Milli Savunma Bakanı Akar, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda soruları yanıtladı.
Bakan Akar'ın açıklamalarından öne çıkanlar:
- Esas olan, hakkı hukuka, ecdadımızdan aldığımız mirasa uygun şekilde, hak, adalet, istikrar, barış için ve insanların rahatı, huzuru ve güvenliği için gayretlerimizi gösteriyoruz. Bu esaslar çerçevesinde yaptığımız mücadelede hakkımızı, hukukumuzu korumakla kararlılığı herkesin bilmesini istiyoruz.
- Çok şükür aldığımız sıkı ve katı tedbirlerle herhangi bir şekilde operasyon bölgelerimizde COVID-19 ile ilgili bir hadise görülmedi.
- Silahlı Kuvvetlerin savunma planının yeni yapısıyla geçmişte olmadığı kadar bu konuda da dış temaslarını bizler Bakanlık olarak, Genelkurmay Başkanımız, Kuvvet Komutanlarımız da kendi muhataplarıyla görüşmelerini sürdürüyoruz. Bu yıl içinde bizim 104, toplamda 163 temasımız oldu. Bu görüşmelerde, bütün bu çalışmalarda Cumhurbaşkanımızın talimatları, bizim sahip olduğumuz ilkeler, yasalarımız, hak ve menfaatlerimiz çerçevesinde hakkımızı hukukumuzu savunmaya gayret gösteriyoruz.
- Askeri eğitim iş birliği anlaşmaları, çerçeve anlaşmaları da sayısal olarak artmış durumda. Bugüne kadar yapılan askeri, diplomatik, tüm çalışmaları Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğindeki yapılan girişimler, yüz yüze görüşmeler, toplantılar. Bunların hepsinin sonunda geldiğimiz nokta artık erkesin bilmesi lazım, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, uluslararası ortamda gerçekten bir özne haline gelmiştir. Dolayısıyla bütün değerlendirmeleri bu esas dahilinde yapmamız lazım.
"93 bin 327 personel aldık"
- Hain darbe girişiminin verdiği zararı, ziyanı çok şükür, çok kısa sürede atlatma imkanına kavuşabildik. Bu hainler gittikten sonra şu anda içinde bulunduğumuz ortamda Silahlı Kuvvetlerimizin her geçen gün daha da kuvvetlendiğini, şanlı üniformanın gerçek sahipleri tarafından giyilmesiyle gücümüzün, kuvvetimizin daha da arttığını görmek mümkün. 15 Temmuz'dan itibaren 93 bin 327 personel aldık. Bu personelin yüzde 70'i karada, denizde, havada, yurt içinde ve sınır ötesinde bütün operasyonlarda büyük bir kahramanlık ve fedakarlıkla çalışan uzman ve sözleşmeli personelimizden ibaret. Bunların yaptıkları çalışmalar gerçekten son derece saygıdeğer ve dolayısıyla bizim gücümüz ve kuvvetimiz de herhangi bir sıkıntı yok.
- Bütün sorumluluk dahil, bütün yetki de bu faaliyetlerimizi sürdürmek zorundayız. Bununla alakalı gerekli mevzuat çalışmaları sürmekte. Bu duruma uymak için yıllardan beri olmuş birtakım alışkanlıklar ve yapılanmalar var. Bunların düzenlenmesi gerekiyor. Esas olan hukuktur. Esas olan hukukun üstünlüğü. Buradan hareketle faaliyetlerimizi planlıyoruz, sürdürüyoruz.
- 2019'un Haziran ayında yeni Asker Alma Kanunu çıktı. Bu önemli bir aşamaydı. 1927'den beri çeşitli şekillerde değişiklik yapıldığı için sistematiği bozulan bir yasaydı. Bu yeni yasayla birlikte bir bütün halinde Asker Alma Kanunu belirlendi. Daha sonra 2020'de yapılan düzenlemelerle personel, teşkilat ve disiplin konularında ilave bazı tedbirler alındı. 'Hukukun üstünlüğü esas' diyerek bu çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Askeri alanda, askerlik anlamında, askerlik teorisinde bir husus var. Etki alanı var, ilgi alanı var. Bizim şu anda etki alanımız gerçekten son derece genişledi. Fakat ilgi alanımıza geldiğimizde artık bütün dünya demek yanlış olmayacak. Bütün dünyadaki gelişmeleri, siyasi, askeri, teknolojik ne varsa bunların hepsini yakından takip etmek durumundayız. Takip ediyoruz. Dolayısıyla ülkemizin ve milletimizin hak ve menfaati için ne gerekliyse bunları yapmanın çalışması ve gayreti içindeyiz.
