Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Toplantısı devam ederken parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.
Toplantıda, Siyasi ve Hukuki İşler Başkanlığı ve Teşkilat Başkanlığının sunumlarının yapıldığını, Meclis çalışmalarının ve yerel yönetimlerle ilgili konuların değerlendirildiğini belirten Çelik, il başkanları toplantısının yarın Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda yapılacağını hatırlattı.
Çelik, terörle mücadele operasyonlarında şehit olan Mehmetçiklere Allah'tan rahmet dileyerek, ailelerine hürmetlerini sundu.
Ramazan ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Diyarbakır anneleriyle bir araya geldiğini ve annelerin nöbetinin 632'nci gününe girdiğini dile getiren Çelik, "Bugüne kadar 226 annemiz vicdan nöbetine katıldı ve 25 annemiz evladına kavuştu. İzmir, Van, Şırnak, Hakkari ve Muş'ta da benzer girişimlere ilham kaynağı oldu Diyarbakır anneleri. Onları bir kere daha selamlıyoruz. Hepsinin evlatlarına bir an evvel kavuşması için gayretlerimizi sürdürüyoruz." diye konuştu.
Çelik, "siyasetin gündemine illegal mafyatik bir kişinin İçişleri Bakanı ve eski Başbakan hakkındaki iftiralarının bir şekilde gündeme getirildiğini" belirterek, "AK Parti MYK'sı en güçlü bir şekilde İçişleri Bakanımızla, eski Başbakanımız Binali Yıldırım Bey ile ilgili Süleyman Soylu Bey ile ilgili bu iddiaları en güçlü bir şekilde reddetmektedir." ifadelerini kullandı.
Çok güçlü bir siyaset geleneğine sahip olduklarını söyleyen Çelik, "Pek çok vesayet odağıyla, pek çok vesayet girişimiyle, siyaseti zehirlemek isteyen, siyasette toksik alan oluşturmak isteyen, siyaseti dizayn etmek isteyen pek çok çabayla karşı karşıya kaldık. Bunlara dair güçlü bir tecrübemiz vardır." dedi.
"Tarihi bir hata yaptılar"
İllegal mafyatik alanların siyasette referans alanı olarak kabul edilmesinin yanlış olduğunu daha önce ifade ettiğini belirten Çelik, "Burada arkadaşlarımıza saldıran siyasetçiler maalesef siyasetin doğasında olmaması gereken, siyasetin sivil dinamikleri içisinde olmaması gereken, demokratik siyasetin içinde olmaması gereken bir şey yaptılar ve illegal alandan, gayrimeşru alandan yöneltilen birtakım iftiraları ve hezeyanları kendi muhalefetlerini inşa etmek için malzeme olarak kullanmak gibisinden tarihi bir hata yaptılar." değerlendirmesinde bulundu.
Siyasetin sadece darbelerle, vesayetlerle ya da suç örgütlerinin dışarıdan yapmaya çalıştıklarıyla zehirlenmediğine işaret eden Çelik, siyasetin, sivil siyasetçilerin siyasetin esaslarına ve usullerine uygun şekilde davranmadığı durumlarda da zehirlendiğini söyledi.
Çelik, "Bunu yapanlar muhalefet etmek adına herhangi bir argümana sahip değillermiş gibi muhalefet etmek adına meşru alanda konuşabilecekleri, rekabet edebilecekleri herhangi bir alan yokmuş gibisinden illegal mafyatik bir alandan söylenenleri, o iftiraları ve hezeyanları kendi muhalefetlerinin, siyasetlerinin yapı taşı haline getirerek esasında referans alanı içerisinde olmaması gereken bir şekilde kendi zeminlerini kaydırmış oluyorlar." dedi.
Siyasete dışarıdan saldırıların olabileceğini dile getiren Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Önemli olan Türk siyasetinin içindeki herkesin siyasetin değerler sistemine dönük bu saldırıya karşı, saldırı gayrimeşru alandan geldiği için kategorik olarak bunu reddetmesi gerekir. Eğer kategorik olarak bunu reddetmezseniz, 'Şurası doğru mu, burası yanlış mı' gibisinden kendi muhalefetinizin ya da siyaset inşa etme biçiminizin yapı taşı haline bunu getirirseniz o zaman işte siyaset sivil alan içinden zehirlenmeye başlanmış olur. Esasında siyasi demeç verirken zaten bir suç örgütü liderinin sözlerini esas almak başlı başına bir vahim durum ortaya çıkarmaktadır. Dolayısıyla suç örgütü mensuplarının referans alanı haline getirilmesi siyasi alanda asla kabul edilmemesi gereken, asla meşru sayılmayacak bir durumdur. Onun ötesinde diyorlar ki 'Peki buradaki söylenenlerin açığa çıkmasıyla ilgili ne yapacağız'. Zaten arkadaşlarımızın kendileri, yani bu çirkinliklere, bu iftiralara muhatap olmuş arkadaşlarımızın kendileri yargı mensuplarına başvuruyorlar bu konuların araştırmasıyla ilgili."
