Beyaz Saray'daki başkanlar, yıllar içinde değişse de ülkedeki güçlü Yahudi lobisi sayesinde ABD'nin İsrail politikasında kayda değer bir değişiklik gözlenmiyor.
Başta İsrail'in yasa dışı Yahudi yerleşim birimleri politikası olmak üzere Filistinlilerin topraklarından sürülmesi ve her geçen gün İsrail işgalinin artması gibi konularda Washington yönetimi Tel Aviv'e bazen açıktan bazen de gizliden destek veriyor.
Uzmanlara göre, Beyaz Saray'ın İsrail'e verdiği bu destek, Filistin meselesinin gün geçtikçe daha da içinden çıkılmaz bir hâl almasına ve Ortadoğu, dolayısıyla da dünya barışının bir türlü sağlanamamasına neden oluyor.
Trump’ın politikaları sonucu yüzlerce Filistinli şehit oldu
Amerika Birleşik Devletleri’nde 8 Kasım 2016’da Başkan seçilen Donald Trump, göreve geldiğinde, “Bütün uluslarla iyi geçineceğiz, çatışma değil ortaklık arayacağız” dedi. Trump’ın politikaları sonucu yüzlerce Filistinli şehit oldu.
Yapılan yardımlar 100 milyar doları aştı
Bağımsızlığını ilan ettiği günden bu yana ABD'nin İsrail'e yaptığı finansal ve askeri yardım tutarının 120 milyar dolardan fazla olduğu belirtiliyor.
Washington yönetimi, İsrail’e 2009’dan bu yana 23.6 milyar dolar askeri finansman, 3.4 milyar dolar da füze savunma finansmanı sağladı. 2016 seçimlerine yaklaşık iki aya kala ise Washington’da ikili askeri bir anlaşma imzalandı. Anlaşma İsrail’e 10 yılda 38 milyar dolarlık askeri yardım yapılmasını öngörüyordu.
Her yıl 3,8 milyar dolar yardım
Bu anlaşmayla 2019’dan itibaren Amerika Birleşik Devletleri, İsrail’e 10 yıl boyunca her yıl 3,8 milyar dolarlık yardımda bulunacak. Yardım sayesinde İsrail, yeni nesil F-35’lerin de içinde bulunduğu modern uçaklarla filosunu yenileyip, füze savunmasını güçlendirebilecek.
İsrail'in koruyucu kalkanı: "ABD vetoları"
Washington yönetimi, yaptığı finansal ve askeri yardımların yanı sıra BM'de elindeki veto kartını kullanarak İsrail'in Filistin'deki işgalini daha da pekiştiriyor ve her fırsatta Tel Aviv'in hamiliğini üstleniyor.
BM'de bugüne kadar veto kartına 80'den fazla başvuran Washington yönetiminin, bu vetoların yarısından çoğunu İsrail'i korumak için kullanması dikkati çekiyor.
ABD'nin bu tutumu, İsrail'in Filistin üzerindeki işgalinin güçlenmesine yol açtığı gibi Tel Aviv'in uluslararası baskı altına alınmasına da engel oluyor.
Trump Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdı
ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray'daki koltuğuna oturduktan sonra Filistin meselesinde attığı adımlar, işgali devam ettirmesi konusunda İsrail'i daha da cesaretlendirdi.
Trump, ilk olarak Aralık 2017'de Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanıdıklarını açıklayarak, Tel Aviv'deki ABD büyükelçiliğinin Kudüs'e taşınmasına onay verdi.
Bu karar, yeni ABD yönetiminin Filistin'de iki devletli çözüm yerine İsrail'in işgal politikalarına destek vereceğinin ilk sinyali oldu. Trump'ın bu adımı bölgede az da olsa devam eden barış umutlarını tamamen suya düşürdü.
Bir yanda katliam, bir yanda kutlama
Nitekim, 14 Mayıs 2018'de ABD'nin Kudüs'teki elçilik açılışı için Amerikalı ve İsrailli yetkililerin katılımıyla görkemli bir tören düzenlendi.
Aynı esnada abluka altındaki Gazze Şeridi sınırında kararı protesto eden 60 Filistinli, İsrail askerleri tarafından şehit edildi.
ABD'nin, İsrail'in barışçıl göstericilere karşı kullandığı orantısız gücü eleştirmek yerine Hamas'ı suçlaması, Trump yönetiminin meselenin çözümünde ara bulucu özelliğini yitirdiğini ve açıkça taraf olduğunu ortaya koydu.
Trump’tan BMGK üyelerine açık tehdit
Hukuksuzluğu umursamadan Kudüs’ü İsrail’in resmi başkenti tanıyan Trump, kendisini kararından vazgeçirmek için arayan pek çok kral ve devlet başkanının telefonlarına çıkmadığı itirafı geldi.
