MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu.
"Türkiye Şam'da zalimleri yerle yeksan etmeli"
Bahçeli, İdlib'de rejimin düzenlediği, 5 askerin şehit olduğu saldırıyla ilgili şunları söyledi:
"Esad tahtından indirilmeden ne Suriye'de ne de Türkiye'de huzur gelecektir. Türk milleti gerekirse, artık başka bir seçenek de görülmezse Şam'a girmeyi şimdiden planlamalı ve zalimleri yerle yeksan etmelidir. Diyorum ki, yansın Suriye, yıkılsın İdlib, kahrolsun Esad. Ocağımıza ateş düşürenlerin ocağı söndürülsün. Evlatlarımızı toprağa serenlerin hayat pınarları kurutulsun. Bugünün konusu hukuk mukuk değildir, zalimlerin tepesine Türk milletinin çelik iradesi inmelidir. Bilinsin ki, Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur. Bir Türk de dünyaya bedeldir. Nitekim muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda gizlidir.
Yurdu yaşatmak için can veren kahramanların intikamı mutlaka alınmalı, tertemiz şehit kanı yerde kalmamalıdır. Merak ediyoruz, uluslararası toplum ne duruyor, neyi bekliyor, neden suya sabuna dokunmuyor? Bir caniye, bir despota, bir vandala nereye kadar sabır gösterilecek? Esad savaş suçlusudur, mutlaka yargılanmalıdır, hak ettiği cezayı almalıdır. Türkiye'de tek adam rejimi var diyen, saray rejiminden bahseden yalancıların Suriye'deki belgeli ve delilli tek adamlık sistemine tepki göstermemeleri, üstelik katil Esad ile diyalog önerileri Baas'çı mantığın kimlere ve hangi oranda bulaştığının da ibretlik misalidir.
Zulme 'zulüm' diyemeyenler zalimlerin kuklasıdır ve de dökülen her kana ortaktır. Mehmetlerimizi şehit eden alçaklara ses çıkarmayıp Türk devletini ve hükümetini suçlayanlar, gönüllü Esad sözcülüğü yapanlar, Türk milletinin ruh köküne yabancı düşenlerden başkası değildir. Kılıçdaroğlu ve diğer Esad hayranları vatana ihanet içindedir. Esad'ın defterini dürmek varken, hatta bu sorumluluk ahlaki, tarihi ve hukuki bir mecburiyetken, temas ve görüşme önerisiyle avunanalar cinayete ve ihanete ortaktır. Esad devrilmelidir, zulüm şatoları yıkılmalıdır, katiller döktükleri kanların son damlasına kadar hesap vermelidir."
"Devletin tüm imkanları seferber edilerek yardım eli darda ve zorda kalanlara anında uzatıldı"
Bahçeli, Elazığ ve Malatya'da depremin enkazı kaldırılırken Van-Bahçesaray karayoluna çığ düştüğünü, düşen çığda 11 asker, 9 güvenlik korucusu, 2 itfaiye eri ve 19 vatandaş olmak üzere 41 kişinin şehit olduğunu, 84 kişinin de yaralandığını anımsattı.
"Deprem oldu, çığ düştü." derken, İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı'nda bir yolcu uçağının, inişinden hemen sonra kaza kırıma uğradığını ve 3 kişinin hayatını kaybettiğini, 180 kişinin de yaralandığını ifade eden Bahçeli, "Türk milleti tarih boyunca felaketlere teslim olmamıştır. Çünkü felaketlere direne direne, facialara ve feci hadiselere meydan okuya okuya bugünlere gelmiş, kutlu varlığını muhafaza etmiştir." dedi.
