Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "İslam Ülkeleri Finans Zirvesi"nin açılışında, İstanbul'un Türkiye'nin gelişimine paralel şekilde önemli bir finans merkezi haline geleceğini, bu hedefin, hükümetin 2023 vizyonunun bu çerçevede alınmış kararlarından birisi olduğunu anlattı.
İslam ülkeleri arasında çeşitli alanlarda iş birlikleri bulunduğunu, zaman zaman bu iş birliklerinde gelişmeler kaydedildiğini ancak mal ve emtia alımından karşılıklı ticarete, sınır aşan birtakım ticari çabalardan eğitim ve kültür alanındaki yardımlaşma ve iş birliklerine bakıldığında İslam ülkelerinin çok da istenen düzeyde ekonomik ve siyasi ilişki geliştiremediğinin görüldüğünü aktaran Kurtulmuş, zirvenin, özellikle İslami finansman alanında İslam ülkeleri arasında da iş birliğini sağlayacak bir toplantı olmasını ümit ettiğini söyledi.
"Varlık içinde yokluk çekiyoruz"
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, rasyolara bakıldığında, İslami finansal kuruluşların dünyada ve Türkiye'de Basel ölçeğinin üstüne çıktığını belirterek, "Katılım bankacılığı sektöründen Türkiye'de ve küresel ölçekte beklentilerimizden birisi de ortaklık şekillerinin çeşitlenmesini sağlamak ve kullandırılan finansal araçları daha fazla çeşitlendirerek, hem mevduatını yatıranların mevduatlarının daha iyi nemalanmasını hem de yatırım yapacak olan insanların daha cesur şekilde bu kaynaklardan istifade etmesini sağlamak gerekiyor. Eğer ortadirek çok sağlam olmazsa, bu ülkede de diğer Müslüman ülkelerde de katılım bankacılığının sağlam olmasının imkan ve ihtimali yoktur." ifadelerini kullandı.
Dünyanın bu şekilde devam edemeyeceğini dile getiren Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Dünyada bu gücü elinde bulunduranlar, istedikleri kadar silah gücüyle, siyasi güçleriyle bu yapıyı sürdürmeye devam etsinler, bu yapı devam etmez. Dünyada bu kadar büyük nimetler varken, bu nimetlerin bu kadar gayri adil bir şekilde dağıldığı küresel ekonomik sistem, önce bal tutup parmaklarını yalayanların o parmaklarını kırar, o parmaklarıyla balları tutamaz hale gelirler. Bunun için adaleti önce yeryüzündeki nimetleri paylaşmak noktasında yeniden gözden geçirmek zorundayız. Adalet, sadece mahkeme kapılarında görülen, adalet saraylarının kapısında yazan bir şey değildir. Adalet en başta insanların, insanlık aleminin tamamının herkese fazlasıyla yetecek bu nimetlerden daha iyi istifade edebileceği bir ekonomik yardımlaşmayı ve dayanışmayı gerektiriyor.
Küresel ölçekte böyle baktığımız şey, İslam ülkeleri olarak baktığımızda da farklı değildir. Belki aktörler farklı, konular farklı, güncel olarak ele aldığımız sorunlar farklı olabilir ama İslam ülkelerinin de en temel sorunlarından birisi zenginlik eksikliği, insan gücü eksikliği, yeraltı kaynaklarının eksikliği değildir, İslam ülkelerinin en büyük eksikliği maalesef uzun on yıllar boyunca gelen bu sömürü düzeninin ortaya koyduğu şekilde iktisadi zenginliğin topluma yayılmış olmaması, sınıflar, gruplar arasındaki farklılıkların artık toplumsal çatışmaya dönmeye başlamış olmasıdır. Fas'tan Endonezya'ya kadar olan coğrafyada İslam ülkelerinin neyi eksiktir? Dünyada hangi madenden bahsediyorsanız, onlar mutlaka İslam ülkelerinde bir yerde vardır. İnsan gücü bakımından ileriye gidiyoruz. Her şey var ama maalesef yanlışlıklar, özellikle ekonomi politikalarındaki yanlışlıklar dolayısıyla bu zenginliğin içerisinde, varlık içinde yokluk çekiyoruz."
'İslam ülkeleri adalete dayalı bir ekonomik sistemi inşa etmek mecburiyetinde'
Bunların giderilebilmesinin yolunun yeni bir ekonomi-politik perspektif ortaya koymaktan geçtiğini belirten Kurtulmuş, sözlerini, "Adaleti, gelir dağılımını ve varlığın hakça paylaşımını esas almayan bir ekonomik düzen yürümez. İslam ülkeleri adalete dayalı, varlığın hakça paylaşıldığı bir ekonomik düzen üzerinde yoğunlaşmak, mevcut durumda var olan bir takım adaletsizlikleri giderebilmek için sosyal politika tedbirlerini geliştirecek yeni adımları ortaya koymak, ekonomi-ahlak ilişkisini kurmak ve ahlaki temeller üzerinde bir ekonomik sistemi inşa etmek mecburiyetinde." diye tamamladı.