Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yer alan karara göre, 1936'da vefatının ardından Ersoy'un şiirleri Latin alfabesine çevrilerek 1943'te Safahat isimli kitapta toplandı ve mali hakları mirasçılarıyla yapılan anlaşmayla bir yayınevine devredildi.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nda, ölüm tarihinden itibaren 50 yıl olarak yer alan "mali hakların korunması süresi"nin dolmasının ardından bir yazar, 1987'de "Mehmet Akif Ersoy ve Safahat-Tam Metin ve Safahat Dışında Kalmış 54 Şiir" adlı eseri oluşturarak yayımladı. Yazar, 1997'de de söz konusu eserin basım, çoğaltım ve dağıtım haklarını başka bir yayıneviyle anlaşarak 99 yıllığına devretti.
Yüksek mahkeme yeniden yargılanmasını hükmetti
"Safahat"ın mali haklarını elinde bulunduran yayınevi ise 2006'da "Mehmet Akif Ersoy ve Safahat-Tam Metin ve Safahat Dışında Kalmış 54 Şiir" eserini basan yayınevi hakkında suç duyurusunda bulundu.
Yargılama süreci sonunda mahkeme, mali hakları elinde bulunduran ve 1943 yılında Safahat'ı basan yayınevinden yeniden yayımlama için izin alınması gerektiği sonucuna ulaştı, "Mehmet Akif Ersoy ve Safahat-Tam Metin ve Safahat Dışında Kalmış 54 Şiir"i basan yayınevi hakkında 25 bin lira tazminata hükmetti.
Temyiz istemi Yargıtayca reddedilen yayınevi, mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.
Yüksek Mahkeme, Anayasa'nın 35'inci maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ve ilgili mahkemece yeniden yargılamaya hükmetti.
Kararın gerekçesinden
Anayasa Mahkemesinin kararında, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 6'ncı maddesinin ikinci fıkrasında, "İşleyenin hususiyetini taşıyan işlemeler de eser sayılır." hükmünün yer aldığı hatırlatıldı, bilirkişi raporlarında "Mehmet Akif Ersoy ve Safahat-Tam Metin ve Safahat Dışında Kalmış 54 Şiir" isimli eserin özgün bir işleme eser olduğuna ilişkin tespitin yer aldığı belirtildi.
Kararda, 50 yıllık koruma süresinin dolmasından sonra Ersoy'un şiirlerinin işlenerek yeni bir eser ortaya konulduğu, 1995'te yürürlüğe giren 4110 sayılı Kanun'la ise koruma süresinin 70 yıla çıkarıldığını ancak başvurucunun mali haklarını devraldığı Ersoy'un şiirlerinin işlendiği ikinci eserin bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce hukuka uygun alenileştiği ifade edildi.
Kararda, "Bu durumda söz konusu eserin 5846 sayılı Kanun'da düzenlenen hakların koruması kapsamına girdiği ve 5846 sayılı Kanun'daki mali hakların eser sahibi veya bunları devralan kişi yönünden mülk haline geldiği açıktır" tespitine yer verildi.
Kararda, şu hükümler yer aldı:
"4110 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce alenileştirilen eserlere ilişkin mali hakları açıkça ortadan kaldıran bir hüküm bulunmadığından Mehmet Akif Ersoy'un mirasçılarının haklarının canlandığından hareketle başvurucunun haklarının sona erdiği sonucuna ulaşılması hukuk devleti ilkesiyle bağdaşan bir yorum değildir. Bu durumda uyuşmazlıkta uygulanan hukuk kurallarının hukuk devleti ilkesi ışığında ve öngörülebilirlik ilkesi gözetilerek yorumlandığı sonucuna ulaşılamayacaktır. Söz konusu eseri yayımlaması ve satışa sunması nedeniyle başvurucu aleyhine tazminata hükmedilmesi devletin pozitif yükümlülüklerinin ihlaline yol açmıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir."