Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin davanın duruşmalarında "yalan makinesi" darbecilerin savunmaları dikkati çekti.
Derlenen bilgilere göre, Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 sanığın yargılandığı davada dinlenmeye başlanan örgüt yöneticisi sanıklar çelişkili ifadeler kullanırken, çapraz sorgularında soğuk terler döktü.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsünde görülen davanın ilk hafta duruşmalarında, davanın en önemli sanıklarından dördü olan Kemal Batmaz, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç ve Akın Öztürk savunmalarını yaptı.
Duruşmada, ilk olarak darbe girişiminin 3 numaralı ismi olduğu belirtilen FETÖ'nün sivil imamı Kemal Batmaz savunma yaptı.
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ve örgütün "Hava Kuvvetleri imamı" olduğu belirtilen Adil Öksüz'den sonra Kaynak Kağıt AŞ'nin eski genel müdürü Batmaz da yaptığı savunmada "arsa bakmaya gittik" yalanına sarıldı.
Darbe girişimini Öksüz ile yönettiği belirlenen Batmaz, Akıncı Üssü'ndeki görüntülere rağmen, 15 Temmuz'da şüphelilerden Harun Biniş ile tarla bakmak için sözleştiklerini belirterek, "Ben Ankara'yı bilmiyorum. O yer gösterecek, ben de piyasa araştırması yapıp yardımcı olacaktım." dedi.
Mahkeme Başkanı Selfet Giray, "Sizce 15 Temmuz emlak bakmak için uygun bir gün mü?" sorusuna karşılık Batmaz, Harun Biniş'e söz verdiği için gitmek durumunda kaldığını söyledi. Batmaz, "Evet, hayatın olağan akışına uygun değil ama söz vermiş olmam nedeniyle gittim." ifadesini kullandı.
Daha önce tanımadığını söylediği Öksüz'ü bu kez "bir iki defa gördüğünü" ileri sürdü
Daha önceki ifadesinde Adil Öksüz'ü tanımadığını söyleyen Batmaz, mahkemede ise Öksüz'ün kayınbiraderi olduğunu öğrendiği eski iş ortağı Abdulhadi Yıldırım'ın yanında kendisini bir iki defa gördüğünü ileri sürerek, "Yalnızca dönüş yolculuğunda bir iki defa görmeden dolayı merhabalaşma olabilir. Çünkü göz aşinalığı var." şeklinde savunmada bulundu.
Öksüz ve diğer sivil imamlarla aynı tarihlerde gerçekleştirdiği seyahatlere ilişkin de Batmaz, "Savcılık makamı yurt dışı seyahat analiz raporunda 20 yıllık uzun bir zaman dilimini baz almış. Bu uzun zaman diliminde bazı çakışmalar olabilir." diye konuştu.
"Görüntülerindeki ben değilim" diyen Batmaz'a bilirkişinin "kesin tanımlama" raporu gösterildi
Mahkemede, Akıncı Üssü ile Atatürk Havalimanı görüntüleri izletilen Batmaz, 143. Filo'daki kişinin kendisi olmadığını, Atatürk Havalimanındaki görüntülerin ise kendisine ait olduğunu söyledi. Bunun üzerine görüntüler ile Batmaz'ın değişik açılardan çekilen fotoğraflarının karşılaştırılması sonucunda hazırlanan bilirkişi raporu ekrana yansıtılarak, Akıncı Hava Üssü'ndeki görüntülerin kendisine ait olduğu yönünde "kesin tanımlama" raporu verildiği belirtildi.
Batmaz, "Görüntüdeki kişiyi kendinize benzetiyor musunuz?" sorusu üzerine, "Net bir şekilde bilemiyorum. Mantık yürütmek lazım. Olmadığını ifade ettiğim bir cümle karşısında nasıl 'benzetiyorum' diyeyim." şeklinde çelişkili ifadeler kullandı.
Mahkeme Başkanının, havalimanındaki görüntülerde Öksüz ile yürümesinin anormal olup olmadığını sorması üzerine Batmaz, selamlaştığı bir kişiyle bir süre yürümesinin anormal olmadığını savundu. Batmaz, "Öksüz ile başka bir yerde tanışıklığınız oldu mu?" sorusu üzerine ise "Olmadı diye biliyorum." dedi.
Adil Öksüz'ün eşiyle aynı iş yerinde çalışmasına ilişkin de Batmaz, "Bu kişinin işe alınması benimle ilgili değil. Yüzlerce kişinin çalıştığı bir yerde benim bu kadının işe alındığını bilmem mümkün değil." iddiasında bulundu.
Aracının plakasını bilmiyormuş
Motorlu aracı olup olmadığı sorulan Batmaz, "Belli zamanlarda kullandığım, plakasını bilmediğim, siyah Passat bir aracım var." diye konuştu.
