AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Adana’da basın toplantısı düzenledi. Brunson kararıyla ilgili Çelik, eleştirileri okuyup takip ettiğini, tek tek kimin hangi eleştiriyi gündeme getirdiğini analiz etmeyeceğini söyledi.
Türkiye'de bu olay gündeme geldikten sonra ABD tarafının tweet ve mesajlarının hatırlanması gerektiğini aktaran Çelik, şöyle devam etti:
"Orada belli bir saat verilerek, 'şu gün şu saate kadar bırakılmazsa şu tavırları koyacağız, ilişkilerin arasına bir takım engellerin çıkartılması için çeşitli politikalar üreteceğiz, çeşitli yaptırımlar ortaya koyacağız' diye pek çok açıklama yapıldı ABD Başkanı tarafından ve başkan yardımcısı tarafından.
Hatta son derece yadırgadığımız bir biçimde belli bir saat verdiler, şu saate kadar şu gün serbest bırakılması gerekiyor diye. Arkasından iki bakanımıza dönük olarak bir karar aldılar. Hatta hatırlarsanız konuyu yakından takip edenler bilirler, Başkan Yardımcısı Pence, bir yerde yaptığı konuşmada, Türkiye'ye dönük ifadelerini sabitlenmiş tweet haline getirdi ve bunu günlerce kendi twitter hesabında tuttu.
Tabii bu dayatmalar karşısında, Türkiye'nin herhangi bir şekilde onların tutumuna uyum sağlaması ya da onların verdiği bir takvimle hareket etmesi söz konusu değildi. Dolayısıyla burada Cumhurbaşkanımızın baştan beri tavrına dikkat edildiği zaman, hiçbir şekilde bu dayatmalara prim vermeyen, bu dayatmaları hiçbir şekilde önemsemeyen ve Türkiye'nin kendi yolunda gitmesini, kurumların kendi kararlarını vermesi konusundaki, kendi takvimlerine uyması konusundaki iradelerinin korunması şeklinde bir tutum aldığı ortadadır."
[ABD'li Brunson davasında karar] AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: Türkiye kendi egemenlik hakları çevresinde gereken tutumu almıştır. pic.twitter.com/D04NeNxEai
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) 13 Ekim 2018
"Türkiye tarafından, Cumhurbaşkanı tarafından bir prim verilmedi"
Şimdi gelinen aşamada yargısal akışın şu safhada tamamlandığını dile getiren Çelik, "Suçu sabit görülerek belli oranda ceza verildi bu şahsa. Daha sonra da yattığı süreye sayılarak tahliye edildi. Gelinen noktada karşı taraf da bunu temyize götüreceğini söyledi. Bu safhada yargısal akış tamamlandı ama diğer aşamalar devam edecek. Ortaya çıkan eleştirilerin ortak noktası nedir, bir dayatma söz konusu olduğu ve bu dayatma neticesinde serbest bırakıldığı şeklindedir. Bu sürecin iyi takip edilmemesinden kaynaklanan bir yaklaşım." diye konuştu.
Çelik, şöyle devam etti:
"Başından beri dikkat ederseniz o açıklamaların yapıldığı günlerde, ABD Başkanı ve Başkan Yardımcısının açıklamasının yapıldığı günlerde, gün ve saat vererek Türkiye'yi hiçbir şekilde kabul etmeyeceğimiz bir dille hükümeti tehdit etmeye kalkışarak, haddini aşarak bu şekilde yaklaşımlar ortaya konulduğunda bunların hiçbirine prim verilmedi.
Bu dayatmalar neticesinde bu karar ortaya çıktı diyenlerin dikkat etmesi gereken şey şudur; tweetler atıldığı zaman, bu açıklamalar yapıldığı zaman, Türkiye haddini aşan bir biçimde tehdit edilmeye kalkışıldığında, bunların hiçbirine Türkiye tarafından, Cumhurbaşkanı tarafından prim verilmedi."
Türkiye'nin bu dayatmalar konusunda bir adım atmayacağının açık ve net bir şekilde söylendiğini vurgulayan Çelik, yabancıların Türkiye'de yargılanmasıyla ilgili konunun Türkiye'de uzun bir tarihinin olduğunu kaydetti.
Geçmişte Türkiye'de ABD vatandaşlarının yargılanması söz konusu olduğunda, yabancıların yargılanması söz konusu olduğunda, geçmişte çeşitli hükümetler nezdince Cumhuriyet döneminde alınan tavırların çok ilginç olduğunu belirten Çelik, bunların ayrıntısına girmeyeceğini söyledi.
