Diz kıra kıra oynadı zeybeği...
Bursa'da onuruna verilen balodan tüm dünyaya ayaktayım mesajı verdi. Hastalığa meydan okuyordu adeta. Tarih 2 Şubat 1938'di.
Tarihçi yazar Koray Şerbetçi, Atatürk’üm arabasına bindikten sonra “Ne harika bir geceydi” dediğini söylüyor ve şöyle konuşuyor:
“Bu, onun katıldığı son balo olacaktı maalesef. Balodan sonra çok ciddi bir zatürre hastalığına yakalanmıştı. Hastalığını bu da tetiklemişti.”
O, 57 yıllık ömrüne bir ulusun yeniden doğuşunu sığdırdı. Hasta yatağında bile Türkiye'yi düşünüyordu. Şerbetçi, Atatürk’ün o günlerini şöyle anlatıyor:
“19 Mayıs törenlerinden sonra bir Mersin ve Adana seyahati yapar, 40 dakika resmi geçit törenini ayakta izler. Çok yorgundur kendisi. Bu, hastalığı ilerletecektir ama gel gelelim onun bu gövde gösterisi uluslararası arenada çok büyük yankı bulacaktır. İngiltere ve Fransa, Hatay’ın anavatana katılması, Türkiye’nin Hatay tezleri üzerindeki bütün isteklerini koşulsuz olarak kabul edeceklerdir.
Cumhuriyet’in 15. yılı için kıyafetlerini bile seçmişti…
Mustafa Kemal Atatürk, tedavi için gitti, 27 Mayıs 1938'de İstanbul'a. Sirozdan ciğerleri iyice yorulmuştu. Dinlenmesi gerekiyordu. Bir süre çok sevdiği Savarona yatında kaldı.
Rahatsızlıkları artınca Dolmabahçe'ye geçti, Atatürk. Gün geçtikçe hastalığı ilerledi, ateşi yükseldi. Artık Dolmabahçe'den bile ayrılamıyordu.
26 Eylül'de komaya girdi. Bu ilk koması olacaktı. Vasiyetini de çoktan hazırlatmıştı. Servetinin büyük bölümünün Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumuna bölüştürülmesini istedi. Küçük bir miktar da ailesi ve yakınlarına ayırdı.
Atatürk, Cumhuriyet’in 15. yıl dönümü etkinliklerine katılmayı çok istiyordu. Şerbetçi de Atatürk’ün Ankara’ya gitmeyi çok istediğini söyledi ve “Hatta kıyafetlerini bile seçmişti. ’15. yılda törenlerde muhakkak orada olalım’ diyordu. Doktorları değil Ankara’ya gitmek, yatağından çıkmasını bile kabul etmiyorlardı. Çok hüzünlendi” dedi.
Son günlerinde Türk gençleri onu yalnız bırakmadı
O gün yatağında hasta yatarken gençler bir vapurla Dolmabahçe'nin önüne gitti. Onuncu yıl marşını okuyarak Ata'yı selamladılar. Atatürk yanındakilerin yardımı ile pencereye yürüdü.
Atatürk’ü görünce gençlerden tezahüratlar yükseldi. Hatta bazı öğrenciler, vapurdan denize atlayıp yüzerek Dolmabahçe Sarayı’na doğru yanaştı.
Yanındakiler Atatürk'ün ilk kez o gün ağladığını gördü. Son 10 gününü yarı uyur, yarı uyanık vaziyette geçirdi. Canı enginar yemeği istedi. Fakat o zaman İstanbul'da enginar bulunamadığından Hatay'a ısmarlandı. Enginarlar geldiğinde Atatürk derin bir uykudaydı. Yemek kısmet olmadı.
8 Kasım'da doktoru onu muayene ederken hala komadaydı. Bir ara doktora döndü, meçhul bir yere bakıyormuş gibi konuştu ve "Aleykümselam" dedi. Bu Mustafa Kemal Atatürk'ün son sözleri oldu.
Ulu Önder, son sözlerinin ardından 1,5 gün komada kaldı ve o komadan bir daha çıkamadı. 10 Kasım'da saat 9'u 5 geçe hayat durdu…
Kaynak: TRT Haber