Az Bulutlu 7.4ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Gündem
22.05.2019 18:12

AK Parti Sözcüsü Çelik: Doğu Akdeniz'deki haklarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz

AK Parti Sözcüsü Çelik, Yunan tarafının tarihten ders çıkarmadığını, Türkiye ve KKTC'nin her ne pahasına olursa olsun Doğu Akdeniz'deki haklarından vazgeçmeyeceğini söyledi.

AK Parti Sözcüsü Çelik: Doğu Akdeniz'deki haklarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında parti genel merkezinde Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi ve soruları yanıtladı.

Yüksek Seçim Kurulunun İstanbul seçiminin yenilenmesi kararının ardından bütün siyasi partilerin kendi hazırlıklarını yaptığını hatırlatan Çelik, AK Parti'nin kurulduğundan beri her seçimden birinci çıkmış parti olarak normal zamanlarda da seçime her zaman hazır olacak şekilde çalıştığını anlattı.

Çelik, İstanbul seçimi için çalışan birimlerin bugün MYK'ye bilgi verdiğini aktardı.

Teşkilatın genel durumuyla ilgili değerlendirmeler de yapıldığını belirten Çelik, TBMM'nin gündemine gelecek konuların da MYK'de görüşüleceğini söyledi.

İstiklal Savaşı'nın başlangıcının 100'üncü yılının anıldığını, bunun son derece önemli olduğunu ifade eden Çelik, "Türkiye Cumhuriyeti tarih içerisinde sahip olduğumuz devletlerin, tarihteki var oluşumuzun bugün son aşaması olarak güçlü bir şekilde yürüyor. Özellikle son yıllarda hükümetlerimiz döneminde yapılan reformlar, hizmetler, Türkiye'ye kazandırılanlar, cumhuriyetimizin 100'üncü yılına doğru daha güçlü bir perspektifle daha büyük bir özveriyle yürümesini sağlamıştır." diye konuştu.

TBMM'nin açılışının 100'üncü yılının da yaklaştığını dile getiren Çelik, "Bu dönemde tarihin muhasebesini çok yapmamız gereken ve geleceğimiz açısından, yeni perspektifler ortaya çıkarmak açısından değerlendirmemiz gereken günler var. Cumhurbaşkanımızın orada ifade ettiği gibi '82 milyonluk Türkiye gemisinin yolcularıyız.' İçeride ne yaşanırsa yaşansın, geminin gövdesinin sağlam kalması, motorlarının işlemeye devam etmesi ve en önemlisi rotasından sapmamasına katkıda bulunmak hepimizin görevidir." ifadesini kullandı.

Her siyasi partinin kendi tezlerini vatandaşla paylaştığını, siyasetin icabı olarak yumuşak geçen gündemler olduğu gibi sert geçen gündemler de olduğunu anlatan Çelik, "Netice itibarıyla içeride ne yaşarsak yaşayalım, göz bebeğimiz Türkiye'mizin, hepimizin ortak çatısı, ortak zemini, ortak evi ve kimliği olan Türkiye Cumhuriyeti'nin güçlü bir şekilde geleceğe yürümesi hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu yeni dönemde bu bilinçle işler yapmaya devam edeceğiz." dedi.

Galatasaray'ın şampiyonluğunu kutlayan Çelik, teknik ekibi ve tüm camiayı tebrik etti.

Çelik, 19'uncu yüzyılın tanık olduğu en büyük trajedilerden biri olan Çerkez sürgününün 155'inci yıl dönümünün dün yaşandığını anımsatarak, "Yüz binlerce Çerkez kardeşimizin bir mezar taşı bile olmadı. Onlar Osmanlı İmparatorluğu'ndan yana oldukları için, bağlılıkları ve sadakatleri yüzünden bu zulme maruz kaldılar. Bir kere daha şehit olan kardeşlerimizi rahmetle anıyoruz, şehadetlerini selamlıyoruz." şeklinde konuştu.

İstanbul seçimi

İstanbul seçiminin yenilenmesi sürecinin başladığını anımsatan Ömer Çelik, şu değerlendirmede bulundu:

"Önemli olan şu andan itibaren bu seçime odaklanmak, vatandaşlara tezleri anlatmak, vatandaşlarımızla daha çok buluşmak. Her siyasi partinin yapması gereken bu fakat CHP'de gözlemlediğimiz bir şey, giderek hırçınlaşan bir üslupla seçimle uğraşmak yerine sürece karar vermiş hakemle kavga etmeye devam ediyorlar. YSK'ye dönük saldırıları devam ettiriyorlar. 'Çete' demekle başladılar daha sonra başka aşamalara kadar geçtiler."

CHP adayı ve yönetiminin İstanbul seçimine dönük tavır değişikliğinin çok iyi izlenmesi ve değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Çelik, şöyle devam etti:

"Daha önce seçim yenilenmesine karşı çıkanlar son zamanlarda 'bilgisayar başında bir takım hatalar yapılmış olabilir sorumlusu biz değiliz' gibi tutumlar sergilemeye başladılar. Sonuç olarak birtakım hatalar ortaya çıkmışsa içinize sinmemesi gereken sonucun bir eleştirisini yapmanız gerekir ama onun yerine hem 'birtakım bilgisayar başında bazı hatalar olmuş olabilir' deyip hem de seçim sonucunu 'biz kazandık' diye sunmaya çalışmak, buna ısrarlı şekilde devam etmek doğrusunu söylemek gerekirse anakronik bir yaklaşım olarak dikkat çekiyor."

