Scholz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Ofisi'ndeki görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.
Orta Doğu'daki krizin herkesi meşgul ettiğini anlatan Scholz, İsrail konusunda farklı görüşlere sahip olduklarını söyledi.
"7 Ekim'deki Hamas'ın saldırısı korkunç bir suçtu." diyen Scholz, herkesin kendini savunma hakkının olduğunu dile getirerek, "Tırmanmanın azalması ve bir ateşkes, bu çatışmanın yayılmasını engellemek için şarttır. İki devletli bir çözüm olmalı. Hem Filistinliler için hem İsrail varlığı için biz bu konuda çaba harcıyoruz." ifadesini kullandı.
Türkiye ile Almanya arasında geleneksel ve tarihi işbirliği olduğunu dile getiren Scholz, "Bu yıl özellikle Türk-Alman Dostluk Antlaşması'nın 100. yıl dönümünü kutluyoruz. Bu çok önemli ve ilişkilerimizin niteliğini vurgulayan bir tarih." ifadesini kullandı.
Scholz, iki ülkenin hem ikili konularda hem dünyadaki sorunlarla ilgili bilgi alışverişinde bulunmasının çok önemli olduğunu belirterek, "Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısını hepimiz uluslararası hukukun bir ihlali olarak gördük ve ikimiz (Türkiye ve Almanya) de Ukrayna'ya destek oluyoruz. Ukrayna bize güvenebiliyor. Fakat bu savaşın sonsuza kadar devam etmemesi için ne yapabiliriz? Rusya'nın saldırısı bütün Avrupa'nın barış düzenini tehlikeye atıyor ve bu nedenle NATO'da müttefikler olarak kararlı hareket etmeliyiz." diye konuştu.
Görüşmede Türk-Alman ilişkilerinin de ele alındığını söyleyen Scholz, "Toplumsal açıdan çok yönlü ilişkilere sahibiz. Örneğin göç ve mülteciler konusunda Türkiye önemli çabalar harcıyor. Biz de bu konuda örneğin Suriye'deki savaşın sonuçlarıyla da başa çıkma konusunda Türkiye'ye desteğimiz sürecek." dedi.
Scholz, iki ülkenin ekonomik ilişkilerinin çok iyi geliştiğini, ikili ticaret hacminin rekor seviye olan 55 milyar avroya ulaştığını ve bu durumun daha da geliştirilebileceğini ifade etti.
Başbakan Scholz, Türkiye-Yunanistan ilişkilerine de değinerek şunları söyledi:
"Bu ilişkiler konusunda, daha olumlu bir yönde geliştiğini görmekten dolayı çok mutluyum. Aynı zamanda kalıcı olarak iyi dostluk ilişkilerinin sürmesini ümit ediyorum. Türkiye ile Avrupa Birliği arasında ilişkilerin de gelişmesini arzu ediyoruz. Türk Dışişleri Bakanı'nın (Hakan Fidan) bu yıl ağustos ayında 5 yıldan beri ilk defa AB'nin Gayrıresmi Dışişleri Bakanları Konferansı'na katılmış olmasından dolayı da büyük memnuniyet duydum."
Scholz, Almanya'nın savunma sanayi ürünleri ihracatı politikasına ilişkin, Türkiye'nin NATO üyesi olduğunu hatırlattı, somut konularda kararlarının olduğunu söyledi.
"Başlangıç aşamasında olan projeler var. Örneğin İngiliz hükümetinin sürdürdüğü müzakereler var. Bu konuda tabii gelişmeler olacak. Burada ilerlemeler olacak." diyen Scholz, uluslararası hukuka uyulması gerektiğini dile getirdi.
Scholz, "İsrail'in kendisini savunma hakkına sahip olduğu görüşüne sahibiz." ifadesini kullanarak, "Nikaragua'nın Almanya aleyhine Uluslararası Adalet Divanında açtığı davayı ülkesinin paylaşmadığını" söyledi.
Türkiye ile AB arasındaki göç konusuna ilişkin Türkiye'ye teşekkür eden Scholz, AB'nin bu konuda maddi yardım yaptığını belirtti.
Scholz, ülkesinde suç işleyen kişilerin geldikleri ülkeye geri gönderilmesi gerektiğini söyledi.
"İsrail, kendi savunma hakkına sahip, uluslararası hukuka uymak zorunda tabii ki. Almanya'nın dışişleri politikası uzun yıllardır bu şekilde." diyen Scholz, ülkesinin Gazze'ye her zaman insani yardım için çaba harcadığını ama bunun yeterli olmadığını ifade etti.
