Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Recep Akdağ, özel bir televizyon kanalında katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
ABD ile yaşanan vize gerginliği konusundaki görüşlerini de açıklayan Akdağ, "ABD yanlış bir iş yaptı. Muhtemelen buradaki büyükelçinin de yanlış yönlendirmesiyle yanlış bir iş yaptılar. Hukuk her ülke için gerekli. Her ülkenin hukuku önemli. Her ülkenin yargısı kıymetli. Özellikle Türkiye'deki bu FETÖ'nün hain darbe girişimi meselesi bizi çok derinden yaralamış bir meseledir. Bu hususta biz çok dikkatli olmak zorundayız. Güvenlik güçlerimiz, yargımız çok itinayla çalışıyor bu konuyla ilgili. Çünkü Allah korudu bizi 15 Temmuz'da." ifadelerini kullandı.
İstanbul'da savcılığın suçlu olarak düşündüğü bir kişiyi gözaltına alarak, ifadesine başvurduğunu dile getiren Akdağ, şöyle devam etti:
"Bunun için öyle vize falan kaldırmak yani akıllı başlı bir yönetimin yapacağı bir iş değil. Yanlış bir iş yaptılar. Ama karşılığını da hemen aldılar. Yani Allah Cumhurbaşkanımızdan binlerce defa razı olsun. Anında mütekabiliyet esasına göre biz de karşı hamlemizi yaptık. Bugün biliyorsunuz dışişleri bakanları görüştüler. Dolayısıyla meselenin çözüleceğine inanıyorum. ABD'nin şunu görmesi lazım: Tamam ABD büyük bir devlet. Ama Türkiye de bir kabile devleti değil. Köklü gelenekleri olan, iradesine, bağımsızlığına sahip bir devlet. Aslında ABD'nin kendine dönüp bakması lazım. Neden bu hain darbe teşebbüsünün başındaki adamı hala kendi devletlerinde tutuyorlar? Yani biz ister ABD Konsolosluğunda çalışan bir kişi olsun, ister nerede çalışırsa çalışsın. Eğer bu işler karıştığı düşünülen bir kişi varsa onu yargılama hakkına elbette bu ülke sahip. Bağımsız yargı var zaten ülkemizde. ABD dönecektir bu yanlıştan."
Akdağ, ABD ile Türkiye arasında yaşanan duruma "düşmanlık" demenin yanlış olacağına dikkati çekerek, "Çünkü NATO'da aynı güvenlik ittifakı içerisindeyiz ABD'yle. Birçok ilişkimiz var, karşılıklı alışveriş yapıyoruz. Stratejik ortaklığımız var. Biz şunu söylüyoruz hep: Bu yapılanlar ortaklığa ve stratejik birlikteliğe uymayan işler, yanlış işler. Bu yanlış işlerin düzelmesi lazım, düzeltilmesi lazım. Tabii ABD kendi gücüne istinaden zaman zaman böyle karşılıklı iki eşit ülkenin birbirine davranışının dışında birtakım davranışlar içerisine girmeye biraz alışmış. Başka ülkelerle böyle münasebetler de var. Ama Türkiye Cumhuriyeti ile böyle bir münasebet kuramazlar. Münasebeti bu şekilde devam ettiremezler." ifadelerini kullandı.
"Suriye, çok denklemli problem"
ABD'nin benzeri yanlışları PYD'ye, YPG'ye, yani PKK'nın uzantısı olan gruplara silah temin ederek de yaptığını anlatan Akdağ, şunları söyledi:
"Cumhurbaşkanımız bunu birçok kez dile getirdi. Ne diyorlar bize; 'Biz bu silahları sayarak, numaralarını alarak veriyoruz PYD'ye, YPG'ye. DAEŞ'e karşı mücadele edecekler.' Bunun garantisini kimseye veremezler. Böyle bir şey yok. Biz sonuçta Türkiye Cumhuriyeti'ne, kendi ülkemize, kendi toprağımıza yönelebilecek her türlü tehdide karşı tedbirlerimizi almak durumundayız, alıyoruz da. Biz de kendi üzerimize düşeni yapıyoruz. Yarın ihtiyaç olursa başka türlüsünü de yaparız. Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediği gibi, icap ettiği bir yere bir gece ansızın gidebiliriz."
