AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Toplantısı devam ederken parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.
MYK toplantısında, iç ve dış siyasi olaylar başta olmak üzere pek çok gündemlerinin bulunduğunu belirten Çelik, toplantıda Kadın ve Gençlik Kolları başkanlarının yaptıkları çalışmalara dair sunum gerçekleştirdiklerini söyledi.
Çelik, geçen hafta yapılan AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın verdiği talimat doğrultusunda alınan kararla tüm MKYK üyelerinin afet bölgelerinde vatandaşlarla bir araya geldiklerini ve hazırlanan raporların MYK'de görüşüldüğünü aktardı.
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesinde tedavi görürken 70 yaşında hayata veda eden tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, yazar ve şair Ferhan Şensoy için ailesine ve sevenlerine başsağlığı dileyen Çelik, Türk Sanat Müziği sanatçısı İnci Çayırlı ve tiyatro ve sinema oyuncusu Nusret Çetinel için de yakınlarına sabır diledi.
Çelik, Diyarbakır annelerinin evlat nöbetinin 3 Eylül itibarıyla 3. yılına gireceğini anımsatarak "Diyarbakır annelerine, evlatlarına kavuşmak için büyük bir vicdan mücadelesi veren bu annelere bir kere daha sevgilerimizi ve saygılarımızı AK Parti MYK'sından, AK Parti Genel Merkezi'nden iletiyoruz" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın MYK toplantısının başlangıcında kapsamlı bir değerlendirme yaptığını vurgulayan Çelik, "Burada özellikle göçmen konusu ve göç konusunda yapılan çalışmaları ve bazı muhalefet temsilcilerinin yalan haber yayarak, yanlış rakamlar vererek ve yanlış yönlendirmelerde bulunarak ortaya koyduğu değerlendirmelerle ilgili MYK'mız bir değerlendirme yaptı" diye konuştu.
"Türkiye'nin bir tane daha mülteci alacak kapasitesi yoktur"
Çelik, Türkiye'nin bütün dünyanın gözü önünde insanların katledilmesine göz yumacak bir ülke olmadığını, başka ülkelerin mültecilerin botlarını şişlediğini ve mültecileri, üzerlerine attıkları ses bombalarıyla ölüm bölgelerine geri göndermeye çalıştıklarını belirterek şunları söyledi:
"Biz ise böyle bir devlet değiliz. Bunun yanı sıra da bütün dünyanın şunu bilmesi gerekiyor, bütün dünyanın gözü önünde en büyük vicdani, ahlaki ve fiili şekilde mültecilere sahip çıkma görevini tek başına Türkiye yerine getiriyor. Bundan sonrasında Türkiye'nin bir tane daha mülteci alacak kapasitesi yoktur. Birileri Afganistan'da yeni krizler ortaya çıkar ve bu kriz çerçevesinde bir göç dalgası olursa kendi ülkelerine göçmen gelmemesi için Türkiye'yi bir tampon bölge olarak düşünüyorlarsa ya da bir göçmen kampı gibi düşünüyorlarsa kendilerine cevabımız hayatlarının en büyük yanılgısını yaşıyorlar. Bu kesinlikle böyle bir şey söz konusu olmayacak. Bu mesele 'biz size para verdik, siz göçmenleri kendi ülkenizde tutun' gibisinden çiğ, gayriinsani ve siyasi açıdan kabul edilemez bir yaklaşımla yönetilecek bir mesele değildir."
