Türkiye özellikle son dönemlerde savunma sanayii ihracatında insansız hava araçları ya da deniz platformları ile öne çıksa da aslında kara araçları bakımından da Ankara dolu dizgin bir yol izliyor.
Yerli/milli üretim zırhlı araçların ağırlıklı olarak Afrika ve Orta Asya coğrafyalarında kullanılmasına alışkınız. Ancak Estonya’dan gelen bir haber Türk zırhlılarının Avrupa’da daha çok teker çevireceğini gösteriyor.
Bir NATO ülkesi olan Estonya’nın Otokar Arma 6x6 ve Nurol NMS 4x4 tedarikine yönelik sözleşme imzalaması yeni dönemin kilometre taşlarından biri. Estonya’nın halihazırda Finlandiya ile bu alanda ortak gelişim programı olmasına ve ürettiği zırhlı araçlarla dünyada adından söz ettiren Avrupalı komşularına rağmen ihaleyi Türkiye’nin kazanması dikkate değer.
Peki, Estonya neden Türk zırhlılarını tercih etti, Arma 6x6 ve Nurol NMS 4x4 hangi özellikleriyle öne çıktı? Ve tabii ki bu sözleşme yakın gelecekte başka Avrupa ülkeleri için de bir referans olabilir mi? Savunma Sanayii Araştırmacısı Ahmet Alemdar ile hem bu soruların yanıtını hem de Estonya’daki imzaların perde arkasını konuştuk.
Avrupa’nın geliştirme programından sonuç çıkmadı
Arma 6x6 zırhlı kara aracı üzerinden anlatmaya başlıyor Alemdar ve Otokar’ın bu ihaleyi kazanmasında ticari ve teknik yönü yani performansının belirleyici olduğunun altını çiziyor.
Estonya’nın Finlandiya liderliğindeki Ortak Zırhlı Araç Sistemi (CAVS) programına dahil olduğu bilgisini paylaşıyor ve “Almanya dahil 5 ülke vardı burada. Nihayetinde ortaklar için Patria AMW 8x8 üzerinden 6x6 kara aracı geliştirilecekti. Ancak programın uzun sürmesi, ortaya çıkacak ürünün ihtiyaçları karşılayıp karşılamayacağı konusundaki belirsizlik ve giderek daha fazla bütçe talep edilmesi Estonya için soru işaretlerine neden oldu. Nihayetinde Estonya kendi yolunu çizdi ve bir ihale açtı” diyerek süreci özetliyor.
Teknik kabiliyetler ve düşük fiyat öne çıkardı
İhalenin kazananı olan Otokar Arma 6x6 ve Nurol NMS 4x4 için çok temel bir hususa dikkat çekiyor Ahmet Alemdar. Türk zırhlıların performans açısından rakiplerinden kesinlikle geride kalmadığı, maliyet ve işletim kolaylığı açısından onlardan çok daha iyi noktada olduğunu söylüyor.
Alemdar, Otokar için bir parantez açıyor ve şirketin satılan araçların idamesi ve personelin eğitilmesi gibi süreçlerde de yetkililerle çok yakın çalışacağını bunun da Estonya’nın hem ekonomisine hem de savunma sanayiisine katkı sağlayacağına dikkat çekiyor.
Sahadan gelen dönüşlerle mükemmelleşiyor
Savunma sanayiinde en temel kurallardan biridir; Eğer platformu siz kendiniz üretiyor, yazılımını milli imkanlarla geliştiriyorsanız istediğiniz değişikliği de kolayca yapabilirsiniz. Türkiye’nin son 20 yılda kazandığı en büyük yeteneklerden biri de bu.
Nasıl ki SİHA’lar, mühimmatlar, elektronik ve optik sistemler sahada kullanıldıkça giderek daha iyi bir hal alıyorsa kara araçlarında da benzer bir senaryodan bahsediyor Ahmet Alemdar.
Türkiye’nin uzun yıllardır hem sınır ötesi harekatlarda hem yurt içindeki operasyonlarda zırhlı araçlarıyla çeşitli görevler icra ettiğini, sahadan alınan geri beslemelerle bu platformların geliştirilme sürecinin sürdüğünü söylüyor. Sahadan yapılan dönüşleri aracınıza uyguladığınız zaman zaten uluslararası ihalelerde şansınız da giderek artıyor.