"Hatırlamıyorum" taktiği
"HTS kayıtlarında, İngiltere'de bulunan bir telefonla görüştüğünüz, mesajlaştığınız ortaya çıktı. Bu numarayla dosyadaki 22 sanığın daha görüşme yaptığı tespit edildi. Bu görüşmeyi hatırlıyor musunuz? Ne görüştünüz?" sorusunu Batmaz, "Hiç hatırlamıyorum." diye yanıtladı.
İstanbul'dan Ankara'ya Ahmet adlı bir kişiyle geldiği "hikaye"si
İfadesinde İstanbul'dan otobüsle geldiğini, savcılık ifadesinde ise Ahmet adlı bir kişinin aracıyla geldiğini söylediğini hatırlatan Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın "Daha önce bahsettiğiniz bu Ahmet isimli kısım hikaye yani" sözleri üzerine Batmaz, "Hikaye" dedi.
Bazı gazilerin avukatı Hasan Oğuz Altınkaynak, sanıklardan eski Akıncı Üssü Komutanı Hakan Evrim'in Batmaz'a üs koridorunda başıyla selam vermesine atfen, "Üs komutanı olan bir askerin sivil birine selam vermesi mantıklı mı?" sorusunu yöneltti.
Batmaz, askerliğini bedelli olarak 21 gün yaptığını bildirerek, "Onun ben selam olup olmadığını da bilmiyorum. 21 gün bedelli askerlik yapan birisi olarak onun selam olup olmadığını da bilmiyorum. Bedelli eğitiminde o şekilde bir selam görmedim." diye konuştu.
Çiçek "öğrenci bulmak için" askeri üs lojmanlarına gitmiş
Duruşmanın ikinci ve üçüncü celsesinde "kurmay subaylar abisi" olarak örgütün tepe yöneticilerinden aldığı talimatları kurmay subaylara ilettiği belirtilen, kapatılan Anafartalar Kolejinin sahibi sivil sanık Hakan Çiçek'in de savunması alındı.
Çiçek, 16 Temmuz sabahı saat 08.00-08.30'dan itibaren 2-2,5 saat tarlada yürüyerek bir köye ulaşmaya çalıştığını, yürüyüşü sırasında içinde 23 bin 800 dolar olan bir çanta bulduğunu öne sürdü. Yürürken jandarma aracı gördüğünü, ona yöneldiğini ve gözaltına alındığını anlatan Çiçek, jandarma karakolunda işlerinden ve okul sahibi olmasından dolayı kendisinden şüphelenildiğini ifade etti.
15 Temmuz'da kendisini Akıncı Üssü'ne davet eden Albay Ahmet Özçetin ile Anafartalar Kolejinin Çankaya Yıldız'daki şubesinde olaydan 2 gün önce tanıştığını öne süren Çiçek, "Yeni öğrenciler bulabilmek için Özçetin'den yardım istedim. Cuma günü Akıncı Üssü'nde sosyal etkinlik düzenlediklerini söyledi. Bizzat katılmak istediğimi söyledim. Nasıl geleceğimi tarif etti." ifadelerini kullandı.
Akıncı Üssü'ne taksiyle gittiğini ve burada kendisini Özçetin'in aldığını söyleyen Çiçek'e, Başkan Giray, "Ahmet Özçetin'in numarası sizde yok. Sizi nasıl aldı?" sorusunu yöneltti. Bunun üzerine Çiçek, "19.30-20.00'de orada oldum. 5-10 dakika dolaştıktan sonra geldi, beni aldı. Herhangi bir haberleşme olmadı. Zaten aksilik olursa nizamiyeye gidip ismini söyleyip içeri alınabileceğimi söyledi." diye konuştu.
Cep telefonunun fabrika ayarlarında olmasını böyle savundu
Mahkeme Başkanı Selfet Giray, iddianamede, 16 Temmuz'da yakalandığı sırada üzerinde bulunan cep telefonunun fabrika ayarlarına döndüğüne yer verildiğini hatırlattı.
Çiçek, telefonunun, kızının iPad'ine indirdiği oyun programları yüzünden çöktüğünü, özel program yüklemediğini, çocuğunun indirdiği programların kendi telefonuna da yüklendiğini öne sürdü ve telefonunun fabrika ayarlarına döndüğünü iddia etti. Telefonunu bir hafta-on gün kullanmadığını öne süren Çiçek, yoğun ticari faaliyetleri bulunan bir kişi olarak bu sürede telefonsuz nasıl idare ettiğinin sorulması üzerine, "Herhangi bir aksama yok. Okulda yanımda müdürüm, çalışanlarım var, gerekirse oradan ulaşabilirler." savunmasını yaptı.
