28 Şubat sürecinin yakın tanıklarından dönemin Refah Partisi milletvekili Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, 28 Şubat'ın tahribatlarının hala tam olarak ortadan kalkmadığını belirterek, "Bu milletin manevi gücü, milli değerleri olan İslami müesseselerin pınarlarına beton, kaynaklarına zehir döküldü. 28 Şubat bu milleti en az 50 yıl geriye itmiştir." dedi.
Kamu Başdenetçisi Malkoç, 20. yılında 28 Şubat sürecine ilişkin soruları yanıtladı.
Türk siyasetinde her 10 yılda bir askeri müdahalenin gerçekleştiğini belirten Malkoç, bu askeri müdahaleler ve darbelerde siyasetçilerin yanlış tutum ve davranışlarının yanı sıra sistemin de etkisinin olduğunu dile getirdi.
28 Şubat'ta bir generalin eski Başbakanlardan Necmettin Erbakan'a hacca gittiği için hakaret ettiğini hatırlatan Malkoç, "Nereden alıyor bu cesareti, elbette sistemin zafiyetinden alıyor. Çünkü bu generali soruşturmak için Genelkurmay Başkanlığına müracaat etmek gerekiyor. Genelkurmay Başkanı da maalesef o dönemde bu işi sürüncemede bırakıyor. Ancak sistem değişmiş olsa, hukuka, anayasaya, adalete uygun olsa, Başbakanın o generali görevden alma yetkisi, savcılığa verme yetkisi olsa elbette bunlar yaşanmayacaktı ve hak ettiği cezayı alacaktı. O dönemde yanlış yapan paşadan cesaret alanlar ardından da rahmetli Erbakan'ı görevden indirdiler. Dolayısıyla sistemin elbette tesiri vardır." diye konuştu.
"Demokrasiye sahip çıkmıyorlar"
Malkoç, parlamenter sistemde siyasal çoğunluğun güçlü bir iktidar için yeterli olmadığını, buna göre anayasa ve kanunların düzenlenmesi gerektiğini vurguladı.
28 Şubat'ta böyle bir sıkıntının yaşandığına dikkat çeken Malkoç, "Geçmişte rahmetli Turgut Özal'ın, Süleyman Demirel'in çok sayıda milletvekili vardı ama askeri darbeler önlenmedi veya 27 Nisan e-muhtırası önlenemedi çünkü sistemde şöyle bir problem vardı, bu muhtıralar veya darbeler genelde başbakana, siyasete yapılıyor ama en azından cumhurbaşkanından da destek alınıyordu. Cumhurbaşkanları ses çıkarmıyor, hukuka, demokrasiye sahip çıkmıyorlardı." ifadelerini kullandı.
Sistemin yenilenmesi, anayasanın demokrasi ve hukuka uygun hale getirilmesinin önemine değinen Malkoç, Türkiye'de darbelerin engellenebilmesi için Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) darbeciliğe meyleden eğilim ve eğitimlerin ortadan kaldırılması, cuntacılığın önlenmesi gerektiğini ifade etti. Malkoç, "Siyasetçilerin bu noktada demokrasiye ve hukuka sahip çıkması, sistemin demokrasiyi, anayasayı koruyacak şekilde yenilenmesi, 15 Temmuz'da olduğu gibi demokrasinin nimetinden faydalanan kurumların, yöneticilerin ve halkın demokrasiye sahip çıkması gerekiyor." diye konuştu.
"Biri Abdullah Öcalan diğeri Fetullah Gülen"
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) kuruluşunda dış güçlerin etkisine işaret eden Malkoç, bundan dolayı rahmetli Erbakan'ın FETÖ'ye mesafeli olduğunu kaydetti.
Malkoç, "Bu memleketin ve milletin hayrına olan hiçbir işte Fetullah Gülen'in olumlu bir dahli yoktur. Türkiye'de bu memlekete zarar veren, yabancılara alet olan iki insan var. Biri PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan, diğeri FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'dir." dedi.
1990'lı yıllarda terör eylemleri yaşandıktan sonra dış güçlerin bir taraftan Abdullah Öcalan'ı Türkiye'ye iade ederken diğer taraftan Fetullah Gülen'i yanlarına aldıklarına hatırlatan Malkoç, "PKK terör örgütünün hendek kazarak, bombalı saldırılarla tahrip ettiği insan, şehir ve aileler vardır. FETÖ'nün de mahvettiği aile ve insanlar vardır. İkisinin de birleştikleri nokta, bu millete ihanettir, bu devletin yıkılmasıdır. Türkiye'nin bir Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye olmasıdır. Millet buna müsaade etmemiştir, Cenab-ı Allah buna müsaade etmemiştir." dedi.
"Bu milleti 50 yıl geriye itmiştir"
28 Şubat'ın, devlet ile millet arasındaki köprülerin atılmasına sebep olduğunu ifade eden Malkoç, şöyle devam etti:
"Bu milletin manevi gücü, milli değerleri olan İslami müesseselerin pınarlarına beton, kaynaklarına zehir döküldü. 28 Şubat bu milleti en az 50 yıl geriye itmiştir. 28 Şubat'ın tahribatları hala tam olarak kapatılmış değildir. Onun için bütün millet ve memleket bundan mağdur oldu. Bu bir mücadeledir, benim bireysel olarak zarar görüp görmemem önemli değil. Önemli olan bu mücadeleyi, bu milletin demokrasi ve hukuk yolunda kazanmasıydı. Çok şükür onu da Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde başarmıştır."
Hürriyet gazetesinde 25 Şubat'ta yayımlanan ''Karargah rahatsız'' başlıklı haberin, 28 Şubat dönemindeki gazete haberlerine benzediğini vurgulayan Malkoç, bunların 'fikir özgürlüğü' kapsamında değerlendirilemeyeceğini, Türkiye'nin 15 Temmuz'dan sonra hala bir geçiş süreci yaşadığını söyledi.
28 Şubat döneminde merhum Erbakan'ın yakınındaki isimlerden biri olduğunu hatırlatarak o dönem yaşadığı bir olayı aktaran Malkoç, şunları anlattı:
"MGK toplantısı yapılmış. Rahmetli Erbakan kararları imzalamamakta direniyor. Askerler de kararlar imzalanmazsa müdahale yapılacağı konusunda direniyorlar. Arada MGK Genel Sekreteri Orgeneral İlhan Kılıç Paşa, gidiyor geliyor. Israr ediyor, Erbakan'a, diyor ki, 'Demokrasiyi, Meclisi kurtarmak için bunları imzalaman lazım.' Rahmetli Erbakan Hoca da diyor ki 'Zaten bunları imzalayınca demokrasi, hukuk, Meclis kalmaz ortada.' İlhan Paşa birkaç defa gidip geliyor. En son rahmetli Erbakan, MGK Genel Sekreteri İlhan Paşa'ya diyor ki 'Bak Paşa, sen imanlı bir insansın. Bana, bu 18 maddeyi inanarak imzala diyorsan imanın gider, buna dikkat et. Bu, Türkiye'nin, askerin işi değil, yabancıların işidir. Türkiye'yi, devleti ve milletiyle zayıflatmaya yönelik bir amaçtır.' diyor. Bu, zorluklar içerisinde dahi Erbakan Hoca'nın olaylara bakışını ortaya koyan güzel bir örnektir. Bu konuda çok örnek var. Bu toplumsal bir olay ama en zor anında bile hassasiyetlerini koruyor." AA