Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, mültecilerin, göçmenlerin ve sığınmacıların trajedilerinin de bir diğer vahim konu başlığı olarak "İnsanım." diyen herkesin ortak meselesi olduğunu ifade etti.
Türkiye’nin bekasının, sınır aşan düzensiz göçlerin akıbetiyle ve kontrol dışı akınıyla yakından ve ters orantıyla bağlantılı olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Bu sorunun elbirliğiyle, istismarına çanak tutmadan, provokasyon ortamını beslemeden, ihtirastan uzak bir yaklaşımla, hepsinden önemlisi akılcı, adilane, insani, vicdani ve kalıcı stratejilerle köklü bir şekilde çözmek milli bir sorumluluk olarak değerlendirilmelidir.
Türk milleti zorda kalanlara, darda olanlara, uzanacak el bekleyenlere, çare arayanlara, imdat çığlığı atanlara hiçbir zaman bigane kalmamış ve mesela Suriyeli sığınmacılara kapısını ve kucağını sonuna kadar açmıştır." değerlendirmesinde bulundu.
Bu tavrın "asil ve alicenap" olduğunu dile getiren Bahçeli, Türk milletinin her zaman mazlumların yanında olduğunu söyledi. Bahçeli, "Düzensiz göç ve sığınmacı sorununu, soğukkanlı ve sağduyulu şekilde kavramanın daha da ötesinde dün, bugün ve gelecek mizanında stratejik akılla ve milli çıkarlarımıza muvafık halde analiz etmek, tedbir geliştirmek mecburiyetindeyiz." dedi.
"Biz demografik istikbalimizi, bununla iç içe geçmiş egemenlik ve istiklal haklarımızı düşünmek, dert etmek, 'Ne yapabiliriz?' sorusuna köklü cevaplar bulmak zorundayız." ifadesini kullanan Bahçeli, "Bizden sonraki nesillere kuşku duyacakları, zora girecekleri, kendi ülkelerinde garip olacakları, çok bilinmeyenli denklemlerle kilitlenmiş bir vatan coğrafyası, bir nüfus müktesebatı asla ve kata bırakamayız." diye konuştu.
"Misafirin ve misafirliğin süresi sınırlıdır"
"Allah şahit ve Allah kerimdir, Türklük ne bugün ne de gelecekte öz yurdunda garip, öz vatanında parya olmayacaktır." diyen Bahçeli, şunları kaydetti:
"Biz düzensiz göç ve sığınmacı konusunu duygusallıktan arınarak gerçekçi bir temele oturtmakla, ortak bir iradeyle Türkiye’nin ve Türk milletinin gündeminden kademeli bir şekilde çıkarmakla mezunuz, mesulüz ve buna da muktediriz. Son günlerde ülkemizde geçici koruma statüsüyle bulunan Suriyeli sığınmacıları bahane ederek toplumsal infialin ateşini tutuşturmak arayışında olan bazı görevli provokatörlerin, sosyal medyada taşeronluk yapan müfsitlerin devrede olduğu net olarak görülmektedir.
En küçük bir anlaşmazlığın, incir kabuğunu doldurmayacak ihtilafların büyütülmesi, toplumun geneline körüklenerek yayılması hedeflenmektedir. Oyun sinsidir, tehlike kol gezmektedir. Bu karmaşık ve riskli sürecin iç cephesi olduğu kadar, dış tazyik ve tertibinin de bulunduğu gün gibi ortadadır. Hepinizin ve herkesin bilhassa dikkatini çekiyorum, duygusallıkların tetiklediği cepheleşmelerin açtığı öfke ve nefret çukurları ve buna taammüden refakat edilmesi feci sonuçlara kapı aralayacaktır. Kötü niyet sahipleri bir kıvılcımın nerelere kadar yayılacağını ya bilerek ya da bilmeden sorumsuzca siyasi ve toplumsal eylem halindedir.
İstanbul Bağcılar’da, bir densizin, bir serserinin sokak ortasına sandalye koyarak oturması dahi kor halinde duran gerginliği anında tırmandırmış, günlerce ülke gündemini meşgul etmiştir. Ankara Altındağ’da yaşananların toz bulutu bile henüz dağılmış değildir. Öncelikle şunu söylemek isterim ki Türkiye’de geçici koruma statüsüyle bulunuyorken asayişi ve toplumsal huzuru kim ya da kimler bozuyorsa derhal, gözünün yaşına bakılmadan sınır dışı edilmelidir.
Türkiye onun bunun elinde oyuncak olamayacaktır. Türkiye’de hakim güç ve irade Türk milletidir. Eşkıyalığa hiç kimse heves etmemelidir. Huzur bozucu fiillerin failleri de yaptıklarının bedelini misliyle ödemelidir. Memnuniyetle müşahede ediyoruz ki bugüne kadar hükümet bu konuda tavizsiz bir duruş sergilemiş, tedbirleri zamanında ve yol kazasına mahal vermeden peyderpey almıştır. Maksatlı ve marazi zihniyet sahipleri görmese de itiraf etmese de yalın gerçek budur.