"Türkiye kimseyi ölüme terk edecek bir ülke değildir, aynı zamanda da Türkiye hiç kimsenin kendisinin üstlenmediği sorumluluğu almak üzere, üzerine sorumluluk yükleyeceği bir ülke değildir." ifadelerini kullanan Çelik, şunları kaydetti:
"Bunu herkesin bilmesi lazım. Hiçbir şekilde 1945'te Boraltan Köprüsü'nde ölüme gönderdiğiniz insanlarla ilgili sorumluluğunuzla ilgili hiçbir şey söylemeyeceksiniz, aynı şeye imza atar gibi 'Ben bugün gelirsem yarın gönderirim'... Nasıl göndereceksin? Esad rejimi katlettiği zaman nasıl yapacaksın? Halbuki biz orada güvenli bölgelere zaten gönderiyoruz, çok sayıda kişiyi iade ediyoruz. Türkiye en geniş kapsamlı iade merkezlerine sahip ülkelerin başında geliyor. Zaten gönüllü olarak geri dönmeyi teşvik ettiğimiz gibi güvenli bölgeler de aynı şekilde dönmek isteyenlere bu kolaylıkları da sağlıyoruz. Düzensiz olarak, izinsiz olarak bu şekilde gelmiş olanların çoğunu her sene sınırlarımızdan geri çeviriyoruz ve gönderiyoruz. Dolayısıyla buradaki meseleye kapsamlı bir yaklaşımla bakmak gerekir. Hem bugünü düşünerek hem geleceği düşünerek işin hem insani boyutunu hem siyasi boyutunu düşünerek, kuşkusuz Türkiye'nin demografik güvenliği ve nüfus güvenliği öncelikli meselelerden bir tanesidir."
Çelik, Türkiye'nin kendi değerlerine yakışan bir şekilde ölümden kaçan insanlara kucak açtığını ama hiç kimsenin bundan sonrasında Türkiye'nin bir tane daha fazla mülteci alacağını düşünmemesi gerektiğini belirterek "Özellikle Afganistan üzerinden oluşacak mülteci krizi konusunda bu uyarıları yapıyoruz" dedi.
Türkiye açısından Balkan ülkelerinin çok önemli olduğunu belirten Çelik, bu kapsamda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Bosna Hersek ve Karadağ'a yaptığı ziyaretin önemli olduğunun altını çizdi.
Balkanlar'daki barış ve istikrarının Türkiye için çok önemli olduğunu vurgulayan Çelik, "Avrupa Birliği'nin Balkanlar'a doğru genişleme politikasını her zaman destekledik. Bu konuda ayrımcı ya da ilkesiz davranılmaması gerektiğini söyledik. Gerek etnik, gerek diğer açılardan Balkanlar'ın sorununun çözülmesi, Balkanlar'da barış ve istikrarın kalıcı hale getirilmesi hem bölge hem dünya barışı için fevkalade önemlidir" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bölgeyle yürüttüğü temaslardaki sıklığın ve yakın diyaloğun buna katkı sağladığına işaret eden Çelik, Erdoğan'ın ziyaretiyle ilgili bazı Avrupa basınında "Balkanları Türkiye'ye bırakmamak lazım, Balkanlar'da Türk etkisini kırmak lazım" gibi yanlış işlere imza atıldığına dikkati çekti.
Çelik, bunun, geçmişteki sorumsuzlukların yeniden sergilenmesi olduğunu ifade ederek, "Balkanlar'ı birilerinin arka bahçesi gibi görmesi Balkanlar'da barış ve istikrarı sağlamaz. Doğru politikalarla kardeşlik ilişkileriyle devletler arası münasebetlerle planla projeyle oraya katkı sağlayacak işler yapmak lazım. Türkiye Cumhuriyeti de bunu yapmaktadır" diye konuştu.
Geçen hafta son derece önemli hizmetlerin, açılışların yapıldığını belirten Çelik, Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Kuvvet Komutanlıkları ile ilgili altyapının güçlendirilmesi çalışmalarına önem verdiklerini ifade etti.
Bu çerçevede Ankara'da ay yıldız formatında Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin karargahının temelinin atıldığını anımsatan Çelik, 19 Mayıs 2023'te bu karargahın açılışının gerçekleştirileceğini söyledi.
Çelik, bunun, Milli Savunma Bakanlığının, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin altyapısının daha da güçlendirilmesi, yeni imkan ve kabiliyetlere kavuşulması, koordinasyonun en üst düzeyde sağlanması açısından son derece önemli olduğuna işaret etti.
