AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Konuşmasına şehitlere rahmet dileyerek başlayan Çelik, geçen hafta terörün kanlı yüzünü çeşitli şekillerde bir kere daha gösterdiğini söyledi. Çelik, buna karşın çeşitli olaylarda görüldüğü gibi bu terör eylemlerini kınamaktan kaçınan, masumların hayatını kaybetmesi karşısında bile terör örgütünü saklamaya çalışan bir çizginin maalesef utanç verici şekilde hayatiyetini devam ettirdiğini belirtti.
Terörle mücadelenin ne kadar haklı ve meşru olduğunun her olayda bir kez daha görüldüğünü ifade eden Çelik, "Türkiye'nin kararlılığı tamdır, terörle mücadele bütün vasıtalarla bütün operasyon yöntemleriyle hukuk içerisinde sonuna kadar sürdürülecektir." diye konuştu.
Nijerya'da gemi kaçırılması olayına değinen Çelik, "İçinde Türk mürettebat var. Bunlarla ilgili konuyu takip ediyoruz. Dışişleri Bakanlığımız ve istihbarat birimlerimiz konu üzerinde yoğun bir şekilde çalışıyorlar. Şu anda size bu yürütülen faaliyetlerin ve operasyonların selameti açısından ayrıntılı bilgi vermeyeceğim ama büyük bir hassasiyetle takip edildiğini, ilk andan itibaren bütün birimlerimizin olay üzerine yoğunlaştığını bilmenizi isterim. Biz de buradan elimizdeki imkanlarla takip ediyoruz. Bir an evvel sağ salim kurtulmalarını diliyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
"Bir şeref levhası olarak yerini koruyacak"
Dün 15 Temmuz darbe girişimi ve buna karşı milletin direnişinin yıl dönümü olduğunu anımsatan Çelik, millet olma hassasiyetinin bu direnişle nasıl güncellendiğinin görüldüğünü dile getirdi.
Bu ihanet şebekesine karşı aziz milletin ortaya koyduğu direnişin, Türk milletinin demokrasiye verdiği önemi ve bunun için ne büyük bedeller ödemeye kararlı olduğunu bir kere daha gösterdiğini ifade eden Çelik, her yıl dönümünde acıların tazelendiğini aynı zamanda direnişin tekrar tekrar anıldığını söyledi. Çelik, şöyle devam etti:
"Hükümetin, yüce Meclisin, güvenlik güçlerinin, yargı mensuplarının direnişi, asker üniforması giymiş teröristlere karşı topyekun devletin direnişi ama en önemlisi sivil vatandaşlarımızın ortaya koyduğu direniş ebediyete kadar alnımızda taşıyacağımız bir şeref levhası olarak yerini koruyacak. Fakat maalesef dün yüce Meclis'te FETÖ'nün lanetlenmesi gereken, yüce milletin direnişinin bir kez daha selamlanması gereken bir günde CHP sözcüsü çıkmış, Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef alan, son derece talihsiz ve ahlakla bağdaşmayacak bir konuşma yapmıştır. Bu konuşma yeni bir safhaya geçildiğini gösteriyor. Çok uzun zamandır, bir itibarsızlaştırma siyasetinin peşinde koşanlar, 15 Temmuz'daki darbe girişimine 'tiyatro' diyenler, şimdi gözüküyor ki bu tiyatro söyleminden vazgeçmiş ama bir şaşırtma siyasetine doğru dönmüşlerdir. Bir söylem analizi yapılsa bir cümle ile FETÖ'ye değiniyorlar, sonra geriye kalan 20-50 cümleyle seçilmiş cumhurbaşkanını, seçilmiş hükümeti suçlamaya devam ediyorlar. Maalesef son derece talihsiz bir konuşmayla bu ahlak dışı ifadeler ortaya koyulmuştur. Bunun adı esasında FETÖ'ye karşı bütün bir duruşun yeniden güncellenmesi gereken bir günde, bu direnişin yeniden anılması gereken bir günde, bu şekilde FETÖ'ye bir kaç cümleyle değinip daha sonra Türkiye'nin meşru cumhurbaşkanını hedef almak olsa olsa bir siyasi sabotajdır."
