Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin (AKPM) bugünkü oturumunda alınan, 2004 yılından bu yana denetim sonrası diyalog sürecinde bulunan Türkiye'nin yeniden denetime alınması kararı hakkında "adil olmayan haksız bir karar" değerlendirmesinde bulunarak, "Bu Avrupa Konseyi için de AKPM için de tarihi bir hatadır." dedi.
Çelik, AKPM'nin, Türkiye’nin 2004 yılında denetimden çıkmasından sonra gerçekleştirdiği çok sayıda güçlü reformlardan sonra böyle bir karar almasını yanlış ve son derece haksız bulduklarını söyledi.
Kararın alınma sürecinde yapılan tartışmaların hiçbirinin Türkiye’nin gerçeğiyle örtüşmemesi nedeniyle adil olmadığını belirten Çelik, "O kadar şaşırtıcı şeyler var ki işkencenin Türkiye’de olduğundan, Çin’den daha fazla tutuklu gazeteci olduğundan, Türkiye’de tek adamlık rejimi olduğundan şimdiye kadar duyduğumuz o tek yönlü kara propagandaların orada maalesef bir tartışma gündemi olması çok üzücü." diye konuştu. Söz konusu karar alınırken çok doğru değerlendirmeler de yapıldığını vurgulayan Çelik, Türkiye’nin şimdiye kadar Avrupa’nın şekillenmesine büyük katkıları olduğunu söyleyenler de bulunduğunu hatırlattı.
AKPM gibi bir kurumda üyelerin yarısının katıldığı bir toplantıda bu kararın alınmasının şaşırtıcı olduğunun altını çizen Çelik, “Türkiye gibi büyük bir ülke değerlendirilirken bu derece bir katılımla bu konunun ele alınması da son derece yanlış. Adil olmayan bir karar, haksız bir karar, yanlış bir karar." dedi. Çelik, karara zemin oluşturduğu iddia edilen Türkiye fotoğrafının gerçek Türkiye fotoğrafıyla hiçbir ilgisinin olmadığını vurguladı.
Türkiye’nin bir yandan 3,2 milyon mülteciyi barındırarak bütün dünyanın vicdanını temsil eden bir insan hakları sahiplenmesi içinde hareket ederken, diğer yandan da kendi güvenliğini sağlamak için pek çok terör örgütüyle mücadele etmesinden dolayı takdir edilmesi gerektiğini kaydeden Çelik, Avrupa demokrasilerinin yapması gereken şeyin nasıl işbirliği mekanizmaları üretileceği yönünde çalışması olduğunun altını çizdi. Ömer Çelik, "Herhangi bir dayanışma üretmek yerine çok zor şartlar altında özgürlük-güvenlik dengesini koruyan Türk demokrasisine karşı maalesef hakkaniyetli olmayan bir yaklaşım ürettiler." dedi.
Çelik, daha önce bir günde denizden 7 bin kişi geçerken Türkiye'nin bugün bu sayıyı kendi ürettiği mekanizmalarla düşük oranlara çektiğini vurguladı.
Türkiye'nin "onlar insani sorumluluklarını yerine getirmezlerse Ege'de işbirliği mekanizmasını zayıflatırız." dediğinde insan hayatıyla ilgili bir şantaj içinde bulunmadığının altını çizen AB Bakanı Çelik, tam tersine Türkiye'nin zaten 3 milyonun üzerinde mülteciyi barındırarak bütün dünyanın gözü önünde bu vicdani sorumluluğu temsil ettiğini dile getirdi.
Bakan Çelik, şunları kaydetti:
"Ama bu karşılıklı iş birliği yürümez şeklinde değerlendiriyoruz. Beklentimiz şudur. Sayın Jagland’ın (Avrupa Konseyi Genel Sekreteri) yaklaşımına uygun bir şekilde doğru işbirliği mekanizmaları üretmeleridir. Yani Türkiye gibi güçlü bir demokrasi bu kadar terör örgütüyle mücadele ederken, bu kadar güçlü bir şekilde insan haklarına bu kadar mülteci barındırarak sahip çıkarken, bu kurumlar demokrasiye, insan haklarına sahip çıkması gereken kurumlar ve bunlar politik kurumlar. Dolayısıyla bunların politik işbirliği üretmesi gerekir. Bunun yerine sadece bir think tank (düşünce) kurumu gibi dışlayıcı, ötekileştirici birtakım politikalar üretmeleri hiç kimsenin yararına olmaz. Şimdiye kadar yapılan nedir? Türkiye bu kadar zor koşullardan geçerken ve insani mükellefiyetler konusunda da üzerine düşeni bütün dünya seyrederken yerine getiren bir ülke iken Türkiye ile hiçbir dayanışma mekanizması üretilmemiştir. Bu kadar zor şartlarda özgürlük güvenlik dengesini bu kadar güçlü bir şekilde koyan bir ülkeye gerek terörle mücadele konusunda güçlü bir dayanışma üretilmesi gerekirdi. En önemlisi de insan hakları konusunda bu kadar mülteci barındırarak bütün dünyanın yapamadığını yapan bir ülkeye çok daha yüksek bir sesle teşekkür edilmesi gerekirdi. Dolayısıyla şimdi yapılan şeyler bu zor koşullardan geçen ülkemize karşı sorumluluklarını yerine getirmek yerine dışlayıcı bir tutum sergilediklerini gösteriyor. Bu, Avrupa Konseyi için de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi için de tarihi bir hatadır."