"Suriye çok denklemli bir problem." diyen Akdağ, Suriye'de bir taraftan Esed, bir taraftan DAEŞ, öbür taraftan PYD ve başka küçük grupların bulunduğunu ama Türkiye'nin Suriye'de Özgür Suriye Ordusu'na destek verdiğini belirtti.
"Bir kurtuluş savaşı benzeri durum içerisindeyiz"
Gezi olayları ve 17-25 Aralık sürecinin ardından, FETÖ'nün darbe teşebbüsünde bulunduğunu hatırlatan Akdağ, son birkaç yıl içinde de DEAŞ, PKK, DHKP-C ve bazen de ortak bir takım terör eylemlerinin gerçekleştirildiğine dikkati çekti.
"Hangi ülkede bu kadar terör örgütü aynı anda bir ülkeye çullanmıştır. Dolayısıyla bir taraftan Avrupa Birliği'nin, Almanya'nın ekonomik açıdan Türkiye'yi geriletmeye matuf tutumları ile elbette diyen Akdağ, Türkiye'nin Suriye'deki müdahaleler haricinde silahlı savaşın içerisinde olmadığını aktardı.
Birçok açıdan Türkiye'nin üstüne gelen ülkelerin varlığına vurgu yapan Akdağ, "Bu bölgede gözü olanlar tarafından hep şöyle bakılagelmiştir; Burada çok güçlü bir ülke olmasın, ayakları üzerinde kendi başına durabilen, kendi kararlarını kendisi alabilen bir ülke olmasın. Türkiye'den hiçbir zaman vazgeçemezler ama Türkiye'nin çok güçlü olmasını istemiyorlar." dedi.
Türkiye'nin son 15 sene içerisinde kişi başına düşen milli gelirini üçe katladığını, bütün saldırı ve baskı teşebbüslerine rağmen ayakta kalmasını bilerek kalkındığını ifade eden Akdağ, "Dolayısıyla bu anlamda bu durum bizim bir kurtuluş savaşımız. Allah'a şükürler olsun ki millet burada birlik içerisinde, neyin ne olduğunu bilerek, AK Parti'nin arkasında ve gözbebeğimiz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın arkasında duruyor." diye konuştu.
CHP'ye tepki
Yaşanan süreçte muhalefet partilerinin tutumuna değinen Başbakan Yardımcısı Akdağ, şunları söyledi:
"Muhalefete iyi bakmak lazım. Sayın Devlet Bahçeli ve Milliyetçi Hareket Partisi, konu devletin, milletin çıkarları ve menfaatleri olunca, burada bu politikalarla Cumhurbaşkanımızın ya da hükümetimizin ortaya koyduğu politikalarla aynı doğrultuda fikir de beyan ediyorlar ve bu politikaları da destekliyorlar ama Cumhuriyet Halk Partisi'nin hali içler acısı. Bakın HDP'den hiç bahsetmiyorum. HDP'nin artık PKK'nın emrinden çıkamadığı, Kandil'in emrinden çıkamadığı ayan beyan ortadadır. Onlara mecliste bir kere bile 'Kahrolsun PKK' dedirtemedik, demezler, diyemiyorlar. Güçleri yok, çünkü onu demeye mecalleri yok. Milliyetin Cumhurbaşkanı ve hükümeti ile birlikte dayanışma içerisinde olduğu bir dönemde Cumhuriyet Halk Partisi'nden de aynı dayanışma beklenir. Doğrusu bunu görmemek bizi üzüyor. Cumhuriyet Halk Partisi, AK Parti'yi Recep Tayyip Erdoğan'ı zayıflatabilecek bir şey bulduğu zaman 'mal bulmuş mağribi gibi' atlamayı bırakmalı, bundan vazgeçmeli. Bu bir milli meseledir, milli bir mesele olduğunda biz kenetlenmek zorundayız."