Türk siyasi hayatının referansının hiçbir zaman illegal yapılar, illegal örgütler ve suç örgütleri olmaması gerektiğini ifade eden Çelik, "Gelinen noktada eğer siyaset kurumu, siyasi muhalefet içindeki bazıları kendilerinin siyasi muhalefet etme biçimini arkadaşlarımıza bir saldırıya dönüştürmek için bir suç örgütü mensubunun iftiralarını yapı taşı olarak kullanırlarsa o zaman yaptıkları iş siyasi muhalefet olmaz suç örgütlerine siyasi aracılık olur, siyasi taşeronluk olur." dedi.
"Kurguların her zaman farkındayız"
Bu durumun baştan başa siyasetin esaslarının ve usullerinin darmadağın olması anlamına geleceğine işaret eden Çelik, "Bu oyunların, bu kurguların her zaman farkındayız. Devletimizin hedef alındığını, İçişleri Bakanımızın, eski Başbakanımızın hedef alındığını, bunlarla nereye varılmak istediğini net bir şekilde görüyoruz." diye konuştu.
Elinde belgesi ve bilgisi olanların kendi siyasetini yapması ve yargı kurumlarına başvurması gerektiğini belirten Çelik, böylece siyasetin meşru alanının korunması gerektiğini söyledi.
Suç örgütlerinin söylediklerini referans alarak siyasi hesaplaşma içine girmenin siyasetçinin kendisini suç örgütlerine kullandırması anlamına geldiğini anlatan Çelik, "Siyaset yapmanın, siyasi muhalefet yapmanın usulü burada temelden yanlış bir yere konumlandırılmıştır, yanlış bir şekilde yapılmıştır ve maalesef bu hataya düşenler olmuştur." ifadelerini kullandı.
Böyle durumlarda siyasetçinin gündemini suç örgütlerinin belirlemiş olacağına işaret eden Çelik, şunları kaydetti:
"Nasıl ki siyasetin gündemini, siyasetin dizaynını millet iradesi dışında hiçbir iradenin, ne terör örgütlerinin ne birtakım oligarşik odakların belirlemesine müsaade etmiyorsak tabii ki suç örgütlerinin de belirlemesine müsaade etmemeliyiz. Her suç örgütü mensubu çıksa, bugün arkadaşlarımızla, partimizle, hükümetimizle ilgili yaptığı bu iftiraları başka bir partiyle ilgili, başka bir siyasetçi grubuyla ilgili yapsa bugün bunları esas alarak muhalefet inşa etmeye çalışanlar yarın kendileri için söylenecek bu sözleri de doğru ve meşru kabul etmiş olurlar ki bu siyasetin ve siyasal alanın, demokratik siyaset alanının sivil siyasetçi eliyle berhava edilmesidir. Bu asla kabul edilemez. Dolayısıyla bu şekilde yaklaşarak İçişleri Bakanımızı, Genel Başkanvekilimizi, eski Başbakanımızı hedef alanların yaptıkları faaliyetin bir siyasi muhalefet olmadığını, gayrimeşru alanı meşru siyaset alanına taşımak gibi son derece yanlış bir iş olduğunu bir kere daha ifade ediyoruz. AK Parti MYK'sı bütün bu iftiraların karşısındadır, arkadaşlarımızın yanındadır."
İsrail'in Mescid-i Aksa ve Gazze saldırılarına yönelik Çelik, "Türkiye'nin diplomatik girişimleri, burada yegane Filistin'den yana, vicdandan yana, uluslararası adaletten yana bir girişim olarak Cumhurbaşkanımızın girişimleri ortaya çıktı. Birleşmiş Milletler verilerine göre, İsrail'in Filistin'e saldırısında Gazze'de 63'ü çocuk 219 Filistinli kardeşimiz yaşamını yitirdi. Burada bin 570 Filistinli kardeşimiz yaralandı, Batı Şeria'da ise 4'ü çocuk, 25 Filistinli kardeşimiz yaşamını yitirdi. 6 bin 309 Filistinli kardeşimiz yaralandı." diye konuştu.