"Önce ateş edip sonra nişan alan zübükzadeler"
Devlet Bahçeli, 1999'daki Gölcük merkezli deprem ile Elazığ Sivrice merkezli depremi karşılaştırıp siyasi fırsatçılık yapanlar olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:
"1999 Büyük Marmara depreminde devletin çöktüğünü bugün ise ayakta olduğunu iddia eden sefillerden tutun da yine 1999'da toplanan deprem yardımlarından memur maaşlarının ödendiğini söyleyen haysiyet fukaralarına kadar kederli günlerimizi daha da karartan provokatörler gizlendikleri deliklerinden başlarını uzatmışlardır. Bunlar önce ateş edip sonra nişan alan zübükzadelerdir."
Toplanan deprem vergisinin akıbetini sorgulayanlarla, yardım paralarıyla memur maaşlarının ödendiğini söyleyenlerin aynı iftira çanağının iki yanında ip gibi dizildiklerini belirten Devlet Bahçeli, şöyle konuştu:
"Bilinmelidir ki Türk devleti ne 1999'da çöktü ne de 2020'de zaafa uğradı. Çöken devlet değildir, çürük binalardır, utanmaz müteahhitlerdir, kaçak ve kanunsuz bina ve yapılara göz yuman iş birlikçi yöneticiler, çıkar lobileridir. Devlet aynıdır, ruh aynıdır, fıtrat aynıdır, duruş aynıdır, dün ile bugün arasında ayrımcılık yapanlar ya kalleştir ya da kifayetsiz muhteristir. 1999 Marmara depremiyle 2020 Elazığ depremini terazinin iki kefesine koyup tartıya çıkarmak ayıp değil midir? Yazık değil midir? Ahlaksızlık değil midir? Depremin büyüğü küçüğü teknik olarak izah edilebilir, buna diyeceğimiz bir şey yoktur fakat acının küçüğü büyüğü olmaz, gözyaşının biri bini olmaz, enkaz altında kalanların azı çoğu da olamaz."
"Başbuğ görevdeyken FETÖ'cülerle mücadeleyi layıkıyla yaptı mı?"
26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un açıklamaları sonrası, 29 Haziran 2009 tarihinde gece yarısından sonra verilen bir önerge üzerinde siyasi ayak tartışmasının başladığını hatırlatan Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
"Özellikle ve altını çizerek ifade etmek isterim ki MHP 2009'da ne söylemişse bugün arkasındadır, gene aynı noktadadır. Ancak FETÖ'nün siyasi ayağı basit şekilde ve sadece bir önergeye imza atanların zan altında bırakılmasıyla geçiştirilemez, izah edilemez."
Yapılan değişiklikle ilgili MHP'nin çekince ve eleştirilerinin belli olduğunu ifade eden Bahçeli, "Fakat, Sayın İlker Başbuğ yanlış bir yerde iz sürmektedir. Şayet bugün eski uygulamaya dönülse, yani askeri mahkemeler kurulup, mesela Sincan ve Silivri’deki FETÖ’cü darbecilere tekrar yargılanma imkanı tanınsa doğabilecek tehditler hakkında bir fikir sahibi olan var mıdır?" sorusunu yöneltti.
"2009 yılındaki bir konuyu bugün yeniden kaşımanın kime ne faydası olacaktır?" diyen Devlet Bahçeli, "Sivil mahkemelerin verdiği kararların ihlal ve inkarı nasıl bir gelişmeye kapı aralayacaktır? Asker şahısların sivil mahkemelerde yargılanmasının önünü açan önergeyi FETÖ'ye bağlamak, FETÖ’nün siyasi ayağıyla ilişkilendirmek aşırı ve zorlama bir yorum değil midir? Bu manasız tartışmayı tetikleyip tırmandırmak kimin işine yarayacak, hangi çevreleri rahatlatacaktır? Bunların yanında, 26. Genelkurmay Başkanı görevdeyken FETÖ'cülerle mücadeleyi layıkıyla yapmış mıdır? Bizim için siyasi ayak Yurtta Sulh Konseyinin yürütme kadrosudur. Bunlar tek tek tespit edilirse, inanıyorum ki, FETÖ'cülerin, kriptocuların, hainlerin, Türk ve İslam düşmanlarının kökü kazınacaktır" değerlendirmesini yaptı.