"Dayatmalara prim verilmemiştir"
Bu son durumun son derece ayrı olduğunun altını çizen Çelik, şöyle konuştu:
"Tüm bu dayatmalara, tüm bu tehditlere, haddini aşan tüm bu ifadelere karşı başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'nin hiçbir makamı prim vermemiştir. Şu gün şu saatte bırakın gibisinden ifadelere olumlu yaklaşılmamıştır. Yargısal akışın kendi doğası, takvimi içerisinde akması konusundaki olayın altı çizilmiştir.
Bu dayatmalar neticesinde serbest bırakıldı diyenlere, bu eleştirilerinin temelsiz olduğu şuradan bellidir; eğer belli dayatmalar neticesinde bu kararlar alınacak olsaydı o dayatma ifadeleri ortaya çıktığı zaman Türkiye'ye eş zamanlı ekonomik saldırılar yapıldığı zaman, Türkiye bu kararları alırdı.
Dolayasıyla Türkiye orada bir takım çıkarlar neticesinde bu dayatmalara teslim olmamış, tam tersine milli onur, milli haysiyet ve kendi milli çıkarları temelinde, Türkiye'nin egemenlik haklarının korunması temelinde, kurumlarının da egemenlik haklarının korunması temelinde tutumunu sürdürmüştür. Dolayısıyla dayatma ifadesini kullananların, bu takvimi gözden geçirmesi gerekir.
Eğer dayatmalar konusunda bir karar alınacak olsaydı o sözlerin söylendiği yani şu günde şu saatte serbest bırakmazsanız şu yaptırımlarla karşı karşıya kalacaksınız denildiği zamanlarda bu yapılırdı. O zaman da bunun arkasına Bakanlarımıza karşı yaptırımlar koydular, Türkiye'yi Cumhuriyet tarihinde karşı karşıya kalmadığı kadar ağır bir ekonomik saldırı ortaya koydular ve bunu alenen yaptılar."
Türkiye'nin kendi egemenlik hakları çerçevesinde gereken tutumu aldığını belirten Çelik, "Şunun görülmesi gerekir; maalesef yanlış bir tutum var. Bakın, bu olaylara halen devam eden ABD yönetiminin kullandığı üslubu eleştirmek yerine eleştiriyi içeriye yöneltiyorlar." dedi.
"Türkiye Cumhuriyeti'ni tehdit etmek kimsenin haddine düşmez"
ABD yönetiminin Brunson konusundaki tutumunu eleştiren Çelik, "Bunu teolojik bir siyasete dönüştürmeye çalıştıkları, teolojik bir siyaset diline enerji kazandırmak için kendi iç politikaları çerçevesinde bunu kullandıkları çok açıktır. Esas eleştirilmesi gereken şey budur. Amerikan yönetiminin de şunu anlamış olması gerekir; ne Türkiye'nin Cumhurbaşkanı ne Türkiye'nin kurumları ve hükümeti, hiçbir şekilde bu dayatma diliyle muhatap olmaz, bu haddini aşan dile herhangi bir prim vermez." ifadelerini kullandı.
"Türkiye Cumhuriyeti'ni tehdit etmek kimsenin haddine düşmez" diyen Çelik şunları kaydetti:
"Ne olmuştur, netice itibariyle onların söylediği zaman bunları en ağır saldırılarla eş zamanlı ortaya koydukları zaman, Türkiye'de buna hiç kimse prim vermemiştir. Cumhurbaşkanımızdan hükümetimize kadar hiç kimse buna prim vermemiştir. Dolayısıyla Amerikan yönetiminin de şuna dikkat etmesi gerekir; bu dili hiçbir ülkeye karşı kullanmamaları gerekir.
Hele Türkiye gibi bir ülkeye karşı hiçbir şekilde kullanmamaları gerekir. Eğer bu dil vasıtasıyla sonuç aldıklarını düşündükleri ülkeler varsa, şunu bilsinler; Türkiye'nin milli onuru, milli haysiyeti her şeyin üzerinde gelir. Bu dilin eğer yeryüzünde işleyeceğini, çalışacağını düşünüyorlarsa bu dilin karşılık bulmayacağı, prim verilmeyeceği, çalışmayacağı ve işlemeyeceği yegane ülke Türkiye Cumhuriyeti'dir.
Dolayısıyla Amerikan yönetiminin bu tehdit ve dayatmalarla, ekonomik saldırılarla ortaya koyduğu dile prim verilmediğini görmesi ve Türkiye ile olan ilişkilerinde kullandığı dilde, bu dönemden bir öz eleştiri yaparak anlamlı bir safhaya geçmesi gerekir."