"Türkiye, oyun değiştirici kabiliyete kavuştu"
Dünyada savunma sanayindeki yarışın çok büyük boyutlara eriştiğini belirten Çelik, yeni gelişen teknolojilerin savunma sistemlerine nasıl uygulanacağının, bunları rakiplerin kullanması halinde savunma sistemlerinin nasıl güçlendirileceğinin her zaman bir mesele olduğunu kaydetti.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında demiryollarının orduların hareketlerine nasıl uygulanacağının stratejilerinin konuşulduğunu anımsatan Çelik, şunları ifade etti:
"Artık pek çok aşamadan geçilerek bugün oyun değiştirici güç olarak bizim İHA, SİHA, TİHA dediğimiz yeni unsurlar devreye girmiştir. Bu çerçevede geçen hafta Cumhurbaşkanımızın katıldığı Baykar Akıncı Taarruzi İnsansız Hava Aracı (TİHA) teslimat ve kurs bitirme töreni fevkalade önemlidir. Burada ortaya konulan tablo, gerçekleşen performans ülkemizin bu oyun değiştirici kabiliyete nasıl kavuştuğunu göstermektedir. Sık sık ABD, İngiliz basınında, Rusya, Çin gibi bazı ülkelerdeki çeşitli değerlendirme kuruluşlarının değerlendirmelerinde, birtakım stratejik analizlerde 'Türkiye'nin İHA, SİHA ve TİHA'larla oyun değiştirici bir kabiliyete kavuştuğu' ifade ediliyor. Bu son derece önemlidir. 10 sene evvel bunlara biz parasını versek bile ulaşamıyorduk. Bununla ilgili olarak sizi sıraya koyuyorlardı, en düşük, terk ettikleri teknolojiyi satmak için bile kongre kararı almaktan ya da başka şeylerden bahsediyorlardı. Bu kadar zaman içinde tüm bunların geride bırakılmış olması ve Türkiye'nin böylesine oyun değiştirici bir kabiliyete kavuşmuş olması bir dönüm noktasıdır."
Nuri Demirağ, Nuri Killigil, Vecihi Hürkuş gibi vatanseverlerin ortaya koydukları emeklerin çeşitli vesilelerle yıllarca engellendiğini, "biz yapamayız" lobisinin bunlara set çektiğini, dış güçlerin müdahalelerinin olduğunu hatırlatan Çelik, "Şimdi, Nuri Demirağ'ların, Nuri Killigil'in, Vecihi Hürkuş'un vatanseverliğinin çizgisi aynen devam etmektedir. Bayraktar ailesinin bu çizginin devamı olarak, bu teknolojileri ülkemize kazandırma konusunda ortaya koyduğu performans takdire şayandır" dedi.
Bu kadar zor bir coğrafyada, bu kadar kaotik işler olurken, bütün bu kabiliyetlere kavuşuyor olunmasının savunma, istihbarat ve sınır güvenliği açısından son derece önemli olduğunu belirten Çelik, İHA'ların öneminin en son orman yangınlarında görüldüğünü anımsattı.
"TSK, Afganistan'da başarıyla görev yaptı"
En sıcak dış politika konusunun Afganistan olduğunu ifade eden Çelik, "Afganistan'daki gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz. 16 Ağustos'tan itibaren 7 seferde 1409 vatandaşımız tahliye edildi. Bu tahliye operasyonunu gerçekleştiren herkese teşekkürlerimizi iletiyoruz" diye konuştu
Türk askerinin, Kabil'deki Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı'nda NATO kapsamında 6 yıldır görev yaptığını hatırlatan Çelik, TSK'nın 2002'den bu yana ise Afganistan'da bulunduğunu söyledi.
Çelik, 20 binden fazla TSK personelinin bu çerçevede görev yaptığını belirterek, böylesine zor, 3-4 kez radikal şekilde dengelerin değiştiği, her gün iç savaşın yaşandığı bir ortamda şanla şerefle gururla başarıyla halkın teveccühünü kazanarak görev yapan TSK'yı tebrik etti.
Daha önce, Kabil Havalimanı'nın korunmasına ilişkin seçeneklerin değerlendirildiğini, Türkiye'ye böyle bir talep olursa bunun ele alınacağını, önceliğin Mehmetçiğin güvenliği olduğunu söylediğini anımsatan Çelik, bütün diplomatik çabalar, askeri seçenekler değerlendirildikten sonra en son kahraman Mehmetçiğin Afganistan'dan ayrıldığını kaydetti.
Afgan halkının TSK'ya nasıl güvenildiğini, nasıl teveccüh gösterdiğini, nasıl sahiplendiğini ziyaretlerinde gördüklerini dile getiren Çelik, pek çok NATO askerinin dolaşamadığı sokaklarda, pazarlarda, halkın arasında TSK mensuplarının yer aldığına dikkati çekti.