Çelik, İsrail'in saldırılarına sessiz kalan Batı medyasına yönelik eleştirilerde bulunarak "Filistinlilerin öldürülmesiyle ilgili bir saldırı başladığı zaman ne deniliyor 'İsrail'in kendini savunma hakkı vardır' deniliyor. Yani baştan aşağı Filistinlileri yok etmek isteyen, Filistinlileri Batı Şeria'da ve Gazze'de yok etmek isteyen iradenin medyatik dilde de bire bir var olduğunu görüyoruz. Bu, son derece tehlikeli bir kara propagandadır ve giderek güvenirliğini yitiren, anlamsızlaşan bir noktaya gelmiştir." ifadelerini kullandı.
"Güçlü bir diplomasi yürüttü"
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan'ın Filistin ile ilgili yürüttüğü diplomatik girişimlere değinen Çelik, "20'ye yakın ülkenin devlet ve hükümet başkanı ile konuşarak uluslararası iradeyi harekete geçirmeye çalıştı. İsrail'in saldırısına karşı Filistin'e destek olmak için Birleşmiş Milletler ve İslam İşbirliği Teşkilatı başta olmak üzere bütün kurumları harekete geçirmek için güçlü bir diplomasi yürüttü." dedi.
Çelik, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik sözlerine ilişkin, şu değerlendirmede bulundu:
"Biz bu yaklaşımı kesinlikle reddediyoruz ve kınıyoruz. Cumhurbaşkanımızın hiçbir zaman antisemitik bir ifadesi olmamıştır. Tam tersine Cumhurbaşkanımız, antisemitizmi ve İslamofobi'yi, İslam düşmanlığını beraber mücadele edilmesi gereken nefret suçları olarak en üst sıraya koymuştur ve defalarca konuşmalarında bundan bahsetmiştir. Filistin meselesindeki adil tutumuna karşı Cumhurbaşkanımızın antisemitizm denilmesi, İsrail saldırganlığının, Filistinli çocukların öldürülmesinin örtbas edilmesinden başka bir şey değildir."
"Bu, tamamen antisemitizmle mücadelenin istismarından başka bir şey değildir"
Antisemitizm ile mücadelenin her zaman için taze tutulması gereken bir mücadele olduğunu vurgulayan Çelik, şunları söyledi:
"Birileri çıkıp adalet isteyen herkese, zalime karşı mazlumu savunan herkese antisemitik dediği zaman en büyük zararı antisemitizm ile mücadeleye vermektedir ve esas antisemitizm ile yapılacak mücadeleyi zaafa uğratanlar, Yahudi düşmanlığını körükleyenler bunlardır. Türkiye'nin ve Türk halkının tarih boyunca böyle bir meselesi olmamıştır, tarihimiz buna şahittir. İtiraz ettiğimiz şey, Filistinli çocukların katledilmesidir, öldürülmesidir. Bu konuda iki devletli çözüm çerçevesinde bir adalet istiyoruz. Harem-i Şerif'in statüsüne ve kutsallığına dokunanları lanetliyoruz. Eğer bunları söylüyorsak ve buna karşı biz bunları söylediğimiz için antisemitizmle suçlanıyorsak, bu tamamen antisemitizmle mücadelenin istismarından başka bir şey değildir."
"En büyük çirkinliklerden bir tanesidir"
Ömer Çelik, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik sözlerine ilişkin, şunları kaydetti:
"Maalesef en olmayacak şeylerden bir tanesi, yani batıdaki veya doğudaki, Cumhurbaşkanımızın ve Türkiye'nin en azılı düşmanlarının bile söylemediği bir şey maalesef Sayın Akşener tarafından söylendi. Cumhurbaşkanımızı bebek katili (Binyamin) Netanyahu'ya benzetilmesi gibi bir yaklaşım oldu. Türkiye Cumhuriyeti, birinci prensip şudur, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin başı hiçbir şekilde bir katille yan yana getirilemez. Bu devlet terbiyesinin devlet adabının gereğidir. İkincisi, söz konusu olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olduğu zaman bu zaten imkansız hale gelir. Filistin davasının, Filistinli çocukların en büyük savunucusunu, Filistinli çocukları öldüren katliamlara imza atan hükümetin başındaki Netanyahu ile yan yana getirmek akla ziyan bir yaklaşımdır. Bu Türk siyasi tarihinde görülmüş en büyük çirkinliklerden bir tanesidir. Kim olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin başını böyle bir kişiyle yan yana getiremezsiniz. Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı ismi ve şahsı kim olursa olsun böyle bir bebek katili ile yan yana getiremezsiniz. Cumhurbaşkanımız söz konusu olduğunda bunu asla yapamazsınız. Maalesef bunda bir düzeltme beklerken bu düzeltme yerine maalesef ısrarın devam ettiğini görüyoruz."