[ABD'li Brunson davasında karar] AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: Tehdit dilinin eğer yeryüzünde işleyeceğini, çalışacağını düşüyorlarsa; bu dilin karşılık bulmayacağı, prim verilmeyeceği, çalışmayacağı ve işlemeyeceği yegane ülke Türkiye'dir. pic.twitter.com/xxTIPcBb7j
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) 13 Ekim 2018
"Türkiye hiçbir taviz vermemiştir"
Türkiye'deki bir kısım muhalefeti de eleştiren Çelik, "Bu gelinen nokta bir şey daha göstermiştir, o da şudur; Türkiye'de maalesef bu tip olaylar olduğunda muhalefetin belli kesimleri, Türkiye Cumhuriyeti'ni savunmak yerine derhal dışarıyla birlikte saf tutuyorlar." değerlendirmesinde bulundu.
Çelik, bunu Twitter'da takip ettiği pek çok eleştiride, çeşitli milletvekillerinin attığı bir takım tweetlerde de gördüğünü aktararak şunları söyledi:
"Burada Amerikan yönetimi, hiçbir şekilde şimdiye kadarki uluslararası hukuk kurallarına, kullanılması gereken demokratik dile uymayan son derece yanlış bir tavır göstermiştir. Amerikan yönetiminin de bundan ciddi bir ders alması gerekir. Türkiye hiçbir taviz vermemiştir, dayatmaların en yüksek sesle ifade edildiği, haddini aşan bir ifade edildiği noktada bile geri adım atmamıştır, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı, kurumların kendi doğal akışı içerisinde çalışmasını güçlü bir şekilde savunmuştur.
Dolayısıyla gelinen noktada, verilen karar ortadadır, bundan sonra da süreç aynı ritmi içerisinde işleyecektir. Türkiye'nin herhangi bir dayatmayla hareket etmeyeceği, o dayatmaların en yüksek sesle ifade edildiği, Türkiye'ye ekonomik saldırılarla üzerimize gelindiği, Bakanlarımıza yaptırım kararları alındığı günde bile söz konusu olmamıştır. Bundan sonra da söz konusu olmayacaktır."
“Suudi makamları Türkiye ile işbirliği yapmak istediler”
Çelik, Kaşıkçı meselesini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da dahil herkesin hassasiyetle takip ettiğini söyledi
Konuya ilişkin iki ayaklı bir soruşturma yürütüldüğünü ifade eden Çelik, "Birincisi, Türkiye'nin kendi müstakil soruşturması. İkincisi de geçen günlerde görüldüğü gibi Suudi makamları Türkiye ile işbirliği yapmak istediler." diye konuştu.
“Asla affedilemeyecek, asla üssü örtülemeyecek bir eylemdir”
Çelik, Kaşıkçı olayını "çok vahim bir meseledir" şeklinde tanımlayarak, şöyle devam etti:
"Bu çok vahim bir meseledir. Saygın bir gazetecinin öldürülmesiyle ilgili son derece spekülatif iddialar var. Bazı isimler üzerinde yoğunlaşma vardır, bunların hepsi iddiadır, güçlü bir şekilde soruşturulacaktır.
Asla affedilemeyecek, asla üssü örtülemeyecek bir eylemdir. Kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti topraklarının içerisinde, Viyana Sözleşmesi'ne göre Türkiye Cumhuriyeti toprağı değil o ülkenin toprağı sayılabilecek bir alanda bu eylemin yapıldığına dair tartışmalar, iddialar var. Dolayısıyla bunlarla ilgili soruşturmalar bu çerçevede yürütülecek. Bu, Türkiye Cumhuriyeti'ni, bizi doğrudan ilgilendirmektedir.
Kendi topraklarımızın içinde bu şahsın kaybolması söz konusu. Bu şahsın belli bir mekana girdiği ve o mekandan çıkmadığı görülmektedir. Dolayısıyla bunun açığa kavuşturulması gerekir. Her türlü spekülasyondan uzak olarak, olayın açığa çıkması için en yüksek hassasiyeti gözeterek çalışmalar sürdürülüyor."
"Bu eyleme karışanlar varsa ağır sonuçları olur"
Ömer Çelik, bu eylemi Türkiye Cumhuriyeti'nin asla meşru görmeyeceğinin altını çizerek, şunları kaydetti:
"Bu eyleme karışanlar varsa kuşkusuz bunun ağır sonuçları olur. Ama bu mesele sadece Türkiye Cumhuriyeti ile bu eylemi yapanlar arasında değildir. Bu demokratik dünyayla, uluslararası düzenle, uluslararası kurumlarla bu eylemi yapanlar arasında bir meseledir. Dolayısıyla demokratik dünyadan da çok yüksek sesler ortaya çıkıyor bu konunun takibiyle ilgili. Dünyanın her tarafında bu konuya yüksek hassasiyet gösteriliyor.