"Bu kadar eminseniz niçin bütün oyların yeniden sayılması için güçlü bir duruş ortaya koymadınız?" sorusunun CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı ve CHP'li yöneticilerin cevaplamadığı sorulardan olduğunu dile getiren Çelik, "Bu sorulara doğru düzgün bir cevap verilmesi lazım. Bunun yerine hakemle kavga etmek hem şık olmuyor hem de görevini yapan hakimlere karşı gerçekten ayıp oluyor." diye konuştu.

Hatalar düzeltildikçe Binali Yıldırım'ın oylarının heba olduğu, karşı adayın oylarının heba olmadığının ortaya çıktığını söyleyen Çelik, CHP'nin bunların hiçbirine cevap veremeyip sadece hakemle kavga etmeye devam ettiğini ifade etti.

YSK'nin mazbatayı bir adaydan alıp diğerine vermediğini, seçmen iradesinin berrak şekilde ortaya konması için seçimin yenilenmesine karar verdiğini dile getiren Çelik, "Kazandığıyla ilgili bu kadar öz güvenle konuşanların hiçbir şekilde sandık konusunda, sandığa gitme konusunda, vatandaşın iradesine başvurma konusunda şüphe içinde olmaması gerekir." değerlendirmesini yaptı.

Hataların hep Yıldırım'ın aleyhine olduğunun altını çizen Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hem oyların yeniden sayılmasına karşı çıkacaksınız ondan önce 'YSK en güvendiğimiz kurumdur' diyeceksiniz. Daha sonra YSK beğenmediğiniz bir karar verdiğinde de 'Bu çetedir' diyeceksiniz. Her zaman ifade ettiğimizi bir kere daha ifade ediyoruz, bir kişinin sonuca gerçekten saygı gösterip göstermediğini, onun sürece gösterdiği saygıdan anlarsınız. Sürece saygı gösteren sonucuna da saygı gösterir." 

"İstanbullular kararını verecek ve hepimiz bunu saygıyla karşılayacağız"

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimine ilişkin süreci çeşitli şekillerden hırpalamaya çalışmanın, milletin hakemliğiyle kavga etmek olduğunu belirten Çelik, şunları kaydetti:

"Sonuçta mazbata birinden alınıp diğerine verilmiyor. Vatandaşın, milletin huzuruna gidiliyor ve deniyor ki 'İrade daha net bir şekilde ortaya çıksın' diye. Sonuçta siyasetçinin yegane patronu olan ülkemizin yönetiminde yegane olan aziz milletimiz, İstanbullular kararını verecek ve hepimiz bunu saygıyla karşılayacağız. Biz aynı saygı çerçevesinde bu süreci yöneteceğiz, bu sonucu selamlayacağız. Birbiriyle çelişen, birbiriyle kavgalı, birbiriyle zıtlıklar içerisinde boğuşan bu tutumlardan sonuna kadar uzak duracağız."

Sempatik mesajlar vermenin hukuki sürecin alternatifi olmayacağını vurgulayan Ömer Çelik, "Sürekli sempatik mesajlar vererek hukuki sorunları örtbas edemezsiniz. Görülmesi gereken şey sürecin sağlıklı işlemesidir. Netice itibarıyla da Türkiye'nin, belediyelerin yönetilmesinde yegane söz sahibi vatandaşlarımız kararını verecektir, hepimiz de saygıyla karşılayacağız." diye konuştu.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi ile ilgili çalışmaları AK Parti Genel Merkezi'nde yaptıklarını bildiren Çelik, "İstanbul İl Başkanlığımızla koordine edilmektedir ve bununla ilgili görevlendirmelerimiz de yapılmıştır. Arkadaşlarımız da çalışmalarını sürdürüyor." dedi.

"Görünmez Berlin duvarları kurmaya çalışmaktır"

Mayıs ayında çok önemli dış politika gündemleri olduğuna dikkati çeken Çelik, şöyle devam etti:

"Avrupa Parlamentosu seçimleri 23-26 Mayıs tarihlerinde gerçekleşecek. Buraya giren adayların büyük bir çoğunluğuna baktığımızda özellikle sağ adayların, neredeyse bütün Avrupa çapında merkez sağ diye bir figürün kalmadığını, onun yerine sağ denildiğinde herkesin merkez sağ olsa bile aşırı sağın ajandasını kullanmaya başladığını görüyoruz. Müthiş bir Erdoğan düşmanlığıyla başlıyorlar, İslam düşmanlığı ve Türkiye düşmanlığıyla devam ediyorlar. Aşırı sağcıların ve ırkçıların sloganlarının esası şu, Avrupa'da daha az İslam, daha az göçmen, daha az çoğulculuk ve daha az hukuk istiyorlar. Irkçılığın ve popülizmin tamamen öne çıktığı bir siyasi tabloyla karşı karşıyayız.

Daha önce bunları, bu konularda uyarılar yapmıştık. 'Eğer merkez sağ ve soldaki siyasetçiler Avrupa Parlamentosu seçimlerine yaklaşırken bu şekilde aşırı sağ ve aşırı sola göz kırpan birtakım uygulamalardan vazgeçmezlerse İslam düşmanlığı konusunda net tavır almazlarsa sonuç olarak Avrupa demokrasilerini bu aşırı gruplar zehirleyecek ve yutacak' demiştik. Şimdi maalesef bütün bu uyarılarımız gerçek olmaya başladı, bundan da büyük bir üzüntü duyuyoruz. Yine daha önce söylemiştik, bu aşırı sağcıların ırkçılık ve İslam düşmanlığı üzerinden yapmaya çalıştığı şey görünmez birtakım Berlin Duvarları kurmaya çalışmaktır. Bir Berlin duvarı somut olarak yıkıldı ama soyut olarak ideolojik düzeyde, kafalarda yüzlerce Berlin Duvarı Avrupa içerisinde inşa ediliyor' demiştik. Şimdi bunların hepsinin ortaya çıktığını görüyoruz."