O gece Meclis'te bütün partilerden, CHP'den de milletvekillerinin bulunduğunu, CHP'ye gönül vermiş çok sayıda siyasetçinin darbe girişimine karşı olma konusunda son derece samimi olduğunu bildiklerini ve onları tenzih ettiğini vurgulayan Ömer Çelik, "Ama genel başkanlarının ve sözcülerinin maalesef sistematik şekilde bu siyasi sabotaja imza attıklarını görüyoruz." dedi.
Çelik, CHP'ye gönül vermiş vatandaşların her zaman bu değerlendirmelerin dışında olduğunu söyledi.
Darbe girişiminde özel bir tim gönderilerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın canına kastedildiğini anımsatan Çelik, muhalefetin her konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef almasını eleştirdi.
Çelik, darbe girişimi yaşandığında AB'den gelen mesajın Mısır'daki darbeyle ilgili ortaya konan mesaj ile aynı olduğunu ve buna büyük eleştiriler getirdiklerini anımsatarak, şu ifadeleri kullandı:
"Maalesef 15 Temmuz'un 3. yıl dönümünde dün yine bir açıklama yaptılar. 'O geceyi çok canlı bir şekilde hatırlıyoruz, Türk halkıyla dayanışmamız sorgulanamaz.' Açık ve net bir şekilde AB'nin bu darbe girişiminin adını koyarak kınamaktan kaçınmasındaki büyük soru işaretleri artarak devam etmektedir. Demokrasi konusunda, hukuk devleti konusunda bu kadar yüksek ilkelerden bahseden odakların, bu darbe girişimi karşısında bu derece geçiştirici üslupla konuşması kınanması gereken bir tutumdur."
"CHP'nin siyasi tarihinin temel yaklaşımı budur"
Bunun iç siyasetteki karşılığının CHP Genel Başkanı ve sözcüleri tarafından yerine getirildiğinin altını çizen Çelik, "İlk başta 15 Temmuz'a 'darbe girişimi' derken 20 Temmuz'da hukuk içerisinde alınmış, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin cevaz verdiği bir konuyu, olağanüstü hal ilan edilmesini bile bir darbe olarak nitelendirerek itibarsızlaştırmaya çalıştılar. FETÖ'ye bir cümleyle değinerek sürekli olarak hükümete saldırmaya çalıştılar. CHP'nin siyasi tarihinin temel yaklaşımı budur. Katil ile kurban arasında yer değiştirme siyasetidir bu." dedi.
CHP'nin bütün ihtilallerde, yargı vesayeti konusunda da bunu yaptığını, her zaman için bu mazereti ürettiğini belirten Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu sefer büyük bir şekilde milletin topyekun direnişi karşısında bunu yapamayınca itibarsızlaştırma siyasetinden vazgeçip maalesef bu siyasi sabotaja imza atmaya çalışıyorlar. Şunun adının net bir şekilde koyulması lazım, Sayın Cumhurbaşkanımıza sık sık ifade ediyorlar 'diktatör' diye. Diktatörlerin temel özelliği, kendi halklarından korkarlar, tankın, topun, tüfeğin arkasına saklanırlar halka karşı. O gün Sayın Cumhurbaşkanımız vatandaşlarımızı sokağa çağırdığı gibi kendi hayatını, ailesinin hayatını da tehlikeye atarak, İstanbul'a inmiş ve bu direnişe öncülük, başkanlık etmiştir. Dolayısıyla en azından bunu takdir etseler, bunun altını çizseler, fakat buna değinmekten bile kaçınan tutumları var."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Yürekli bir savcı yok mu? Yürekli bir savcı Sayın Cumhurbaşkanı'nı çağırmayacak mı?" dediğini hatırlatan Çelik, "Marmaris'te Cumhurbaşkanımıza yapılmak isteneni yargı vesayeti yoluyla devam ettirmeye çalışıyor. Bu utanç verici bir şeydir. Hem de bunu 15 Temmuz'un yıl dönümünde yapıyor." diye konuştu.
