Açık 5.2ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Gündem
29.09.2017 12:27

'Artık testten vazgeçtik, 4 yılın ortalaması alınacak'

Başbakan Binali Yıldırım, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi akademik yılı açılışında konuştu.

'Artık testten vazgeçtik, 4 yılın ortalaması alınacak'

Başbakan Binali Yıldırım, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi'nin (ÇOMÜ) Akademik Yılı Açılışı ile fahri doktora tevcih törenine katıldı.

Troia Kültür Merkezi'ndeki tören, saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı. ÇOMÜ öğretim üyelerinin türkü dinletisinin sunulduğu törende, ÇOMÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Süha Özden tarafından Başbakan Yıldırım'ın özgeçmişi ve ÇOMÜ Senatosu'nun fahri doktora tevcih kararı okundu.

Ardından ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Yücel Acer tarafından Başbakan Yıldırım'a biniş giydirildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 2018 yılını "Uluslararası Troia Yılı" ilan ettiğine değinen Yıldırım, şunları kaydetti:

"Önümüzdeki yıl Çanakkale, hem yurt içinden hem yurt dışından daha fazla ziyaretçinin uğrayacağı bir yer olacaktır. Tarihi yarım adaya bakın. Eski halini düşünün, şimdiki halini düşünün. O büyük zaferi, o büyük direnişi bizlere miras bırakan ecdadımızın şanına yakışır hale getirmek boynumuzun borcuydu. Bunu da yaptık. Zannediyorum her yıl 18 Mart'ta, 24-25 Nisan'da 3 milyon civarında ziyaretçi geliyor. Yurdun her köşesinden geliyor, Hakkari'den, Sinop'tan, Edirne'den, Van'dan geliyor. Niye geliyor? Çünkü bir kahramanlık destanının yazıldığı yerdir. Bu neyi kazandırdı bize? Bu bize milli duygularımızın yaşatılması, toprak bütünlüğümüzün vatanıyla milletiyle ülkesiyle bağımsız bir cumhuriyet olduğumuzun ve hiçbir yıkıcı akımın ve faaliyetin bizi bu prensipten, bu ilkelerimizden vazgeçiremeyeceğinin dünyaya açık ilanıdır. Ülke aidiyet duygusunun yaşatılmasıdır. Bu başarılmıştır. Bugün Türkiye, etrafı ateş çemberi olan bir ülke olmasına rağmen, istikrarla kararlılıkla 2023, Cumhuriyetimizin 100. yılına emin adımlarla ilerlemektedir. Yakın tarihimizde bu kadar önemi olan Çanakkale'nin, hak ettiği konuma gelmesi gerekirdi, buna ihtiyaç vardı."

"En ağır cezayı mutlaka alacaklardır"

Türkiye'nin aynı anda 3 terör örgütüyle mücadele eden tek ülke olduğunu, 15 Temmuz alçak darbe girişiminin arkasında FETÖ terör örgütünün olduğunu, bu örgütün 15 Temmuz'dan sonra artık tam anlamıyla açığa ve gerçek niyetlerinin ortaya çıktığını anlattı.

250 şehit, 2 bin 194 gazi olan, adeta bir savaş sonucu bağımsızlığın ve demokrasinin kazanıldığı bir sürecin arkasından hukuk içerisinde bu alçak örgütle mücadelenin tüm hızıyla devam ettiğini dile getiren Yıldırım, "Her ne kadar mahkemelerde tiyatro oynasalar da yargıyı yanıltmaya gayret etseler de terörist başının gönderdiği rüya tabirlerine göre rollerini oynasalar da hiç bir faydası yok. Hukukun içerisinde hak ettikleri en ağır cezayı mutlaka alacaklardır. Şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak, gazilerimizin ahı yerini bulacak ve bunlar gerekli şekilde cezalandırılacak. Ben rektörümüzü tebrik ediyorum. Burası onların üslendiği önemli merkezlerden biriydi. Kararlı bir mücadele sonucu şimdi görüyorum ki burada bu mikrop temizlenme noktasına gelmiş." diye konuştu.

