Hafif Kar Yağışlı 0ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Gündem
11.03.2019 12:13

AK Parti'den Mansur Yavaş açıklaması

AK Parti Sözcüsü Çelik, "CHP'nin Ankara'ya belediye başkanı olarak önerdiği Mansur Yavaş, sahte bir senetle icra takibi yapmış mıdır, yapmamış mıdır?" dedi.

AK Parti'den Mansur Yavaş açıklaması

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

Kalp krizi geçiren şair İsmet Özel'e geçmiş olsun dileklerini ileten Çelik, Özel'in durumunun stabil olduğunu öğrendiklerini söyledi.

CHP'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş ile ilgili basında yer alan "sahte senet" iddialarını hatırlatan Çelik, "Bunlar önemli, vahim iddialar. Fakat ne CHP yönetiminden ne de Mansur Yavaş'ın kendisinden herhangi bir açıklama gelmedi. Halbuki bu tür iddialar karşısında sorumlu bir partinin ve siyasetçinin derhal açıklama yapması, vatandaşın bilgi edinme hakkı çerçevesinde olayı açıklığa kavuşturması gerekirdi." diye konuştu.  


 

Bu iddiaları takip ettiklerini ancak CHP yönetimi ve Yavaş'tan açıklama yapmalarını beklediklerini belirten Çelik, "Bizim kendi incelemelerimiz sonucunda vardığımız sonuçlar, belgeli, bilgili sonuçlar olarak, vahim bazı durumların olduğunu ortaya çıkardı. Yavaş ile ilgili ortaya atılan iddia, sahte senet kullanarak icra takibi yaptığına dair." ifadelerini kullandı.

"Sistematik olarak görmezden gelme, üstünü örtme tavırları var"

İddianın çok ağır olduğunu söyleyen Çelik, "Türkiye'nin başkentine, kalbine belediye başkanlığı için aday gösterilmiş biri için çok vahim bir iddiadır. Esasında siyasetten biraz anlayan, siyasi sorumluluğu olan birisi anında bunlara bir şekilde cevap verirdi. Alakalı alakasız bir sürü konuda konuşuyorlar fakat bu konuyu nedense sistematik olarak görmezden gelme, üstünü örtme gibi bir tavırları var." değerlendirmesinde bulundu.

Bir vatandaşın, "Mansur Yavaş'ın sahte bir senedi 2015 yılında icra takibine koyarak, kendisinden 600 bin dolar tahsil etmeye çalıştığı" iddiasının basında yer aldığını anlatan Çelik, bunun neticesinde Mansur Yavaş ile ilgili olarak yasal süreç başlatıldığını belirtti.

Senetteki imzanın incelendiğini ve bunun vatandaşa ait olmadığının Jandarma ve Emniyet kriminal bilirkişileri tarafından ortaya konulduğunu dile getiren Çelik, imzanın vatandaşa ait olmadığının Adli Tıp raporlarında da sabit hale geldiğini kaydetti.

"Niye örtbas edilmeye çalışıldığı ortaya çıkmış oluyor"

Sahte senedin tespitiyle, ilgili icra takibinin iptal olduğunu dile getiren Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Mahkeme, Mansur Yavaş ile ilgili olarak kötü niyet tazminatına ve para cezasına hükmediyor. Netice olarak bu dava süreci sonuçlanıyor, 2016 yılında Yargıtay tarafından onanıyor ve kesinleşiyor. CHP'nin Türkiye'nin kalbine, Ankara'ya belediye başkanı olarak önerdiği şahsın, sahte senet takibi yaptığı, Jandarma ve Emniyet kriminal raporlarınca ve Adli Tıp ile bu senetteki imzanın sahte olduğuna dair raporların kesin olduğu, yargı süreci neticesinde Mansur Yavaş'ın kötü niyet tazminatına ve para cezasına çarptırıldığı ve neticede de bunun Yargıtay tarafından onandığı bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu açıdan basında ortaya çıkan iddialara niye cevap verilmediği, CHP yönetimi ve Mansur Yavaş tarafından niye örtbas edilmeye çalışıldığı da ortaya çıkmış oluyor."