Afganistan'daki geçiş dönemini yakından takip ettiklerini ifade eden Çelik, "Çeşitli diplomatik girişimlerimiz var. Yakın zamanda Taliban bir hükümet açıklayacağını söyledi. Bu geçiş döneminin sağlıklı şekilde olması, Afgan halkının acılarını sona erdirecek mutabakatların ortaya çıkması çerçevesinde diplomatik girişimlerimizi sürdürüyoruz. Fiili güç olan Taliban'la da temaslarımızı sürdürüyoruz" diye konuştu.
Kapsayıcı bir hükümet modelinin ortaya çıkması, istikrarın sağlanması konusunda yaklaşımlarını ilettiklerini belirten Çelik, kadın hakları, temel hak ve hürriyetler konusunda bütün kaygıların ortadan kalktığı bir tablonun ortaya çıkmasını istediklerini söyledi.
Çelik, geçmişteki sıkıntılı tabloların, asla kabul edilemeyecek birtakım yaklaşımların ve uygulamaların hiçbir şekilde söz konusu olmaması gerektiğini ifade ettiklerini dile getirdi.
Kabil Havalimanı'nın askeri bölümünün 1 Ocak 2013'ten itibaren işletme ve güvenlik sorumluluğunun Türk Silahlı Kuvvetlerinde olduğunu, 23 Ağustos itibarıyla bu görevin tamamen sona erdiğini ifade eden Çelik, daha sonra Taliban tarafından güvenliğin kendileri tarafından sağlanması şartıyla Türkiye'nin işletip işletmeyeceğiyle ilgili olarak bir teklifte bulunulduğunu belirtti.
Çelik konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu, inceleniyor. Afgan halkının faydasına olacak ama öncelikle tabii ki bizim elemanlarımızın, ekiplerimizin güvenliğinin tam olarak sağlandığı bir ortam ortaya çıkması durumunda tarihi ilişkilerimiz, dostluk ilişkilerimiz, ülkemizin hak ve menfaatleri bakımından bu değerlendirme yapılacaktır. Afganistan'ın ne kadar zor bir dönemden geçtiği en son DEAŞ'ın Horasan kolu denilen bu tehlikeli örgütün yaptığı saldırıda çok sayıda sivilin ve askerin ölmesiyle bunu görmüş olduk. Umuyoruz ki Afganistan bütün bu terör örgütlerinden bir an evvel temizlenmiş olur, Afgan halkının da çektiği acılar son bulur."
Kış ayları gelmeden acilen harekete geçilmesi ve Afgan halkına, özellikle de en kırılgan gruplar olan çocuklara, kadınlara ve yaşlılara dönük tedbirlerin alınması gerektiğini vurgulayan Çelik, bu insani krizin devam etmesi halinde mülteci sorununun katlanarak artacağını ve bu insanların bütün dünyanın önünde ölümle karşı karşıya kalacağını kaydetti.
Çelik, sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye'nin herhangi bir şekilde bu mülteci akınına karşı sınırlarını açması söz konusu değildir. Bir tane daha mülteci alacak bizim gücümüz ve kapasitemiz yoktur. Dolayısıyla mülteci konusunda Suriye'de yaptıkları hatayı Afganistan'da yapmamalıdırlar. Afganistan'daki insanların bu insani kriz içerisinde göç baskısıyla karşı karşıya kalmayacağı, onların hem insani ihtiyaçlarının karşılanacağı hem diğer ihtiyaçlarının karşılanacağı bir tablo uluslararası toplum tarafından yerine getirilmelidir. Yani kalkınmış ülkeler uluslararası sorumluluklarını üçüncü ülkelere yüklemeye çok meraklıdır, bunu çok severler. Böyle bir yaklaşımın hiçbir şekilde muhatabı Türkiye olmayacaktır. Hiç kimsenin de kendi sorumluluğundan kaçarak başkasına sorumluluk yüklemek gibi bir tavır içerisine girmemesi gerekir."
"Dikkat edilmesi gereken özgürlük prensibini korumak"
Çelik, açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Sosyal medya düzenlemesinde gelinen aşamaya ilişkin bir soru üzerine Çelik, sosyal medyanın yalan haberlerin, manipülasyonların çok kolay yapıldığı bir zemin olduğunu, bu nedenle düzenleme ihtiyacının her zaman bulunduğunu belirtti.