Trump daha da ileri giderek, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Filistin'in yanında oy kullanan devletleri de açıkça tehdit etti.
Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararı bütün dünyada deprem etkisi yarattı. Pek çok ülkede protesto gösterileri düzenlendi, dünya liderlerinden kararın tanınmadığına ilişkin açıklamalar geldi.
Tepki gösterenlerin başında Türkiye geldi
Gelişmelere tepki gösterenlerin başında ise Türkiye geldi. Ankara gelişmelere, “Atılan adım, iki devletli çözüm umudunun tabutuna çakılmış son çividir" şeklinde tepki gösterdi.
Yahudi ulus devleti yasası parlamentodan geçirildi
Washington Yönetimi'nden alınan cesaretle Yahudi ulus devleti yasası parlamentodan geçirildi. Yasa ile ülkenin yüzde 20'den fazlasını oluşturan Araplar ikinci sınıf vatandaş konumuna düşürüldü. Arapça resmi dil olmaktan çıktı, ülkenin tek resmi dili İbranice oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Hitler’in ruhu hortlamıştır
Buna en sert tepki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan geldi. Erdoğan, "Bu düzenleme İsrail'in dünyadaki en Siyonist, en faşist, en ırkçı devlet olduğunun hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatıdır. Hitler'in, ari ırk saplantısı ile İsrail yönetiminin, bu kadim toprakları sadece Yahudilere ait sayan anlayışı arasında hiçbir fark yoktur” dedi.
Yüzlerce fanatik Yahudi Mescid-i Aksa’ya girdi
Tüm bunlar olurken İsrail’in provokatif eylemleri hız kesmeden devam etti. Yüzlerce fanatik Yahudi, İsrail polisi eşliğinde Mescid-i Aksa’ya girdi.
Filistinlilere saldıran Yahudiler, çevredeki dükkanlara zarar verdi. Kudüs ve Filistin Müftüsü Şeyh Muhammed Hüseyin, Mescid-i Aksa’ya düzenlenen baskınların, bir din savaşını ateşlemeyi amaçladığını belirtti.
Trump'ın Filistin politikası Yahudilere emanet
ABD Başkanı Trump'ın Filistin politikasına yön veren kişilerin çoğunlukla Yahudi olması dikkati çekiyor. Bu kişilerin başında Trump'ın damadı Jared Kushner geliyor.
New York'un önde gelen Yahudi ailelerinden birine mensup Kushner, ABD yönetiminin İsrail-Filistin politikalarını belirlemede en etkili isimlerden biri olarak gösteriliyor.
ABD'nin Tel Aviv'deki büyükelçiliğinin 14 Mayıs'ta Kudüs'e taşınma törenine de katılan Kushner'in Trump'ın elçilik kararını almasında büyük etkisi olduğu belirtiliyor.
Daha önce hiçbir diplomatik tecrübesi olmayan 36 yaşındaki Yahudi damadı Kushner'i işaret eden Trump, "Jared (Kushner) çok iyi bir çocuktur. İsrail ile kimsenin yapamayacağı anlaşmayı yapacaktır. Pazarlık yeteneği ona doğuştan verilmiş. Ortadoğu'da barışı Kushner sağlayamazsa hiç kimse sağlayamaz." ifadelerini kullanmıştı.
Trump'ın Filistin politikasına yön veren bir diğer önemli isim ise ABD'nin İsrail Büyükelçisi David Friedman. ABD'de aşırı sağ kanada yakın duran ve yine Yahudi bir aileden gelen Friedman'ın da ABD'nin büyükelçiliğini Kudüs'e taşımasında etkili olan bir diğer isim olduğu dile getiriliyor.
Seçim kampanyası boyunca Trump'a İsrail konusunda danışmanlık yapan Friedman, yaptığı bir açıklamada, "İsrail hükümetinin işgal altındaki Filistin topraklarında yeni yerleşim birimleri inşa etmesinin barışın önünde engel olmadığını" savunmuştu.
ABD Başkanı'nın Filistin politikasına yön veren diğer bir isim ise Trump'ın Uluslararası Müzakereler Özel Temsilcisi Jason Greenblatt. New York'ta yıllarca Trump'ın avukatlığını yapan Greenblatt, Haredim Yahudisi bir aileden geliyor.
Washington yönetiminin İsrail ile gündelik iletişimini de organize eden isim olarak bilinen Greenblatt da Kushner gibi Filistin konusunda diplomatik bir tecrübeye sahip değil.
Kaynak: TRT Haber / AA