Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Başkanı Mehmet Güllüoğlu, Suriye'deki iç savaşın 7. yılına girilirken, Türkiye'nin Suriyelilere sunduğu hizmetler ile yürütülen insani yardım faaliyetlerine ilişkin bilgi verdi.
Güllüoğlu, bir afet ve acil durum kurumu olan AFAD'ın Suriyelilere yönelik yaptığı hizmetlerin, kurumun uluslararası alanda insani yardım anlamındaki tecrübesini de çok yukarılara taşıdığını belirtti.
Suriye'deki iç savaşın ardından oluşan düzensiz göç konusunda AFAD'ın koordinasyon görevi üstlendiğini söyleyen Güllüoğlu, STK'ler, belediyeler, kurumlar ve milletin her bir ferdinin katkısıyla ülkelerinden göç etmek zorunda kalan Suriyelilere kucak açıldığını anlattı.
Suriye'deki iç savaşın üzerinden 7 yıl geçtiğini, bu süreçte 5 milyondan fazla insanın Türkiye başta olmak üzere başka ülkelere göç ettiğini, Suriye içinde ise 6 milyondan fazla insanın yer değiştirmek zorunda kaldığını aktaran Güllüoğlu, Türkiye'nin, sınırlarının hemen karşısında yaşanan bu insanlık krizine sessiz kalmadığını vurguladı.
AFAD olarak ilk günlerden itibaren özellikle Suriyeliler için kampların kurulması ve buralarda verilen hizmetler konusunda önemli bir rol üstlendiğine işaret eden Güllüoğlu, ayrıca kamp dışında yaşayan Suriyelilerin sağlık ve eğitim hizmetleri başta olmak üzere diğer alanlardaki hizmetlerden yararlanabilmesi için de kurumun bir koordinasyon yürüttüğünü söyledi.
"300 binden fazla bebek dünyaya geldi"
Türkiye içerisinde 3,5 milyondan fazla Suriyelinin bulunduğunu kaydeden Güllüoğlu, şöyle devam etti:
"Bu insanlar keyfi sebeplerle Türkiye'ye gelmedi. Bu insanlar savaştan kaçarak geldiler. Savaş ortamı devam ettiği sürece gidecek de bir yerleri açıkçası yok. Sadece Türkiye'de, Suriye krizi başladığı günden bu yana 300 binden fazla bebek dünyaya geldi. Tek başına 300 bin bebek bile dünyadaki birçok ülkenin aldığı mülteci sayısından daha fazla. Bu insanlara hastanelerimizde 34 milyondan fazla poliklinik hizmeti sunuldu. Sağlık Bakanlığı'nın hastanelerinde ücretsiz hizmet verildi. 600 binden fazla çocuk, özellikle ilkokul çağındaki yüzde 80'in üzerinde çocuk, okullara gidiyorlar. Bunun çok önemli olduğunu biliyoruz. Türkiye onlara bir asimile, sindirme politikası gütmüyor. Topluma daha fazla katılımı artırma anlamında meslek, dil eğitimleri, çocukların her birisinin okullaşmasının artırılmasına yönelik çalışmalar yapıyor."
"160 binden fazla insan geri döndü"
Fırat Kalkanı Harekatı ile beraber savaşın artık başka bir safhasının Türkiye açısından başladığını söyleyen Güllüoğlu, şunları kaydetti:
"Fırat Kalkanı'nda terör örgütlerinin temizlenmesiyle beraber 160 binden fazla insan geri döndü. 'Kendi köyüme geri dönmek istiyorum' deyip gidenler oldu. Fırat Kalkanı bölgesinde sağlık, eğitim, dini hizmetler, işlerin yeniden geliştirilmesi gibi hayatın normalleşmesine gidecek olan adımlar atılmaya başlandı. Tabii Türkiye 2014'te de söylüyordu. 'Güvenli bölge oluşturalım, insanların göç etmesine mani olacak, onların kendi ülkelerinde, kendi kültürlerinde, kendi topraklarında, uçakların bombalamadığı, varil bombalarının atılmadığı güvenli bölgeler kuralım' diye. Ancak bu, başka ülkeler tarafından o an için kabul görmemişti.