Avrupa ülkelerinin ve başka ülkelerin de kendi egemenlik hakları çerçevesinde bunu yaptığını dile getiren Çelik, "Burada bir denge var tabii ki. Hem özgürlükleri, sosyal medya da özgürlük alanı hem bu özgürlüğü korumak ama aynı zamanda da bu yalan habere diğer birtakım infial yaratacak girişimlere karşı da insan şeref ve haysiyetini, insanların bireysel haklarını zedeleyen yaklaşımlara karşı da bireyi koruyan bir yaklaşım üretmek..." ifadelerini kullandı.
Devletlerle yarışan bir güç olarak ortaya çıkan sosyal medyada bireyin haklarının korunması, bireylerin kendilerini güvende hissedebileceği bir ortamın ortaya çıkmasının çok önemli olduğunu belirten Çelik, şöyle devam etti:
"Çünkü örgütlü bir biçimde bireyin şeref, haysiyetine saldırıldığı zaman o bireyin oradan 2, 3 tane tweet'le kendini koruması mümkün değil. Eldeki mekanizmalar yeterince hızlı değil. Burada dikkat edilmesi gereken şey, buradaki özgürlük prensibini korumak ama aynı zamanda da bu düzenlemeyi gerçekleştirmek. Bunla ilgili bir, iki toplantı yapıldı arkadaşlarımız tarafından ama bu toplantılarda sonuca varılmıştır diyemeyiz. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, dünyadaki bütün örnekleri ve yasal düzenlemeleri inceledi. Mecliste ve partide arkadaşlarımız çalışmanın içindeler. Birincisi, en önemli konu vatandaşımızı ve demokrasimizi yalan habere ve dezenformasyona karşı korunaklı hale getirmek. Bugün hem bireyler açısından hem demokrasiler açısından yalan haber ve dezenformasyon büyük bir tehdit olarak ortaya çıkıyor. Sosyal medya da çeşitli stratejilerle çok büyük kitlelere ulaşabiliyor. Hem bireylerin hem kendi vatandaşımızın korunması hem de demokrasimizin korunması açısından neler yapılmış veya neler yapılabilir, bunu takip ediyoruz."
Terör örgütlerinin sosyal medyayı yoğun biçimde kullandığını, psikolojik harekat ve dezenformasyon kampanyalarının güçlü şekilde yapılabildiğini dile getiren Çelik, buna karşı hukuk devletini, bireyleri korumak için düzenleme ihtiyacı olduğunu kaydetti.
Önemli olanın internet medyasının ihtiyaç duyduğunu yasal düzenlemeyi hazırlamak olduğunu belirten Çelik, bireylerin özgürlük alanını korurken bu devasa yapı içinde hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesinin engellenmesinin önemine işaret etti.
Çelik, "Bütün bu perspektifler değerlendirilerek henüz tartışma aşamasında bir olgunluğa oluştuğunu söyleyemeyiz şu aşamada ama bu bir ihtiyaçtır" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Bosna Hersek ziyareti sırasında seçim barajının yüzde 7'ye düşürülmesine ilişkin çalışma gruplarının bir mutabakata vardığını söylediğini belirten Çelik, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin de Cumhur İttifakı'nın "Bu konudaki yaklaşımı yüzde 7'dir" dediğini anımsattı. Çelik, "Yüzde 7 seçim barajı netleşmiştir. Cumhur İttifakı'nın yaklaşımı budur." dedi.
