AK Parti MYK, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. Parti sözcüsü Ömer Çelik, MYK sonrası açıklama yaptı.
Çelik'in açıklamalarından satır başları:
"Adli Yıl Açılışı'nda yanlış bir tavır ortaya kondu"
Ömer Çelik, Adli Yıl Açılışı'na bazı baroların katılmamasıyla ilgili Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin milletin evi olduğunu vurguladı.
Çelik, şu ifadeleri kullandı:
"İdeolojik yaklaşımdan uzak tutulması gereken bir konu, yanlış bir dil ve yanlış bir tavır ortaya kondu. Buradaki toplantıların bu şekilde bir tartışmanın konusu olması, mekan tartışması düzeyinden ideolojik tartışmaya bağlanan, hiçbir şekilde mantığı olmayan yaklaşım olarak ortaya çıkıyor."
[Beştepe’de yeni adli yıl açılışı]
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) September 2, 2019
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: İdeolojik yaklaşımdan uzak tutulması gereken bir konu. Yanlış bir dil yanlış bir tavır ortaya kondu. https://t.co/2QTYOh6ctR pic.twitter.com/WwFPNCCHWU
"Yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı dediğimizde, savunma makamının kendi gündemine hakim olması, hak ve kabiliyetlerinin geliştirilmesiyle ilgili konular gündeme geldiğinde, esas olarak en büyük sorunlardan bir tanesinin bu ideolojik yaklaşım olduğunun altını çizmek isteriz. Böyle bir günde son derece önemli toplantı, önemli bir değerlendirme platformu olarak ortaya çıkmıştır."
"Lübnan Cumhurbaşkanı Avn'ın açıklamalarını protesto ediyoruz"
Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn'ın Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili açıklamalarını da gündemine alan Çelik, şu ifadeleri kullandı:
"Dün hepimizi üzen bir açıklama meydana geldi. Lübnan Cumhurbaşkanı Avn'ın Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili ifadeleri oldu.
Bu ifadeleri tümüyle reddediyoruz ve protesto ediyoruz."
[Lübnan Cumhurbaşkanı’nın açıklamaları]
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) September 2, 2019
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: Osmanlı Dönemine yönelik açıklamalarını tümüyle reddediyoruz ve protesto ediyoruz.https://t.co/2QTYOh6ctR pic.twitter.com/dC4pVEpYS6
"Lübnan kardeş bir ülkedir, siyasilerin açıklamaları bunu değiştirmez"
Açıklamaların Lübnan halkı ile Türkiye'nin arasının bozmasına izin vermeyeceklerini vurgulayan Ömer Çelik, şu ifadeleri kullandı:
"Osmanlı'nın Lübnan'a devlet terörü uyguladığını söylüyor. Mesnetsiz açıklama yapılmasının hiçbir mantığı yoktur. Lübnanlı bazı tarihçiler, siyasetçiler açıklmaya tepki gösterdiler.
Lübnan kardeş bir ülkedir, aramızdaki ilişkiler bozulacak değildir. Fakat Lübnan Cumhurbaşkanı tarafından böyle bir açıklamanın yapılmasını, Lübnanlılara acı çektirmiş sömürgeleri övmesini üzüntüyle karşıladık. Kasıtlı olarak, siyasi olarak yapıldığını düşünüyoruz.
[Lübnan Cumhurbaşkanı’nın açıklamaları]
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) September 2, 2019
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: Lübnan kardeş bir ülkedir. Siyasilerin açıklamaları bunu değiştirmez. Ancak açıklamaları üzüntüyle karşılıyoruz. https://t.co/2QTYOh6ctR pic.twitter.com/4te63C3koV
Osmanlıların o bölgeye geldiği dönemde Lübnan diye bir ülke yok. Lübnan o dönem vilayetlerden oluşuyor. Lübnan'ı yöneten tüm makamlarla ilişkilerimizin daha iyiye gitmesi konusunda kararımız tamdır."
"NATO ile ilişkileri eleştiri konusu yapmak propagandadan ibaret bir yaklaşım"
Ömer Çelik gündemine bir de S-400'leri aldı. Bu durumun NATO'ya karşı bir tavır olmadığının altını şu sözlerle çizdi:
"NATO üyesi AB ülkelerinde 154 farklı silah sistemi kullanılıyor. ABD 27 ayrı silah sistemi kullanıyor. Sadece Türkiye'nin farklı bir silah sistemi almasının bütün tabloyu bozuyormuş gibi gösterilmesi gerçeklerle uyuşmuyor. Farklı silah sistemleri NATO içerisinde mümkündür.
