Açık 5.4ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Gündem
18.09.2019 18:07

AK Parti Sözcüsü Çelik: Annelerin yaklaşımı dünya üzerinde teröre karşı yükselen en güçlü ses

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Diyarbakır annelerinin oturma eylemine ilişkin, "Annelerin ortaya koyduğu yaklaşım, bütün dünya üzerinde teröre karşı yükselen en güçlü sestir." dedi.

AK Parti Sözcüsü Çelik: Annelerin yaklaşımı dünya üzerinde teröre karşı yükselen en güçlü ses
[Fotoğraf: AA]

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısının ardından, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

'Diyarbakır annelerine yabancı basının sessiz kalması dikkat çekici'

Diyarbakır'daki vicdan annelerini bir kez daha selamlıyoruz, annelerin ellerinden öpüyoruz. Türkiye'deki en ufak gelişmeyle ilgili olarak geniş geniş yer veren bazı yabancı basın yayın organlarının bu annelerin ortaya koyduğu duyarlılığa ve duruşa bu kadar sessiz kalması dikkat çekici bir meseledir. Devlet bütün gücüyle mücadele ediyor. Annelerin tavrı, teröre karşı en büyük eylemdir. Annelerin ortaya koyduğu yaklaşım, bütün dünya üzerinde teröre karşı yükselen en güçlü sestir. Onlar sadece kendi çocukları için değil Türkiye'nin bütün çocukları için onurlu bir gelecek isteyerek, onurlu, haysiyetli bir hayat isteyerek bunu ortaya koyuyorlar.

Yargı reformu paketi ekim ayında meclise gelecek

Yeni dönem reform dönemi olacak. Bu paket ikinci safha olarak gündeme gelecek. İnsan hakları merkezinde şekillenen bir reform olacak. AB kriterlerini göz önüne alan bir kapsama sahip. Öncelikli olarak vatandaşlarımızın ihtiyacını karşılayacak. Şeffaf ve kapsayıcı yaklaşım, ifade özgürlüğünü, savunma hakkını, adalete erişimi ve adalet sisteminin işleyişinde kalitenin artmasını son derece güçlendirecektir. Büyük ihtimalle ekim ayında meclis gündemine gelecek.

"Türkiye-Rusya-İran üçlü zirvesinde çok önemli ortak bildiri yayımlandı"

Sayın Cumhurbaşkanımızın ev sahipliğinde gerçekleşen Türkiye-Rusya-İran üçlü zirvesi, 14 Şubat'ta Soçi'de gerçekleştirilen zirvede alınan kararların takibi, sahada ortaya çıkan gerçekliğin değerlendirilmesi bakımından yeni aşamadır. Arkasından da hepimizin bildiği gibi çok önemli bir ortak bildiri yayımlandı. Türkiye, öteden beri Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması, kuzeydoğusundaki güvenliği tehdit eden oluşumların bertaraf edilmesi ve toprak bütünlüğüne saygı temelinde bir siyasi çözüm bulunması için elinden gelen çabayı ortaya koyuyor.

3 lider de ayrılıkçı gündeme karşı çıkmıştır. Zirve çerçevesinde ortak tutumun altının çizilmesi önemli. Mültecilerin geri dönme mekanizmasının desteklenmesi önemli. Güvenli bölgenin dikkate alınmaması büyük göçü getirdi. Göç gerçeğinden kimse kaçamaz, önemli olan köprüler kurmak. Güvenli bölge mülteciler için doğru politikadır. Güvenli bölgeyle insanların topraklarına dönmesi sağlanmalı. Yine zirve kapsamında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından terörist olarak tanımlanan DEAŞ, Nusra Cephesi, El-Kaide veya benzeri organizasyonlarla bağlantılı tüm gruplara karşı ortak bir tutumun altının çizilmesi de son derece önemlidir.

Türkiye'den ABD'ye 2 hafta süre

ABD ile kuşkusuz Suriye'nin kuzeyiyle ilgili gelişmeler hakkında anlaşamadığımız pek çok konu var. Müttefiklik ilişkisinin özellikle Suriye sahasına nasıl yansıtılması gerektiği konusunda anlaşamadığımız pek çok konu var. Buna rağmen bütün bu meseleler, kapsamlı bir diyalog ve kapsamlı bir müzakere süreciyle halledilmeye çalışılıyor. Halledemediğimiz konular olduğu zaman ne oluyor, Sayın Cumhurbaşkanımızın bugün sabah da ifade ettiği gibi, Türkiye güvenli bölgeyle ilgili önüne bir tablo gelmezse bununla ilgili olarak 2 hafta içinde bu adımı atacaktır.