Daha önce de CHP'li bir milletvekilinin "Biz birtakım savcılarla görüşüyoruz, 'siz iktidarı düşürün gerisini bize bırakın' diyorlar" dediğini belirten AK Parti Sözcüsü Çelik, şunları kaydetti:
"Bakın bu Yassıada zihniyetidir. CHP Genel Başkanından ve CHP yönetiminden açık ve net bir tutum bekliyoruz demiştik. Daha sonra bir milletvekilleri çıkmıştı darbe çağrısı yapmıştı. Bu utanç verici bir olaydır demiştik, CHP Genel Başkanı ve sözcülerine bunu kınayın demiştik ama maalesef bizatihi bu tavırların bu zihniyet, bu odaklar tarafından sahiplenildiği görülmektedir. Yani 15 Temmuz'un yıl dönümünde bir bildiri yayınlayarak, Sayın Cumhurbaşkanı'na dönük olarak bu derece hem Meclis'te hem daha sonra CHP Genel Başkanının kendisi tarafından bu şekilde bir siyasi tutum alınması maalesef, şaşırtma siyasetinin, meselenin, FETÖ'nün konuşulmasını engellemek, milletin direnişinin konuşulmasını engellemek ve bu şekilde Sayın Cumhurbaşkanımızı hedefe koymak şeklinde olduğu görülüyor. Ama tabii bütün bu şaşırtma siyasetine, bütün bu siyasi sabotaja en güzel cevap tabii ki dün gece Atatürk Havalimanı'nda o büyük milletimizle milli birlik ve dayanışma içerisindeki buluşmayla koyulmuş oldu."
AK Parti Sözcüsü Çelik, CHP Grup Başkanvekili Özkoç'un TBMM Genel Kurulu'ndaki konuşmasına ilişkin, "FETÖ'ye karşı bütün bir duruşun yeniden güncellenmesi, bu direnişin yeniden anılması gereken bir günde, FETÖ'ye birkaç cümleyle değinip daha sonra Türkiye'nin meşru cumhurbaşkanını hedef almak olsa olsa bir siyasi sabotajdır." ifadelerini kullandı.
AK Parti Sözcüsü Çelik, TBMM'de özel oturumdaki gerginlikle ilgili "Siyasi eleştiri ve karşıtlıkla siyasi sabotaj arasında fark var. Dün geldiğimiz nokta maalesef siyasi sabotaj olarak nitelendireceğimiz bir noktadır." dedi.
"Yassıada zihniyetini yeniden diriltmeye çalışıyorlar"
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile mücadeleyi bir devlet politikası haline getiren kişinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki kararlar manzumesi olduğunu belirten Çelik, şunları söyledi:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği FETÖ ile mücadeleyi FETÖ'nün bu milletin devletine ve çeşitli alanlarına nüfuz etmiş bütün odaklarını temizleme siyasetini bir devlet politikası haline getirmeyi, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğindeki kadrolar almıştır ve bu mücadelenin de liderliğini yürütmektedir. FETÖ'yü devletin ve milletin bütün unsurlarından temizlemek, bütün gizli unsurlarını ortadan kaldırmak için ortaya konulan bu siyaset ortadayken buna Sayın Cumhurbaşkanımız liderlik ederken 15 Temmuz günü CHP Genel Başkanı ve sözcüleri tarafından Sayın Cumhurbaşkanımızın hedef alınmasının neye hizmet ettiği bizim tarafından açıktır. Aziz milletimiz de bunu görmektedir. Maalesef aynı mantığı, aynı şekilde devam ettirmeye çalışmaktadırlar."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast girişiminde bulunmak üzere Marmaris'e giden timin haftalarca Marmaris'te saklandığını hatırlatan Çelik, "Bunlar hukuk önüne çıkartılmışken, şimdi onlar tutuyorlar 15 Temmuz'un yıl dönümünde savcılara, hakimlere faili meçhul çağrılar yaparak bir yargı vesayeti oluşturmaya, Yassıada zihniyetini yeniden diriltmeye çalışıyorlar." diye konuştu.
