MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmaya, Türk-İslam aleminin ramazan ayını tebrik ederek başladı.
Ramazan ayının inananlar için "bereket ve bolluk vahası", "sabır, merhamet, hoşgörü ve paylaşma vadisi" olduğunu vurgulayan Bahçeli, insanlığın maruz ve mahkum kaldığı belaların dallanıp budaklandığı bir dönemde, nefis terbiyesine, kalp temizliğine, vicdan tefekkürüne, huzur tecellisine çok ihtiyaç olduğunu, bu ihtiyaç halinin her geçen gün daha da şiddetlendiğini söyledi.
"Derdi veren Allah, inanıyoruz ki, şifayı da bahşedecektir"
İnsanlığın tehlikeli bir girdabın ortasında, çözümü gittikçe karmaşıklaşan girift bir bulmacanın odak noktasında olduğunu ifade eden Bahçeli, "Bir yanda süregelen kanlı çatışmalar, sonuçsuz çekişmeler, iç savaşlar, hakimiyet kavgaları, istikrarsız coğrafyalar, kutuplaşmış ülkeler, ekonomik zorluklar, zulüm ve adaletsizliklerin karanlık yüzü varken, diğer yanda gözle görülmeyecek kadar küçük, ama tahribat ve yıkımı devasa büyüklükte olan bir virüsün insanlığa meydan okuyuşu söz konusudur. Açlık, yokluk, yoksulluk, yolsuzluk, terör kıtalara ambargo koyarken, ilkel dürtüler, ilkesiz yönetimler, iradesiz yöneticiler, itibarsız zihniyetler ne yazık ki beşeriyetin susadığı barış, refah ve huzur ufkunu da perdelemektedir." değerlendirmesinde bulundu.
Böyle bir süreçte COVID-19 hastalığının insanlığa musallat olduğunu, hayatın normal akışını temelinden, hem de kaygı verici ölçüde bozduğunu belirten Bahçeli, "Elbette her şey Allah'tandır. Derdi veren Allah, inanıyoruz ki, şifayı da bahşedecektir." dedi.
"Vuslat için sabretmeliyiz, biraz daha dişimizi sıkmalıyız"
Ramazan ayında sağduyu ve sükunet içinde oruç tutup, ibadet ederken, manevi muhasebeyi, insanlığın hal ve gidişatını gözden ve gönülden geçirmenin zaruri olduğunu kaydeden Bahçeli, "Bu mübarek ayda kendimize dönerek, sevdiklerimize daha çok yönelerek, akıp giden hayatın biraz olsun hızını keserek virüsün yayılmasını engelleyebilir, bayramı aslına uygun olarak karşılayabiliriz. Vuslat için sabretmeliyiz, biraz daha dişimizi sıkmalıyız. Maske, mesafe ve temizlik şartlarına riayet kadar, Ramazan ayı boyunca uygulanması artık kaçınılmaz olan diğer kısıtlayıcı tedbirlerle bayramı ve müteakip dönemleri tıpkı eski günlerde olduğu gibi kucaklayabiliriz. Dar gelirli vatandaşlarımızı gözeterek, esnafımızın, çiftçimizin, küçük ve orta ölçekli işletmelerimizin talep ve hassasiyetlerini mümkün mertebe dikkate alarak bugünkü darboğazdan çıkabiliriz." ifadelerini kullandı.
COVID-19'un tasallutundan kurtulabilmek için seferberlik içinde hareket edilmesi gerektiğinin altını çizen Bahçeli, insan ve toplum sağlığının muhafazası, ayrıca COVID-19'la mücadelenin başarıya ulaşabilmesi için hayati nitelikli kurallara mutlaka uyulması gerektiğini vurguladı.
Dayanışmanın, duyarlılığın, empatinin, yardımlaşmanın güzelliklerini hep birlikte gösterilmesi gerektiğini dile getiren Bahçeli, "Biz öylesine büyük bir medeniyetin, öylesine kutlu bir tarih ve kültür zenginliğinin varisleriyiz ki, felaketin kayalıklarından fidan fidan serpilen, ağır sorunların çorak bağrından filiz filiz yeşeren birlik ve kardeşlik bahçemizde el ele tutuşmasını çok şükür biliriz. Bu sayede mazlumların göz pınarlarından süzülen yaşları sileriz." dedi.