"Irkçılık ve nefret siyaseti doyumsuz bir canavardır"

Birtakım kampanya stratejistlerinin aşırı sağın daha da güçlenmesi için alanen kampanya yaptıklarını vurgulayan Çelik, "Aşırı sağ, birleşik bir grup olarak tüm Avrupa'da ortak ajandayla hareket ediyor. Bunun, Avrupa için büyük bir tehlike, büyük bir sıkıntı olduğunu ifade etmek isterim." değerlendirmesinde bulundu.

Aşırı sağı tatmin etmek için birtakım uygulamalara imza atılmasının aşırı sağı daha da büyüteceğine değinen Çelik, aynı hatanın devam ettiğini söyledi.

Bu kapsamda Avrupa'daki uygulamalara işaret eden Çelik, "Zannediyorlar ki 'Biz bu şekilde davranırsak aşırı sağı önleyebiliriz'. Hayır, ırkçılık ve nefret siyaseti doyumsuz bir canavardır. Onu bu şekildeki tavırlarla asla doyuramazsınız. Siz bu şekilde yaklaştıkça onun azgınlığı ve açlığı daha da artacaktır. Sonuç olarak Avrupa demokrasilerini yutacak kadar büyüyünceye kadar bu büyümesi devam edecektir." dedi.

Türkiye karşıtlığı, daha az İslam, daha az göçmen, daha az çoğulculuk üzerinden kurgulanan bu şeyin Avrupa için en büyük tehdit olduğunun altını çizen Çelik, Avrupa'nın uzun zamandır bu tehdidin Rusya ve Çin'den geleceğini beklediğini ama tehdidin içerden olduğunun görüldüğünü aktardı.

"Aşırı sağ Avrupa'nın DAEŞ'ıdır"

Ömer Çelik, "Aşırı sağ Avrupa'nın DAEŞ'ıdır. Bizim bölgemiz için DAEŞ nasıl bir tehdit, nasıl bir insanlık suçu, nasıl bir nefret siyasetini, nasıl bir katliam şebekesini temsil ediyorsa, aşırı sağ da Avrupa için bunu temsil etmektedir." yorumunu yaptı.

Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer'un açıkladığı 2018 siyasi suç raporuna değinen Çelik, bu rapora göre 910 olarak kayıtlara geçen İslam düşmanlığı suçlarının yüzde 92,3'ünün aşırı sağcılar tarafından gerçekleştirildiğine dikkati çekti.

Aynı rapora göre, PKK yandaşlarının karıştığı suç sayısının ise bin 873 olduğunu dile getiren Çelik, bu sayının önceki yıla göre yüzde 82,2 oranında arttığına işaret etti.

"Avrupa'da bir siyasi hayalet ürettiler"

Hem aşırı sağ hem de PKK konusundaki Türkiye'nin uyarılarının Almanya İçişleri Bakanlığının açıkladığı raporla teyit edildiğinin altını çizen Çelik, şöyle devam etti:

"Avrupa'da bir siyasi hayalet, siyasi matruşka ürettiler. Bu siyasi matruşkanın en tepesine Erdoğan ve Türkiye düşmanlığını koydular. Onu kaldırdığınızda altından İslam düşmanlığı çıkıyor. Ama daha derinlere gitmek lazım. Aşırı sağın ideolojisi bugün İslam, Erdoğan ve Türkiye düşmanlığı üzerinden asıl ajandasını örtmek üzere bir taktikle kuruludur. Bunları kaldırdığınızda altından bir antisemitizm çıkar. 2. Dünya Savaşı öncesi yaşanan acılardaki ideolojik fanatizmi aynen yaşatan gruplardır bunlar. Onu da kaldırdığınızda aslında tamamen eurofobik bir yaklaşım ortaya çıkar. O da Avrupa'nın temel değerlerine, demokrasiye, Avrupa Birliği'ne, hukuka, çoğulculuğa düşmanlıktır. Gelecek nesillerin birbirinden, ırkçılıktan ve fanatizmden uzak bir şekilde birlikte yaşama iradesine dönük bir sabotajdır. Bütün bunların görülmesi lazım."

"Erdoğan, İslam ve Türkiye düşmanlığının" başka şeyleri örtmek için kullanıldığına işaret eden Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Avrupa'ya geçmişte 2. Dünya Savaşı gibi büyük acılar yaşatmış ideolojik fanatizmin yeniden Avrupa'yı ele geçirmesi için büyük bir yaklaşım ortaya koymaya başladılar. Umarız Avrupa demokrasisini tehdit eden bu durum gerçekten sağduyulu insanların zaferiyle sonuçlanır. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya konulan emekler yeniden heba olmaz. Avrupa'da demokrasi, çoğulculuk, birlik beraberlik içinde bir ortak yaşama iradesi kurma duygusu kazanır diye ümit ediyoruz. Bütün sağduyulu siyasetçileri bu nefret siyasetinden uzak durmaya, uzak durmak da artık yetmiyor bu ajandayı paylaşmamaya ve bu ajandaya karşı tavır almaya davet ediyoruz. Bu ayın sonunda yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri bu bakımdan çok önemli bir gösterge olacak." 