"Kendileri değil miydi? Bütün bunların bir sivil toplum örgütü olmaktan çıkıp bir terör örgütüne dönüştüğü net bir şekilde ortaya çıktığında, kendileri, kendi arkadaşları değil miydi bunların kurumlarına destek verenler?" ifadesini kullanan Çelik, şöyle devam etti:
"Sayın Kılıçdaroğlu bugün grup konuşmasında da söylüyor, 'FETÖ'nün siyasi ayağı ortaya çıkartılsın' diyor, çıkartılsın. Meclis soruşturması diye bir şeyden bahsediyor. Şimdiye kadar FETÖ unsurları askerden, polisten ve çeşitli devlet kurumlarından temizlenirken bu, yürütmenin iradesi sayesinde olmuştur. Sürekli olarak kuvvetler ayrılığından bahsediyor, fakat yürütmenin yapması gereken bir işi Meclise havale etmeye çalışıyor. Şimdiye kadar bunlar Meclis soruşturmasıyla mı oldu? Tabii ki Gazi Meclis'in verdiği bu destek, paha biçilmez bir kıymete sahiptir. Fakat burada da meseleyi sulandırmak gibi bir tavır içerisinde olduğu, aslında yüce Meclis'in mekanizmalarını da istismar etmek anlamına gelecek bir tutum içerisine girdiği görülüyor. Yüce Meclisin her mekanizması, her soruşturması, her araştırması tabii ki kıymetlidir ama Kılıçdaroğlu'nun bunu iyi niyetle söylemediği şimdiye kadar ortaya koyduğu tavırdan, tutumdan bellidir."
"Hangi siyasiler destek vermiştir?"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Bu darbe girişiminin başbakan adayı, bakan adayları kimdi?" diye sorduğunu anımsatan Ömer Çelik, "Evet hepimiz merak ediyoruz bunu, bir gün ortaya çıkacaktır. Hükümet, yürütme, devletin bütün aygıtları bunun ortaya çıkması için elinden gelen gayreti gösteriyor. Eğer siyasi ayak arıyorsanız illa bunu sorgulamak gerekiyor. MİT tırları hadisesinde, Türkiye'nin Suriye'ye bakan gözü kapatılmak istenirken devletin Orta Doğu'daki çıkarları kötüleştirilmek istenirken o meseleye kimler, hangi siyasiler destek vermiştir? O meselenin basın propagandasını kimler yapmıştır?" değerlendirmesinde bulundu.
Siyasi olarak bir özeleştiri yapılacaksa kimlerin özeleştiri yapması gerektiğinin belli olduğuna değinen Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız öldürülmek istenirken hükümet ortadan kaldırılmak istenirken gerçek askerler, emniyet güçleri yok edilmek istenirken kimlerin önünden tanklar çekilerek onların oradan güvenli bir şekilde çıkması söz konusu olmuştur? Ben bu şekilde bir polemik üretmek istemiyordum ama şöyle bir durum var, kendi kullandıkları mantığı kendilerine çevirdiğimiz zaman şu özeleştiriyi verecekler, ne için bütün siyasiler öldürülmek istenirken sadece bir kişi için tanklar geriye çekilerek bu güvenli yolu açmıştır? Kimseyi suçlamıyoruz, herhangi bir isnatta bulunmuyoruz ama herkesin hesap vermesinden bahseden kişinin böyle bir durum karşısında millete verecek bir hesabı yok mudur?