Ramazan ayının mübarek olmasını dileyen Bahçeli, "Cenab-ı Allah'tan niyazım, bu mübarek ay hatırına COVID-19 illetinden Türk milletini ve tüm insanlığı esirgeyip bağışlamasıdır." temennisinde bulundu.
"PKK can çekişmekte, acı içinde çırpınmakta"
Terörle mücadelenin kararlılıkla ve kahramanlıkla sürdürüldüğünü anlatan Bahçeli, ocak ayında başlatılan Eren Operasyonlarının başarıyla ve yüksek bir moralle icra edildiğini söyledi.
PKK'nın kış aylarında yuvalandığı alanların birer birer temizlendiğini dile getiren Bahçeli, yaklaşık iki haftalık bir zaman aralığında bölücü örgütün üst kademe yöneticilerinin içinde yer aldığı 16 teröristin etkisiz hale getirildiğini belirtti.
Şırnak Bestler Dereler Domuz Dağı Bölgesi'nde hainlerin takibe alınarak mağaraları ve saklandıkları barınakların vurulduğunu aktaran Bahçeli, ikisi kırmızı, üçü de turuncu listede bulunan PKK'nın elebaşlarının ihanetlerinin bedelini canlarıyla ödediklerini kaydetti.
Karların yavaş yavaş erimesi ve baharın gelişiyle birlikte saklandıkları deliklerden fareler gibi çıkmaya başlayan teröristlerin, Türk milletinin gücünü, Türk devletinin kudretini bir kez daha gördüklerini ifade eden Bahçeli, "Onlar kaçacak biz kovalayacağız, onlar yıkacak biz yapacağız, onlar saklanacak biz bulacağız, nitekim şehitlerimizin hesabını sonuna kadar soracağız. Bölücü terör örgütünün sonu nihayet gelmiştir. PKK can çekişmekte, acı içinde çırpınmakta, her yerinden dağılmaktadır." diye konuştu.
"Küçük bir çocuğun eline silah verilmiş, ölmeye ve öldürmeye programlanmıştı"
Bu kanlı ve hain şebekenin çocuklardan bile terörist devşirecek kadar alçak ve şerefsiz olduğunu ifade eden Bahçeli, bunlardan birisi olan Hamza Adıyaman'ın, Hakkari Kırıkdağı Köyü'ndeki okulundan kaçırıldığında henüz 8 yaşında olduğunu anlattı.
Hamza Adıyaman'ın önce Zap suyuna düşüp boğulduğunun söylendiğini ancak Irak'ın kuzeyinde bulunan PKK kampına kaçırıldığı fotoğraflarla ortaya çıktığını aktaran Bahçeli şöyle devam etti:
"Küçük bir çocuğun eline silah verilmiş, ölmeye ve öldürmeye programlanmıştı. Şu rezalete bakınız ki, HDP'li bir kadın milletvekili de PKK'yı arkalamış, Hamza Adıyaman'ın ailesini suçlayarak aynen şunları söylemiştir: 'Zap suyuna düştü ve ailesi para karşılığında HDP il binası önünde oturtuluyor.' Bu terörist kadının ruhu kirlenmiş, vicdanı lekelenmiş, iradesi rehin alınmıştır. Meclis'te bekleyen fezlekesinin derhal işleme alınması hayat memat konusudur.
Hamza Adıyaman Zap suyunda değil, PKK'nın ihanet kampındadır. Gerçekleri saklayan, çocukların dağa ve kamplara silah zoruyla kaçırılmasını çarpıtan kim varsa, dilerim ki bir gün kendilerini Zap suyunun dibinde bulurlar. HDP'yle ittifak kuranlar aynı zamanda çocuklarımızın düşmanıdır.
Terörist Demirtaş'a siyasi maksatlarla müşfik ve müspet yaklaşanlar çocuklarımızın, kadınlarımızın, güvenlik güçlerimizin, hülasa Türk milletinin karşısında oluşmuş zillet cephesidir. HDP'ye müsamaha ve merhamet analara hakaret, babalara hıyanettir."