AK Parti Sözcüsü Çelik, olayın devam ettiğini, 2015'ten bu zamana kadar Mansur Yavaş ve vatandaş arasında karşılıklı iddialarla ilgili 28 ayrı soruşturma, dava ve icra takiplerinin devam ettiğini açıklayarak, "Bu 28 davanın içeriğinde, basındaki iddiaların buradan da doğru olduğu ve son derece önemli bir gazetecilik işine imza atıldığı görülüyor. Resmi evrakta sahtecilik, şantaj ve menfaat temini, en vahimi yargı içerisinde örgüt kurmak ve kişisel ilişkileriyle nüfuz ticareti yapmak gibi suçlamalarla ilgili olarak süreç devam ediyor." bilgisini verdi.

"Bunun açık bir şekilde ortaya konulması gerekir"

Ankara Ağır Ceza Mahkemesinde avukatlık suçlarıyla ilgili Mansur Yavaş hakkında devam eden bir ceza davasının olduğunu ifade eden Çelik, şöyle konuştu:

"Sorulması gereken soru şudur, CHP içinde pek çok yönetici bu adaylar tespit edildikten sonra 'CHP'nin geleneklerine uyulmadığı, CHP'de kurulların ve kurumların işletilmediği, istişarenin çalıştırılmadığı, tek adam yönetimi, Kemal Kılıçdaroğlu'nun diktatör gibi davranarak adayları tek başına belirlediği' şeklinde birtakım açıklamalar yapmışlardı. Dolayısıyla bu şahsın bu saatten sonra, Mansur Yavaş'ın ve CHP Genel Başkanının kamuoyuna açıklama borcu vardır. CHP'nin Ankara'ya belediye başkanı olarak önerdiği bu şahıs, sahte bir senetle icra takibi yapmış mıdır yapmamış mıdır? Bakın biz, dava sürecinin kesinleştiğini ve Yargıtay tarafından onandığını ve bu şahsın para cezasına, kötü niyet tazminatına çarptırıldığını söylüyoruz. 2016 yılında bu Yargıtay tarafından kesinleşmiş. Bunun açık bir şekilde ortaya konulması gerekir."

Bu kesinleşmiş kararın bilinmesine, günlerdir basında bu iddiaların yer almasına rağmen Mansur Yavaş'ın ve CHP yönetiminin neden açıklama yapmadığını soran Çelik, vatandaşa saygı gereği bir açıklama yapılması gerektiğini vurguladı.

Açıklığa kavuşturulması ve basın mensuplarının peşine düşmesi gereken bir başka konuya da işaret eden Çelik, "Mansur Yavaş, bu sahte senetle ilgili olarak 'Söz konusu vatandaştan alacağım vardı' diyor. Bu alacağının hangi hizmetin karşılığı olarak tecelli ettiğini sormak gerekiyor. Çünkü bu şahıs, Mansur Yavaş'ın müvekkili değil. Bir avukatlık ilişkisi içerisinde vekili değil. Hangi ilişkinin neticesi olarak bu alacaktan bahsedilmektedir?" ifadelerini kullandı.

"Temiz aday çıkarmak bütün siyasi partilerin görevidir"

CHP yönetiminin sessiz kaldığını belirten Çelik, şöyle konuştu:

"Sahte senet kullandığı 2016'da Yargıtay kararıyla kesinleşen ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak gösterdiğiniz bu şahısla ilgili olarak günlerdir basında iddialar yer almasına rağmen Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi buna niçin cevap vermemiştir? Vatandaşın önüne temiz aday çıkarmak bütün siyasi partilerin görevidir. Böyle bir şeyin bilinmemesi mümkün değil. Bunu bilmenize rağmen, CHP'nin hangi ölçüleriyle, hangi değerlendirme mekanizmalarıyla, hangi siyasi ahlak prensibiyle uyumlu olduğunu düşünüyorsunuz, hakkında kesinleşmiş hüküm olan bir adayın Ankaralılara belediye başkanı olarak sunulmasını. Hakkında bu şekilde iddialar olan birisini, Ankaralının önüne belediye başkan adayı olarak çıkarma konusundaki tutumunuz devam edecek midir, bu konuda ısrarınız var mıdır?"