Ne için herkes hedef alınırken kendisi hedef alınmadığıyla ilgili söyleyecek bir şeyi yok mudur? O gün Cumhurbaşkanımızı öldürmek isteyenlerin ortaya koyduğu tutumu neredeyse mazur göstermeye çalışan bir yargı vesayeti oluşturmaya çalışacaksınız. 15 Temmuz'daki direnişi anılması gereken bir yerde tutacaksınız seçilmiş cumhurbaşkanımızı hedef göstereceksiniz, üstelik ahlak dışı, siyaset dışı, izan dışı ifadelerle hedef göstereceksiniz ondan sonra da 'Biz darbelere karşıyız' diyeceksiniz. Eğer bu siyasi muhasebe yapılacaksa herkesin önce kendisinden başlaması gerekir. Biz bunların devlet içerisinde paralel bir yapılanmaya dönüştüğü, kadrolaşmaya başladığı, bir casusluk şebekesi olarak hareket ettiği, beşinci kol faaliyeti yürüttüğü görüldüğünde bu mücadeleyi en güçlü şekilde vermiş bir kadroyuz. Bu mücadelede her türlü tehdide karşı da kararlılıkla ilerleyen bir kadroyuz. Bunun bir devlet politikası olarak kurumsallaşması Cumhurbaşkanımızın sayesinde olmuştur."
"Bir orgeneral kaç yılda yetişiyor?"
Ömer Çelik, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve parti sözcülerinin, 15 Temmuz'daki "asıl ruhu sabotaj edecek" bir faaliyet içerisine girdiklerini belirterek, "Bunu dil ucuyla bile ifade edecek bir hassasiyet gösterememişlerdir. Öyle şeylerden bahsediyorlar ki sanki bu süreç tamamen AK Parti döneminde başlamış. Bu süreç içerisinde ordudan atılan orgeneraller var, bir orgeneral kaç yılda yetişiyor? Bu terör örgütünün çok uzun zaman kendisini gizleyerek devlet içerisinde gizli bir kadrolaşma içerisinde olduğu çok çeşitli hükümetlerin dönemine sair olan bir durumdur. Bu kadrolaşmanın bir casusluk faaliyeti olduğu anlaşıldığı andan itibaren zaten buna karşı gereken tutum alınmıştır. Bu tutum alındığı için o gece bunlar, Cumhurbaşkanımız ve seçilmiş hükümeti hedef almışlardır." şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet hedef alınmasaydı tankların kenara çekilip onlara da yol göstereceğini ifade eden Çelik, "Ama kimlerin kendilerini, kendi terör örgütlerini hedef aldıklarını bildikleri için onları öldürmeye çalıştılar. Kendileri açısından mazur olanlara da güvenli bir çıkış yolu verdiler." dedi.
"Anayasamızın verdiği yetki kullanılmıştır"
Herkesin kendisiyle ilgili bir konudaki durumu açıklığa kavuşturmadan bir başkasıyla ilgili olarak siyasi bir tutum geliştirmemesi gerektiğine dikkati çeken AK Parti Sözcüsü Çelik, şunları kaydetti:
"15 Temmuz'a 'darbe girişimi' dedikten sonra 20 Temmuz'a 'darbe' diyorlar. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ve Anayasamızın verdiği yetki kullanılmıştır. Mücadeleyi etkili bir şekilde yürütmek için bu imkana ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyaç görüldüğü gibi güvenlik güçlerinden ve kritik yerlerden bu kişilerin temizlenmesi için son derece önemli bir işlev ortaya koymuştur. Ama siyasi eleştiri ve karşıtlıkla siyasi sabotaj arasında fark var. Dün geldiğimiz nokta maalesef siyasi sabotaj olarak nitelendireceğimiz bir noktadır. FETÖ'nün Cumhurbaşkanımıza yönelik tavrını aynen siyaset diliyle sürdürmeye çalışan, FETÖ'nün Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef alan tutumunu siyaset diline tercüme etmeye çalışan bir tutumun hiçbir şekilde meşruiyeti yoktur. Baştan aşağı gayrimeşrudur, ahlak dışıdır ve siyaset adına da utanç vericidir. Bunun arkasından gelecek şey örtülü bir şekilde FETÖ'yü meşrulaştırma sonucu doğuracaktır."