Türkiye kendi savunma sistemini güçlendirmek için bir girişimde bulunduğunda bunu sanki ittifaka karşı ya da uluslararası ortaklarımıza karşı meydan okuma gibi sunanların aslında ortaya koydukları tavrın herhangi bir şekilde siyasi ya da diplomatik bir değeri yok.
Bizim karşı karşıya olduğumuz tehdit geçici bir tehdit değil. Ortaya çıkan analizler tamamen yanlıştır. Türkiye'nin NATO ile ilişkilerini ikide bir eleştiri konusu yapmak, baştan aşağıya propagandadan ibaret yanlış bir yaklaşım."
"İttifaklık ilişkisinin ruhuna ve mantığına aykırı davranan müttefiklerimizi de uyarmaya devam ediyoruz"
Türkiye'nin Patriot almak isterken, Suriye'den ve Irak'tan kaynaklanan tehditler karşısında kendi hava savunma sistemini güçlendirme iradesinden bahsederken tüm süreci tafsilatlı şekilde ortaya koyduğunu anlatan Çelik, şöyle konuştu:
"Patriot almak istediğimizi ama olumlu cevap verilmediğini, gerek teslimat konusunda, gerek fiyat konusunda, gerek ortak üretim konusunda, teknoloji paylaşımı konusunda olumsuz yaklaşıldığını ifade ettik. Tabii bu arada diğer konuların da altını çizdik. Bir yandan YPG'ye verilen destekler devam ederken, bir yandan Türkiye'de 15 Temmuz'daki alçakça darbe girişiminin başında olan şahsın ABD'de karakola bile çağrılıp, herhangi bir şekilde ifadesine bile başvurulmaması gibi bir durum ortadayken Türkiye ittifaklık ilişkisinin öneminin altını çizmeye, ittifak ilişkilerinin koordinasyonundaki verimliliğin önemini belirtmeye devam ediyor.
Burada ittifaklık ilişkisinin ruhuna ve mantığına aykırı davranan müttefiklerimizi de uyarmaya devam ediyoruz. Dolayısıyla biz aslında ittifakın hem DEAŞ ile mücadele konusunda, en büyük kara ordusuna sahip ülke olarak hem de terörle mücadelenin diğer alanlarında ittifakın perspektifine uygun performans gösterme bakımından en önde gelen ülkelerden birisi olduğumuzun altını çizmek isterim."
"Güvenli bölge Türkiye'nin kontrolünde olmalı"
AK Parti Sözcüsü Çelik, Suriye'de oluşturulacak olan Güvenli Bölge ile ilgili şu ifadeleri kullandı:
"Burada herkesin gözü önünde gerçekleşen bir tablo. Bu PYD-YPG unsurlarının bu güvenli bölgeden çıkarılması gerektiğini, bunların bu güvenli bölgeye Suriye'den gelmiş, burada misafirimiz olan kişilerin geri dönmesini sağlayacak şekilde buranın yapılandırılması gerektiğini ve güvenli bölgenin Türkiye'nin kontrolünde olması gerektiğini önemli bir şekilde, büyük hassasiyetle takip ediyoruz. Tabii Türkiye bu güvenli bölgenin müttefiklerimizle birlikte koordinasyon içinde gerçekleşmesini, Türkiye'nin kontrolünde olmasını arzu eder ama bununla ilgili geçmişte yaşadığımız oyalama süreçleri söz konusu olursa burada Türkiye'nin kendi güvenlik ihtiyaçları bakımından gerekli hazırlıkları yaptığı da açıkça ortaya konulmaktadır.
En son Cumhurbaşkanımız yaptığı konuşmada, bununla ilgili haftalara sari bir dönem içerisinde durumu takip edeceğini ve Türkiye'nin bu talepleri yerine gelirse zaten güvenli bölge kurulmuş olacak ama bu talepleri yerine gelmezse Türkiye'nin kendi adımını atabilecek kapasitede olduğunu ifade ettiler. Dolayısıyla önemli olan burada müttefiklerimizle bunu gerçekleştirmek şeklinde, koordinasyon içinde bunu gerçekleştirmek şeklindeki iradenin altını çiziyoruz. Bu şekilde gerçekleşirse ve Türkiye'nin kontrolünde bir güvenli bölge olursa, PYD-YPG unsurları oradan çıkarılırsa tüm bunlar müttefiklerimizle beraber Suriye'nin ortak bütünlüğüne dönük olarak olumlu bir işe imza attığımızı ortaya çıkaracaktır."