Üniversitelerin bir ülkenin gelişmesi için vazgeçilmez kurumlar olduğunu, 3 katlı entegral, diferansiyal denklemlerin öğrenilebileceğini ancak bunları öğrenmenin tek başına bir işe yaramayacağını belirten Yıldırım, şöyle devam etti:

"Bunlardan çıkaracağınız sonuçlar önemlidir. Bir olaya bakışınızın açısı ne kadar çok genişlemişse, ne kadar çok muhakeme yeteneği kazanmışsanız, ne kadar sorunları analitik düşünebiliyorsanız... Eğer bu ve buna benzer FETÖ gibi bölücü terör örgütleri gibi, marjinal, marksist, lenist örgütler gibi bölücü yıkıcı faaliyetlerin etkisinde kalmıyorsanız, o zaman üniversite size hak ettiğiniz bilimi, bilgiyi veriyor demektir. Bir bakıyorsunuz hiçbir birikimi olmayan, diploması olmayan bir adamın etrafında üniversite okumuş, profesör olmuş adamlar fırıl fırıl dönüyor. Yarım bıraktığı ekmeği kapıp yemek için birbiriyle kavga ediyorlar. Tabağında bıraktığı yemek için birbirlerine giriyorlar. Akla ziyan bir iştir. Böyle bir şey olur mu değerli kardeşlerim. Allah akıl, fikir vermiş, Allah bize engin bir muhakeme kabiliyeti vermiş. Tabii inancımız var, inanacağız ama inancımızın istismar edilmesine, kullanılmasına, belirli kötü niyetli örgütlere değerlerimizi satmayacağız. Kafalarımızı kiraya vermeyeceğiz. Bizim sahip olduğumuz değerler bize yeter. Nedir o değerlerimiz? Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Bu bize yeter, başka birşeye ihtiyacımız yok. Birliğimiz, beraberliğimiz, toprak bütünlüğümüz, kardeşliğimiz."

Kuzey Irak'taki referandum

Yıldırım, Kuzey Irak'taki referanduma ilişkin de şu değerlendirmeleri yaptı:

"Kuzey Irak'ta bir referandum oldu. Efendim işte 'orada Kürtler'in daha iyi şartlarda yaşamasına niye karşı çıkıyorsunuz?' Kim vadediyor? Oradaki Kürtler'in daha iyi şartlarda yaşayacağını kim söylüyor? O referandumu bütün dünyaya inatla, Türkiye'nin ikazlarına inatla, Irak merkezi hükümetinin açıkça karşı çıkmasına, İran'ın, komşu ülkelerin karşı çıkmasına rağmen inatla yapmak isteyen, yapan bu yöneticilerin orada yaşayan Kürtler'i, Araplar'ı, Türkmenler'i, Asuriler'i, Ezidiler'i, Keldaniler'i düşündüğünü mü zannediyorsunuz? Kendi ikbal hırsları için, kendi iktidarlarının devamı için milyonlarca insanı maceraya sürüklemede tereddüt etmediler. Asıl sorunlar bundan sonra başlıyor. Düşünün orada bağımsız, yapay bir devlet. Kuzey, güney, doğu kapalı, Suriye de kapalı. Ne yapacak, nerede nefes alacak? Çok kısa sürede o insanlar, en önce onların karşısına çıkacak. Tebaandaki ahaline birşey yaparken kendini düşünmeyeceksin. Onların geleceğini düşünüceksin. Zaten bugüne kadar DEAŞ'tan, PKK'dan, çeşitli Irak'taki darbelerden, işgalllerden her türlü ezayı cezayı çekmiş bu insanlar. Yetmedi mi? Şimdi bir bela da siz ihtiraslarınıza kurban giderek bunlara reva görüyorsunuz."

Yıldırım, Kürt kardeşleriyle hiçbir problem olmadığını, Türkiye'de Kürdüyle, Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle, her mezhep ve meşrepten vatandaşla bir, beraber ve kardeş olunduğunu, 80 milyonun birlikte Türkiye olduğunu aktararak, aynı şekilde Irak'ta, Suriye'de yaşayan Kürt ve Türkmenler ile Araplar'ın da dindaş ve komşu olduğunu dile getirdi.