HDP il binalarının önünde evlatlarının peşine düşen, katillerden ve işbirlikçilerden çocuklarını isteyen muhterem anaları selamladığını ifade eden Bahçeli, "Anaların yüreklerinde patlayan volkanın, gittikçe yaygınlaşan infial lavlarının hainleri ve destekçilerini perişan edeceğine inanıyorum." dedi.
"Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti dünya durdukça var olacaktır"
Zeytin Dalı Harekat Bölgesi'nde 7 Nisan'da PKK/YPG terör örgütünün kanlı saldırısında uzman çavuşlar Ahmet Akdal ile Gökhan Çakır, 9 Nisan'da Eruh ilçesi kırsalında teröristlerle çıkan çatışmada ise uzman çavuş Erkan Erdem'in şehit olduğunu belirten Bahçeli, Türk yıldızlarına ait eğitim uçağının kaza kırıma uğraması sonucunda Pilot Yüzbaşı Burak Gençcelep şehit düştüğünü anımsattı.
Afrin şehidi Gökhan Çakır'ın babası Hasan Çakır'ın "Allah devletimize zeval vermesin. Vatan bölünmez şehitler ölmez. Bugün bir tane Gökhan gitti ama bu sabaha kadar bin tane Gökhan gelecek. O kanı yerde bırakmayacaklar." sözlerinin hayranlık uyandırdığını, Eruh kırsalında şehadet şerbetinden içen Erkan Erdem'in annesi Hatice Erdem'in yaktığı ağıdın herkesi hüzne boğduğunu anlatan Bahçeli, "Bu inanç bizde varken, bu dirayet bize hakimken, bu vatan ve millet sevgisi bizimle bütünleşmişken, Türk milletini bölmeye, Türk devletini yıkmaya, Türk bayrağını indirmeye, Türk vatanını parçalamaya hiçbir zalimin, hiçbir zilletin, hiçbir muhasım ülkenin gücü yetmeyecektir. Bir ölürsek bin diriliriz. Bir gidersek bin geliriz. Ancak milli varlığımız üzerinde operasyon yapmayı hedefleyen emperyalistleri ve uşaklarını asla affetmeyiz. İstiklal deriz, ihanete ok gibi saplanırız. İstikbal deriz, tıpkı 15 Temmuz gecesinde olduğu gibi, işgale yeltenenleri doğduklarına doğacaklarına bin pişman ederiz." yorumunu yaptı.
Şehitlere Allah'tan rahmet dileyen Bahçeli, "Gazilerimize uzun ve sağlıklı bir ömür temennisiyle hürmetlerimi sunuyorum. Şehitlerin kanı yerde kalmayacak, emanetleri çiğnetilmeyecektir. Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti, dünya durdukça var olacaktır." diye konuştu.
"104 kişiden birisi çıkıp da bu bildiriyi niçin inkar edemedi?"
Bahçeli, şöyle devam etti:
"104 emekli amiralin hazırlayıp 4 Nisan gece yarısı servis ettiği darbe bildirisini haklı çıkarmaya, makul göstermeye, ifade ve düşünce özgürlüğü kisvesiyle maskelemeye çalışanların, milli iradeye içten içe tahammülsüz olan vesayetçi çevreler olduğunu" söyledi. Bu açıklamanın arkasında duranların kimler olduğunun, neyin amaçlandığının bağımsız ve tarafsız mahkemelerce açıklığa kavuşturulacağını belirten Bahçeli, "4 Nisan bildirisine imza atmayan ancak imza sürecinde açılan WhatsApp grubuna üye olan emekli bir amiral, hazırlanan metnin yayımlanmasından önce değiştirildiği iddiasını dile getirmiştir. Madem öyleydi, 104 kişiden birisi çıkıp da bu bildiriyi niçin inkar edemedi? 'İmza attığım metin bu değildir.' itirazını niye yapamadı?"
