Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, bankacılık sektörüne yabancı ilgisinin devam ettiğini belirterek, "Yabancı sermaye kaynaklı yeni banka kurulması ya da piyasaya girilmesi noktasında ciddi anlamda 15 Temmuz'dan sonra bir hareketlenme söz konusudur. Böyle bir başarılı sınavdan sonra bankacılık sektörüne ilginin artması, yoğunlaşması son derece doğaldır." dedi.
Canikli, Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu ile Ziraat Bankası Genel Müdürlük binasında bir araya geldi.
Toplantı öncesinde bankacılık sektörünü değerlendiren Canikli, bankacılık ve finans sektörünün reel sektörün en büyük destekçisi olduğunu, bankacılık sektörünün hedef değil, reel sektörün yürümesi için olmazsa olmaz niteliğinde bir sektör olduğunu söyledi. AK Parti hükümetlerinin Türkiye'de son 15 yılda bankacılık sektörünün üzerine titrediğini, koruduğunu ve dış şoklardan etkilenmemesi için önlemler aldığını belirten Canikli, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Türk bankacılık sisteminin ağır bir testten geçtiğini, hiçbir destek almadan, kendi akışı içinde bu badireyi atlattığını, Türk bankacılık sektörünün temellerinin sağlam olduğunu ifade etti.
Canikli, 15 Temmuz testinden geçmiş olmasının Türk bankacılık sektörünün değerini uluslararası piyasalarda artırdığını ve artırmaya devam edeceğini kaydederek, bankacılık sektörünün 52 banka ile faaliyetlerine devam ettiğini bildirdi. Canikli, şöyle devam etti:
"Finans sektörünün yaklaşık yüzde 90'ına yakın bir bölümü bankacılıktan oluşmaktadır. Bu noktada altı çizilmesi gereken husus, özellikle finansman talebi baskısının bu kadar yüksek oranda bankacılık sistemi üzerine yüklenmesi belki bir haksızlık. Bunun dağıtılması gerekiyor, bu baskının bankacılık üzerinden alınması, rahatlatılması gerekiyor. Buna yönelik çalışmalarımız sürüyor. Faizsiz İslami bankacılık, faizsiz finans ürünlerinin geliştirilmesi noktasında önemli adımlar atılıyor, çalışmalar yapılıyor. Onların bir kısmı hayata geçirildi. En canlı, en sıcak olarak SPK'nın yürürlüğe koyduğu gayrimenkul sertifikası da esasında bu ürünlerden bir tanesidir. Eğer planladığımız şekilde dönüşüm, konut projeleri inşaat sektörünün finansmanını sağlama noktasında içeriden dışarıdan kaynak çekebilirse bu anlamda bankacılık üzerinde bir miktar rahatlama sağlayacaktır. Gayrimenkul sertifikasıyla ilgili önemli beklentilerimiz var. Fiili olarak hayata geçirilmesi için adımlarımız devam ediyor."
"Bankacılık sektörüne yabancı ilgisi daha da hızlandı"
Nurettin Canikli, sektörün büyüklüğünün aktif toplam itibarıyla 2,5 trilyon lira seviyesinde, bugüne kadar kullandırdığı kredi stokunun da 1,6 trilyon liranın üzerinde olduğunu kaydetti. Canikli, "Bu yönüyle bankacılık sektörü gerçekten finans sektöründe dominant bir yapıya sahiptir." dedi.
Sektöre yabancı ilgisinin de sürdüğünü, önümüzdeki günlerde de süreceğini ifade eden Canikli, şöyle devam etti:
"15 Temmuz'dan sonra ilginçtir, bankacılık sektörüne yabancı ilgisi daha da hızlanmıştır. Bizzat şahsımıza yönelik, şahsımız üzerinden gelen talepler söz konusudur. Yabancı sermaye kaynaklı yeni banka kurulması ya da piyasaya girilmesi noktasında ciddi anlamda 15 Temmuz'dan sonra bir hareketlenme söz konusudur. 15 Temmuz'dan sonra böyle bir başarılı sınavdan sonra bankacılık sektörüne ilginin artması, yoğunlaşması son derece doğaldır. 2011'den sonra 4 yeni banka, yabancı sermayeli banka lisans almıştır. Bir tanesi de izin işlemlerini tamamlamıştır."
"Katılım bankacılığında hedef sektördeki payı 3 kata çıkarmak"
Özellikle ciddi bir finans potansiyeli olan katılım bankacılığı, faizsiz finans ya da İslami finans araçlarının da etkin bir şekilde kullanılması gerektiğini vurgulayan Canikli, "O hassasiyeti olan sermayenin Türkiye'ye akışını sağlamak ve Türkiye'nin büyümesine katkı sağlar hale getirmek için bu noktada etkili argümanları, etkili araçları geliştirmemiz gerekiyor." dedi.
Katılım bankacılığının bugün itibarıyla toplam bankacılık içindeki payının yüzde 5 civarında olduğuna işaret eden Canikli, 2005 yılında 2 kamu orijinli katılım bankacılığının faaliyete başladığını, 2023 hedefinin bunu yüzde 15'e yani 3 katına ulaştırmak olduğunu bildirdi.
Canikli, özellikle gelişmiş ülkelerde finans sektörünün, bu kaynakları faizsiz finans araçlarını kullanarak kendi ekonomilerine katabilir hale getirdiğini söyledi.