Bank Asya hesaplarına ilişkin soruya Çiçek, "Bank Asya'da hesaplarım var ama ticari bir çalışmam, kredi kullanmam yok. Restoranımın yanı Bank Asya şubesiydi." yanıtını verdi. Çiçek, bazı şubelerdeki hesaplarının iş yerlerinin müdürlerince açılmış olabileceğini iddia etti.
"Eşim ben seyahatteyken evde durmasın diye yatırmış"
Çiçek, terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in Bank Asya'ya para yatırılması yönündeki talimatının anımsatılması üzerine, bu bankaya hiç para yatırmadığını söyledi.
Eşinin yatırdığının anımsatılması üzerine Çiçek, "Eşim de kendine ait olan bir parayı ben seyahatteyken yatırmış. Evde durmasın diye yatırdığı bir paradır." dedi.
"Akıncı'ya gitme nedeniniz nedir?" sorusu üzerine Çiçek, "Yanımda okuldaki arkadaşların ve benim kartlarım vardı, onları dağıtacaktım." dedi. "Akıncı Üssü'ndeki toplantıda tanıtım için dağıtmak üzere kaç kart götürdünüz?" sorusuna Çiçek, "Yanımda 15-20 kart vardı." yanıtını verdi. Müşteki avukatları, jandarma tutanaklarına göre Çiçek'in üzerinden kart çıkmadığını ifade etti.
"60 milyonluk servet sorusu"
"Yakın akrabalarının FETÖ ile iltisaklı şirketlerde çalıştığının" hatırlatıldığı Çiçek, akrabalarıyla irtibatının zayıf olduğunu söyledi. Çiçek, eşinin bir dönem FETÖ ile irtibatlı bir okulda öğretmenlik yaptığını kaydetti.
Kısa sürede edindiği 60 milyonluk serveti sorulan Çiçek, ilk başlarda özel dersler verdiğini, sonrasında araba alıp sattığını, Vizyon AŞ isimli firmanın ortağı olduğunu, büyük firmalarda genel müdürlük yaptığını, Ümraniye'de bir restoran işlettiğini, okul yaptırmak için aldığı arsadan kazancının olduğunu anlattı. Çiçek, bankadan çektiği kredileri de okul yapımında kullandığını kaydetti.
FETÖ elebaşı Gülen'in uzun yıllar gizli toplantılar yaptığı dershanede kantin işletmiş
Çiçek, örgüte bağlı FEM Dershanesinin Altunizade şubesinde kantin işlettiğinin SGK kayıtlarıyla tespit edildiği hatırlatılarak, burada örgütün elebaşı Fetullah Gülen'i görüp görmediğinin sorulması üzerine, "Ben kantinciyim. Orada o şahsı hiç görmedim." dedi.
"Gülen'in sizin kantin işlettiğiniz yerde yaşadığını biliyor muydunuz?" sorusuna karşılık Çiçek, örgütün elebaşının kantin işlettiği yere gelip gittiğinin konuşulduğunu ancak bu kişiyi canlı olarak hiç görmediğini öne sürdü.
16 Temmuz sabahı Kazan'a hayvancılık belgeseli çekmeye gitmiş
Örgütün sivil imamlardan Nurettin Oruç da savunmasında iddiaları reddetti. Adil Öksüz, Hakan Çiçek, Kemal Batmaz, Harun Biniş ve Yurtta Sulh Konseyi üyelerini tanımadığını öne süren Oruç, "Benim ve ailemin Bank Asya hesapları var. O hesapları FETÖ elebaşının tavsiyesiyle açmadım. O dönemde kapanan şirketten gelen belli bir miktar vardı. Ankara'ya gelince aracı satmıştım, belli de birikim vardı." dedi.
Akıncı Üssü'nde bulunduğuna ilişkin iddianamede yer verilen fotoğrafa ilişkin Oruç, "O fotoğraftaki ben değilim diye düşünüyorum. Bu tür şeyleri montaj yapmak çok zor değil. Akıncılar'da olmadığını söyleyenlerin görüntüleri var, olanların görüntüleri yok." ifadesini kullandı.
Akıncı'nın bulunduğu Kazan ilçesinde çekmeyi planladıklarını hayvancılık, hayvan kesimi ve törenlerde hayvan etlerinin pişirilmesine ilişkin iddia ettiği belgeselden bahseden Oruç, "Kazan da Ankara'ya çok yakın, hayvancılığı gelişmiş, dolayısıyla bunu şey yapalım istedik. Daha önce Cumhuriyet Lokantası vardı Kazan yolu üzerinde, proje oradan çıkmıştı." diye konuştu.
Oruç, Mahkeme Başkanı Giray'ın sorusu üzerine, Soyut Medya adlı şirkette ortaklığının bulunmadığını, bu şirketin çalışanı olduğunu söyledi.