Bahçeli, emekli amirallerin iradesinin iğfal edildiğini ileri sürenlerin boşa konuştuğunu, boşuna uğraştığını, çünkü her şeyin gün gibi ortada olduğunu vurgulayarak "Eğer bildirinin son hali İP’in yönetiminde bulunan ve ilk imzacı olan Ergun Mengi tarafından hazırlanmışsa, bunun izahını yapması gerekenler şüphesiz bellidir ve milletimiz açıklama beklemektedir." değerlendirmesinde bulundu.
Kılıçdaroğlu'na tepki
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Emekli amiraller dünyanın neresinde darbe yapabilir?" sorusunu pişkinlikle sorabildiğini dile getiren Bahçeli, "Anlaşılan Kılıçdaroğlu, cehaletinin ve cüretinin kurbanı olmaktan herhangi bir rahatsızlık duymamıştır. Talat Aydemir’in 20 Mayıs 1963'teki ikinci darbe teşebbüsü esnasında sadece emekli bir albay olduğunu Kılıçdaroğlu dışında bilmeyen var mıdır?" dedi.
"Kılıçdaroğlu’nun akli ve zihni melekeleri iyice laçkalaştı"
"Tarihine yüz çevirmiş, üstelik devri iktidarlarında vuku bulmuş bir kalkışmadan haberi bile olmayan CHP Genel Başkanı’na milletimiz nasıl güvenecek, nasıl inanacak, nasıl itibar edecektir?" sorusunu yönelten Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kılıçdaroğlu’nun akli ve zihni melekeleri iyice laçkalaşmıştır. Sıkıştıkça denge ve kontrolünü kaybetmektedir. İleri derecede su kaynatmaktadır. Katıldığı bir televizyon programında, yoldaşı İP Başkanı’nı ters köşeye yatırıp, 'Ortak görüş olursa Cumhurbaşkanı adayı olurum' sözleriyle niyetini açık etmesi, bununla da kalmayarak kazanacağından şüphe duyulmaması gerektiğini söylemesi, zamanlama itibarıyla üzerinde durulması gereken bir beyanattır.
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanacağından bu kadar eminse, kendisine çok güveniyorsa, buyursun aday olsun, korkakça değil mertçe milletimizin huzuruna çıksın 'Ben de varım' desin. MHP'nin ve Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı çoktan bellidir. Kılıçdaroğlu’nun elinden tutan yok, önüne geçen yok, aday olmasına bildiğimiz kadarıyla mani bir hal yok. Ondan bundan kahkaha bekleyeceğine, kararını belirlesin, cesaretle arkasında dursun."
"Gökkuşağı renklerine bürünerek eylemine ve işine baksın"
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Kılıçdaroğlu'nun partisinin geçen haftaki grup toplantısında, "milliyetçilikle ilgili kuru sıkı attığını, işkembeden salladığını" savundu. "Boş lakırdının karın doyurmadığını, kuru gayretin çarık eskittiğini" ifade eden Bahçeli, şunları söyledi:
"Diliyle omzunu kaşıyan CHP Genel Başkanı, yayladaki yoğurda mantı kesiyor, sudaki balığa soğan doğruyor, demem o ki, hayal peşinde koşup duruyor. Yıkık değirmende altı ay bekleyen Kılıçdaroğlu, milliyetçiliğin ne olduğunu bana da dünyaya da gösterecekmiş. Sayın Kılıçdaroğlu, çapına çaputuna, milliyetçilik senin ne haline?
Ne tuhaf ki, aksayanla aksıyorsun, suya gidenle susuyorsun, sofra gördün mü 'Açım' diyorsun. Şunu aklından çıkarma ki alçacık eşek binmeye kolaydır, yünlüce koyun yolmaya kolaydır, senin milliyetçiliğin ise yalan üstüne yalan koymaktır. 'Dünyaya milliyetçiliği anlatacağım.' diyen Kılıçdaroğlu, gel onu sen benim külahıma anlat.
