediğini dile getirdi.
Mart 2020 itibariyle dünyanın öngörülemeyen bir salgınla yüz yüze kaldığını kaydeden Özer, bu nedenle tüm ülkelerin sorunlara bakış ve yaklaşım şeklini değiştirmeye zorlandığını, tüm sektörlerin bundan etkilendiğini söyledi.Aday öğretmenlik ve öğretmenlik kariyer basamakları yönetmeliği Resmi Gazete'de
"Okulları açık tutmak için vakaların sıfırlanmasını beklemeyeceğiz"
Göreve başladığı zaman "Okulları açık tutmak için vakaların sıfırlanmasını beklemeyeceğiz. Gerekli önlemleri alarak okulları açık tutacağız" dediğini hatırlatan Özer, daha sonrada okulların ilk açılması ve en son kapatılması gereken yerler olduğunu, kapatmaya okullardan başlanamayacağını özellikle vurguladığını kaydetti.
Bakan Özer, gerekli önlemleri alarak elektronik takip sistemi kurduklarını, Bakanlıktaki tüm bürokratlar, 81 ildeki il milli eğitim ve ilçe milli eğitim müdürleri ve okul yöneticileri ile bu süreci başarılı bir şekilde sonuçlandırdıklarını belirtti.
Emeklerinden dolayı tüm eğitimcilere şükranlarını sunduğunu ifade eden Özer, "Bu sürecin kahramanları siz değerli öğretmenlerimizsiniz. Gerçekten maske ile mesafeye dikkat ederek ders anlatabilmek, okullarda bu süreçleri yönetebilmek öyle kolay bir şey değil." değerlendirmesini yaptı.
Özer, okulların yüz yüze eğitime devam edememesi halinde Türkiye'nin bu kadar hızlı şekilde normalleşemeyeceğine dikkati çekerek, "Çünkü bizim eğitim sistemimiz 18 milyon öğrencinin, 1,2 milyon öğretmenin olduğu, yer aldığı 20 milyonluk devasa bir sistem. Bu sistemle destekleyici mekanizmaları normalleşmeden, normal hayatın akışına devam etmeden Türkiye'de diğer sektörlerin normalleşmesi mümkün değil. Onun için siz sadece eğitimle ilgili değil, Türkiye'nin normalleşmesi ile ilgili de çok önemli bir katkı sağladınız." ifadelerini kullandı.
"Eğitimde son 20 yılda büyük bir dönüşüm yaşandı"
Bakan Özer, eğitimde son 20 yılda büyük bir dönüşüm yaşandığını, okul öncesinden yükseköğretime kadar eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranlarında artış sağlandığını, 81 ilde 922 ilçede devasa eğitim kurumları kurulduğunu ve derslik sayılarının artırıldığını anlattı.
OECD ülkelerinin İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yakalamış oldukları eğitimdeki kitleselleşme ve evrenselleşme trendini Türkiye'nin 70 yıl gecikmeyle 2000'li yıllarda tamamlayabildiğini dile getiren Özer, 355 bin civarında derslik sayısı varken bugün 855 bin dersliğin olduğu eğitim sisteminden bahsedildiğinin altını çizdi.
Milli Eğitim Bakanı Özer, bu süreçte çok sayıda okul yapıldığını, eğitim neferlerinin seferber olduğunu, bu yatırımların da kısa sürede sonuçlara yansıdığını, 2000'li yıllarda ortaöğretimdeki okullaşma oranının yüzde 44'ler seviyesindeyken bugün 90'ı geçtiğini aktardı.
Okul öncesinde 5 yaşta okullaşma oranının yüzde 14'ten bugün yüzde 92 seviyesine geldiğini belirten Özer, yıl sonunda da okul öncesi eğitimde yüzde 100'e erişmeyi hedeflediklerini bildirdi.
Özer, 500 bin öğretmen varken bugün 1,2 milyon öğretmenin olduğu bir eğitim sisteminden bahsettiklerini, 729 bin öğretmenin de son 19 yılda atandığını ifade ederek, "Bu şu demek aslında, bir taraftan eğitim sistemindeki öğrenci sayısını artırırken yani okullaşma oranını artırırken, aynı zamanda öğretmen başına düşen öğrenci sayısı da azaltıldı. Bu ikisini birlikte yapan ülke çok nadirdir." dedi.