İdlib'deki ateşkes ihlalleri

"İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi"ndeki ateşkes ihlallerine ilişkin Çelik, "Mayıs ayından beri rejimin bir takım atakları ve zorlamalarıyla bu ateşkesin ihlal edildiğini görüyoruz. Yeni acılara yeni göç dalgalarına yol açacak şekilde birtakım girişimlerin olduğunu görüyoruz. Rejim güçleri sivil yerleşim birimlerini ve okulları hedef alarak yeni katliamlara imza atıyor. Bu tabii ki kesinlikle kabul edilemez, rejimin saldırılarında maalesef yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Bu, İdlib muhtırasının açıkça rejim tarafından sabote edilmeye çalışıldığına dair bir tablodur. Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın (Vladimir) Putin ile yaptığı telefon görüşmesinde de bu saldırıların ve ihlallerin altını çizerek kendi hassasiyetini dile getirmiştir." diye konuştu.

ABD-İran gerilimi

Çelik, ABD ve İran arasındaki gerilimle ilgili, "Bu gerginliğin arkasından Başkan (Donald) Trump'ın Twitter hesabından ve başka yerlerden bir çatışmadan ya da savaştan bahseden birtakım yorumlar yapılmış oldu. Bu son derece tehlikeli bir durumdur. Bölgemiz, yeni bir gerginliği kaldıracak herhangi bir kapasiteye sahip değildir. Bölge, kapasitesinin çok üstünde bir gerginlikle karşı karşıyadır. Doğu Akdeniz'den Irak'a kadar bütün bu coğrafyada büyük bir gerginlik var. Tüm bu gerginliklerin üstüne yeni bir sıcak çatışmanın eklenmesi demek her şeyin mahvolması anlamına gelir." ifadesini kullandı.

ABD ile İran arasındaki yaşanan gerilimin diplomasi yoluyla görüşülerek çözüme kavuşturulması gerektiğine işaret eden Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:

"ABD-İran hattında ortaya çıkan gerilim Yemen, Irak ve Afganistan bölgelerinde anında tansiyonun yükselmesine yol açmıştır. ABD ve İran arasındaki birtakım sözlü karşılıklı iddialar Yemen'de, Afganistan'da ve Irak'ta hemen karşılık bulmuş, sahadaki farklı aktörler bu tartışmalara girmeye başlamıştır. Bu son derece tehlikeli bir tablodur. Bundan kaçınılması gerekir. Bu bölgede asker artırmaktan ya da benzeri sıcak tartışmaya yol açabilecek, ülkeleri tehdit edecek birtakım yaklaşımlardan uzak durulması gerektiğini ifade ediyoruz. Müzakere kapıları herkese açıktır, müzakereyi kimse reddetmiyor. Bölgemizde istikrar ve huzur bu şekilde müzakerelerden geçmelidir. Bu anlaşmanın korunması, bu anlaşmanın ortaya çıkardığı kazanımların heba olmaması gerektiğinin altını bir kere daha çiziyoruz."

"Doğu Akdeniz'deki haklarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz"

Çelik, Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin hem kendisinin hem de KKTC'nin hak ve menfaatlerini koruma konusunda birtakım saldırılar olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Provakatif yaklaşımların bizim nezdimizde hiçbir kıymeti yok. Türkiye orada sonuna kadar kendi hak ve menfaatlerini koruyacaktır. KKTC'nin hak ve menfaatlerini koruyacaktır. BM Genel Sekreterinin dediği gibi Uluslararası hukukun vaaz ettiği gibi orada Kıbrıs'ın etrafındaki kaynaklar iki kesime aittir ama henüz iki kesim arasında birleşme formülü ortaya çıkmadan AB gidip de Rum kesimini bir devlet olarak tanıdı diye, Kıbrıs Türklerinin haklarını ihlal etti diye ve arkasından da bölgedeki bütün kaynakların, doğal gaz kaynaklarını Rum kesimine ilan etti diye Türkiye böyle bir oldubittiye kesinlikle müsaade etmez."

Yunanistan'ın ve Kuzey Kıbrıs Rum kesiminin tarihten ders çıkarmadıklarını belirten Çelik, "Burada kesinlikle her ne pahasına olursa olsun, Türkiye ve KKTC hak ve menfaatlerinden vazgeçmeyecektir. Türkiye ve KKTC'nin hak ve menfaatlerine dönük ortaya çıkan her saldırı girişimine karşı hak edilen cevap en kararlı ve en etkili şekilde verilecektir." değerlendirmesinde bulundu. 

HDP'nin 19 Mayıs törenine davet edilmemesi

"HDP'nin 19 Mayıs törenleri için 'devletin törenleri değil, Cumhur İttifakı'nın ve AK Parti'nin törenleri' şeklindeki eleştirisine ilişkin değerlendirme yapmasının istenmesi üzerine Çelik, törenlere HDP'nin davet edilmediğini dile getirerek, "İstiklal Marşı'nı okumayan, sürekli bu ortak ruhu zedeleyici açıklamalar yapan bir organizasyon durumunda oldukları için davet kendilerine gitmedi. Keşke terörden uzak dursalar keşke bu ortak ruha katkıda bulunacak bir siyaset yapsalar keşke bu ülkenin temel değerlerine İstiklal Marşı başta olmak üzere gereken saygıyı gösterseler ve bu çerçevede bir siyaset yapsalar ama bu olmuyor." şeklinde konuştu.

HDP ile bir başka partinin de "Bunun devlet töreni değil AK Parti ve Cumhur İttifakı'nın töreni olduğunu" ifade ettiğini aktaran Çelik, "Tabii bu son derece çiğ ve sığ bir yaklaşım." dedi.