MHP sınır aşan göçler konusunda en hazırlıklı partidir. MHP'nin düzensiz göç konusunda ve geçici koruma statüsüyle Türkiye’de bulunanlara yönelik bakışı ve temin ettiği politikası açıktır. Bir defa düzensiz göç adı konmamış bir istiladır. Mutlak surette önüne geçilmeli, yakalananlar derhal gönderilmelidir. İkinci olarak ve esasen Suriyeli sığınmacıları sabahtan akşama ülkelerine göndermek hem doğru hem de mümkün değildir.
Uluslararası hukuktan doğan sorumluluklarımız vardır. Fakat Suriyeli sığınmacıların ülkelerinden ayrılış ve kopuşlarına neden olan ağır şartlar ortadan kalkar kalkmaz güvenli ve gönüllü bir şekilde geldikleri gibi uğurlamak da bizim asıl önerimiz, asıl önceliğimiz ve şaşmayacağımız hedefimizdir. Misafirin ve misafirliğin süresi sınırlıdır. Türk milletinin mevcut nüfus dokusunun, toplumsal huzur ve güvenliğinin sağlam esaslara bağlanması vazgeçilmez amacımızdır. Her insanın kendi yurdunda emniyetli ve esenlik içinde yaşamaya hakkı vardır.
Özellikle önümüzdeki bayram günlerinde ülkelerine gidebilen Suriyeli sığınmacıların tekrar geri dönmelerine de hiç gerek yoktur. Suriye’de ateş söner sönmez herkes evine barkına Türkiye’nin güvencesi altında kavuşmalıdır. Ülkemizin ekonomik büyümesine, sosyal gelişmesine ve milli bütünleşmesine destek veren, katkı sunanlar da başımızın üstündedir. Onlara diyecek bir şeyimiz yoktur."
İnançlarının gücüyle, dayanışma ve yardımlaşmanın bereketiyle içine girilen dar geçitlerden çıkılacağını, ferah ve selamet dolu günlere ulaşılacağını belirten Bahçeli, "İyimserliğimizi her zaman muhafaza ederek, ülkemize güvenerek enflasyon canavarının başının ezileceği günleri de çok yakında görmemiz mümkün olacaktır. Bu canavarın arkasına saklanarak, dahası fiilen işbirliği yaparak Türkiye'yi taşa tutmaya, atılan her adımı sekteye uğratmaya çabalayan karanlık muhalefet anlayışının biliniz ki kaybetmesi ve kaynattığı dedikodu kazanında haşlanması mukadderdir." değerlendirmesinde bulundu.
Bahçeli, bu ramazanda da İsrail güvenlik güçlerinin, Filistinlilere reva gördüğü orantısız saldırıları, şiddet sahnelerini, Mescid-i Aksa'ya yönelik mütecaviz eylemleri kınadığını söyledi.
"Bu bakış, küstah, kifayetsiz ve köhne"
Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmaların dinmemesi, ateşkes ve barış arayışlarının bir türlü arzu edilen kıvama ulaşmamasının, bölgesel huzur ve güven iklimine zarar verdiğini vurgulayan Bahçeli, iki ülke arasında müzakeresi yapılan konu başlıkları üzerinde mutabakata varılamamasının, krizin derinleşerek devamını tetiklediğini kaydetti.
Bahçeli, Rus donanmasının göz bebeği olarak gösterilen bir savaş gemisinin batırılmasından sonra Rusya'nın Kiev'e yönelik füze saldırılarının, liman kenti Mariupol'ün kuşatma altında tutulmasının, diplomasi ataklarını ve diyalog hamlelerini baltaladığını dile getirerek, "Türkiye sabırlı, ısrarlı ve iyi niyetli bir şekilde ateşkes ve barış ortamının yeşermesi için mücadelesini sürdürmektedir. Bu ahlaki ve ilkeli tutum her türlü takdirin üstündedir." dedi.
ABD Dışişleri Bakanlığının, 12 Nisan 2022'de hazırlanan 2021 yılı İnsan Hakları Raporu'nu yayımladığını anımsatan Bahçeli, "buruşuk ve sararmış bir kağıt parçasından ibaret bu raporda Türkiye'ye tam 93 sayfa ayrıldığını" aktardı.
Bahçeli, "Zannederseniz ABD sütten çıkmış ak kaşık, insan hakları sevdalısıdır. Mezkur raporda 15 Temmuz hain darbe girişiminden sözde FETÖ darbe girişimi olarak bahsedilmiş, FETÖ'cülerin bütün iftira ve yalanları referans olarak alınmıştır. Bu bakış, küstah, kifayetsiz ve köhne bir bakıştır. Bize göre ABD Dışişleri Bakanlığının yayımladığı 2021 yılı İnsan Hakları Raporu ayan beyan bir FETÖ komplosudur. Raporun öntaslağı sanıyorum Pensilvanya'da hazırlanmıştır." diye konuştu.