"Kız çocuklarının okullaşma oranı, erkek çocuklarını geçti"
Bu evrenselleşme ve kitleselleşme sürecinden en fazla faydalanan iki kesim olduğunun altını çizen Özer, şöyle devam etti:
"Birincisi kızlar ve kadınlarımız. Yıllardan beri kız çocuklarının eğitime erişimiyle ilgili bu ülkede dünya kadar kampanyalar yapıldı, konuşuldu. Çoğu zamanda sanki muhafazakar kesim eğitime kız çocuklarını göndermiyormuş gibi bir algı operasyonları da gerçekleştirildi. İmkan verildiği zaman niye insanlarımız çocuklarını okula göndermesinler? Bu her noktaya eğitim kurumlarını yaygınlaştırma seferberliğinin neticesinde bu ülkede kız çocuklarının okullaşma oranı, erkek çocuklarının okullaşma oranını geçti."
Bakan Özer, 2000'li yıllarda ortaöğretimdeki kız çocuklarının okullaşma oranı yüzde 38'ler civarındayken bugün yüzde 88'ler civarına çıktığını, yükseköğretimdeki kadınların ve kız çocuklarının okullaşma oranının da yüzde 11'lerden yüzde 48'lere geldiğini kaydederek, "Son 19 yılda bu ülkede bu evrenselleşme süreci yaşanırken aynı zamanda bu ülke kız çocuklarına eğitimde fırsat eşitliği ile ilgili tüm problemlerini çözmüş bir ülke olarak çıktı ve artık sayfayı kapattı. Artık başka şeyler konuşuyor ülke." ifadelerini kullandı.
Öğretmenlerin dağılımına bakıldığında kadınların çok daha fazla öğretmen olarak istihdam edildiğini gördüklerini aktaran Özer, 2000'li yıllarda 500 bin öğretmenin yaklaşık yüzde 39-40'ı kadın öğretmenlerden oluşurken bugün 1,2 milyon öğretmenin yüzde 60'ının kadın öğretmenlerden oluştuğunu dile getirdi.
Özer, bakanlık olarak sosyoekonomik arka planına bakmaksızın tüm çocukların, bölgelerinden, illerinden ve lokasyonlarından bağımsız şekilde aynı nitelikteki eğitime erişimlerini güçlendirmek için çalıştıklarını söyledi.
Özeri, temel eğitimde diğerlerine göre nispeten dezavantajlı olan 10 bin okula 3 milyarlık ilave kaynak sağlayacaklarını, sürecin başladığını ve devam ettiğini dile getirdi.
Bu süreçte en önemli yol arkadaşlarının öğretmenler olduğunu söyleyen Özer, "Bir eğitim sistemi -her zaman söylenir- öğretmeni kadar güçlüdür. Ben bunu bir basamak daha ileri götürüyorum; bir toplum, öğretmeni kadar güçlüdür. Toplumu inşa eden öğretmendir, muallimdir, üstattır. Ama sadece bilişsel becerileriyle değil, aynı zamanda tefekkürüyle kültürüyle tarihiyle medeniyet, ilim, irfan dünyasındaki, bu topraklarda ortaya çıkmış tüm değerlerle normlarla onları içselleştirerek, bir kimlikle yola yürüyen öğretmenleri kadar güçlü." değerlendirmesinde bulundu.
Mahmut Özer, bu dönemde en fazla destek verecekleri kişilerin öğretmenler olduğunu, bunun için yola öncelikle "Öğretmenlik Meslek Kanunu"yla başladıklarını belirterek, bu kanunla eğitim tarihinde ilk defa öğretmenlere mahsus bir kanun gerçekleştiğini anlattı.