19 Mayıs ruhunun milletin ortak değerleri olduğuna işaret eden Çelik, "Birtakım parti yöneticileri, bunu anlamamakta ısrar etseler de o partilerin tabanlarındaki vatandaşlarımızın tamamı tarafından da paylaşılan bir ruhtur." değerlendirmesinde bulundu.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının bu ülkenin kurulması, Milli Mücadele'nin başlatılması için adım attığı bir günün gençlere armağan edilmiş olmasının geleceğin bu ruhla kurulmak istendiğini ifade ettiğini dile getiren Çelik, şöyle devam etti:

"Bu bir devlet törenidir ve bütün milletin ortak ruhunu yansıtan bir tablodur. Bu tablonun içinde yer almak isteyen, siyasetini buna görmek isteyen herkese yol açıktır. Orada zaten sayın Cumhurbaşkanımız katılan liderlerle bu birlik beraberlik ruhunu yansıtan bir fotoğrafta yer aldılar. Böylece devletin başı, siyasi parti liderleri 19 Mayıs'ta bu birlik ve beraberlik görüntüsünü vererek milletimizin bütün kesimlerinde gayet memnuniyet yaratan bir tabloyu ortaya koymuş oldular."

Törene, Türkiye'nin her tarafından katılımın olduğuna işaret eden Çelik, bunun milletin devleti adına yapılmış bir tören olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın devlet başkanı, siyasi parti liderlerinin ise partilerini temsilen törende hazır bulunduklarını dile getiren Çelik, "Bulunanlar açısından son derece kıymetli bir tablodur. Bulunmayanların bunu bir AK Parti ya da Cumhur İttifakı organizasyonu gibi nitelemeleri sadece basiretsizlikle açıklanabilir." şeklinde konuştu.

"Esed rejimi konusundaki pozisyonumuzda bir değişiklik yok"

"Özellikle son dönemde MİT Başkanı'nın Esed rejimi ile görüştüğü yönünde haberler çıktı. Bu konudaki kanaatiniz nedir?" sorusu yöneltilen Çelik, bunu önce Türkiye'de bir köşe yazarının ifade ettiğini, daha sonra da Esed'in kendi ağzından haber yapan bir sitenin bunu ifade ettiğini aktardı.

Ömer Çelik, şöyle konuştu:

"Devletin güvenliği ile ilgili işler açısından şu tarihte şu iş yapılıyor, bu tarihte bu iş yapılmıyor gibi bir açıklama yapmayız ama şudur; tabii ki sahadaki unsurlar, istihbarat teşkilatları her zaman muhatapları ile görüşürler. Sahadaki unsurlar da çeşitli insani trajedilerin ortaya çıkmasını engellemek veya istenmeyen tartışmaların birtakım çatışmaların ortaya çıkmasını engellemek için muhatapları ile görüşürler. Üstelik bütün devletlerin istihbarat teşkilatları ve sahadaki askeri unsurları bunu savaş zamanında bile yaparlar.

Biz orada herhangi bir şekilde kendi güvenliğimizi sağlamak üzere terör örgütleri ile mücadele etmek üzere sınırımıza dönük olarak bu saldırıları defetmek üzere oradayız biz. Bu çerçeveden bakıldığında da 'bu görüşmeler yapıldı yapılmadı, şu tarihte yapıldı ya da yapılmadığının' dışında prensip olarak sayın Cumhurbaşkanımızın izinleri dahilinde istihbarat teşkilatımızın ve sahadaki askeri unsurlarımızın bu tip görüşmeler yapmasında hiçbir mahsur yoktur. Bütün devletler bunu yaparlar ama buradan yola çıkıp da Beşar Esed rejimi konusundaki pozisyonumuz değişmiş midir? diye yorumlar... Tabii ki bununla ilgili değişmemiştir."

"Rejim kimyasal silah kullanıyor" iddiası

Çelik, dün ABD tarafından "Rejim kimyasal silah kullanıyor" şekilde bir açıklama yapıldığına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Buna da bu bilgiye de gerek yok, bu kadar insan katledilmiş, bu kadar insan öldürülmüş, Esed'e atfedilen açıklamada, 'Türkiye'nin teröristleri desteklediği ya da Suriye'nin toprak bütünlüğüne karşı olduğu' gibisinden birtakım manipülatif ifadeler var. Tam tersine Türkiye'nin sınırına yakın teröristler, o ilk zamanlardaki rejimin geri çekilmesi zamanlarında rejim tarafından desteklenmiştir. PKK, PYD,YPG'ye ait birtakım unsurlara, aslında rejimin silah depolarından silah verilerek Türkiye sınırındaki bölge, bu unsurlara terk edilmiştir. DEAŞ'ın davet edilmesinde de rejim hayatına devam ettiği müddetçe DAEŞ'in oraya yerleşmesi daha da mümkün olmuştur."

"Esed rejimi konusundaki pozisyonumuzda bir değişiklik yoktur." diyen Çelik, "İstihbarat teşkilatlarımız ve sahadaki unsurlarımız istedikleri zaman istedikleri görüşmeyi, birtakım insani trajedileri engellemek veya birtakım ihtiyaçlar dahilinde tabii ki yapabilirler, bunda bir mesele yoktur." değerlendirmesinde bulundu.

"Açık bir manipülasyon"

Bir gazetecinin, "CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu ile Tevfik Göksu arasında bir polemik yaşandı. İmamoğlu son olarak 'Adam yerine koymadım.' ifadelerini kullandı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Çelik, bu tartışmayı yakından takip ettiklerini söyledi.

Tevfik Göksu'nun deneyimli bir siyasetçi olduğuna değinen Çelik, hatta CHP'nin adayının çıktığı oturumda karşısındaki gazetecinin de Göksu'nun söylemediği şeylerin İmamoğlu tarafından ifade edilmesine itiraz ettiğini aktardı.

