Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen TRT World Citizen Humanitarian Film Festivali'nde konuşan Altun, acı ve çaresizlik içindeki milyonlarca insana, sanatın gücüyle dikkat çeken festivali çok kıymetli bulduğunu söyledi.
İkinci Dünya Savaşı'nın hemen sonrasında Batılı siyasetçilerin ve sosyal bilimcilerin 21'inci yüzyılın insanlık için refah ve barışın hüküm süreceği bir dönem olacağını müjdelediğini anımsatan Altun, askeri çatışmaları, ekonomik krizleri, sosyal patlamaları ve insani trajedileri büyük ölçüde, Batı dışı bölgelere ihraç etmekle ilgisinin olduğunun kısa sürede anlaşıldığını belirtti.
Barış ve refahın, tüm insanlık için değil, Batı merkezli 'insanlık' tanımına uyan toplumlar ve zümreler için müjdelendiğini hatırlatan Altun, "Bugün hala milyonlarca kişi, savaş ve şiddetli çatışmalar dolayısıyla hayatını kaybediyor ya da yaşadığı yerleri terk etmek zorunda kalıyor. Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından bu yılın ortaları itibarıyla paylaşılan veriler göstermektedir ki bugün dünyada yaklaşık 110 milyon insan çeşitli sebeplerle zorla yerinden edilmiş durumdadır." diye konuştu.
BM verilerinin adalet duygusunu zedeleyen tabloyu gözler önüne serdiğini vurgulayan Altun, "Dünya üzerindeki tüm mültecilerin ve çeşitli nedenlerle uluslararası koruma arayışındaki bu insanların yüzde 76'sı, düşük ve orta gelirli ülkeler tarafından misafir ediliyorlar. Refah seviyesi daha yüksek olan gelişmiş ülkeler ise söz konusu krize yönelik sorumluluk almaktan ısrarla kaçınıyor. Büyük bir kısmını Suriyeli, Ukraynalı, Afganistanlı, Güney Sudanlı ve Myanmarlı düzensiz göçmenlerin oluşturduğu bu insan toplulukları maalesef insanlığın içinde bulunduğu acıların yalnızca bir kısmını gözler önüne seriyor. Çatışmalar, iklim değişikliği ve küresel durgunluk sebebiyle bugün modern tarihin en büyük gıda krizini yaşayan dünyamızda, 53 farklı ülkeden yaklaşık 222 milyon kişinin gıdaya erişim noktasında güvensizlik yaşadığı tahmin edilmekte." ifadelerini kullandı.
Altun, dünyanın en gelişmiş ülkelerinde dahi yüzbinlerce kişinin evsiz barksız yaşamaya çalıştığını ve buna bağlı olarak suç oranlarının birçok yerde hızla artığını kaydederek, bu durumun etkilerinin on yıllar sürecek, nesillerin kaybolmasına neden olacak ölçüde sosyal kırılmalara sebebiyet verebileceğini vurguladı.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verilerine göre, sadece ABD'de yaşayan evsiz insanların sayısının yaklaşık 600 bin olduğunu aktaran Altun, "Demokrasinin beşiği olarak görülen, ifade özgürlüğü ve yaşam tarzlarına hiçbir müdahalenin olmadığı ileri sürülen birtakım Batı ülkelerinde yükselen İslam karşıtlığı ve Müslümanlara yönelik saldırılar bunun en somut örneklerinden biridir. PKK/YPG ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin zoruyla çatışmalarda cepheye sürülen çocuklar olduğu gibi büyük şirketlerin daha fazla kar güdüsüyle işçi olarak çalıştırdığı çocuklar da günümüzdeki insani durumu gözler önüne seren bir başka trajedidir." şeklinde konuştu.
"Filistin sorunu olarak ifadelendirilen sorunun gerçek adı İsrail sorunudur"
İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına değinen Altun, şöyle devam etti:
"Hiç kuşku yok ki bu insani trajedilerinden en ağırı, bugün Gazze'de yaşanıyor. Tüm insanlığın önünde büyük bir barbarlık, gaddarlık ve büyük bir zulüm yaşanıyor. İsrail'in hiçbir hukuk tanımayan insanlık dışı eylemleri çok büyük bir zulmü, sistematik bir katliamı beraberinde getiriyor. Bugün biz bu dünyada yıllar yılı birileri tarafından 'Filistin sorunu' olarak ifadelendirilen sorunun gerçek adını dünyaya haykırma noktasında bir zeminde bulunuyoruz. Bu sorunun adı İsrail sorunudur. Yıllar yılı 'Filistin sorunu' diye bir sorundan bahsedildi. Hayır sorunun adı İsrail sorunudur. Sadece Orta Doğu değil, sadece bölgemiz sadece coğrafyamız değil, bütün dünya bu sorunla yüzleşmektedir."
İsrail sorunuyla bazı ülkelerin yüzleşme cesaretini gösterdiğini belirten Altun, "İsrail sorununa göz yumulmaya devam edildiği müddetçe, tarihsel olarak gittikçe büyüyen bu kriz daha da büyüyecek ve insanlığı tehdit etmeye devam edecektir." dedi.
