Bahçeşehir Üniversitesi Amerikan Araştırmaları Merkezi Başkanı Burak Küntay, Suriye'nin İdlib şehrine düzenlenen kimyasal saldırıdan sonra ABD’nin Esed rejimine ait Şayrat Hava Üssü’nü füzelerle vurmasının, Washington'un dış politika değişikliği olarak yorumlanmaması gerektiğini belirtti.
Küntay, ABD’nin Suriye rejimine yönelik yeni politikasının arka planını, Türkiye’nin saldırı sonrası ABD politikasına yaklaşımını, ABD’nin PYD/YPG konusunda muhtemel tavır değişikliklerini, Rusya-ABD ilişkilerinde muhtemel değişikleri ve Suriye’de ‘güvenli bölge’ konusunda, değerlendirmelerde bulundu.
ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye saldırısıyla kendi kamuoyuna "oynadığını" savunan Küntay, "İdlib'e düzenlenen kimyasal saldırıdan sonra ABD’nin Esed rejimine ait Şayrat Hava Üssü’nü 59 Tomahawk füzesiyle vurması, Trump’ın iç politikada yaşadığı sıkışmışlıktan kaynaklanıyor. Trump, bu saldırı ile ABD iç politikasına oynadı." iddiasında bulundu.
Küntay, ABD Başkanı Trump’ın başkanlık görevinde geçirdiği 4 ayı başarısız bulduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Başkan Trump, en büyük dayanaklarından olan göçmen sorunu, Obama'nın sağlık yasa tasarısı yerine yenisini getirme gibi birçok vaadini yerine getiremedi. Üstelik ABD ekonomisi yeniden düşüşe geçti. Kendi atadığı yargıçlar bile göçmen tasarısı kararını durdurdu. Trump, Amerikalıların son 50 yıldır gördüğü başkanlar arasında en kötü 4 ayını geçirmiş başkan oldu."
‘’Trump göreve geldikten sonra yapmak istedikleri konusunda en başta kendi partisinin muhalefeti ile karşılaştı." diyen Küntay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ekonomi ilk günlerde biraz burnunu kaldırmışken yeniden düşüşe geçti. İç politikada bu kadar sıkıntı yaşarken İdlib’de yaşanan insanlık dışı hadise kimyasal silahların kullanılması Trump açısından önemli bir reaksiyon ortaya koyabilme ihtimalini gündeme getirdi. Bu hadise bir dış politika hadisesi gibi görünse de bunun en az yüzde 70- 75’lik motivasyonu, ABD’nin iç politikasından kaynaklanıyor.’’
Saldırı öncesi ABD’nin Rusya’yı bilgilendirmesi ve saldırı sonucu ortaya çıkan can ve mal kaybı tablosunu değerlendiren Küntay, ‘’Çok da felaket bir tablo ortaya çıkmadı. 50-56 füze attığı halde, binlerce kaybın olduğu bir vaziyet de ortada yok. Ama zaten bunun maksadı da bu değil. Bunun maksadı Obama döneminin hemen hemen başından beri tavırsız ve tepkisiz kaldığı Suriye meselesinde ‘kırmızı çizgilerimiz var, bunlara dur diyeceğiz’ demesiyle alakalı bir sürecin başlangıcıdır.’’ görüşünü dile getirdi.
Küntay, 2013 yılında bu tarz bir kimyasal saldırı olduğunda o zaman aday bile olmayan bugünkü başkan Donald Trump’ın, "Kesinlikle ABD kendi işine bakmalı, bu bizim ulusal güvenliğimizi alakadar etmez. Bu bizim iç meselemiz değil.’’ dediğini hatırlattı.
ABD dış politikasında bu tarz kararların tamamen iç politika motivasyonu ile alındığını ifade eden Küntay, bu saldırıya büyük anlamlar yüklenmemesi gerektiğini vurguladı.
‘’Türkiye koca bir bloka karşı tek başına durdu’’
Bahçeşehir Üniversitesi Amerikan Araştırmaları Merkezi Başkanı Burak Küntay, Suriye meselesinde Rusya, İran, Esed yönetimi, Irak Merkezi Yönetimi'nin içinde bulunduğu, DEAŞ’ı istemeyen ama mümkünse Esed’in görevde kalmasını tercih eden bloka karşı, Türkiye’nin tek başına durduğunu söyledi.
Türkiye’nin koca bir bloku karşısına almasının stratejik olarak mümkün olmadığını belirten Küntay, Türkiye’nin, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve terörist gruplarla ilgili ulusal çıkarlarını dillendirmeye çalıştığını kaydederek, şunları söyledi:
‘’DEAŞ’a karşı Esed kabul edilebilir’ mantığı ile hareket eden ABD ve AB, bu noktada Türkiye ile aynı paralelde düşünmüyor. Rusya da zaman zaman bu örgütü kullanılabilir görüyor hatta İran da. Bu konuda şimdilik bir değişiklik olmasını beklemiyorum ama Esed noktasında farklılaşma yaşanabilir. Trump’ın bundan sonra atacağı adımların olayı germeye mi, yatıştırmaya mı yönelik olduğunu göreceğiz ama ben başka saldırılar beklemiyorum. Fakat eğer Trump, bu hadisenin iç politikada müspet bir karşılığını görürse yani kendisine bir kazanç olarak dönerse, ABD dış politikasında farklı reaksiyonlarla karşılaşabiliriz.’’