Mansur Yavaş hakkında "resmi evrakta sahtecilik, yargı içinde örgüt kurmak, tehdit, şantaj, özel hayatın gizliliğini ihlal, kaçak işçi çalıştırmak, görevi kötüye kullanmak" ile ilgili yargı süreçlerinin devam ettiğini kaydeden Çelik, "Türk siyasi hayatı açısından siyasi tarihe geçecek bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu görmekteyiz. Bu vahim suçlamalara Mansur Yavaş'ın ve CHP yönetiminin cevap vermesi gerekir. Günlerdir basında yer almasına, böyle bir yargı kararı kesin olmasına rağmen niçin buna şimdiye kadar cevap verilmemiştir? Müvekkili olmayan bir şahsa sahte senet kullanarak icra takibi başlatan bir kişiyi aday yapmak hangi siyasi ilkelere sığmaktadır? CHP, bunu kendi ideolojisiyle nasıl izah etmektedir?" değerlendirmesinde bulundu.

Mansur Yavaş'ın, CHP tarafından birkaç yılda bir Ankara'ya aday olarak gösterildiğini dile getiren Çelik, sözlerine şöyle devam etti:

"Seçimi kaybettikten sonra ortadan kayboluyor. Türkiye pek çok badire atlattığı halde bir siyasetçi olarak, Türkiye'nin meseleleriyle ilgili hiçbir açıklaması yok. Sesi duyulmuyor, kendisi görülmüyor. İki seçim arasında aday olmanın dışında ne iş yaptığını, nelerle uğraştığını bilmek vatandaşın hakkı. Bu esnada adının hangi olaylara karıştığını bilmek de vatandaşımızın hakkıdır. Gazetecilerimiz açısından önemli bir inceleme konusu ortaya çıkmıştır. Sahte senetle icra takibi başlatan ve bu konuda hüküm giymiş birisinin CHP tarafından Ankaralılara aday olarak sunulması, Ankaralı seçmene yapılabilecek en büyük haksızlıklardan bir tanesidir. CHP tabanına da bütün Ankara tabanına da haksızlıktır. Türk siyasi hayatı açısından da vahim bir tablo olduğunu ifade etmek isteriz.

En ufak bir olayda bütün sözcüleri çıkıp açıklama yaparken, günlerdir basında yer alan bu iddialarla ilgili CHP'nin hiçbir sözcüsü açıklama yapmamıştır. Adeta olayı görmezden gelmiştir. Vatandaşımıza bunu açıklama borçları var. CHP Genel Başkanı her konuda konuşurken, aday yaptığı kişinin sorumluluğunu en üst düzeyde taşıyan kişi olarak bu konuda hiçbir açıklama yapmamıştır. Aday olarak Ankara'nın önüne sunduğunuz kişinin ahlaken ve siyaseten kabul edilmeyecek birtakım cürümlere imza attığı yargı kararıyla kesinleşmiş. Bunu vatandaşa izah etmeniz gerekiyor. CHP tabanına yapılan haksızlık, Ankara seçmenine yapılan da saygısızlıktır. Bunun açıklığa kavuşturulması gerekirken, bunu açıklığa kavuşturmayanlar, basında yer alan iddialara cevap vermeyenler, en az bu şahsın işlediği cürüm kadar vatandaşa karşı saygısızlık içerisinde davranış sergilemişlerdir. CHP'nin ve Mansur Yavaş'ın suskunluğunu da vatandaşımızın takdirine arz ediyoruz."

"Hepimizin tepkisi ezana dönük saygısızlığa yönelik"

AK Parti Sözcüsü Çelik, Osmanlı donanmasının sefere çıkmadan önce, Akdeniz'i Türk gölü haline getiren büyük Türk denizcisi Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa'nın Beşiktaş'taki türbesini selamlama geleneğinin, Mavi Vatan-2019 Tatbikatı'nın ardından Türk Deniz Kuvvetlerince yeniden başlatıldığını hatırlattı.