"2022 yılı bitmeden süreci nihayetlendireceğiz"
Bugün güzel bir haberin daha gerçekleştiğine dikkati çeken Özer, şunları kaydetti:
"Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun uygulanmasıyla ilgili bildiğiniz gibi adaylık ve kariyer sistemiyle ilgili yönetmelik çalışmamızı, tüm paydaşlarımızın görüşlerine açmıştık 15 Mart'a kadar. Gelen görüşlere göre son şeklini vererek, yayımlanmak üzere göndermiştik. Dün gece itibarıyla bu yönetmeliğimiz yayımlanmış oldu. Dolayısıyla öğretmenlik meslek kanununun uygulanmasıyla ilgili artık mevzuat açısından hiçbir eksikliğimiz kalmadı. Hem öğretmenlik meslek kanununun hem de bugün yayımlanan yönetmeliğin siz değerli öğretmenlerimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Yarın yönetmelikteki bahsi geçen uzman öğretmenlik ve başöğretmenlikle ilgili eğitim programını ve sınav takvimini tüm kamuoyuyla paylaşacağız. 2022 yılı bitmeden süreci nihayetlendireceğiz. İnşallah eğitim sistemimizde devasa sayıda uzman öğretmenlerimizin, başöğretmenlerimizin olduğu, sürekli kişisel gelişimin, mesleki gelişimin tartışıldığı, iyi uygulamaların konuşulduğu bir eğitim ekosistemi oluşturulmasıyla ilgili çok önemli bir kazanımla ilgili süreç başlamış olacak."
"Okul temelli mesleki gelişim programını başlatmış olduk"
Bakan Özer, yıllardan beri bakanlık merkezi bir şekilde öğretmenlerin mesleki gelişimini planlarken "Artık bakanlık olarak geri çekilelim ve bu inisiyatifi yerele bırakalım, okullarımıza bırakalım" dediklerine vurgu yaparak, şöyle devam etti:
"Çünkü tüm okullarımızın, öğretmenlerimizin mesleki ve kişisel gelişimiyle ilgili neye ihtiyaç duyduklarını merkezi olarak bilebilmemiz, planlayabilmemiz mümkün değil. Burada, bilinsin ki en önemlisi okul temelli mesleki gelişim programını başlatmış olduk. Yani, artık bundan sonra siz değerli yöneticilerimiz, okullarındaki öğretmenlerin eğitimle ilgili neye ihtiyacı varsa oturup, istişare edip belirleyeceksiniz. Bakanlık olarak bize göndereceksiniz. Biz sadece parasını vereceğiz. Ve o sürecin sonuçlarını, süreç izleme, iyileştirmelerde nelere yol açtı onları izleyebileceğiz. İkinci en önemli değişiklik, eğitim sistemimizdeki iyi uygulamaların görünürlüğünü artırmak, diğer öğretmen ve yöneticilerimiz tarafından görünmesini sağlamak ve yaygınlaştırılmasına katkı sunmak için öğretmen ve yönetici hareketlilik programı."
"Öğretmenlerin mesleki gelişimleriyle ilgili bütçeyi 35 kat artırdık"
Milli Eğitim Bakanı Özer, Türkiye'deki eğitim sisteminin çok güçlü olduğunu ve başarılı uygulamaların hayata geçirildiğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu başarılı uygulamaları söylediğimizde 'Bakan elbette eğitim sisteminin başarısını söyleyecek, olumsuzluklarını söylemeyecek' gibi bir yaklaşım olabilir. PISA gibi uluslararası öğrenci başarı araştırmalarına baktığınız zaman, Türkiye her döngüden uluslararası kuruluşlar tarafından yapılan öğrenci başarı izleme araştırmalarında puanını en fazla artıran ülkelerden bir tanesi. Mesela son PISA araştırmasında Türkiye, Türkçe, matematik ve fen okuryazarlığında 15 grubunda öğrenci sayısını en fazla artıran ülke olmasına rağmen, çünkü OECD ülkelerindeki mühendisleri stabildir. Bizde artıyor sürekli. Buna rağmen puanlarını istatistiksel olarak anlamlı en fazla artıran birinci ülke oldu. TIMSS 4. ve 8. sınıftaki matematik ve fen okuryazarlığında, Türkiye 1999 yılından itibaren girdiği her son döngüde bir önceki döngüdeki aldığı puandan daha yüksek puan aldı. Ve en son döngüde ilk defa 500 ortanca puanını geçti. Yani biz bu kadar devasa büyümeyi sağlarken, süreçlerimiz de başarılarımız da sürekli artıyor. İşte bu başarıları görünür kılmamız lazım. Eğitim sistemimizin içerisindeki yaygınlaşmasını artırmamız lazım. Onun için ikinci olarak, öğretmen ve yöneticilerimizin iyi uygulamaların, başarı hikayelerinin olduğu okulları görmesini istiyoruz. Bununla ilgili her türlü finansman kaynağını sağlayacağız."