"Kredilerde takibe dönüşüm oranları son derece makul"
Bütün çalkantılı durumlara rağmen, kredilerde takibe dönüşüm oranının yüzde 3,2 gibi son derece makul, kabul edilebilir bir seviyede olduğunu anlatan Canikli, bu seviyenin gelişmiş ekonomilerde bankacılık sektöründeki takibe dönüşüm oranlarının da gerisinde olduğunu ifade etti.
Türkiye'nin özellikle 2002 öncesi dönemde bu açıdan çok büyük problemler yaşadığını ve bankacılık sektörünün temel fonksiyonlarını yapamaz hale getirecek takibe dönüşüm oranlarıyla karşı karşıya kaldığını hatırlatan Canikli, özellikle kamu bankaları açısından çok vahim bir tablonun söz konusu olduğunu söyledi.
Söz konusu dönemde takibe dönüşüm oranının Halk Bankasının kullandırdığı kredilerde yüzde 48'in, diğer kamu bankalarının kullandırdığı kredilerde ise yüzde 24'ün üzerinde gerçekleştiğini anımsatan Canikli, "Geldiğimiz bu 3,2'lik rakamla karşılaştırıldığında gerçekten bankacılık sektörüne, finans sektörüne verilen önemin ve yönetimdeki hassasiyetin yüksek seviyede olduğunu bir kez daha görme imkanı olur." ifadesini kullandı.
"Sermaye yeterlilik oranının tartışılmaması gerektiğini düşünüyoruz"
Sermaye yeterlilik oranının şu an itibarıyla yüzde 15,7-15,8 seviyesinde olduğunu belirten Canikli, şöyle devam etti:
"Bu açıdan da bunların tartışılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Yani güçlü yapısı, özellikle sermaye yeterlilik oranlarının yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Önemli faktörlerden, kriterlerden birisi budur. Bugün bankacılık sektörümüz bu testlerden rahatlıkla geçebiliyorsa, bu sıkıntılı dönemleri kalıcı bir tahribatla karşı karşıya kalmadan aşabiliyorsa bunun altında yatan hususlardan biri de sermaye yeterlilik oranının yüksekliğidir, bunu koruyacağız, korunması gerekiyor. Çünkü içeride ve dışarıda piyasalar çok dalgalı bir seyir izlemektedir. Bu tür volatiliteye karşı bankaları koruyacak olan önemli bir silahtır, araçtır."
Sektör karlılık oranı yüzde 15,3
Bankacılık sektörünün öz kaynak karlılık oranının temmuz itibarıyla yüzde 15,3 olarak gerçekleştiğini belirten Canikli, "Bu rakamların yüksek olduğunu söyleyerek, bankaların karlılık oranlarını biraz daha düşürerek, bunu faiz oranlarının az aşağı seviyelere çekilmesinde kullanılması gerektiği şeklindeki argümanların çok rasyonel olmadığını düşünüyoruz. Çünkü reel sektöre destek verebilmeleri için güçlü yapılarını koruması gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
Karların sektör tarafından büyük oranda sermayeye ilave suretiyle tekrar ekonomiye döndürüldüğünü kaydeden Canikli, bu konuda da dikkatli harekete etmek gerektiğinin ve sektörün finansal yapısını sıkıntıya sokabilecek tartışmalardan uzak durmak gerektiğinin altını çizdi.
"Sektörün borçlarında sıkıntı yok"
İnternet bankacılığında da çok ciddi anlamda bir hareketlenmenin söz konusu olduğuna dikkati çeken Canikli, Haziran 2016 itibarıyla bir önceki yılın 12 aylık dönemine göre internet bankacılığı kullanımında yüzde 17'lik bir artışın meydana geldiğini söyledi.
Canikli, internet bankacılığında şu an itibarıyla aktif müşteri sayısının 18 milyonu aştığını kaydetti.
Bankacılık sektörünün dış borç toplamının da Haziran 2016 itibarıyla 136,1 milyar dolara ulaştığını belirten Canikli, bu borç toplamının içinde vadesi bir yıldan az sürede dolacak olanların oranının yüzde 58 civarında olduğunu ifade etti. Canikli, "Bu oranlar herhangi bir sıkıntı, özellikle borçların döndürülmesi, yenilenmesi ile ilgili herhangi bir sıkıntı çıkarmamıştır bugüne kadar. Bundan sonra da çıkarmayacaktır." dedi.
Son sendikasyon kredilerinde yenileme oranının yüzde 105'in üzerine çıktığını anlatan Canikli, bunda birtakım maliyet artışlarının da yansıması olduğunu ancak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bunların döndürülmesinde herhangi bir problemin ortaya çıkmayacağını söyledi.
Son 10 yıldan beri özellikle bütçe görüşmelerinde, genelde kısa vadeli borçların, özelde bankacılık sektörünün kısa vadeli borçlarının döndürülmesinde sıkıntı yaşanacağının ifade edildiğini anlatan Canikli, ancak bunun hiçbir zaman gerçekleşmediğini belirtti. Canikli, "Son 10 yıldaki Meclis'teki bütçe görüşmelerine bakın, özellikle muhalefet mensubu arkadaşlarımızın bu tür iddiaları, bu tür korkutucu senaryolar hiçbir zaman gerçekleşmemiştir." dedi.