'LGBT, Türk aile yapısını bozuyor mu?' sorusuna, 'Hayır, ilgisi yok, niye aile yapısını bozsun' diyen birisinin ne milliyetçiliği ağzına almaya ne manevi değerlerden söz etmeye ne de 'Adamım' diye ortalıkta dolaşmaya hakkı vardır. Kendisine tavsiyemiz, milletimize gölge etmesin, nifak saçan diline hakim olsun, gökkuşağı renklerine bürünerek eylemine ve işine baksın, bizden de uzak kalsın."
"Küçük ortaklıktan gocunmuyoruz"
CHP Genel Başkanı’nın "ucuz ve uçuk üslubunun" aynısının, İyi Parti Genel Başkanı’nda da mevcut olduğunu öne süren Bahçeli, "Bu zavallı devamlı surette bize 'küçük ortak' diyor. Sanıyorum tedavisi imkansız bir kompleksin içinde bocalıyor. 104 emekli amirale önce 'zevzek' diyen, sonra yaş tahtaya bastığını anlayınca durumu kurtarmaya çalışan, arkasından da bize sataşan bu iplikçi başı mahalle aralarında dedikodu yapar gibi konuşmaktadır." ifadelerini kullandı.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslenip, 104 emekli amirali kast ederek "Bu insanları küçük ortağınızın gazına gelip mahkum ettirmeyin" açıklamasında bulunduğunu anımsatan Bahçeli, şunları kaydetti:
"Biz küçük ortaklıktan gocunmuyoruz. Büyüklüğün Allah’a mahsus olduğu inancındayız. Kaldı ki milletvekili sayımızın 48 olduğunun da bilincindeyiz. 'Küçük' diye hafife aldığı partimizi, FETÖ kumandasıyla ele geçirme oyunlarını da unutmuş değiliz. Biz, küçük olmasına küçüğüz ancak Rabb'im hiçbir partiyi zilletin küsuratı yapmasın, böylesi bir alçalmayı hiç kimseye nasip etmesin."
Rusya-Ukrayna krizi
Bahçeli, Rusya ile Ukrayna arasındaki sertlik tonu yüksek sürtüşmelerin, sıcaklığını koruduğuna işaret etti. Yaşanacak çatışmaların, Türkiye ve Karadeniz’in güvenliğini riske atacağını dile getiren Bahçeli, bu iki ülke arasında aklıselimin öne çıkmasını samimiyetle temenni ettiklerini söyledi.
Bahçeli, Ukrayna’nın toprak ve siyasi bütünlüğüne saygının esas olması gerektiğini ifade ederek "Barış ve huzur denizi olan Karadeniz’in yeni ve şiddetli hegemonya mücadelelerine sahne olmaması hem çağrımız hem de beklentimizdir." dedi.
"Yunanistan’ın sanal meydan okumaları sabrımızı zorlamaktadır"
ABD’nin iki savaş gemisini, 21 gün süreyle Karadeniz’e göndermesinin milli güvenlik açısından endişe verici olduğuna dikkati çeken Bahçeli, bölgesel çatışmadan kaçınmanın, diplomasinin diliyle ve imkanlarıyla hareket edip uzlaşma kanalları açmanın, muhatap her ülkenin çıkarına olduğunu bildirdi.
Türkiye'nin, kuzeyinden de güneyinden de adı konulmamış kuşatma altında kaldığını vurgulayan Bahçeli, böylesi bir dönemde sağlam bir milli duruş, sarsılmaz nitelikli birlik ve dayanışma ruhunun herkes, her siyasi parti için vatan görevi olduğunu söyledi.
"Yunanistan’ın sanal meydan okumaları, tahrik edici siyasi manevra ve tatbikatları sabrımızı zorlamaktadır." diyen Bahçeli, ne yazık ki dost ve müttefik olarak bilinen ülkelerin de bu kumpasın içinde olduğunu ifade etti.