Scholz, şöyle devam etti:
"İkili bir devlet çözümü, ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılmasına yönelik bir çaba harcamak durumundayız fakat Almanya, bunu daha önce de ifade etmiştim, soykırım olduğuna dair iddiaların arkasında durmuyor. Burada tabii ki acılar paylaşılıyor. Çocuklar ve suçsuz siviller öldüğünde tabii ki onların acılarını paylaştığımız anlamına geliyor bu. Savaşların kurbanları. Tabii ki biz üzülüyoruz fakat burada yasal bir tutum var ve Almanya'nın yasal tutumu burada ortada."
Scholz, İslam düşmanlığına ilişkin, "Şu çok açık ki İslam düşmanı bir ayrımcılık hiçbir zaman kabul edilemez. Ne antisemitizm, ne İslam düşmanlığı. Farklı düşünen, inanan insanlar dışlanmamalı, düşman olarak görülmemeli. Demokrasilerde farklı dinlere mensup insanların bir arada yaşayabilmeleri gerekir ve çoğulcu bir demokraside ortak bir gelecek başarılabilir. Bu nedenle Almanya'da din özgürlüğü önemli bir ilke ve herkesin güvenebildiği bir ilke. Tabii ki aşırı dinci, İslamcı akımlar var. Bunlarla da mücadele ediyoruz ve Avrupa ülkeleri arasında Almanya bu konuda son derece başarılı." diye konuştu.
Başbakan Scholz, Almanya'nın terör örgütü PKK'nın işlediği suçlar konusunda da önemli bir mücadele içinde olduğunu belirtti.
Brüksel'deki AB zirvesinde farklı tutumlara rağmen ortak bir karar alındığını söyleyen Scholz, "Şunu ifade etmek istiyorum ki Almanya'nın elbette İsrail'in varlık hakkı konusunda özel bir sorumluluğu var. Bizim uğradığımız acılar değil, bizim sebep olduğumuz acılar nedeniyle milyonlarca insan Nazi diktatörlüğü döneminde takibata uğrayıp öldürüldü ve bu bir gerçek. Bu nedenle Almanya'nın bir görevi, bir sorumluluğu var. İsrail konusunda ve Orta Doğu'daki kriz konusunda biraz önce ifade ettiğim şekilde, artık herkesin bir ateşkes olması için ve rehinelerin serbest bırakılması için çaba harcaması çok önemli. Katar ve Mısır'ın burada bir önerisi var ve bu öneri artık kabul edilse çok olumlu bir gelişme olur." dedi.
Scholz, insani yardımın here yere ulaştırılması gerektiğine işaret ederek şunları söyledi:
"Almanya en çok insani yardım yapan ülkelerden biri. Bunu kapsamlı bir şekilde her zaman yaptı. Şu anda da Gazze ve diğer bölgelere insani yardımın ulaşması için uğraşıyoruz. O durumdan nasıl çıkılabilir? Tekrarlamak istiyorum. Şu anda bir öneri var ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması için. Birleşmiş Milletler'in 1701 sayılı kararı, Hizbullah'ın geri çekilmesini kapsayan bir karar var ve bu uygulanırsa Lübnan'da bu çatışmanın uzamaması için önemli bir adım atılmış olur. Yani bu konuda bir temel oluşturuldu bundan sonraki gelişmeler için."
Scholz, Türkiye ile hükümetler arası müzakereleri tekrar başlatmak istediklerini dile getirerek, "Bu şekilde birçok ikili yapı, dış politika ile ilgili veya savunma sanayisindeki işbirliğiyle ilgili formatlar yeniden canlandırıldı. Almanya, AB nezdinde de AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerin gelişmesi için çaba harcıyor ve Türkiye de biliyor bizim bu konuda çalışmalarımız olduğunu." dedi.
Türkiye'deki Alman konsolosluklarının dünya çapında en çok vize veren konsolosluklar olduğuna işaret eden Scholz, "Bu konuda çalışmalarımızı hızlandırmak istiyoruz çünkü çok sayıda başvuru var. Süreçleri dijitalleştirerek iyileştirmek istiyoruz. Birçok tedbirle daha hızlı tamamlamak istiyoruz başvuruların incelenmesini ve şu anda dünya çapında konsolosluklarımızı dijitalleştirme aşamasındayız. Böylece daha hızlı karar vermek istiyoruz." diye konuştu.