Ayrılık ateşini yakanların, bölgedeki sorunların çözümü için değil, sorunların daha da büyümesi için en önemli yanlışı yapanlar olduğuna dikkati çeken Yıldırım, "Bizim derdimiz bunlar. Hiçbir şekilde orada yaşayan insanlara, sivillere bunun bedelini ödetmeyeceğiz. Alacağımız her türlü tedbir bu yanlışı yapanlara karşı olacak. Hiçbir zaman masum halka karşı bir tedbir bizim şanımıza da yakışmaz, geçmişimize de yakışmaz, geleceğimize de yakışmaz." dedi.

"Türkiye'ye değen oy kaybediyor"

Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin ikinci büyük mücadelesinin bölücü terör örgütü PKK olduğunu, bugün yine şehitler verildiğini belirterek, şehitlere Allah'tan rahmet, gazilere ve yaralılara şifa diledi.

Yıldırım, "Şunu büyük bir rahatlıkla söylerim ki son iki yıldır yaptığımız mücadele sonucu terör örgütü belini doğrultamaz hale gelmiştir. Çok değil iki yıl önce bir yılda dağa götürdükleri genç sayısı 3 binin üzerindeydi. Şu anda bu sayı onun altında. Götüremiyorlar. Çünkü gençler gördüler, çıkmaz yolu da gördüler, geleceği de gördüler. Gelecek Türkiye'de, gelecek Türkiye Cumhuriyeti'nin 80 milyonuyla bir ve beraber olmasıdır. Bunu gördü." diye konuştu.

Sadece güvenlik esaslı mücadelenin sürdürülmediğini, aynı zamanda sosyal, ekonomik ve kalkınma mücadelesini de eş zamanlı olarak yaptıklarını dile getiren Binali Yıldırım, geçen yıllarda başlatılan hendek, çukur siyasetinin şehirleri işgal etme girişimi sonucu bir tahribat olduğunu belirtti.

Yıldırım, ilçeler, belli başlı illerin neredeyse yerle bir olduğunu, bunların hepsinin yeniden inşa edildiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Büyük bedellere mal oluyor. Olsun. Kim için yapıyoruz? İnsanımız, milletimiz, geleceğimiz için yapıyoruz. Onun için değerli gençler ayrılıkçı söylemlere asla itibar etmeyin. Bunu yapanlara da en şiddetli şekilde cevabınızı verin. Bölücü olsun, din istismarcısı olsun, mezhep istismarcısı olsun, kim olursa olsun. Bugün yabancı düşmanlığı, İslam düşmanlığının Arupa'da ne kadar rağbet gördüğüne hep beraber şahit oluyoruz. Bu Avrupa'nın geleceğininin en büyük sorunudur, en büyük felaketidir. Yapılan seçimleri gördük, referandumda Avrupalılar'ın ortaya koyduğu iki yüzlülüğü gördük. Ülkemiz hakkında ne kadar yıkıcı söylemler içinde olduklarını gördük. Bundan fayda sağladılar mı? Katiyen sağlamadılar. Hollanda denedi. Kaybetti. Almanya denedi kaybetti. Kim denerse kaybediyor. Türkiye'ye değen oy kaybediyor."

Avrupa Birliği'nden gelecek vizyonunu belirlemelerini istediklerini ifade eden Yıldırım, "Nereye gitmek istiyorsunuz, kiminle gitmek istiyorsunuz. Türkiye mecbur değil size. En fazla sizin kazancınız. Türkiye'yi bu sisteme dahil etmenin Avrupa'ya Türkiye'den daha fazla faydası var." dedi.

"Öğrencinin liseye hazırlanması lazım"

Yıldırım, öğrencilere bölücülüğe geçit vermemesini tavsiye ederken, zihindeki dosyaların sağlama alınması gerektiğini söyledi.