"Bazı gazeteciler suç örgütü elebaşı olarak bilinen şahsın (Sedat Peker) çeşitli mitingler yaptığını ve daha önce AK Parti'den övgüler topladığını iddia ediyor. Bu konu hakkında değerlendirmeniz ne olacak?" sorusuna Çelik, "Gündemde konuşulan suç örgütü liderinin AK Parti ile ilgili mitingler yaptığı, AK Parti tarafından şimdiye kadar diğer ses çıkarılmadığı ifade ediliyor. Dolayısıyla sanki AK Parti'nin bu şahsı onaylanmış ya da hükümetimiz onaylamış, korumuş gibi bir soru gündeme geliyor. Bu yanlıştır." cevabını verdi.
Kendisine, Medya ve Tanıtımdan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olduğu 2015'te söz konusu mitinglerle ilgili bir soru sorulduğunu anımsatan Ömer Çelik, şöyle devam etti:
"12 Ekim 2015'te bu mitinglerle ilgili yaklaşımımızın ne olduğunu ifade ettim. Bundan 7 sene evvel sorulmuş bir soru. 'Bizim genel bir prensibimiz vardır.' diyorum ve bunu çok açık ve net bir şekilde söylüyorum. Bu konuyla ilgili sorulduğunda 7 sene evvelki cevabımı söylüyorum. Herkes duysun, kim olursa olsun, bu kişiler, hatta bazı kurumlar, organizasyonlar var. Başına 'Ak' kelimesini koyarak kendisine 'ocak', 'dernek' ve hatta birtakım organizasyonlar var. Bunlarla AK Parti'nin hiçbir ilgisi yoktur. Organik hiçbir ilgisi yoktur, kurumsal hiçbir ilgisi yoktur. Dolayısıyla bizi bağlayan bir konu değildir. Açık ve net şekilde söylüyorum, AK Parti'nin resmi mekanizmaları tarafından yapılmayan hiçbir faaliyetin sorumlusu değiliz. Dışarıda, bir sivil toplum örgütü yapmış olsa bile biz burada AK Parti'nin kurumsal kimliği çerçevesinde, Genel Başkanımız, AK Parti Sözcüsü olarak ben ve diğer yetkilendirilmiş arkadaşlarımız, 'biz bu organizasyona destek veriyoruz' diye sahip çıkmadığımız müddetçe bunların bizi bağlayan bir tarafı yoktur."
Yapılan faaliyetlerin kendileriyle ilgisi varmış gibi sunulmasını kişi, isim zikretmeden kategorik olarak reddettiklerini vurgulayan Çelik, "Bu kişi, kurum ya da organizasyonlar kim olursa olsun, onayımız olmadan sembollerimizi kullanıyorlarsa, bize destek veren mitingler yapıyorlarsa bile hiçbir şekilde bunlara onay vermeyiz. Bunlarla herhangi bir şekilde aramızda bir bağ gösterilmesini doğru bulamayız." dedi.
Herhangi bir şekilde şiddeti özendiren, her türlü ifadeyi kategorik olarak reddeden bir parti olduklarını belirten Ömer Çelik, "Buna dikkat edilmesi gerekiyor. Bazı kendi mitinglerimize gittiğimizde de bazı pankartların açıldığını görüyoruz. 'şu ocak, bu kişi' diyerek, 'Ak' ismini kullanarak kendisine birtakım sıfatlar yapıştıranlar var. Bunlarla partimizin herhangi bir organik ya da kurumsal bağı olamaz. 7 sene önce bahsedilen suç örgütü lideriyle ilgili verdiğim cevap gazetelerde çıktı, videosu da var, bu vidoyu da yayınlarız. Dolayısıyla herhangi bir şekilde bir suç örgütü mensubunun partimizle, bakanlarımızla, hükümetimizle ilişkilendirilmesi, kategorik olarak reddettiğimiz bir husustur." ifadelerini kullandı.