Kazan'a giderken yanına film çekimiyle ilgili herhangi bir teçhizat alıp almadığı sorulan Oruç, yanında bir teçhizat bulunmadığını savundu.
Otomobilin anahtarını cebinde unutmuş
Giray'ın, "Gidiş şeklin anormal değil mi? Sabahın köründe kalkıp 3 araçla oraya gidiyorsun. Otostopla Kazan'a geçiyorsun. Nerelerde otostop yaptın, seni nereden aldılar?" sorusunu yönelttiği Oruç, belediye otobüsünün o gün ücretsiz olduğunu, belediye otobüsüyle Etlik'ten Ulus'a geldiğini, buradan Kazan'a da yine belediye otobüsüyle geçtiğini, Kazan'da otostop yaparak çekimi yapacağı köyün yakınlarına ulaştığını savundu.
Oruç, saat 08.00 sularında Etlik'teki evinden çıkıp, 08.30 sularında otobüse bindiğini, 10.00 gibi Kazan'a ulaştığını, 11.00 sularında da gözaltına alındığını öne sürdü.
Kazan'a gittiğini öne sürdüğü otobüsün nereden kalktığını hatırlamadığını belirten Oruç, yakalandıktan sonra cebinde bulunan otomobil anahtarına ilişkin soruya karşılık, aracın çalıştığı firma tarafından kiralandığını, araç firmaya teslim edilmesine rağmen anahtarın kendisinde kaldığını iddia etti.
Güvenlik kamerasındaki görüntülerin "ürün yerleştirme" olduğunu ileri sürdü
Başka bir fotoğrafta beyaz gömlek giyen kişi için "O da bana benziyor." diyen Oruç'a daha sonra bu fotoğrafların elde edildiği görüntüler izletildi.
Görüntüdeki kişinin kendisi olmadığını öne süren Nurettin Oruç, şöyle devam etti:
"Ben film yapımcısı olarak söyleyeyim, böyle bir şeye ürün yerleştirmek, şahıs, kıyafet yerleştirmek çok basit bir işlem. İlla o kişi olması da gerekmez. Bu şahıs ben değilim. Görüntüde hiç benzetemedim. Resimde biraz, yani okşuyor derler ya o şekilde."
Telefonunun o gün yanında olup olmadığı sorusu üzerine Oruç, "Yok, telefonum yoktu. Yanımda değildi. Evde unutmuşum." dedi.
Mahkeme Başkanı Giray'ın "Neden telefonunu yanına almadın? Belgesel çekeceğin insanlarla nasıl irtibat kuracaktın? O gün yaşananlardan haberin var. Başına bir şey gelse telefona ihtiyacın olacağını düşünmedin mi?" sorusuna sanık Oruç, "Ben çok telefon kullanan biri değilim. Bu nedenle telefonumu genelde unuturum." diye cevap verdi.
Oruç, üniversite yıllarında devlet yurdu çıkmadığı için arkadaşlarıyla kaldığını ancak bu arkadaşlarından sadece Halil isimli kişiyi hatırladığını ifade ettiğinin hatırlatılması üzerine "Şu anda bile çocuklarımın isimlerini karıştırıyorum." dedi.
Akın Öztürk, üste hiç sivil görmemiş
Davanın sanıklarından eski Yüksek Askeri Şura üyesi Akın Öztürk de diğer sanıklar gibi suçlamaları kabul etmedi. Yanından hiç ayrılmadığını söylediği koruma astsubayı İsmail Keskin'in iddianamede yer alan ifadelerinin aksine Öztürk, üste bir tek sivil görmediğini iddia etti.
Mahkeme Başkanının 6 klasör fotoğraf olduğu ve bunların yarısında sivil bulunduğunu söylemesi üzerine, "Hemen karşımda 3-4 generali gördüm, kim var kim yok bakmadım." ifadesini kullandı.
Keskin ifadesinde Akıncı Üssü'nde açık renk polo yaka tişört giyen bir kişi gördüğünü belirtmişti.
Öztürk, Mahkeme Başkanı Giray'ın, Genelkurmay Başkanı dahil başka rütbeliler derdest edilmesine rağmen üste nasıl rahat dolaştığı sorusu üzerine, dolaşırken agresif davranmadığını söyledi.
Üsse, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal telefon açıp gitmesini istediği için gittiğini öne süren Öztürk, "Hava Kuvvetleri Komutanı üsse gitmemi rica ettiği zaman 'Hayır' deyip gitmeseydim şimdi burada yargılanmayacaktım. Suçum sadece 45 yıllık silah arkadaşıma 'Hayır' diyememek ve torunlarımı görmeye gitmek olmuştur. Ben bu davada aslında kavgayı ayırmaya çalışırken, sopa yiyen adam konumuna düştüm." savunmasını yaptı.