Hassasiyetimiz çok yüksektir. Şundan herkes emin olsun; bir takım yapılan çalışmalar hakkında günübirlik bilgi verilmemesi, bu konudaki hassasiyetin pörsüdüğü anlamına gelmemektedir. Çok yüksek bir ilgiyle bu çalışmalar yürütülüyor, büyük bir hassasiyetle bu çalışmaları takip ediyoruz, eninde sonunda bu eylem nasıl olmuştur, bunu kimler yapmıştır, bu şahıs nasıl kaybolmuştur, saygın bir gazeteci nasıl birden bire ortadan kaybolabilir, ona karşı nasıl bir eylem gerçekleştirilmiştir ve bu eylemi kimler gerçekleştirmiştir, bu eninde sonunda ortaya çıkacaktır."
Çelik, bu olayın soruşturulmasında kimsenin kuşku duymaması gerektiğini vurgulayarak, "Bu meseleyi sonuna kadar takip edeceğiz ve açığa çıkaracağız." ifadesini kullandı.
Çelik, mahalli idareler seçimleriyle ilgili ittifak konusunda heyetlerin belli konuları olgunlaştıracağını söyledi.
Heyetlerin yapılan görüşmeyle ilgili sunumlarını genel başkanlara yaptıklarını anlatan Çelik, şöyle devam etti:
"Dolayısıyla o bahsettiğimiz ittifakla ilgili yani Cumhur İttifakı'nın yerel seçimlerde de bir formüle dönüşüp dönüşmeyeceği, dönüşürse nasıl bir formüle dönüşeceğiyle ilgili konu aynı şekilde kendi doğal akışı içerisinde devam ediyor. Orada bir aksama yok, herhangi bir sıkıntı yok. Zaten Cumhur İttifakı'na verilen önem her iki heyet tarafından da hepimiz tarafından da ifade ediliyor.
Ama Cumhur İttifakı'nın her somut olayda nasıl bir sonuç doğuracağı, nasıl bir sonuca evrileceğiyle ilgili çalışmalar devam ediyor. Bu konuda da tabii arayış sürüyor. Yani bu yerel seçimlere dönük olarak bir formül üretilebilir mi, üretilirse nasıl olur bunla ilgili arkadaşların çalışmaları sürüyor."
"Vatandaşın hiçbir sorusu cevapsız bırakılmayacak"
Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kamu hizmetlerinde bürokrasinin azaltılmasına ilişkin genelgesine dair bir soruya da bu genelgenin daha önce yayımlanan tasarruf genelgesiyle değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde bürokrasinin azaltılmasına, vatandaş odaklı bir devlet anlayışının tam olarak yerleştirilmesine büyük bir önem verdiklerini, bunu yüksek bir hassasiyetle takip ettiklerini dile getiren Çelik, şunları kaydetti:
"Bu genelgede önemli konulardan bir tanesi şu, vatandaşın hiçbir sorusu cevapsız bırakılmayacak. Vatandaş herhangi bir makama gittiğinde, belli bir meseleyi öğrenmek istediğinde orası 'bu konunun ilgilisi ben değilim' diye bir cevap veremeyecek. İlgilisi kendisi değilse bile bunun cevaplanması için harekete geçecek ve orada vatandaşımızın sorusu cevaplanacak, sıkıntısı giderilecek. Devlet, vatandaş için var.
Devlet vatandaşın üstünde, vatandaşa yukarıdan bakan bir kurum değil. Devlet vatandaşlarımızın içinde, milletimizin içinde örgütlenmiş bir yapı değil, milletimizin tamamının örgütlenmiş halidir. Dolayısıyla en büyük hassasiyetlerimizden bir tanesi, bürokratik vesayetin azaltılmasıyla birlikte bu bürokratik kalemlerde de tasarrufa gidilmesidir.
Dolayısıyla bürokratik kalemlerde de tasarrufa gidilmesi vatandaşın sorduğu sorulara güçlü bir şekilde cevap alabilmesi, bu cevabı kurumlar arasında oradan oraya savrulmadan, ilk başvurduğu yerden itibaren bu cevaba ulaşabilmesi hepimizin hassasiyetle üzerinde durduğu bir konu.
Bu genelgeyi, vatandaş odaklı devlet anlayışı açısından Türkiye Cumhuriyeti'nin en yüksek makamından, Cumhurbaşkanı'mızdan, kurumlara verilen bir talimat olarak değerlendirmek ve bundan sonrasında da her türlü her devlet görevlisinin vatandaşımızla kurduğu ilişkiyi bu çerçevede kurmasını sağlamak üzere ciddi sonuçlar doğuracağını düşünüyoruz."
Kaynak: AA