15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulu'ndaki konuşmalar ve bugünkü grup toplantısına yönelik CHP'ye eleştirilerde bulunan Çelik, "Bir söylem analizi yapılsın; bütün konuşmalarına baktığınız zaman Fetullahçı Terör Örgütü'nden (FETÖ) kaç kere bahsedip, Cumhurbaşkanı'nı kaç kere hedef almışlar, FETÖ'yü kaç cümleyle eleştirip arkasından onun kaç katı cümleyle FETÖ karşısında direnenleri itibarsızlaştırmaya çalışmışlar, bunlar net bir şekilde görülecektir." ifadelerini kullandı.
CHP'nin "Bütün darbelere karşıyız." söylemine rağmen darbe çağrısı yapan milletvekillerine karşı bir tutum almamalarının bunun bir "takiye" olduğunu gösterdiğini vurgulayan Çelik, "Yassıada zihniyetini oluşturacak şekilde bir söylem kullanmaya devam etmeleri bunun sadece şeklen söylenmiş bir söz olduğunu ifade ediyor. Keşke demokratik değerlere sahip çıkmak konusunda daha tutarlı, daha derin bir siyaset ortaya konulmuş olsa." diye konuştu.
"FETÖ'yü örtbas etme borsası gibi bir tutum ortaya çıkıyor"
AK Parti Sözcüsü Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun partisinin grup toplantısında dile getirdiği "FETÖ borsası" ifadesine ilişkin, "FETÖ borsasından bahsediyor bugün. Bir yerde bir 'FETÖ borsası' varsa açık ve net bir şekilde ortaya konulsun, hep beraber üstüne gidelim. Ama başka bir şeye giderek, 'FETÖ'yü örtbas etme borsası' gibi bir tutum ortaya çıkıyor." dedi.
"FETÖ'nün bir takım unsurlarını çeşitli yollarla kurtarmaya çalışması" gibi bir durum varsa bunun üstüne gidileceğinin altını çizen Çelik, "Ama arkasından kurduğunuz cümlelerle 'FETÖ'yü örtbas etme borsası'nın bir delili olarak grup konuşmalarınız neredeyse bir seri haline geldiği zaman da buradaki tutumunuz maalesef şüpheli hale gelmektedir." açıklamasını yaptı.
"Demokratik yollarla siyaset yapıyorsa onların haklarını koruruz"
Çelik, FETÖ ile mücadelenin sonuna kadar devam edeceğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Bugün tabii ki yine 'müthiş' dış politika analizleri dinledik. 'Müthiş' derken, parantez içinde bir ünlem işareti olduğunu biliyorsunuz. Bir yandan 'darbelere karşıyız' diyor, öbür taraftan dış politikada darbe yapanlarla barışmak gerektiğinden bahsediyorlar. 'İhvan kardeşliği' diye bir şeyden bahsediyorlar. Dünyanın her tarafında demokratik güçlerden yana olduğumuzu söyledik. 'İhvan kardeşliği yapmayın' diyenlere biz de şunu söylüyoruz; ihvan ya da başka bir grup demokratik yollarla iktidara gelmişse, demokratik yollarla siyaset yapıyorsa onların haklarını koruruz. Ama demokratik yollarla siyaset yapan birilerini sırf 'ihvan mensubudur' diye eleştirerek, ihvan düşmanlığı da yapmayın. İhvan kardeşliği diye eleştirdiğiniz şey aslında kendi yaptığınız ihvan düşmanlığının örtülü halidir."
