Suriye’den Irak’a, Libya’dan Ege ve Akdeniz’e kadar farklı coğrafyalarda askeri adımlar atmaktan çekinmeyen Türkiye, bu bölgelerdeki ulusal çıkarlarını koruyabilmek için diplomatik açıdan da son derece yoğun bir süreçten geçiyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yürütülen süreç kapsamında Dışişleri Bakanı ve Milli Savunma Bakanı başta olmak üzere ilgili diğer bakanlıklar ve TSK komuta kademesi mevkidaşlarıyla çok sık görüşmeler yapıyor.
‘Diplomasi neden işlemiyor?’ sorusu haksızlık
Güvenlik ve Strateji Uzmanı Yusuf Alabarda, Türkiye’nin diplomasiyi yeterince işletmediği iddialarına net bir şekilde karşı çıkıyor. Alabarda’ya göre Türkiye son 3 yıllık periyotta askeri gücünü ilk kez bu kadar net bir şekilde masaya koydu.
“Askeri unsurlarınızı sahaya sürmediğinizde diplomasi ‘laf kalabalığı’ olmanın ötesine geçmiyor” görüşünü savunan Alabarda, bazı çevrelerin Ankara’nın askeri ve politik gücünü eş zamanlı kullanımına alışkın olmadığını, bu nedenle süreçten rahatsızlık duyduklarını söyledi.
Yusuf Alabarda, Türkiye’nin gerek Fırat Kalkanı gerekse de Zeytin Dalı harekatları öncesinde ABD, Rusya, AB ve İran gibi o bölgede etkisi bulunan tüm aktörlerle uzun bir diplomasi süreci yürüttüğünü anımsatarak, şöyle devam etti:
“O dönem diplomasinin tüm imkanları kullanıldı. Buna rağmen harekatta zorunlu kalındı. Türkiye, Moğol Ordusu gibi olmadığını gösterdi. Sadece kendi ulusal çıkarlarına ilişkin adımlarını attı ve süreci yeniden diplomasi ile yürütmek istedi. O dönemlerden itibaren bazı çevrelerce ısrarla ‘Diplomasi neden işletilmiyor?’ iddiaları atıldı. Ben bu yaklaşımın kasıtlı, dolayısıyla da haksız bir soru olduğuna inanıyorum.”
Mavi Vatan için de diplomasi işletiliyor
Libya ve Doğu Akdeniz için Türkiye’nin askeri gücünü kullanmaktan çekinmeyeceğini tüm dünyaya gösterdiğini belirten Güvenlik ve Strateji Uzmanı Yusuf Alabarda, şunları söyledi:
“Ankara, askeri adım attığı zaman dengelerin sahada değiştiğini herkese göstermiş oldu. Mavi Vatan süreci için de benzer bir yapı işletildi. Libya’da eğer askeri hamle yapmasak Sarrac Hükümeti ne kadar dayanacaktı? Eğer karşı tarafın ilerlemesi durmazsa bugün Mavi Vatan sınırlarınızın batı kısmında nelerle karşılaşacaktık?
Sismik araştırma gemilerimizle beraber Doğu Akdeniz’deki hamlelerimizin ardından yine ‘diplomasi’ denmeye başladı. Türkiye, bu bölge için de diplomasiyi işletti, işletiyor. Libya, Malta, Almanya, Rusya, İtalya ile çok sık ve en üst düzeyde görüşüldü.
Diplomasi adımları değil ‘frekans’ arttı
Diğer taraftan Türkiye, Yunanistan’a açık bir şekilde ‘Ön şartsız görüşmelere hazırım’ dedi. Karşılığında Atina’nın Mısır ile nasıl bir korsan anlaşma imzaladığını hep birlikte gördük.
Almanya ve Katar ile Libya’daki toplantı, İtalyanlarla görüşmeler, Rusya lideri Putin ve Almanya Şansölyesi Merkel ile telefon trafiği… Bunlar ‘Diplomasi adımları yoğunlaştı’ anlamına gelmemeli. Türkiye en başından beri yoğun bir diplomatik süreç yürütüyor. Son haftalarda sadece ‘frekans arttı’ desek daha doğru bir durum değerlendirmesi olur.”
“Diplomasiye askeri gücümüzü yansıttığımız için suçlanıyoruz”
Türkiye’nin diplomatik adımlarına askeri gücünü de eklediğini ve bu nedenle ‘suçlandığını’ anlatan Alabarda, süreci şu şekilde özetledi:
“Yunanistan-Mısır arasındaki oldubitti üzerinde durulması gereken bir konu. Bir yerde bu tür adımlar varken siz sadece masa/diplomasi söylemleri ile bu süreci çözemezsiniz. Ankara’nın Mavi Vatan için uyguladığı Gambot diplomasisi son derece makul. Silahlı unsurlarla denizin içindeki adımlarımızı Almanya, Libya, İngiltere, İspanya, İtalya ile hatta istihbarat örgütleri üzerinden Mısır ile diyaloğumuzla süslüyoruz.
AB’nin geçtiğimiz günlerde Yunanistan ve Fransa’nın beklediği kararı almaması tesadüf değil. Yaptığınız diplomatik hamleler süreci buraya taşıdı ve Atina yönetimi en güvendiği yerden beklediği desteği alamadı. Bu kapsamda Türkiye’nin diplomatik anlamda eksikliği yok.”
'Mısır, İsrail ve Suriye ile görüşün' diyenler gerçekçi değil
Türkiye’nin Mısır, Suriye, İsrail gibi ülkelerle doğrudan görüşmesini isteyen bir yapının olduğunu ancak bu kesimin söylemlerinin reel politik ile örtüşmediğini vurgulayan Yusuf Alabarda, sözlerini şöyle tamamladı:
“Mısır ile neyi görüşeceksiniz? Ülkenin başındaki Sisi zaten Türkiye ile bu tür anlaşmalar yapılmasın diye darbeyle başa getirilmiş bir isim.
Suriye tarafına bakalım… Suriye’yi Suriyelilerin yönetmesine izin verilse bunlar olmayacaktı. Türkiye için de aynısı geçerli. Yukarıda kendi yönetimine kendi karar veren bir Türkiye, hemen altında Suriye, karşı tarafta Ankara ile koordineli hareket eden bir Mısır… Bu tablo İsrail’in işine gelir mi? Gelmedi de. Çünkü o zaman kendilerini tamamen çevrelenmiş hissediyorlar.
Bunu önlemek için Sisi’yi getirdiler, Suriye’yi ateşe attılar, 15 Temmuz hain darbe girişimini yaptılar… ‘Diplomasi’ diye bağıranların bu gerçeği görmesi lazım. Karşımızda ‘Türkiye bizimle görüşsün, biz de hemen onlarla anlaşalım’ diye elini açan kimse yok.
Türkiye’nin ortaya koyduğu uluslararası ilişkiler, diplomasi ve güvenlik adımları son derece başarılı. Başkasının düdüğünü çalanların bu adımları beğenmemesi çok normal. Son dönemde artırdığımız temponun terörle mücadelede ve Mavi Vatan’da süreci nasıl lehimize döndürdüğünü kimse unutmasın.”