Birçok uluslararası kuruluşun dünya düzeyindeki trajedilere ilişkin istatistik yayınladığını aktaran Altun, "Sayılar, grafikler, anlama noktasında hazırlanan sayfalarca raporlar hiç kuşkusuz çok önemlidir. Fakat diğer taraftan her ne olursa olsun bu yazılan raporlar, bu tutulan istatistikler halihazırda dezavantajı olan kesimleri, mazlumları muhtaç durumdaki milyonlarca insanın acılarını dindirmeye yetmemektedir. Acının ve muhtaç durumda olmanın ne demek olduğunu bize aklımıza hitap eden sayılardan daha fazla tıpkı burada yarışan sanat eserleri gibi, sinema filmleri gibi yüreğimize dokunacak, sanatlarca ortaya konmuş anlatılar söyleyebilir. İnsani krizlere karşı bizi harekete geçirecek olan esas şey sayılara indirgenmiş ya da kategorize edilmiş trajediler değil bu tür acıları ve bu acıları yaşayanların hayatını tek tek anlayabilmektir. Gerçek insan hikayelerini tüm insanlığın önüne koyabilmelidir." diye konuştu.
Altun, 2018'den bu yana TRT World Citizen Humanitarian Film Festivalinin bu amaç doğrultusunda bir sorumluluğun ifasını taşıdığını ve dünyanın dört bir yanındaki mazlumları, muhtaçları, acı içinde bulunanları anlamamızı sağlayacak eserler veren sinema sanatçılarını aynı amaç etrafında birleştirdiğini kaydetti.
"Türkiye, somut tekliflerle sorumluluk üstlenen ve bölgeye yardım gönderen ilk ülkelerden birisi olmuştur"
Türkiye'nin insani dış politika anlayışıyla bugüne kadar çok çeşitli coğrafyalarda ortaya koyduğu çabaların, bölgesel ve küresel düzeyde barış, adalet, istikrar ve güvenliğin tesis edilmesine yönelik son derece kıymetli girişimler olarak tarihe geçtiğini belirten Altun, şunları kaydetti:
"Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde küresel adalet arayışına öncülük etmekte, cesurca 'Dünya beşten büyüktür' ve 'Daha adil bir dünya mümkün' diyebilmektedir. Anadolu, nerede bir mazlum, nerede bir muhtaç görse yardıma ilk koşan; elindekini paylaşmayı en büyük erdem bilen ve haksızlık karşısında susmanın en büyük kötülüklerden birisi olduğuna inanan insanların yurdudur. Bunun en son örneğini İsrail'in, Gazze'ye yönelik insanlık dışı saldırılarında gördük ve görmeye devam ediyoruz. Çatışmaların ve Gazze'deki insani trajedinin bir an önce son bulması adına Türkiye, ateşkes için garantörlük rolünü üstlenmek gibi somut tekliflerle sorumluluk üstlenen ve bölgeye yardım gönderen ilk ülkelerden birisi olmuştur. Batılı ülkeler, savaş suçu işlediği apaçık olan İsrail'in saldırılarını meşrulaştırmaya çalışırken, Türkiye, Gazze'de ve Filistin'in muhtelif bölgelerinde, İsrail'in sürdürdüğü sistematik zulme karşı Büyük Filistin Mitingi'yle, tek yürek olarak karşı çıkmış ve dünyaya mesaj vermiştir. Devlet millet birlikteliğiyle Türkiye bu zulmün karşısındadır mazlumların yanındadır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, sözde medeni ve demokratik ülkelerin gösterdiği ikiyüzlülük ve korkaklık karşısında gerçekleri haykırmaya devam ettiğini kaydeden Altun, "Biz Türkiye olarak küresel ve bölgesel sorunların çözümünde insani yaklaşıma her zaman öncelik verilmesinden ve diplomatik kanalların daima açık tutulmasından yanayız. Bu konuda kamu diplomasisi gibi devletlerarası modern etkileşim araçlarını etkin bir şekilde kullanmaya, krizler ve trajediler konusunda ön alıcı ve önleyici mekanizmalar geliştirmeye azami derecede özen gösteriyoruz. Bu kapsamda ülkemizin küresel barış ve istikrar için sorumluluk almaktan asla kaçınmayan anlayışını ve bu konudaki hassasiyetlerini, kamu yayıncımız TRT'nin, kendi faaliyet sahasına başarıyla taşıması bizler için son derece memnuniyet vericidir. TRT World Citizen Humanitarian Film Festivali de (İnsani Film Festivali) Türkiye'nin bu konudaki hassasiyetinin kurumsal tezahürlerinden birisi olarak okunmalıdır." açıklamasında bulundu.
Altun, festivale dünyanın dört bir yanından yüzlerce filmin başvuruda bulunmasının çok önemli olduğunu kaydederek, TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı başta olmak üzere festivalde emeği geçenlere teşekkür etti.