Öğretmenlerin mesleki gelişimlerinde üçüncü değişikliğin "mesleki gelişim toplulukları" olduğuna değinen Özer, bunun için yöneticileri ve öğretmenler için mesleki gelişimleriyle ilgili bütçeyi 35 kat artırdıklarını anlattı.
Mahmut Özer, bu bütçenin 2021 yılında 8,9 milyonlar civarındayken, 2022 yılında ortalama ayırdıkları bütçenin 282 milyon TL olduğunu vurgulayarak, "Bunun 210 milyon TL'sini sadece okul temelli mesleki gelişim eğitim programına ayırdık. Ben inanıyorum ki bu 282 milyonda kalmayacak, 400-500 milyon TL seviyelerine çıkacak. OECD raporlarındaki öğretmenlerin mesleki gelişimiyle ilgili bizim aslında başarı karnemiz düşükken, bu performansımız özellikle bu sene çok yüksek seviyelere çıkacak. Bunun hafif kısa dokunuşlarının sahada nasıl yansıdığını görebilme imkanımız oldu." bilgisini paylaştı.
"2022 hedefimiz her öğretmenin en az 120 saat eğitim alması"
Bakan Özer, 2021 Ağustos'tan sonraki süreçte öğretmenlerin mesleki gelişim eğitimlerine gösterdikleri teveccühü gördüklerini dile getirerek, "2020 yılında Bakanlığın düzenlemiş olduğu eğitimlere katılan öğretmen sayısı yaklaşık 1,2 milyonken, 2021 yılında 2,9 milyona çıktı. Yani öğretmen başına düşen ders saati arttı. 40'lı saatlerden 94'lü saatlere çıktı. 2022 yılındaki hedefimiz her öğretmenin en az 120 saat eğitim alması. Bunu başarabilir miyiz, kaynağımız var mı? Kaynağımız var. İrademiz var mı? Var. Sizlerle yol yürüdüğümüz müddetçe, el ele verdiğimiz müddetçe üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir problemimiz yok." diye konuştu.
Öğretmenler için bu destekleri sağlarken odaklarını okul yöneticilerine kaydırdıklarını kaydeden Özer, "Çünkü okul yöneticileri, okullarımız bizim her lokasyondaki sancaklarımız. Bizi temsil eden sizlersiniz. Sizler ne kadar güçlüyseniz biz o kadar güçlüyüz. Bir eğitim politikası okula yansımadığı, siz değerli yöneticiler onları içselleştirmediğiniz, öğrenci ve öğretmenin hayatında bir şeyi değiştirmediği müddetçe retorik olarak kalmaya mahkumdur. Ama sizinle el ele verdiğimiz zaman, sürekli sizlerin gelişimi, liderlik yetenekleriniz, kişisel gelişimlerinizle ilgili her türlü desteği verdiğimiz zaman sadece siz bunlardan müstefit olmayacaksınız. Aynı zamanda okullarımız çok daha güzel olacak." ifadesini kullandı.
Bugün fen lisesi yöneticileri ile bir araya geldiklerini, bundan sonraki süreçte de sosyal bilimler lisesi, anadolu lisesi, imam hatip lisesi, mesleki teknik eğitim lisesi gibi tüm okul türlerindeki yöneticilerle hemhal olacaklarını aktaran Özer, yaklaşımın değişimini göstermek için etkinliğin adını "Tarih, Kültür ve Medeniyet Semineri" olarak belirlediklerini sözlerine ekledi.
Seminerin açılışında, Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürü Cevdet Vural ile Pendik Belediye Başkanı Ahmet Cin de birer konuşma yaptı.
İki gün sürecek seminerde "Türk kültüründe eğitim", "dijital çağda eğitim", "Türklerin dünya tarihindeki yeri", "Türk kültürü ve töresi", "müzeciliğin kültür, medeniyet ve eğitimdeki yeri" gibi başlıklarda oturumlar düzenlenecek.