"Burada açık bir manipülasyon olduğuna" dikkati çeken Çelik, Göksu'nun açıklamasının çok net olduğunu vurguladı.

"Birisi bir başka siyasetçiye 'Seni adam yerine koymuyorum.' diyorsa bunu söyleyen kişi arkadaşımıza zarar vermez, sadece herkesin kendisine nasıl muamele etmesi gerektiğine dair bir yol haritası açıklamış olur. Tabii o ifadeyi kınıyoruz." diyen Çelik, şunları kaydetti:

"Bunlar ayıp şeylerdir, keşke bu ifadeler kullanılmasa. Tabii herkes şaşırıyor, 'Sürekli olarak herkesi kucaklayacağım, herkese sarılacağım.' diyen birisinin üslubundaki bu 10 günlük çirkinleşme hızı herkes tarafından dikkatle irdeleniyor."

"Yeni askerlik düzenlemesi müthiş bir reform"

Yeni dönemde reformların olup olmayacağına ilişkin bir soru üzerine Çelik, "Reformlar bitti, AK Parti bu reform süreçlerinden vazgeçti." sözlerini duyduklarını ancak kendilerinin güçlü bir reform partisi olduğuna vurgu yaptı.

Çelik, reformların bir fantezi, bir masa başı çalışması olarak değil milletin hayatının daha da iyileştirilmesi ve karşı karşıya kaldığı sorun alanlarının giderilmesi için hayata geçirildiğini dile getirdi.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın yeni askerlik tasarısının detaylarını açıkladığını hatırlatan Çelik, toplumun tamamını ilgilendiren bir konuda çok güçlü bir reform paketi geleceğini söyledi.

Ömer Çelik, yeni yasa tasarısına ilişkin şu bilgileri verdi:

"Ortaya çıkan yasa tasarısı Türkiye'deki tüm sosyolojik kesimlerin ihtiyaçlarını giderecek şekilde planlanmış, ikincisi yığılmaları önleyecek ama aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin askeri ihtiyaçlarını zaafa uğratmayacak bir dengede planlanmış, hesaplar çok iyi yapılmış. İnsanlar, gereksiz yere hiç hayat planlarında olmadığı halde askerlik meselelerini düzene koymak için yüksek lisans yapmaya çalışıyorlardı, başka organizasyonların içine giriyorlardı. Hem üniversitelerde gereksiz bir yük oluşuyordu hem de askerlikle ilgili planlamalar aksıyordu. Tüm bunları ortadan kaldıracak formüller üretilmiş, hem üniversiteleri rahatlatacak hem de askeri ihtiyaçları tatmin edecek şekilde.

En önemli unsurlardan bir tanesi bir meslek yüksekokulu sahibi gidip bir üniversite bitirmek istiyordu. En çok ihtiyaç duyduğumuz alanlardan bir tanesi de meslek yüksekokulları. Tam tersine onların kendi kariyerlerinden vazgeçmeden ek bir kariyer yapma ihtiyacı duymadan istedikleri hizmetten faydalanabilecekleri bir tablo ortaya çıkarılmış. Er olarak girip general olmaya kadar yolu açılabilecek şekilde çok hassas kıstaslar çerçevesinde bir planlama yapılmış. Bu sosyal hayatımızı ilgilendiren tek tek vatandaşlarımızın gençlerin gelecek planlamalarına büyük bir ferahlık getirecek müthiş bir reformdur." 

Güçlü bir adalet reformun hazırlandığını ifade eden Çelik, bununla ilgili çalışmaların son aşamaya geldiğini söyledi.

Çelik, bunun belli bir takvim içinde hayata geçeceğini belirterek, "Bu da son derece yaşanan birtakım sıkıntıları giderebilecek, vatandaşımızın taleplerini karşılayabilecek güçlü reform alanlarından biri olarak gündeme gelecektir." değerlendirmesinde bulundu.

Askerlik ve adalet konularındaki reformların büyük reformlar olduğunu vurgulayan Çelik, bunların arkasının da geleceğini, ilgili bakanlıklarda çalışmaların sürdüğünü aktardı.

"Bir hukuki engel vardı, bu hukuki engel kalktı"

Çelik, bir gazetecinin, "Teröristbaşı Öcalan'ın 8 yıl aradan sonra avukatlarıyla görüşmeye başlaması, bunun seçim dönemine denk gelmesi muhalefet tarafından eleştirilmişti. İçişleri Bakanı 'Daha önce de gündemimizdeydi, biz kendi aramızda görüştük, devletimiz şimdi görüşmeyi uygun gördü.' dedi. Bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki sorusu üzerine, şunları söyledi:

"Bahsettiğiniz şekilde bu tip görüşmeler, avukatların İmralı'ya gitmesi, benzeri görüşmeler, teröristbaşıyla ilgili görüşmeler ne zaman olsa mutlaka bir gündeme bağlanmaya çalışılır. Bunun arkasında bir siyasi proje var mıdır, yeni bir dönem mi açılacaktır, bir siyasi ilişkiler ağı var mıdır, eski bir dönem mi kapanacaktır gibisinden daha önce de biliyorsunuz her dönemde bu tip tartışmalar yaşandı. Devletin kendisine göre bir planlaması oluyor. Ayrıca bu son dönemde bir yargı kararı vardı bunu engelleyen ama yakın zamanda bu yargı kararı kalktı. Bununla birlikte engel de bu şekilde yargı kararının kalkmasıyla ziyaretlerin yapılmasına olanak verecek bir tablo ortaya çıkmış oldu.