"Bizim açımızdan önemli olan şey Suriye'nin toprak bütünlüğüdür"
Türkiye'nin ABD ile ilk ortak keşif uçuşunun, Müşterek Harekat Merkezi'nin kurulmasından sonra 24 Ağustos'ta iki helikopterle yapıldığını anımsatan Çelik, şöyle devam etti:
"Nitekim Rusya'dan gelen açıklamalarda Türkiye'nin ortaya koyduğu bu yaklaşımı anlayışla karşıladıklarını, Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı terör tehdidini gördüklerini, ayrıca Türkiye'nin mülteciler yüzünden ağır yükle karşı karşıya kaldığını gördüklerini ve Türkiye'nin güvenli bölge talebinin, burası önemli bir konu, Suriye'nin toprak bütünlüğünü herhangi bir şekilde zedelemeyeceğini, Suriye'nin toprak bütünlüğüne katkı sağlayacak sonuç ortaya çıkaracağını onlar da ifade ediyorlar.
Bizim açımızdan önemli olan şey Suriye'nin toprak bütünlüğüdür ve Suriye'nin geleceğine Suriyelilerin karar vermesidir. Tabii bu arada da hiçbir şekilde Türkiye'ye dönük bir güvenlik tehdidinin orada oluşmamasıdır. Güvenlik tehdidi oluşturanların hem Suriye'nin toprak bütünlüğünü tehir ettiklerini hem oradaki fiili durumdan yararlanarak bir terör devletçiği kurmaya çalıştıklarını görüyoruz. Aslında bizim ortaya koyduğumuz bu yaklaşım demokratik değerlere de barışa da en uygun yaklaşımdır.
Hem Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması, Suriye'nin geleceğine Suriye halkının karar vermesi, siyasi çözüm üzerinden Suriye meselesinin ele alınması gibi temel değerlerle uyumludur."
"Diyanet hassas bir kurumdur, günlük siyasi polemiklerin dışında tutulmalıdır"
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş'ın 30 Ağustos'taki hutbesinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün adını geçirmediği yönündeki eleştirilere de Erbaş'ın duasını telefondan dinleterek şu sözlerle yanıt verdi:
"Bu devlet erkanının önünde yapılan bir duadır. Görüldüğü gibi başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün şehitlerimize, onların anne babalarına mevcut Diyanet İşleri Başkanımız tarafından yapılan bir duadır. Diyanet, hassas bir kurumdur. Diyanet, günlük siyasi polemiklerin dışında tutulmalıdır. Devletin bütün kurumları, Cumhuriyetimizin kurucu önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e gereken saygıyı gösterme konusunda büyük hassasiyet içindedir. Diyanetin de Diyanet İşleri Başkanımızın da bu hassasiyete sahip olduğunu görüyoruz. Bununla ilgili herhangi bir problem yoktur.
Diyanet İşleri Başkanımız, görevinin başındadır, görevine devam etmektedir. Bu ay çıkardıkları dergilere bile baksanız, hem çocuk dergisinde hem büyükler için çıkarılan dergilerde bütün bu tartışmaları boşa çıkaran açıklamalar olduğunu, Diyanet İşleri Başkanımızın başka açıklamalarını da dikkatle izlediğinizde, bu eleştirileri tamamen bertaraf eden bir yaklaşım olduğunu görmekteyiz. Herhangi bir zaman dilimindeki bir konuyu çekerek, bu şekilde bu büyük kurumu sanki Atatürk karşıtlığı varmış gibi değerlendirmek doğru değildir."
"Çavuşoğlu'nun ifadelerinde de bir çelişki yok"
AK Parti Sözcüsü Çelik, Türkiye'nin savaş uçaklarıyla ilgili ihtiyacını F-35'lerle gidermeye çalıştığını hatırlatarak, şöyle konuştu:
"F-35'lerle ilgili olarak bu ihtiyacımıza bir blokaj söz konusu olursa tabii ki bu ihtiyacımızı bir şekilde başka bir yerden karşılamak durumundayız. Sayın Cumhurbaşkanımızın koyduğu çerçeve bu şekildedir. Dışişleri Bakanımızın ifadelerinde de bir çelişki yok. Kendisi de benzer konularda aynı şeyi söyledi.
Önceliğimizin F-35 almak olduğu, bu önceliğimize, isteğimize rağmen bir NATO üyesi ve müttefik ülke olarak buna birtakım ideolojik sebeplerle blokaj uygulanırsa o zaman Türkiye'nin egemen bir devlet olarak kendi güvenlik ihtiyacını başka bir şekilde başka bir tedarikle gideceği ifade edilmiştir. Burada herhangi bir sıkıntı söz konusu değildir."
Kaynak: TRT Haber, AA