Pozitif gündemlerde de ilerleme var. Cumhurbaşkanımız ile Trump arasında, aradaki ticaret hacmini 75 milyar dolar olarak dile getiren bir yaklaşım ortaya konulmuştu. Arkasında bu 100 milyar dolar olarak revize edildi. Bununla ilgili olarak Hazine ve Maliye Bakanlığımız, Ticaret Bakanlığımız, DEİK de çalışmalar yapıldı, eylem planı ortaya çıktı. Amerikan Ticaret Bakanı, Türkiye'yi ziyaret etti ve bununla ilgili önemli görüşmeler gerçekleştirildi. Dolayısıyla, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Trump'ın ortaya koyduğu 100 milyar dolarlık ticaret hedefine ulaşmak için de somut bir takım yol haritaları çıktı.

"Türkiye, müttefikinin sözüne güvenebileceği, beraber yürüyebileceği ülkedir"

DEAŞ ile karada en güçlü mücadeleyi veren ülkedir ama NATO'nun imkanlarından kendi milli güvenliği açısından baktığınızda bu fedakarlık oranında yararlanması söz konusu olmamaktadır.

Nitekim, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı ile Avrupa Birliği liderleri arasındaki NATO'ya katkı konusundaki tartışma da bunun bir örneğidir. Ama gelinen noktada, asimetrik tehditlerin bu kadar artmış olması, Orta Doğu'da neredeyse artık ayda bir gerçekleşen ve son derece büyük sonuçlar doğuran krizlerin ortaya çıkması ki bunların da körfez odaklı, petrol ve enerji güvenliğini etkileyecek düzeyde ortaya çıkması, NATO içerisinde daha ilkeli, daha pozitif yaklaşımların ortaya konulması gerektiğini gösteriyor.

Dolayısıyla, Türkiye'nin herhangi bir şekilde NATO ile ilgili üyeliğini tartışmaya açmak, Türkiye'nin uluslararası güvenliğe katkısını eleştirmeye çalışmak, aslında uluslararası barış konusunda kapsamlı ve tutarlı yaklaşıma sahip olmamak demektir. Türkiye, bölgesinde güvenliğin ve barışın, halkların refahının kilit unsuru olduğu gibi her türlü müttefikinin de sözünü güvenebileceği, beraber yürüyebileceği uluslararası sistem içerisinde de aynı barış, güvenlik ve refah misyonlarına en güçlü katkıyı veren ülkedir. 

"Türkiye, Patriot konusuna olumlu yaklaşmaktadır"

Aynı şartlarda verdikleri takdirde Patriot konusuna da Türkiye, olumlu yaklaşmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımız bunu ifade etmiştir. Masada bu bulunmaktadır. Dolayısıyla, Patriot konusunda Türkiye'ye aynı olumlu yaklaşımın üretilmesi halinde Türkiye, savunma ihtiyaçlarını müttefiklerinden karşılamak isteyecektir.

"İşgal, bir çözüm politikası değildir"

İsrail'de mevcut başbakan ırkçı bir yaklaşım ortaya koyuyor. Bu yaklaşımlar seçim sonucunu garantilemek için ortaya konmuştur. Ortaya konan yaklaşım barışı sabote etmektedir. İşgal, bir çözüm politikası değildir. Bu iç siyasetle ilgili bir mesele. Bizi ilgilendiren kısmı şu. Son derece kaygı verici ve tedirgin eden bir şekilde seçim sürecine giderken mevcut Başbakan, Batı Şeria'daki yerleşim yerlerinin ve Ürdün Vadisi'nin ilhak edileceği söyledi. Bu bütün dünyayı ateş çemberinin içine sokacak bir adım atmak olacaktı. Bu derece ırkçı bir yaklaşımın ortaya konması, son derece yanlıştır. Şu andaki tablo budur. Filistin-İsrail sorunun adil bir zeminde çözülmesini her zaman destekliyoruz. İki devletli çözüm perspektifinden hiç kimse ayrılmamalıdır. İki devleti çözüm perspektifinin alternatifi yoktur. İşgal, bir çözüm politikası değildir. İşgal, Batı Şeria'nın ya da Ürdün Vadisi'nin işgali gibi yaklaşımlar, herkesin güvenliğini tehlikeye atacak, bütün barış süreçlerini sabote edecek bir yaklaşımdır. Dünyanın iki devletli çözümün altını çizerek, daha güçlü bir mesaj vermesi gerekmektedir.