Çelik, bu konular çalışılırken farklı başlıkların tartışılabileceğini, Cumhur İttifakı'nın dar bölge ya da daraltılmış bölge arasında bir tercihle ilgili bir yaklaşımı ortaya koymuş gibi yansıtıldığını kaydetti. Bütün modeller üzerinde yapılan çalışmalar olduğunu vurgulayan Çelik, "Dar bölge, daraltılmış bölgeye karar verildi, bu ikisinden hangisi olsun, gibisinden bir değerlendirme doğru değildir. Buna verilmiş bir karar yoktur. Böyle bir kararın verildiğini söylemek doğru değildir. Burada yapılan çalışmaları resmen açıklanana kadar birer taslak çalışması olarak görmek lazım. Gündem maddeleri arasında bir çalışma başlığı varsa bile bunun bilinmesi mümkün değil, mahrem olarak yürütülüyor. Çalışma olgunlaşana kadar, bütün maddeler üzerinde mutabakata varılana kadar bu şekildeki hiçbir haberi teyit etmiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'ın kendisinden tüp bebek tedavisi için yardım isteyen bir kadına yönelik ifadelerinin sorulması üzerine Çelik, şöyle konuştu:
"Bu insanlık dışı bir yaklaşım. Dünyanın her tarafında gördüğümüz gibi bir kişi bir konuda faşist bir açıklama yapıyorsa arkasından başka bir konuda ahlaksızca bir açıklama yapar. Faşizm ve ahlaksızlık birbirinin ikiz kardeşidir. İnsanlara su bile vermemekten bahsetmeyi politika zannedenler var. Ondan sonra bir kadınla ilgili olarak son derece iğrenç bir ifadeyi sanki büyük bir maharetmiş gibi anlatıyor. Daha da vahimi şu, bir kadınla ilgili olarak böyle bir değerlendirmede bulunmak insanlık dışı bir şey. Bırakın siyasetçiyi, insan olan hiç kimseye yakışmaz. Kadının kılık kıyafetini de özellikle vurguluyor. Bu iğrençliğe başka bir iğrençlik de katıyor. Meseleyi hikaye etmeye çalışıyor, önemli bir konudan bahsediyormuş gibi. Daha da üzücü olan şu, insanda biraz edep olur. Bu kadar tepki geldi. Çıkarsınız özür dilersiniz. Özür dilerken bile 40 tane şerh koşuyor. Özür dilenecek bir konuda hala utanmaz bir siyaset sürdürülüyor. Sonuna kadar kınıyoruz ve lanetliyoruz. Kadınlar hakkında maalesef aşırı söylemlerin kullanıldığı çeşitli vakalara rastlıyoruz. Bununla kanunlar çerçevesinde mücadele etmek ama en önemlisi kültürel olarak mücadele etmek gerekiyor. Neşet Ertaş'ın dediğini hatırlayalım, 'Kadınlar insandır, biz de insanoğluyuz.' Yakışan söz budur, bunun dışındaki çirkinlik söyleyen kişiye aittir."
"Türk Silahlı Kuvvetleri orada barışın teminatı olmaya devam edecek"
Çelik, ABD'li Senatör Bob Menendez'in Güney Kıbrıs'ta düzenlenen bir törende yaptığı konuşmada, amacının "Son Türk askerinin Kıbrıs'tan ayrıldığını görmek olduğu"na yönelik sözlerinin sorulması üzerine şunları söyledi:
"Menendez, Türk askerinin Kıbrıs'tan ayrıldığını görmeyecek, göremeyecek. Yanlış bir hayal kuruyor. Türk Silahlı Kuvvetleri orada barışın teminatıdır, orada boş yere bulunmuyor. Türk Silahlı Kuvvetlerinin Barış Harekatı çerçevesinde oraya niçin çıktığını, bugün orada varlığının ne anlama geldiğini herkes, bütün dünya çok iyi biliyor. Durduk yere 'Türk Silahlı Kuvvetleri oradan çekilsin.' demek 'Rumlar Kıbrıs'ı işgal etsin.' demektir. Eski EOKA gibi 'Katliam örgütleri yeniden ortaya çıksın.' demektir. Yapılan bir futbol maçında ya da basit bir ziyarette bile Rum kesiminde insanlar şiddette maruz kalıyorlar. Açıkça söylüyorlar yaklaşımlarını. Senatör gitmiş oraya 'Benim arzum Türk askerini Kıbrıs'tan çekildiğini görmektir.' demiş. Bunu hiçbir zaman göremeyecek. Türk Silahlı Kuvvetleri orada barışın teminatı olmaya, Kıbrıs davasının korunmasına katkı sağlamaya, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin güvenliğine katkı sağlamaya devam edecek. Kendisi ile ilgili hiçbir zaman ulaşamayacağı temennide bulunmuş."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun iktidara gelirlerse Kanun Hükmünde Kararname ile işten atılanların görevlerine iade edileceklerine ilişkin açıklamasına yönelik soru üzerine Çelik, Kılıçdaroğlu'nun bir mekanizmadan, değerlendirmeden bahsetmediğini, "Ben yapacağım" dediğini, bu konuda pek çok yargı kararı olduğunu, bu zamana kadar Kılıçdaroğlu'ndan çok şey duyulduğunu, bir tek FETÖ ile nasıl bir mücadele stratejisi uygulayacağının duyulmadığını ifade etti. Çelik, "Kılıçdaroğlu'nun değerlendirmelerinin biraz daha içerikli olmasında fayda var. Türkiye bu kadar mücadeleyi boşuna vermedi. 15 Temmuz gecesi o mücadeleyi boşuna vermedi. Burada ortaya koyulanlarla ilgili yanlış kararlar olursa bunların dönmesi ile ilgili olarak birtakım mekanizmalar da kurulmuştur, komisyonlar vardır, yargı mekanizmaları vardır. Hiç kimse bir karara mutlaktır demiyor ama siz 'Ben gelirsem, bunun tamamını şu şekilde yapacağım.' dediğinizde, siyaset açısından, hukuk devleti açısından mutlakiyetçi bir açıklama yapmış oluyorsunuz, sakıncalı bir açıklama olarak değerlendiriyorum." diye konuştu.
"Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve aziz hatırasına yönelik herkes dikkatli şekilde konuşmalıdır"
30 Ağustos Zafer Bayramı'nda İstanbul'da düzenlenen törende, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın mesajının okunduğu sırada CHP Kadıköy İlçe Başkanı Ali Narin'in tepki göstererek sırtını dönmesi ve AK Parti Ordu Ulubey İlçe Başkanı Süleyman Özdemir'in Nutuk ve Kur'an-ı Kerim karşılaştırması yapmasına ilişkin görüşleri sorulan Çelik, CHP İlçe Başkanı'nın davranışının "siyaset adabı ve terbiyesinden yoksunluğun ifadesi olduğunu" kaydetti.
CHP sözcüsünün kendi ilçe başkanlarının davranışına katılmadıklarını söylemesinin önemli olduğunun altını çizen Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, devletin başıdır. Milletin birliğini ve bütünlüğünü temsil etmektedir. Yeni sistemde milletin oyuyla seçilmiş. Yüksek bir demokratik meşruiyete sahiptir. Birisinin çıkıp da Cumhurbaşkanı'nın mesajı okunurken, 'Ben bunu AK Parti Genel Başkanı'na karşı yaptım.' demesi saygısızlıktır. Türkiye Cumhuriyeti devletine, Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli makamına, kendisine dönük olarak bir saygısızlıktır. Bizim ilçe başkanımızın da açıklaması yanlıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve aziz hatırasına yönelik herkes dikkatli şekilde konuşmalıdır. Nutuk okuyan vatandaşlarımızı bu şekilde bir nitelemeyle anmak kabul etmeyeceğimiz bir davranıştır. Hele Nutuk okuyanlarla Kur'an-ı Kerim okuyanları iki cephe gibi göstermek son derece sakıncalı bir yaklaşımdır. Kutsal kitabımızı arzu eden herkesin okuması kendi yararınadır. Aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti'nin nasıl kurulduğunu görmek açısından da Nutuk okumasında fayda vardır. O ilk cümle önemlidir. '19 Mayıs 1919 Samsun'a çıktım, manzara-i umumiye şu şekildeydi...' diye başlayan o büyük mücadeleyi her zaman önümüzde bir yol gösterici olarak almak lazım. 'Nutuk okuyanlar', 'Kur'an-ı Kerim' okuyanlar gibi bir mukayese hiçbir zaman kabul etmeyeceğimiz bir mukayesedir."
İlçe başkanının anlatmak istediğinin maksadını aştığını ve kendisinin özür dilediğini belirten Çelik, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusuna gösterilmesi gereken saygının sadece resmi olarak gösterilmesi gereken bir saygı değil, aynı zamanda hak edilmiş bir saygı olduğunu, herkesin buna dikkat etmesi gerektiğini kaydetti.
Çelik, açıklamalarının sonunda Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın uyarılarına dikkat edilmesini, maske, mesafe ve temizlik konusuna hassasiyete uyulması gerektiğinin altını çizerek vatandaşları aşılarını yaptırmaya davet etti.