Akdeniz'in bugün Avrupa Birliği ve Batı dünyasının duyarsızlığı ile Afrika ve Ortadoğu'daki istikrarsızlıklar neticesinde ortaya çıkan büyük dramların sahnesi haline geldiğini vurgulayan Çelik, Türkiye'nin Akdeniz'deki meşru haklarına Yunanistan ve Rum kesimi tarafından birtakım tacizlerin olduğu bir dönemde bu geleneğin ihya edilmesiyle son derece güçlü bir mesaj verildiğini kaydetti.

"Son zamanlarda çok fazla yalan haber yapıldı"

Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında Mısır yönetimine yakın bir dergide son derece ahlak dışı, hiçbir şekilde saygıyla karşılanmayacak ve saygısızca birtakım tutumlarda bulunulduğuna dikkati çekerek, bu tür olayların ciddiye alınmaması gerektiğini ancak özellikle son zamanlarda çok fazla yalan haber yapıldığını söyledi.

Çelik, sözlerine şöyle devam etti:

"Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında 'Kudüs'ü, İsrail'in başkenti olarak tanıdığı ya da tanımaya hazırlandığı' şeklinde ifadeler yer alıyor. Bilenler için komik, bunu yapanlar için ise maalesef sadece kendi hanelerine yazılacak saygısız bir işe imza atıyorlar. Bu tür propagandalardan Cumhurbaşkanımız etkilenmez. Cumhurbaşkanımızın İslam ve Arap dünyasındaki imajı etkilenmez. Bu propagandayı yapanlar sadece kendi kendilerine bir not vermiş oluyorlar. O not da sokaktaki insanların, vicdanı ve duası Türkiye'yle olan insanların herhangi bir şekilde geçer not vereceği bir not olmaz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kudüs konusundaki hassasiyetini İsrail basınının da çok iyi bildiğini vurgulayan Çelik, "Türkiye'de bir tek Kılıçdaroğlu duymamıştı Birleşmiş Milletler konuşmasını. Anlaşılan Mısır yönetimi de bu tip yalan haberlerle, çevresine yakın yayın organlarıyla bunu örtbas edebileceğini düşünüyor. Bu yayınları da bir kere daha kınadığımızı ifade etmek istiyorum." değerlendirmesinde bulundu.

"Yürüyüşe katılanların açıklamaları analiz edildi"

Taksim'de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde ezanın protesto edildiği iddialarını değerlendiren Çelik, yürüyüşü organize edenlerin, ezanın protesto edilmesine yönelik bir amaçlarının olmadığını söylediğini belirtti.

Çelik, söz konusu görüntüleri inceleyip sosyal medya araştırması yaptıklarını da belirterek, "Taksim'deki yürüyüşe katılanların konu hakkındaki tweetleri ve birtakım açıklamaları analiz ettirdik. Bahsettiğiniz şekilde bir açıklama var. Fakat çok sayıda açıklama kendilerinin ezanı protesto ettiklerini ve orada bulunurken de burada ifade etmek istemediğim, kendilerinin hesaplaşmasının sadece ataerkil kültürle olmadığı, İslam dini ve ezanla da hesaplaşma içerisinde olduğuna dair. Onları incelediğinizde ve yürüyüşte bulunup da 'Bunu yaptık' diyen çok sayıda kişinin hesabını incelediğinizde böyle bir tablo ortaya çıkıyor." ifadelerini kullandı.

Çelik, sözlerine şöyle devam etti:

"Burada mesele şu, ne zaman 'ezan, kutsal, milletimizi millet yapan değerler'le ilgili bir saygısızlık söz konusu olsa Cumhuriyet Halk Partisi herhangi bir şekilde ses vermiyor. Biz bu konuyla ilgili hassasiyetimizi gündeme getirdiğimizde, bu hassasiyet gündeme geldiği andan itibaren bunun böyle olmadığını, gerçeğin böyle olmadığını ispat gayretine düşüyorlar. İspat gayretine düşerken Cumhuriyet Halk Partisi yöneticilerine, sözcülerine tavsiyemiz şudur. Ezan, bayrak konusunda, milletimizi millet yapan değerler konusunda hassasiyetlerini vurgulasınlar. O hassasiyetlerinin altını çizsinler, ondan sonra söyleyecekleri cümleyi söylesinler. Ezana, bayrağa saygısızlık onları çoğu kez ilgilendirmiyor ama arkasından bunları gündeme getirdiğimiz zaman başka tür birtakım hassasiyetleri ortaya sunuyorlar. Ezanın, Türkiye'de ideolojik bir dayatma olduğuna ve belli bir kesimin haşa günde beş vakit hakimiyetini ilan etmesi için kullanılan bir şey olduğuna dair açıklamalar, bu yürüyüşe katılanların birçoğu tarafından da dile getiriliyor. Dolayısıyla hepimizin tepkisi, ezana dönük bir saygısızlığa yöneliktir."