"Bölgede daha çok istikrarsızlık yaratacak adımlardan kaçınılmalı"

Suudi Arabistan'da petrol tesisine yapılan saldırının arkasında kim var bilemiyoruz ve kınıyoruz. Bölgede daha çok istikrarsızlık yaratacak adımlardan kaçınılması gerekir. Kimsenin peşinen suçlanmaması gerektiği gibi arkasında kimin olduğuna dair net kanıtlar olduğunda da buna karşı net bir tavır alınması gerekir. Orta Doğu'da atılan her adımın birtakım artçı tepkileri, etkileri olduğunu görüyoruz. Her kriz, kriz geçtikten sonra durmuyor, yeni krizlere eklenerek yeni sonuçlar doğuruyor ve yeni fay hatlarını tetikliyor. Yemen krizi benzer krizdir ve hala etkileri sürmektedir. Bunun derinleşmemesi için Türkiye elinden gelen çabayı gösteriyor. Bütün Ortadoğu'da özellikle Körfez'deki barış ve istikrara zarar verecek her türlü eylemden, kışkırtıcı davranıştan kaçınılması gerektiğinin altını çiziyoruz. Çünkü, Körfez meselesi, Ortadoğu'nun istiklali için ön koşuldur.

 


 

"Erken seçim gündemimizde yok"

Erken seçim diye bir şey yok, seçimler bitti. Vatandaşımızın beklentisi reformların yapılması, etrafımızdaki sorunların azaltılması. Dolayısıyla erken seçim gündemimizde yok, hükümet gündeme hakim. Hepimizin patronu vatandaştır, vatandaş da seçim istemiyor. Önümüze bakıyoruz, daha hassas bir dönem. Demokrasimizi, ekonomimizi güçlendirmeliyiz, onlarla ilgili çalışıyoruz.

Suriye'de tavır değişikliği yok. Mesele Suriye rejiminin kendi milletine katliam politikasıdır. 

"FETÖ ile mücadelede Adalet Bakanlığı kilit bakanlıktır"

FETÖ ile mücadelede, Adalet Bakanlığı kilit bakanlıktır. Adalet Bakanlığı mensuplarımız da güçlü bir şekilde mücadele ediyorlar.

 


 

"Tank Palet Fabrikasının mülkiyeti Milli Savunma Bakanlığında kalacaktır"

Cumhurbaşkanlığı kararıyla kararname arasındaki farkın bilinmesi gerekir. Bu gizli bir kararname değildir, bir Cumhurbaşkanlığı kararıdır. Cumhurbaşkanlığı kararının birçoğu yayınlanmayabiliyor, bu da öyle bir karardır. Tank Palet Fabrikası konusunda gizli saklı bir şey yok. Tesisin mülkiyeti yine Milli Savunma Bakanlığında kalacaktır. Mülkiyet kimseye devredilmiyor bu nettir. Bununla ilgili gizli, saklı bir durum da yok, son derece açık bir durumdur, defalarca açıklandı, söylendi. İşçilerden hiçbiri işten çıkartılmayacaktır. Bu kamu özel sektör ortaklığı şeklinde mülkiyeti Milli Savunma Bakanlığında olmak üzere, hatta bunun daha fazla ayrıntıları da var. Yarın bir gün bir devir işlemi, başka bir şey söz konusu olursa yine Milli Savunma Bakanlığının iznine tabidir. Dolayısıyla doğrudan doğruya bir milli kaynakların etkin ve verimli şekilde kullanılması, atıl kapasitenin en aza indirilmesi, ordunun ihtiyaçlarının en yüksek teknolojik imkanlarla üretilmesi şeklinde bir yaklaşımın neticesi olmuştur. Dünyanın her tarafında kamu özel ortaklığıyla ilgili işler vardır.

 


 

Kaynak: TRT Haber, AA

Sıradaki Haber
Bakan Çavuşoğlu: 2023 ihracat hedefi 500 milyar dolar
Yükleniyor lütfen bekleyiniz