"Türkiye ‘güvenli bölge’ için gayret gösterdi’’
Türkiye’nin gücü dahilinde "de facto" da olsa Suriye’de güvenli bölge kurmaya gayret ettiğini ancak diğer ülkelerin uzlaşmaz tavırları yüzünden bunu tam olarak gerçekleştiremediğini vurgulayan Küntay, ‘’Türkiye’nin tek başına inisiyatif alması kafi gelmiyor.’’ dedi.
ABD, Rusya hatta İran’ın da mutabık kaldığı ‘’güvenli bölgenin’’ bir an önce kurulması gerektiğine dikkati çeken Küntay, "Sadece Türkiye’yle Amerika’nın, sadece Türkiye’yle Rusya’nın inisiyatif alması kafi değil. Türkiye’nin, Amerika’nın, Rusya’nın hatta açık konuşuyorum Irak ve İran’ın da aktör olarak bulunduğu, mutabık kaldığı bir bölge kurulmalı ve çok açık söylüyorum bir an önce de mutabık kalınmalı çünkü orada bir dram var, bir vahşet var, buna dur denebilmesinin en önemli yolu budur.’’ şeklinde konuştu.
"Yardım etmezlerse kendi göbek bağımızı kendimiz keseriz’’
Küntay, Rusya, ABD ve Avrupa’nın YPG/PYD’yi terörist olarak görmeyip bunlarla zaman zaman iş birliği yapmasının, Türkiye açısından kabul edilemez olduğunu vurgulayarak, "Bu örgütler, kendilerine uzak olduğu için belki zarar görmüyorlardır ama onlara gönderdikleri silahlar PKK’nın eline geçiyor ve o unsurlar gelip benim ülkemin milli güvenliğini sarsıyor. Şimdi çok doğal olarak açık ve net konuşalım. Benim ülkemin hükümetinin, ordusunun, insanının da en önemli hadisesi güvenliğimizi, ulusal menfaatlerimizi, ulusal çıkarlarımızı korumaktır. YPG- PYD meselesi Türkiye için bir tehdittir. PYD/PKK konusunda Rusya veya ABD yanımızda durmazsa o zaman Türkiye olarak kendi göbek bağımızı kendimiz kesmekle mükellefiz.’’ değerlendirmesinde bulundu
Trump’ın bölgedeki terörist unsurlara dair açıklamaları kulağa hoş gelse de ABD’nin PYD/YPG konusunda ikircikli tavrını eleştiren Küntay, Washington'un Esed’e karşı bu unsurlarla iş birliği yapmaya devam edeceğini savundu.
"ABD İran’a saldırırsa kıyamet kopar’’
Küntay, "Trump, Barack Obama yönetiminin aksine DEAŞ tehdidine ek olarak İran tehdidini de dış politikasına ekledi. ABD eğer DEAŞ’la mücadeleyi öncelikli hedef haline getirdiyse o zaman Esed’in her şeye rağmen görevde durması DEAŞ’a karşı ABD’nin işine gelir.'' diye konuştu.
ABD’nin İran’a saldırmasını "kıyamet kopması" olarak tanımlayan Küntay, İran ve Türkiye’nin, İngilizlerin kurduğu uydu devletler olmadığını ve köklü, tarihsel yapıları itibariyle kolay kolay müdahale edilemeyecek ülkeler olduğunun altını çizdi.
Türkiye ve İran’ın Sykes Picot Anlaşması'yla bir gecede kurulmadığını hatırlatan Küntay, şunları kaydetti:
‘’Bakmayın belki istediğimiz noktada henüz değiliz ama yüz senede fena olmayan bir rol aldık dünyada. Yani neredeyse dünyanın gözünü diktiği, bütün dünyanın parçalanması için seferber olduğu bir Türkiye... Geleceğimizi biz tayin ettik. İngiliz coğrafyacılar bize gelip 'burası senin ülkendir bunun içinde yaşayacaksın' demedi. İran da böyle bir ülke. Birinci Dünya Savaşı sonunda çıkmış bir İran değil, bir Türkiye değil. Dolayısıyla ABD, Irak, Suriye yaklaşımı ile İran’a müdahale ederse hata yapar. İran'la sıcak çatışma kıyamet olur.’’
‘’İran da Türkiye de nükleerleşmeye gider’’
ABD’nin, İran ile gireceği muhtemel sıcak çatışmanın, Suriye ve Irak'a benzemeyeceği, bunun neticelerinin çok ağır olacağı uyarısında bulunan Küntay, söz konusu müdahalenin, başta İran ve Türkiye olmak üzere, bölgedeki birçok ülkeyi mezhepsel ayrıma ve nükleer silahlanmaya sürükleyeceğini savunarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"İran'a müdahale ile bölge, mezhepsel ve nükleer bir sıkıntıya itilir. Coğrafya tam anlamıyla bir silah deposuna dönüşür. Uzun vadede Ortadoğu cephaneliğe döner çünkü İran nükleerleşme yoluna giderse Türkiye de gider, gitmelidir. Bayıldığımızdan değil ama dengelemek için buna mecburuz.’’