Konuşmasında üniversite sınavları ve TEOG konusunda da açıklamalarda bulunan Yıldırım, mezun olanların sayısıyla üniversitelerin kontenjan miktarının aynı olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:

"2 milyon 400 bin öğrencimiz geçmiş yıllardan gelen ayrı tuttuğumuzda her mezun olan öğrenci iyi kötü bir yere giriyor. Demek ki kapasite arz talep sorunu ortadan kalkmış. Sorun ne? Geçmişten gelen birikim. Bunu bir kere bir şekilde halletmek gerekiyor. Şimdilik bunu bir kenara bırakırsak üniversiteye girişin sınav stresinin azaltılması lazım. Çünkü ihtiyaç yok. Olur da 10 milyon, 1 milyon alacaksın, millet birbirini kıracak. Yok böyle bir şey. Mezun olan sayısı da aynı üniversitelerin sunduğu kontenjan da aynı. Sorun nerede? Tabii herkes aynı yere gitmiyor, herkes Onsekiz Mart'a gitmek isterse o zaman sorun başlıyor. Onun da yolu bir sınava kaderi bağlamak yerine ta 4+4+4 bütün kademelerde öğrencinin kabiliyetine, yetkinliğine başarısına göre hazırlanması."

Her yılın yıl sonu başarı ortalaması alınıyor 5, 6, 7 ve 8... Bu bir veri. Ayrıca derslerdeki öğrencinin ilgisi ve kabiliyeti ne tarafa gidiyor? Matematik mi, Türkçe mi, sosyal bilimler mi, spor mu, sanat mı... Buralar izleniyor ve tespit ediliyor. Buna belirli bir oranda da katkı yapan yine 8. sınıfta sınav yapılıyor. O sınav nasıl oluyor? O sınavın soruları soru bankasından geliyor. Her okul, her sınıf kendine göre yapmıyor. Neden? Hormonlama ve şişirme olmasın. O sınavları, soru havuzundan, bankasından çekiyorlar her okul, her sınıf yapıyor. Okuma sistemini de onlar yapmıyor. Dışarıda yapılıyor." diye konuştu.Öğrencilerin temel eğitimin 4 yılını ilkokul, 4 yılını ortaokul olarak okuduğunu anımsatan Yıldırım, "Öğrencinin liseye hazırlanması lazım. Spor lisesine mi, sanat lisesine mi, sosyal bilimlere mi, fen bilimlerine mi, imam hatibe mi, Anadolu lisesine mi gidecek? Nereye gidecekse ikinci 4 yılda şekillenmesi lazım. Yeni uygulama bunu getiriyor. Sınav kalkıyor.

TEOG'un yerine gelecek sistem

Başbakan Yıldırım, elektronik sistemle sınavların okunduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Olay bu. Burada elde edilen sonuç 4 yılın sonucuyla birleştiriliyor. Bir mezuniyet ortaya çıkıyor. O mezuniyet puanına göre öğrenci istediği yere yerleşiyor. Böylece 'Torpil oldu, o oldu, bu oldu, işte zayıf okuldaki öğretmen daha fazla not verdi.' Şu okula yerleşmesi için ayrı kurs veriyor. Evde kurs veriyor. Çocuklar çocukluğunu yaşamaktan maalesef ona imkan tanınmıyor. Perişan oluyor. Stres. Sınava girecek her tarafı titriyor çocuğun. 6. sınıfa giden torunum var. Gittim, boynuma sarıldı. 'Dede TEOG kalktı, ne güzel.' dedi. 'Kızım senin TEOG'la ne işin var?' dedim. O bile TEOG stresine girmiş. Daha iki sene var. Yazık günah değil mi bu evlatlarımıza. Bırakalım istedikleri gibi sosyal faaliyetlerini de yapsınlar, derslerine de çalışsınlar. Hepsini bir araya getiriyoruz, bir sonuç elde ediyoruz. Onunla da zaten okullar kalitelerine göre bakacaklar. Yerleştirmesini yapacak. Bu konuda ana babayı strese sokan, mali sıkıntıya sokan bu anlamsız yarış. Dersleri öğrenmeyi bırakıyor öğrenci. Hababam TEOG nasıl kazanılacak? Tiyolar, 'Şöyle yaparsan böyle yaparsan alırsın.' Burada bir de sorular testti bayağı sınıfta yaptığı klasik sorular olacak. Açık uçlu sorular. Sosyal bilgiler 'Şunu anlat' matematik, 'Şu problemi çöz.' A, B, C şıkkı mı falan yok. Açık uçlu sorular sorulacak. Çalıştıysa, hazırlandıysa öğrenci zaten buna cevap verecek. Buradan alınacak sonuçlar da mezuniyette esas belirleyici notlar olacak."