Türkiye siyasi gündemi dinamik bir ülke. Nerede bir gelişme olsa hemen çok daha büyük bir teoriye bağlanıyor, hemen arkasında büyük siyasi bir proje ya da bunun arkasından şu mu gelecek diye birtakım tarihi atıflar ya da birtakım gelecekle ilgili planlama mı var diye tartışma yapılıyor. Bizim söylediğimiz var olandır. Başka bir şey olsa sizinle paylaşırız. Daha önce bu görüşmeyle ilgili bu şekilde bir hukuki engel vardı, bu hukuki engel kalktıktan sonra bu görüşmenin yapılması yönünde bir mahsur kalmadığı için diğer uygulamalar nasılsa, hapishanedeki uygulamalar nasılsa bu da yapılmaktadır. Bunun dışında bir gündeme bağlanması bizim açımızdan doğru değildir."

Bir başka gazetecinin "Davutoğlu 'Milletimize daha borcumuzu ödemedik.' şeklinde açıklama yaptı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine de Çelik, "Ben AK Parti sözcüsüyüm, AK MYK'sının ve MKYK'sının görüşlerini değerlendiriyorum. O bahsettiğiniz diğer çalışmalarla ilgili konuları tabii ki muhataplarına sorarsınız. O konular bizim dışımızdaki konular. Burada AK Parti'nin gündemiyle ilgili konuları gündeme getiriyor ve o gündemle ilgili cevap veriyorum." yanıtını verdi.

Çeşitli yerlerde çeşitli açıklamaların olduğunu anlatan Çelik, "Öncelikle doğru mudur değil midir, ne aşamadadır, nasıldır, ne şekilde ilerliyordur, onları muhataplarına sormakta fayda vardır." diye konuştu.

"Türkiye güvenliği açısından bir karar vermiştir"

Türkiye'ye S-400'ler için iki haftalık bir süre verildiği, yoksa yaptırımlar uygulanacağı yönünde bir bildirimde bulunulduğuna ilişkin iddiaların sorulması üzerine Çelik, ABD Kongresinde yapılan girişimleri ve tartışmaları izlediklerini aktardı.

Ömer Çelik, "Bu girişimler yasa anlamına gelmiyor, karar anlamına gelmiyor. Çeşitli senatörlerin açıklamalarını da izliyoruz. Bunlar da karar anlamına gelmiyor. Netice itibarıyla bununla ilgili çok sayıda açıklama var. Başkan'ın, Kongrenin açıklamaları var." ifadesini kullandı.

Hem Kongreyle temasların hem de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasındaki görüşmelerin devam ettiğini belirten Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye, güvenliği açısından bir karar vermiştir. Güçlü bir NATO üyesi ve güçlü bir NATO müttefiki olarak Türkiye'nin güvenliğinin artması bütün NATO üyelerini sevindirmelidir, bütün NATO müttefiklerine katkı sağlayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti'nin egemen bir devlet olarak sınırları, kendi egemen devlet sınırları olduğu gibi aynı zamanda Avrupa Birliği'nin sınırlarıdır, aynı zamanda NATO sınırlarıdır. Sınırlarında Suriye'den ve Irak'tan, terör örgütlerinden kaynaklı tehdide karşı Patriot sistemiyle bir çözüm bulamadığımız için S-400 sistemiyle bir çözüm bulunmuştur. Bu Türkiye'nin güvenliğine katkı sağlayacak bir durumdur. Dolayısıyla müttefiklerimizin şunu iyi değerlendirmesi lazım. Türkiye'nin egemen bir devlet olarak güvenliğine katkı sağlayacak her adım, NATO'nun güvenliğine ve Avrupa Birliği'nin güvenliğine katkı sağlar. Türkiye'nin attığı bu adımı NATO için, müttefiklerimiz için bir tehdit gibi göstermek manipülasyondan başka bir şey değildir."

Çelik, İdlib'den ABD-İran gerginliğine, Doğu Akdeniz'deki durumdan diğerlerine kadar açıklamalarda bulunduğunu anımsatarak, "Şu anda dünyayı sarsan, dünyadaki önemli devletlerin gündeminin birinci sırasını işgal eden bütün meseleleri alt alta yazın, bu ilk 5 sıradaki bütün meseleler bizim etrafımızda cereyan ediyor. Birileri, binlerce kilometre uzaktan bile bunları kendi gündeminin birinci sırasına almış ama bütün bunlar bizim etrafımızda cereyan ediyor. Bu çerçeve içerisinde güvenliğimizi düşünmek kadar normal bir şey yok." şeklinde konuştu.

Türkiye'nin güvenliğini güçlendirmesi için attığı her adımın müttefiklerinin de işine yaradığının altını çizen Çelik, daha müttefiklerle yapılacak çok iş olduğunu ifade etti. Çelik, şöyle devam etti:

"Bu kadar kaosun içerisinde, dünyanın bu kadar istikrarsızlaştığı bir dönemde NATO müttefikliği daha önemli hale gelmektedir. Türkiye gibi kilit bir ülkenin dünya barışına ve bölge barışına yapacağı katkı daha önemli hale gelmektedir. Müttefiklerimiz Türkiye ile sağduyulu iş birlikleri geliştirmelidir. Türkiye bu konuda dünyanın her yerinde silahlı kuvvetleriyle testlerden geçmiş, başarılı sonuçlar üretmiş bir ülkedir. Terör tehdide karşı, istikrarsızlığa karşı, asimetrik tehditlere karşı Türkiye beraber yol yürünmesi gereken güçlü bir müttefiktir. Tüm müttefiklerimize bu bakımdan Türkiye'nin güvenlik ihtiyaçları konusunda hassas olmalarını ve sağduyulu hareket etmelerini ifade ediyoruz.