Ezanın, bu ülkenin semalarında ebediyen okunması ve ezan sesinin kalplerde yankılanması için büyük bir bedel ödendiğine işaret eden Çelik, "Bu bedel milletimizin hak edilmiş, bu ülkeyi vatan yaparken hak edilmiş sayıda bir bedeldir. 'Türkçe ezan' meselesinden beri bunu yakın bir şekilde takip ediyoruz. Bu bir şekilde kampanya olarak devam edegeliyor." dedi.

Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tabii ki vatandaşımız bu konuda hassasiyet göstermektedir. Tabii ki ezan konusunda hassasiyet, millet olma hassasiyetinin bir gereğidir. Ayrıca İslami bir hassasiyettir. Ezan konusunda milletimizin hassasiyeti, onu millet yapan unsurların başında gelmektedir. Dolayısıyla bu tepkiler normaldir ama o bahsettiğiniz tür, herhangi bir şekilde şiddete yol açan veya dükkanların basılması ya da birtakım insanlara şiddet davetiyesi gibisinden birtakım şeylere asla sıcak gözle bakmayız. Çünkü Türkiye bir hukuk devletidir. Protestolar, demokratik ve hukuki sınırlar içerisinde kalmalıdır. Vatandaşlarımızın da bu hassasiyetlerini dile getirme hakları vardır ama dükkanlara girilmesi, insanların taciz ve tehdit edilmesi gibi bir şey yok. Tam tersine 'Ben ezanı ve İslam dinini de protesto ediyorum. Orada düdükleri bunun için çaldık.' diyenlerden yoğun bir şekilde tehdit ve taciz mesajları gelmektedir." 


 

"Tehditler Türkiye'nin kapısından içeriye girmez"

Türkiye'nin S-400 hava savunma sistemi alımı konusunda ABD'den yapılan açıklamalara ilişkin Çelik, "Olayın büyük bir bilgi kirliliği içinde Türkiye'ye dönük bir tutum olarak geliştirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Tamamen bilgi hatalarıyla ve birtakım manipülasyonlarla yürütülmeye çalışılıyor." ifadesini kullandı.

Çelik, Türkiye'nin Suriye'deki gelişmeler nedeniyle hava savunma sistemi ihtiyacının en üst düzeye çıktığına işaret ederek, "patriot" füze sistemleri konusunda gerek teknoloji paylaşımı gerekse fiyat konusunda Türkiye'nin taleplerine olumlu karşılık verilmediğini hatırlattı.

"Bu destek geçici olarak ortaya konuldu"

Hava sahası tehditlerine açık hale gelen Türkiye'nin, NATO müttefiklerince de desteklenmesi gerektiğini dile getiren Çelik, bu desteğin "palyatif ve geçici" olarak ortaya konulduğunu söyledi.

Çelik, Türkiye'nin NATO üyesi olarak milli güvenliğini garanti altına alacak birtakım arayışları sürdürdüğünü, Gaziantep'te ABD, Kahramanmaraş'ta Almanya, Adana'da Hollanda patriotlarının görev yaptığını ancak bunların geri çekildiğini, Türkiye'nin savunma ihtiyacını sürekli olarak karşılayacak bir mekanizmanın ortaya konulmadığını anlattı.

Kalıcı çözüm üretilmesinin önemine değinen Çelik, "Türkiye gibi bu coğrafyada yaşayan ve çatışmalı bölgelerle ciddi sınırı olan bir ülkenin hava savunma sistemini elde etmesi en öncelikli ihtiyaçlardan bir tanesidir. Arayışlar sonucunda Türkiye'nin ihtiyacını karşılayacak en mükemmel sistemin S-400 sistemleri olduğuna karar verilmiştir." diye konuştu.