Çelik, "Bu son olayla ilgili bir kez daha söylüyorum, İçişleri Bakanımızla ilgili ortaya konulan, Eski Başbakanımız ve Genel Başkanvekilimiz ile ilgili ortaya konulan bu iftiraları, bu hezeyanları tümüyle reddediyoruz." diye konuştu.
Söz konusu organize suç örgütü elebaşının bir Arap ülkesinde bulunduğu ve Türkiye'ye iadesi konusunda bir çalışmanın olup olmadığı sorulan Çelik, "İstihbaratımızın yaptığı tespitleri burada paylaşmak istemem. Türkiye Cumhuriyeti devleti, güçlü bir devlettir. Bütün terör örgütlerinin ve suç örgütlerinin ileri gelenleriyle ilgili olarak kuşkusuz kendisine, devletimize yapılan saldırıya karşı gerekli cevabı verecek, gerekli çalışmaları yapacak güce sahiptir. Bu söylediğim kuşkusuz son gündemle de ilgilidir. Bugün Cumhurbaşkanımız da söyledi gerek terör örgütleriyle ilgili gerek suç örgütleriyle ilgili dünyanın neresinde olursa olsun bu takibimizi sürdürürüz. 'Şuradadır, çalışmada şu aşamaya gelinmiştir, şöyle olmuştur' gibi bir ayrıntı vermem doğru olmaz" yanıtını verdi.
"Demokrasi ve Özgürlükler Adası Türkiye'nin demokrasi hafızasının adasıdır"
AK Parti Sözcüsü Çelik, yarın, 27 Mayıs 1960 darbesinin 61'inci yılında, Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda gerçekleştirilecek AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yapacağı açıklamalara ilişkin soru üzerine, bunun son derece önem verilen bir toplantı olduğunu vurguladı.
27 Mayıs 1960 darbesinin Türkiye'deki bütün siyasi kötülüklerin, belaların kaynağı olduğunu belirten Çelik, Kültür ve Turizm Bakanlığı yaptığı dönemde "Hukukun katledildiği bu yerde keşke hukuk fakültelerinin mezuniyet törenleri yapılsa" dediğini anımsattı.
AK Parti'nin Türkiye'deki bütün vesayetlere, darbe kültürüne karşı mücadele ettiğine dikkati çeken Çelik, "Yassıada, Demokrasi ve Özgürlükler Adası aynı zamanda uluslararası problemlerin çözülmesi için bir müzakere adası olarak da konumlandırılıyor. Ama esasında Türkiye'nin demokrasi hafızasının adasıdır." şeklinde konuştu.
"Demokrasimizin hukuksal geleceğiyle ilgili bir manifesto ortaya konulacak"
Geçmişte burada yakınlarını kaybetmiş ailelerin acılarının hala taze olduğunu ve adanın açılışında da buna şahit olduklarını anlatan Çelik, "Cumhurbaşkanımızın büyük bir hayaliydi burayı Demokrasi ve Özgürlükler Adası haline çevirmek. Hukukun katledildiği yeri hukuk, demokrasi, siyaset bilincinin inşa edildiği bir yer haline getirmek. Nitekim Cumhurbaşkanımızın başkanlığında Sayın Bahçeli'nin katılımıyla, bütün devlet, siyasi erkanın katılımıyla çok güçlü bir mesaj verilmiş oldu." değerlendirmesinde bulundu.
AK Parti Sözcüsü Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları toplantısını orada yapıyor oluşumuzun çok önemli bir sebebi var. Hukukun katledildiği, Başbakanımızın, Bakanlarımızın şehit olduğu bir sürecin önemli bir sembolü olan bu yerde tekrar demokrasiye bağlılığımızı, teşkilatlarımızın demokratik siyasete olan taahhüdünü, demokratik siyaset yolundan asla dönmeyeceğimizi net bir şekilde söyleyeceğiz. Cumhurbaşkanımızın yarın çok önemli bir konuşması olacak. Gerek reformlarla Anayasa meseleleriyle ilgili, hukukun katledildiği yerde Türkiye Cumhuriyeti devletinin, demokrasimizin hukuksal geleceğiyle ilgili bir manifesto, vizyon ortaya konulacak. Bütün değerli vatandaşlarımızı Cumhurbaşkanımızın yarınki konuşmasını dinlemeye davet ediyoruz."
AK Parti Sözcüsü Çelik, Kovid-19 salgınıyla mücadelede düşen vaka sayılarına dikkati çekerek, tüm vatandaşlara maske-mesafe-temizlik konusunda hassas olmaları çağrısında bulundu.