Ancak 2016'da Türkiye hem kendisi için tehlike oluşturan DEAŞ, hem PYD/YPG'yi durdurmak için bizzat Fırat Kalkanı Harekatı'nı başlattı ve şu an orada ismi resmi olarak uluslararası alanda ifade edilmese de güvenli bir bölge var. Gerek içerideki kamplarda kalanlar, gerek kendi köyüne dönenler harekat başladığı andan itibaren bir terör tehdidi, bir hava saldırısı tehdidi olmadan yaşamaya devam ediyorlar."
Afrin'e yönelik devam eden Zeytin Dalı Harekatı'nın da aynı Fırat Kalkanı'nda olduğu gibi birinci amacının Türkiye'nin güvenliği, Türkiye'ye tehdit oluşturan hususların bertaraf edilmesi olduğunu vurgulayan Güllüoğlu, aynı zamanda bu harekatın orada güvenli bir alan oluşturulup, Suriyelilerin kendi topraklarında güvenli bir şekilde yaşamalarının ve mümkün olduğu kadar göçe ihtiyacın azaltılmasının amaçladığını vurguladı.
"Kriz devam ettiği müddetçe bizler elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz"
Türkiye'nin, Suriyelilere ev sahipliği yapma, kapıyı açma konusunda bir öncülük üstlendiğini dile getiren Güllüoğlu, şöyle devam etti:
"Türk milleti Suriyeli kardeşlerine sahip çıktı. Büyük bir misafirperverlik örneği gösterdi. Yapılan araştırmalarda Türk milleti, bu insanların savaştan kaçıp geldiğini, hem bir din kardeşi olarak burada bulunduklarını hem de gelme sebeplerinin ne olduğunu biliyorlar. İnsanlar kendi mahallelerinde, sokaklarında apartmanlarında artık Suriyelilerle beraber yaşıyor. Suriye içindeki zorlu koşullar devam ediyor. Halep'te, ülkenin büyük şehirlerinde, Hama, Humus'ta hala hem çatışmalar devam ediyor hem o bölgelerde rejimin hakimiyeti devam ediyor. 7 yıl geçti ve sürecin ne zaman biteceğini kimse bilmiyor. Kriz devam ettiği müddetçe bizler elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz."
"30 milyar doların üzerinde harcama yapıldı"
Güllüoğlu, 2011'den bugüne kadar Türkiye'nin Suriyeli mülteciler için 30 milyar doların üzerinde harcama yaptığını belirterek, şunları kaydetti:
"Bunun içinde bizzat AFAD'ın harcamaları, sağlık, eğitim harcamaları, belediye, altyapı harcamaları, STK'ların ya da diğer kurum ve kuruluşlarımızın bizzat yaptığı harcamalar var. Bu rakam çok büyük bir rakammış gibi geliyor ama Avrupa'daki gazetelerin ya da kuruluşların yaptığı raporlara bakarsak, sadece Almanya'ya giden bir milyonun üzerindeki mültecinin bir yıllık maliyeti 30 milyar euro. Bize olan bu maliyet, çok yüksek bir rakam olarak ifade ediliyor. Avrupa'daki ya da dünyanın başka yerlerindeki, OECD ülkelerindeki göçmenlerin birim maliyetleriyle karşılaştırıldığında esasında Türkiye maliyeti sınırlı bile kaldı."
"Suriye içindeki insanların açlıkla mücadelesi sürüyor"
Suriye'nin farklı noktalarında krizin halen devam ettiğinin altını çizen Güllüoğlu, Doğu Guta'da insanların yıllardır abluka altında tutulduğunu, içeriye hiçbir yardımın girmesine müsaade edilmediğini aktardı. Madaya'da, Filistinlilerin kaldığı Yermük kampında insanların açlıkla mücadele ettiğini vurgulayan Güllüoğlu, "Rejim, Birleşmiş Milletlerin yanı sıra Kızılay, Kızılhaç ve yerel STK'lar olmak üzere, kimsenin buralara ulaşmasına izin vermiyor" dedi.
Kaynak: AA