"Oturacağımız yeri de biliriz, buyur edip oturtacağımız yeri de"
Bahçeli, AB Konseyi Başkanı ve AB Komisyonu Başkanı’nın geçen haftaki Ankara ziyaretlerinin, sanal ve sahte bir koltuk krizi bahanesiyle gölgelendiğine işaret etti. AB protokol birimleri arasındaki koordinasyonsuzluk ve iletişim kazalarının böylesi bir tabloyu ortaya çıkardığını dile getiren Bahçeli, şunları söyledi:
"AB Konseyi Başkanı’na Cumhurbaşkanı, Komisyon Başkanı’na da Başbakan protokolü uygulandığı bilinmektedir. Kimin nerede ve nasıl oturacağı belliyken konuyu istismar eden zihniyetler hem kel hem fodul hem suçlu hem de maksatlıdır. AB Konseyi Başkanı, kanepe krizinden sonra susmuş, ilerleyen günlerde söz konusu krizden kendi ekibinin sorumlu olduğunu itiraf etmiştir.
Bir başka açıklamasında da bundan dolayı uykusuz geceler geçirdiğini söylemiştir. Hiç kimse kusura bakmasın, biz oturacağımız yeri de biliriz, buyur edip oturtacağımız yeri de biliriz. Bu koltuk meselesinden nem kapan, estirilen yalan rüzgarına kanan İtalya’nın acemi ve çaylak Başbakanı, Sayın Cumhurbaşkanı’na 'diktatör' iftirası atmıştır. İP’in Başkanı da İtalya Başbakanı’nın posta koyduğunu çok kaba, nezaketsiz ve argo bir üslupla ifade etmiştir.
Diktatör suçlaması posta koymak değil, küstah ve kindar bir bühtandır. Diktatör arayan kendi geçmişine bakmalıdır. Çok şükür bizden Duçe çıkmadı, Führer çıkmadı, Firavun çıkmadı, Franko çıkmadı, Salazar çıkmadı, ülkemizde de Nazi kalıntıları ve kara gömlekliler görülmedi. İP’in Başkanı posta koymaya meraklıysa gitsin HDP’yi hedef alsın, gitsin PKK’ya ve FETÖ’ye tek bir laf etsin. İtalya Başbakanı çizmeyi aşmakla kalmamış, gizli Mussollini hayranlığı yakasını ele vermiştir."
Berlin Merkezli Bilim ve Politika Vakfının hazırladığı araştırma raporuna da tepki gösteren Devlet Bahçeli, Türkiye’nin yeni hükümet sisteminden, neye ve hangi amaçlara hizmet ettiği az çok belli olan bir Alman vakfının bu kadar rahatsızlığı, bu denli memnuniyetsizliğinin, milletin tarihi ve muhteşem bir tercihte bulunduğunu ispatladığını dile getirdi.
Bahçeli, "Diyorlar ki tarikatlara mensup aşırı muhafazakarlarla MHP üyeleri yeni boşalan bürokratik mevkileri işgal ediyormuş. Özellikle polis ve istihbarat kadroları MHP’ye açılmış. Ayrıca yeni hükümet sistemi çürümeye yol açmış. Bu Alman vakfının bildiği ne varsa belirlediği neler bulunuyorsa Türkiye Cumhuriyeti'ne bildirmezse, hükümetimize ulaştırmazsa dünyanın en müfteri, en melanet vakfı olacağını buradan ilan ediyorum." dedi.
"Türk Konseyinin Ahlat’ta toplanması en büyük arzumuz"
Bahçeli, Kafkasların ip gibi gerildiği bir dönemde, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin, "Türk Konseyi" olarak isimlendirilmesi ve İstanbul’da yer tahsisi yapılmasından mutlu olduklarını anlattı. Türk dünyasının tarihi ve kültürel birikimlerinden en geniş şekilde yararlanmak suretiyle Türk dili konuşan ülkeler arasındaki çok taraflı işbirliğinin genişletilmesini esas alan Türk Konseyinin "muazzam bir gelişme" olduğunu vurgulayan Bahçeli, şunları kaydetti:
"Türk Konseyi Devlet Başkanları Olağanüstü Toplantısı da 10 Nisan 2020'de video konferans vasıtasıyla yapılmıştır. Bugüne kadar düzenlenen zirve toplantılarında Türk milletinin birlik ruhu cihana gösterilmiştir. Önümüzdeki dönemde Türk Konseyinin Ahlat’ta yapılan Cumhurbaşkanlığı Köşkünde toplanması en büyük arzumuzdur."