Türkiye Cumhuriyeti kanunları içinde kurulmuş, bu ülkede siyaset yapan, bu ülkenin milli ruh köküne bağlı bir siyasi kadro olduklarını ve dünyanın her yerinde de demokratik değerlerle iş başına gelenleri savunduklarını belirten Çelik, "Sadece adı 'ihvan' olduğu için birilerini bu değerlerden dışarda tutmaya çalışmayın. Mısır'da ihvan konusunda gösterdiğimiz hassasiyeti Venezuela Anayasası gereği iş başına gelen Maduro hükümeti için de gösteriyoruz ya da dünyanın başka yerleri için de gösteriyoruz. Önemli olan demokratik ilkeler konusunda ilkeli ve samimi bir tutum ortaya koymaktır." diye konuştu.
AB'nin Türkiye'ye yönelik kararları
Çelik, AB'nin Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki sondaj faaliyetlerine yönelik kararlarıyla ilgili, AB'nin "Ada'da iki tarafın birleşmesi" şeklinde bir tutum içinde olduklarını söylediğine işaret ederek, "Fakat ortaya koydukları tavrın Ada'daki bölünmüşlüğü derinleştirmekten başka bir işe yaramayacağı açıktır. Bu yaptırımları ortaya koymalarının Türkiye için hiçbir etkisi olmayacaktır." ifadesini kullandı.
AB'nin daha önce açık bir şekilde "Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti tarafı üzerine düşeni yapmıştır." dediğini ama arkasından Rum tarafını tutmaya devam ettiğini aktaran Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şunu net bir şekilde ortaya koyalım; Avrupa Birliği sözünü tutmayan bir kurum haline gelmiştir. Mülteci anlaşmasıyla birlikteki mesele sadece '3 artı 3 milyon avro' değildi; üst düzey diyalog toplantıları gerçekleşecekti, fasıllar açılacaktı, başka hususlar hayata geçecekti. O arada bir ay içerisinde 4-5 kere Türkiye'yi ziyaret edenler daha sonra verdikleri sözlerin hiçbirini tutmadılar. Kıbrıs konusunda da artık Avrupa Birliği herhangi bir şekilde tarafsız ya da gözlemci statüsü olan bir odak olma vasfını kaybetmiştir.
Burada Rum kesimi ile ortaya koydukları dayanışma, bir demokratik dayanışma, bir siyasi ilkeler dayanışması da değildir. Maalesef tipik bir mahalle dayanışmasıdır. Tipik mahalle dayanışmasıyla Türkiye'yi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin çıkarlarını ya da Türkiye Cumhuriyeti'nin çıkarlarını korumaktan herhangi bir şekilde alıkoyamayacaklarını bilmeleri gerekir. 'Fatih' gemimiz, 'Yavuz' gemimiz görev yapmaya devam edecek. Orada kıta sahanlığımız içerisindeki egemenlik haklarımızı korumaya devam edeceğiz. KKTC'nin ruhsat verdiği alanlarda bunları korumaya devam edeceğiz."
"Samimiyetsizliğin, tek taraflı dayanışmanın göstergesi"
AK Parti Sözcüsü Çelik, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, Deniz Kuvvetleri'nin koruma görevini yerine getireceğinin altını çizerek şöyle konuştu:
"AB bu yaptırımı ortaya koyduğu, Yunanistan Dışişleri Bakanı bu devlet adamına yakışmayan tavrı ortaya koyduğu zaman, Rum kesiminin 'Akdeniz'in şımarık, haylaz çocuğu' olarak AB tarafından bu şekilde korunması söz konusu olduğunda Türkiye'nin yapacağı şey kendi hak ve çıkarlarını, KKTC'nin hak ve çıkarlarını koruma konusunda vites yükseltmekten ibarettir. Dolayısıyla sözünü tutmayan, bir mahalle dayanışması içinde olan, demokratik ilkelerden giderek uzaklaşan AB'nin ortaya koyduğu bu yaptırımlar bize sadece samimiyetsizliğin, tek taraflı dayanışmanın, demokratik, siyasi ilkeler konusundaki ilkesizliğin yeni bir göstergesi olarak görünmektedir."
Kaynak: AA