Nitekim Amerika Birleşik Devletleri'ne de söyledik, uzun yıllara dayanan çok güçlü bir müttefiklik ilişkimiz var, arada ortak mekanizmalar kurabiliriz. Bu ortak mekanizmalara NATO başkanlık edebilir. Böylece S-400 sisteminin NATO güvenlik sistemine bir tehdit oluşturmadığı yönünde bizim tezimiz orada masaya yatırılır ve beraberce bunlar konuşulabilir."

"İdeolojik tartışmasına dönüştürülmeye çalışılıyor"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "Asıl 80 milyon seni doyuruyor, sen bunun farkında mısın, yüzüne gözüne dursun." ifadelerinin ve TRT'deki ihtiyaç fazlası personel iddiasının hatırlatılması üzerine Çelik, şöyle konuştu:

"TRT'nin kurum olarak yaptığı tasarrufla ilgili kendisi açıklama yaptı. Bunun bile bir ideolojik ya da kimlik tartışmasına dönüştürülmeye çalışıldığını görüyorum. Kurumların tasarrufu var. Enteresan olan şu: '15 Temmuz sonrasında Külliye'yi ziyaret ettiğimizde ben Sayın Cumhurbaşkanına TRT konusunu açtım.' diyor. Ülke büyük bir işgal girişiminden kurtulmuş, şehitler vermişiz, gazilerimiz var. O günlerde Fetullahçı Terör Örgütü'nün darbe ve işgal girişimine karşı güçlü bir mücadele veriyoruz. Bir ay boyunca vatandaşlarımız geceleri evlerine girmediler. Demokrasi mitingleri yapıldı.

Tam o günlerde Cumhurbaşkanımız liderleri davet ediyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nun dışarıya yansıyan iki tane şeyi var. Birincisi kendisinin söylediği, 'TRT'yi gündeme getirdim.' diyor. Varlık yokluk kavgası verdiğimiz günlerde TRT meselesini gündeme getiriyor. Vatandaşımızın takdirine bırakıyorum. İkincisi, Sayın Bahçeli geçtiğimiz günlerde bir televizyon programında ifade etti bunu, aynı toplantıda Sayın Kılıçdaroğlu, 'Kadıköy'de 5 imam hatip lisesi var, niye altıncısını açıyorlarmış.' diye bir konu gündeme getiriyor. Memleket darbe girişimine karşı bir mücadele içerisinde, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde bir devlet zirvesi toplanıyor, siyasi liderler bir araya geliyor, Sayın Kılıçdaroğlu'nun gündeminde TRT var, Kadıköy'deki imam hatiplerin sayısının artması var. Bu gerçekten son derece ibretlik, vatandaşlarımızın takdirine bırakıyoruz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bu konuyu sorduğunu anlatan Çelik, "Kendilerinin ifadesi şuydu: 'İmam hatiplerde sadece din derslerinin okutulduğunu zannediyor. İmam hatiplerin müfredatından bile haberi yok. Ben ona müfredat hakkında bile bilgi vermek durumunda kaldım." diye konuştu.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra demokrasi nöbeti tutan vatandaşların kendi fedakarlıklarını göz önüne getirmelerini isteyen Çelik, aynı günlerde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun TRT ve Kadıköy'deki imam hatiplerin sayısıyla uğraştığının dikkate alınmasını söyledi.

Bu bahsedilen konunun bir dedikodu, kulis haber olduğunu kaydeden Çelik, "Karınlarını doyurduk, oy vermiyorlar gibisinden... Cumhuriyet Halk Partisinden dışarı sızan dedikodularla ilgili biz basın toplantısı yapmaya kalksak başka bir işimiz gücümüz kalmaz. 24 saat bununla uğraşırız. Bir Genel Başkana yakışıyor mu bir gazetenin yaptığı bir kulis haberi ya da dedikodu haberinin üzerine kurmak grup konuşmasını?" diye konuştu.

"Cumhurbaşkanımızın bize yaptığı uyarılar"

Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın milletvekilleri ile toplantıda yaptığı uyarısını da şöyle aktardı:

"Arkadaşlar vatandaşa ne kadar hizmet götürürseniz götürün, vatandaşın hayatını ne kadar düzeltirseniz düzeltin, vatandaşın gönlüne giremiyorsanız oy alamazsınız. O sebeple biz vatandaşımızın hayatını iyileştirmek için ekonomik olarak şu getirileri oraya getirdik, hizmet olarak şunları götürdük ama bize oy vermedi demeye hakkınız yok eğer gönüllere giremiyorsanız."

Çelik, "Bunu birisi almış yarım yamalak dışarıya çıkarmış, ötekisi başka bir şeye çevirmiş, daha sonra bir gazetede haber olmuş, her zaman olduğu gibi CHP Genel Merkezine ve CHP Genel Başkanının grup konuşmasında gündem olmuş. Baştan aşağıya yalan dolan, esasıyla alakası olmayan, Cumhurbaşkanımızın üslubuna hiç uymayan, Cumhurbaşkanımızın üslubuyla hiç alakası olmayan, bize yaptığı uyarılarla hiçbir alakası olmayan bir şey. 'Ne kadar hizmet götürürseniz götürün, ne kazandırırsanız kazandırın vatandaşın gönlüne gireceksiniz.' uyarısıdır o." ifadelerini kullandı. 

Kaynak: AA

Sıradaki Haber
Ekrem İmamoğlu, seçim kampanyasının yol haritasını açıkladı
Yükleniyor lütfen bekleyiniz