Türk kara aracı üreticileri müthiş bir esnekliğe sahip
Tam da bu noktada gözden kaçmaması gereken bir detay var… Türkiye’nin coğrafi yapısı, iklimi, terörle mücadele ettiği ortamların yapısı ile diğer ülkelerin şartları çok çok farklı olabiliyor. Bu durumda Türk zırhlıları farklı bir coğrafyada nasıl iyi sınav verebiliyor? Ahmet Alemdar, şöyle yanıtlıyor:
“Mesela BMC firmasının Kirpi 2 aracının Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) ihracatına bakalım… Kirpi 2 zırhlısı BAE’de K2 adıyla kullanılıyor. Kirpi 2’nin kullanılacağı coğrafya çöl ortamı ya da sıcaklığın çok yüksek olduğu yerler… Bu nedenle bazı yapısal ve donanımsal değişiklik yapıldı. Kullanıcının isteğine göre Türk mühendisler hızlı ve faydalı çözümler üretti.
Ya da Otokar’ın Arma 8x8 zırhlı aracını yine BAE’nin taleplerine yönelik konfigüre etmesi ve ortaya Rabdan adı verilen özel bir zırhlının çıkması önemli bir örnek. Türk firmalar, son kullanıcının isteklerine göre değişiklik yapabilmede oldukça esnek ve bu alanda ciddi tecrübesi var.”
Avrupa pazarında Türk zırhlılarını daha çok görebiliriz
Estonya'nın ihraç edeceği iki zırhlı araç da Türkiye’de kullanılıyor. Bu önemli… Çünkü ihaleyi açan ülke ‘senin bana satmak istediğin bu aracı kendi ülkenin ordusu kullanıyor mu?’ sorusunu mutlaka yöneltiyor. Ve cevap ‘evet’ ise bu sizi bir adım ileri taşıyabiliyor.
Türk kara araçları Afrika’da oldukça yaygın… Çad’dan Uganda’ya Somali’den Libya’ya kadar zor iklim ve arazi şartlarında Türk zırhlıları kullanılıyor.
Ejder Yalçın’ın Macaristan’a ihracatı ile NATO ve Avrupa Birliği ülkesine ilk 4x4 segmentinde zırhlı kara aracı ihracatımızı yapmıştık. Şimdi ise Estonya’ya 4x4’ün yanı sıra Arma 6x6 ile yeni bir segmentte ihracat yapıyoruz.
Romanya'daki ihaleyi de Türk firmaları kazanabilir
Romanya'nın 1000 adedin üzerinde alım yapacağı 4x4 zırhlı araç ihalesinde kısa listeye Türkiye’den yine Nurol ve Otokar’ın kaldığını biliyoruz. Savunma Sanayii Araştırmacısı Ahmet Alemdar’a ‘Türk zırhlılarını Avrupa’nın başka ülkelerinde de görebilir miyiz?’ diye soruyoruz:
“Romanya’daki ihaleyi bir Türk firmasının kazanmaması için sebep göremiyorum. Ancak siyasi alımlarda teknik veya maliyet unsurları göz ardı edilebiliyor. Önümüzdeki süreçte Avrupa pazarında Türk kara aracı üreticilerini yeni imzalar atarken görebiliriz.
Ukrayna’daki gerçek savaş ortamında hem BMC Kirpi zırhlısı ve Otokar Cobra II zırhlısı özellikle koruma noktasında iyi performans gösterdiler. Tabii tüm bu hususlar ihalelerde Türk tarafına ‘+’ olarak dönüyor.
Türk firmalarını pazardaki rakiplerinden ayrıştıran en önemli unsurlardan birisi yerel iş birliklerine çok önem vermesi. Türk firmaları ihaleyi kazandığında o ülkedeki yerel sanayiyi güçlendirecek, kalkındıracak projeler de hayata geçiriyor. Mesela ilgili ülkede yedek parça, bakım hizmeti gibi konularda yerel partnerler bularak onlarla çalışıyor. Bu gibi avantajları da eklediğimizde zırhlı araçlar konusunda Avrupa yolunun Türkiye için ‘açık’ olduğuna inanıyorum.”