"Her operasyon zillet cephesinin yüzünü düşürmektedir"
Bordo berelilerin, komandoların karadan teröristlerin inlerine kadar girdiklerini belirten Bahçeli, Türkiye'nin terör örgütlerine göz açtırmayacağını söyledi.
Terör ile güvenlik arasında üçüncü bir seçenek olmadığına işaret eden Bahçeli, "Terörün kökü kazınacaktır. Cumhuriyet’in yüzüncü yıl dönümü olan 2023 yılında Türkiye bu melanetten, bu rezaletten, bu cinayet döngüsünden Allah'ın izniyle kurtulacaktır. Bunun başka alternatifi, başka bir çaresi yoktur." dedi.
Teröre vurulan her darbenin, "zillet ittifakını çılgına çevirdiğini" söyleyen Bahçeli, her operasyonun, zillet cephesinin yüzünü düşürdüğünü vurguladı.
Bahçeli, "ittifak içinde ittifak kazısı yapan, günaşırı Cumhurbaşkanı adayının kimliği üzerinden tezvirat perdesi açan çürük çarık partilerin yeni seçim yasasıyla birlikte kimyalarının da bozulduğunu" savunarak, "Alayı korku ve telaşa kapılmıştır. İnce hesaplar yapılmaya başlanmıştır. İttifak içinde yeni bir ittifak kurulmasına yönelik tercih ve telkinler polemikleri tırmandırmış, zillet partilerinin manevra alanını daraltmıştır." ifadesini kullandı.
"Bunların birbirine güvenleri yoktur. Bunların samimiyetleri yoktur. Bunların Türkiye'nin istikbaline, uluslararası gelişmelerin seyrine milli bir yorum getirme, yeni ve parlak bir öneri paylaşma iradeleri hiç yoktur." diyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çünkü bildikleri bir şey yoktur, araştırmaya ve öğrenmeye merakları yoktur, millete mensubiyet ve sevgileri yoktur, siyasetleri ve zihniyetleri de mefluçtur. Daha düne kadar bir ittifak çatısı altında seçilmeyi garantileyip milletvekili dağılımından istifadeyi planlayan küsurat partileri ne yapacaklarını şaşırmış vaziyettedir. Bunlar doluya koysalar almıyor, boşa koysalar dolmuyor, evdeki hesapları da çarşıya uymuyor.
HDP'nin bir eş başkanı tarafından yapılan itiraf, yedi partinin birlikte hareketini, emel ve hedef birlikteliğini netleştirmiştir. PKK zillet ittifakının demiridir. FETÖ zillet ittifakının çimentosudur. İç ve dış işgal cephesi zillet ittifakının kemer taşıdır. 6 artı 1 formatında kurulan, 24 Nisan'da yeni bir toplantıya sahne olacak şaibeli masa çatlamıştır, çıkar kavgaları, koltuk ve liste savaşları şimdiden zillet partilerini rehin almıştır. Kılıçdaroğlu da farklı senaryoları içeren 8 seçenekli bir ittifak çalışması yaptırdığını açıklamış.
Değil 8 seçenek, 18'de olsa, 28'de olsa, bunlar toplanıp fal da açsalar, altın günleri de yapsalar, medyumlara müracaat edip hal çaresi de arasalar nafiledir, çuvallamaları, duvara toslayıp dağılmaları kaçınılmaz bir siyaset gerçeği olacaktır. İki farklı noktayı bir doğru birleştirir, zillet partilerini de menfaate dayalı çarpık beklentiler buluşturur. Zillet ittifakı köşeye sıkıştı, her birisi kendi derdine düştü. Aslına bakarsınız, karşımızda efradını cami ağyarını mani bir ittifak da yoktur.
Gerçekten de yedi partinin yalnızca güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş için bir araya geldikleri, mevsimlik siyaset yaptıkları anlaşılmaktadır. Cumhur İttifakı'nın farkı da buradadır. Bizim ittifakımız çıkara veya pazarlığa dayalı bir ittifak değil, vatan ve millet sevgisiyle mücehhez sağlam ve sarsılmaz bir ittifak başarısıdır.
Zillet ittifakına sesleniyorum; kimi çıkarırsanız çıkarın, ister İnan Kıraç'ı, ister terörist Demirtaş'ı, isterse de Osman Kavala'yı aday olarak gösterin, mahut ve mutlak son değişmeyecek, Türkiye'nin yükseliş ümitlerini, tarihi yürüyüşünü kesemeyeceksiniz. Milli Mücadele 29 Ekim 1923'te nasıl taçlanmışsa, 2023'te de bir kez daha taç takıp tahta çıkacak, Anzavur beslemeleri, Kuvayı İnzibatiye yedekleri, Damat Ferit havarileri, şark meselesi holiganları, müstevli hayranları, manda ve himaye heveslileri, Allah'ın inayeti, Türk milletinin iradesiyle kesif bir yenilgiyle tanışacaklar ve siyasi tarihin bodrum katına atılacaklardır."
Bahçeli, sözlerini, TBMM'nin açılışının 102'inci yıl dönümü ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutlayarak tamamladı.