Ünivesiteye giriş

Ünivesitelerde de sınavların basitleştirileceği bilgisini veren Yıldırım, şunları anlattı:

"Buna benzer bir şey. Sınav olacak. Tek bir sınav. Bir müddet daha. Bu da esasında ortaokuldan liseden gelen başarıyla birleştirilerek bu sınav gerçekleştirilecek. Bu sınav tek başına belirleyici bir sınav olmayacak. Böylece öğrencilerimizin 12 yıllık birikimini bir iki saatlik heyecana sığdırarak onların geleceğini belirleyemeyiz. Karartamayız. O yüzden velilerimiz ve öğrencilerimiz rahat olsunlar. Bizim istediğimiz onların kabiliyetlerinin en uygun olduğu kendilerini geliştirmek için en fazla istedikleri alan nereyse oraya gitmeleridir. Üniversiteye girerken sınav vardı. Puan veriliyordu elimize, nereye gideceğin belli değil. Gece 11'de TRT'ye girerdi. Falanca üniversite şu arada kayıt yapıyor. Yarım saat. Sabah koştur koştur oraya. Onlar diyor ki 'Kaçırdınız. Değişti. Kayıt yapamıyorsun. Senin puanın yüksek indirmişler. Bir alttakini al.' Oradan bu tarafa, oradan öbür tarafa koştur. Bir türlü istediğin yere giremiyorsun. Elinde puanın olduğu halde giremiyorsun."

Başbakan Binali Yıldırım, o günlerden bugünlere gelindiğini belirterek, daha iyisini de mutlaka başaracaklarını kaydetti.

Akademik yılın ülkeye, millete ve geleceğe hayırlı olması temennisinde bulunan Yıldırım, öğrencilere şöyle seslendi:

"Akademi dünyamızın değerli mensuplarına, hocalarına başarılar diliyorum. Öğrenci kardeşlerimize yeni akademik yılda başarılı bir çalışma diliyorum. Gençler bizim geleceğimiz. Şu anda nüfusumuzun yüzde 100'ü genç değil. Ama gelecekte yüzde 100'ü gençlerden oluşacak. Biz bu emaneti ve sorumluluğu sizlere devredeceğiz. Sizlere devrederken de gözümüz arkada kalsın istemiyoruz. O yüzden bu altın yıllarınızın bir saniyesini bile boş geçirmeyin. Üniversiteden sonra kendinizi geliştirmek için çok vaktiniz olmayacak. Hayata atılacaksınız. Hayatın zorluklarıyla boğuşacaksınız. Ben 45 yaşında lisan öğrenen biriyim. Ortaokulda, lisede, üniversitede, masterda aldım. Bitirdiğim zaman baktım ki bir şey bilmiyorum. 45 yaşında tekrar lisan öğrenmek mecburiyetinde kaldım. Siz öyle yapmayın. Bu yılları dil öğrenmek için bir fırsat bilin. Çünkü dil bilmek önemli. Ama dil tamam ama bir yabancı dil bilirseniz fark yaparsınız. Mukayeseli üstünlük sahibi olursunuz. Bunu sakın ihmal etmeyin. Bütün arkadaşlarınıza kucaklayıcı olun. Empati yapın. Ayrıştırıcı olmayın. Bu topraklar hepimize yeter. Zararlı fikirlerin kafanıza girmesine asla müsaade etmeyin. Bölücülük gelince reset atın kafaya."

"7 milyon 200 bin öğrencimiz var. Bazı ülkelerin nüfusları bunun altında. Belki en az 40-50 tane BM'ye üye ülke nüfusu Türkiye'deki üniversite nüfusundan küçük ama burada bir eksiklik görüyorum. Yabancı öğrenci sayısı istediğimiz düzeyde değil, 108 bin... Halbuki normal şartlarda bizim minimum 350 bin öğrencimiz olması lazım. Bundan sonraki çalışmalarda bu konuya biraz daha eğilmenizi istiyorum. Bu hem maddi katkıdır ama onun da ötesinde burada okuyan her öğrenci bu ülkenin vatandaşı gibi gittiği yerde ülkemizin gönüllü elçisidir. Bu çok önemli bir şey. Bu tecrübeyi yaşamış biri olarak söylüyorum. 2 sene İsveç'te kaldım. İsveç hakkında benim kafamda yer etmiş şeyler var. İşte bu bizim milyarlar harcayarak yapamayacağımız bir iştir. FETÖ bunu yaptı ama ihanet etti ama onlar bu duygularımızı kötüye kullandılar. Bayrağımızı istismar ettiler, Atatürk'ü istismar ettiler, değerlerimizi, dinimizi, kutsalımızı istismar ettiler. Şimdi omuz omuza, rükuda duran iki insan birbiri hakkında şüphe duyuyor. Yaptıkları en büyük kötülüktür bu. Acaba bu ne? Onun için bu değişik ülkelerden şu anda bin kadar öğrencimiz var, 62 ülkeden. Fena değil ama bu sayıyı minimum üniversite nüfusunun yüzde 5'i olmalı. Size bir hedef. 10 demiyorum. 2 bin 500 yeter. Bunun için gayret ederseniz ülke için de üniversite için de Çanakkalemiz için de güzel bir hizmet olur. Buraya gelen burayı gören herkes mutlaka gittikten sonra tekrar gelir. Çünkü, 'Öğrencilikte bir şey anlamadım der bir daha gideyim bakayım Çanakkale'ye eski hatıralarımı tekrar yaşayayım.' diye tekrar gelirler."

"Yabancı öğrenci sayısı istediğimiz düzeyde değil"

AK Parti'nin göreve başladığında Türkiye'de 76 üniversite bulunduğunu bugünse bu rakamın 186'ya ulaştığını aktaran Yıldırım, bugün her ilde üniversite bulunduğunu ve bu konuda iyi bir noktaya ulaşıldığını söyledi.

Başbakan Binali Yıldırım Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:

"7 milyon 200 bin öğrencimiz var. Bazı ülkelerin nüfusları bunun altında. Belki en az 40-50 tane BM'ye üye ülke nüfusu Türkiye'deki üniversite nüfusundan küçük ama burada bir eksiklik görüyorum. Yabancı öğrenci sayısı istediğimiz düzeyde değil, 108 bin... Halbuki normal şartlarda bizim minimum 350 bin öğrencimiz olması lazım. Bundan sonraki çalışmalarda bu konuya biraz daha eğilmenizi istiyorum. Bu hem maddi katkıdır ama onun da ötesinde burada okuyan her öğrenci bu ülkenin vatandaşı gibi gittiği yerde ülkemizin gönüllü elçisidir. Bu çok önemli bir şey. Bu tecrübeyi yaşamış biri olarak söylüyorum. 2 sene İsveç'te kaldım. İsveç hakkında benim kafamda yer etmiş şeyler var. İşte bu bizim milyarlar harcayarak yapamayacağımız bir iştir. FETÖ bunu yaptı ama ihanet etti ama onlar bu duygularımızı kötüye kullandılar. Bayrağımızı istismar ettiler, Atatürk'ü istismar ettiler, değerlerimizi, dinimizi, kutsalımızı istismar ettiler. Şimdi omuz omuza, rükuda duran iki insan birbiri hakkında şüphe duyuyor. Yaptıkları en büyük kötülüktür bu."  

Sıradaki Haber
Turizm incilerini birbirine bağlayacak dev proje
Yükleniyor lütfen bekleyiniz