"Birtakım yanlış açıklamalar ortaya koyuyorlar"

AK Parti Sözcüsü Çelik, "Patriot istediğimizde uygun bir şekilde vermeyenler, bugün ise S-400 alınması karşısında birtakım yanlış açıklamalar ortaya koyuyorlar. S-400 hava savunma sistemi Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde çok yönlü tehditlere süratle cevap verebilen, teknik özellikleri yüksek bir sistem." değerlendirmesinde bulundu.

ABD'nin patriotların teknik özelliklerini Türkiye ile paylaşmayı reddettiğini ve sistemin maliyetinin de çok yüksek olduğunu aktaran Çelik, Rusya'nın verdiği teklifin ise fiyat, teslimat, ortak üretim ve teknoloji transferi konusunda Türkiye'nin beklentilerini karşıladığını ifade etti.

Çelik, buna Türkiye'nin olumlu yaklaştığını ve bu sürecin geride kaldığını belirterek, "Türkiye'ye dönük olarak maalesef vizyonsuz, içeriksiz birtakım yaptırım açıklamalarının hiçbir mantığı yok. Türkiye patriot almak istedi. Türkiye'ye verilmedi. Türkiye milli güvenlik ihtiyacını karşılamak için de birilerinin kaprislerini bekleyecek durumda değil." ifadelerini kullandı.

"Türkiye'de de kimse bunu duymaz"

Bulgaristan, Yunanistan, Hırvatistan, Slovenya gibi NATO ülkesi ve yaklaşık 20 ülkeye S-300'ün satıldığına dikkati çeken Çelik, şöyle devam etti:

"Bunlara karşı yaptırım uygulamayanlar, söz konusu Türkiye olduğu zaman bundan bahsediyorlarsa, burada açık bir çifte standart vardır. Nitekim S-400'lerin ilk müşterileri de 2016 yılında Belarus, 2018 yılında Çin olmuştur. Arkasından Hindistan ve Suudi Arabistan'ın da bunlara talip olduğu düşünülmektedir. Hatta Hindistan geçen yıl Rusya ile yapılan bir anlaşma çerçevesinde 5 milyar doları aşan 5 adet S-400'ün satış sözleşmesini imzaladı. Şimdi bütün bunlar normal sayılırken, Türkiye'ye karşı bu şekilde bir tavır ortaya koyulması açık bir çifte standarttır. Türkiye'ye dönük olarak maalesef ortaya koyulan yanlış bir tutumdur. Bize karşı S-400 konusunda dayatma yapanlar ya da bu yanlış söylemleri kullananlar niçin NATO ülkesi olan Yunanistan'da, Bulgaristan'da, Slovakya'da S-300 varken, bunu normal karşılıyorlar? Mesele NATO üyeliği ise Bulgaristan, Yunanistan, Slovakya da bu kapsama giriyor.

NATO Genel Sekreteri, bu silah sistemlerinin menşeiyle ilgili olmadıklarını, önemli olan NATO savunma sistemi içindeki entegre savunmaya halel getirmeyecek, bunu güçlendirecek şekilde silah sistemlerini, her ülkenin kendisinin seçebileceğini söyledi. Dolayısıyla bu konudaki açıklamaların sınırı aştığını, hatta F35 programına Türkiye'nin katılımının yeniden değerlendirilmesi gibi izansız ve mantıksız bir noktaya vardığını, NATO müttefikliğine yakışmayan birtakım söylemler kullanıldığını görüyoruz. Bu konuda bir kere daha bu uyarımızı ortaya koyuyoruz. Bunlar doğru açıklamalar değil. Müttefikler arasında işler konuşularak halledilir, bu şekilde tehditler Türkiye'nin kapısından içeri girmez. Türkiye'de de kimse bunu duymaz." 

Kaynak: AA 

Sıradaki Haber
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu topraklar üzerinde ameliyat yaptırmayız
Yükleniyor lütfen bekleyiniz