- Bu ileri teknolojiyi ithal ederek değil onu yerli ve milli şekilde üretmek suretiyle silahımızı, aracımızı, gerecimizi, mühimmatımızı da yapar hale gelmenin büyük bir azmi ve gayreti içindeyiz. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımızın gayretleri malum. İddia malum. Bunun gerçekleşmesi için çok ciddi bir çalışma içindeyiz. Bunun sonucunda varmak istediğimiz şey, ülkemizi ve milletimizin güvenliğini sağlayacak düzeyde etkin, caydırıcı, saygın bir ordunun oluşması, vatanına milletine bağlı personelden müteşekkil.
Yeni Navtex ilanı
- (Navtex ilanı) Navtex, bunu herhangi bir şekilde denizde bir faaliyet göstereceğiniz zaman bu denizcilik kuralı, denizcilerimiz bir ilanda bulunuyorlar, 'şu alanlarda bizim bir faaliyetimiz olacak, seyir ve güvenlik bakımından bunu bilin' diyoruz. Bizim orada (Doğu Akdeniz) deniz alaka ve menfaatlerimiz konusunda çalışmalarımız var, hakkımızı hukukumuzu korumakta kararlı, azimli ve muktedir olduğumuzu müteaddit defalar söyledik, söylemeye devam edeceğiz. Bu çerçevede biz faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bizim orada yaptığımız sismik çalışmalar, araştırmalar, bununla alakalı ne varsa gerektiği kadar bunu sürdüreceğiz. Bunun herhangi bir tarihi, sınırı vesaire söz konusu değil. Bizim orada hakkımızı, hukukumuzu kullanıyoruz, bunun gereği olarak da yapılması gereken teknoloji çalışmaları var. Bu çalışmaları sürdürüyoruz. Bunlar ne kadar gerekiyorsa o kadar yapılacak ve bunu yapacağız.
- Enerji Bakanlığımız bu çalışmaları sürdürürken, biz de Silahlı Kuvvetler, Milli Savunma Bakanlığı olarak oradaki faaliyetlerin güvenliğini sağlamaktan sorumluyuz. Bugün yapılan açıklamaya geldiğimizde bu tamamen bundan farklı. İskenderun bölgesinde Deniz Kuvvetlerimizin atış eğitimi için yapılan planlı bir faaliyet ile alakalı güvenlik bakımından yayımlanmış bir Navtex'tir. Bu farklı eğitim ve atış için yapılan çalışma.
"Terör belasından asil milletimizi kurtaracağız"
- Bir kere biz şuna inanıyoruz, biz artık terörle yaşamak, buna alışmak zorunda değiliz, bunu görüyoruz. Biz terörü bitirmek için terörü kaynağında kurutmak için elimizden gelen neyse bugüne kadar yaptık ve bundan sonra da artan bir tempoyla bunu yapmak suretiyle inşallah terör belasından asil milletimizi kurtaracağız, hudutlarımızın, halkımızın güvenliğini sağlayacağız. Amacımız bu. Bunu yaparken tekrar tekrar söylüyoruz, biz tüm komşularımızın toprak bütünlüğüne, siyasi bütünlüğüne son derece saygılıyız. Kimsenin toprağında, kimsenin denizinde asla gözümüz yok. Fakat hiçbir şekilde de komşularımızın topraklarından, denizlerinden bize karşı bir saldırıya da müsaade etmeyeceğimizi, buna göz yummayacağımızı herkesin bilmesini istiyoruz.
- Altını çizmek istediğim önemli konulardan biri, bizim tek amacımız terörle ve teröristle mücadele. Bizim bunun dışında herhangi bir etnik, herhangi bir mezhepsel toplulukla mücadelemiz söz konusu değil. Özellikle dış basında bizim terörle, teröristle, PKK ile YPG ile DEAŞ ile mücadelemizin tercümesi yapılırken oraya Kürt kardeşlerimizi ilave ediyorlar. Bu kesinlikle yanlış, kabul etmemiz mümkün değil, böyle bir şey asla söz konusu değil, Kürtler bizim kardeşimizdir, biz onlarla etle tırnak gibiyiz. Binlerce yıl beraber yaşadık, şehitliklerde yan yana yatıyoruz. Bundan sonra da birlikte yaşamaya devam edeceğiz ve bunu hiç kimse fitne ile fesat ile değiştiremez.
- Bu çerçevede yaptığımız mücadelede, en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar devam edecek. Bundan dönüş yok. Bu Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı, bizim yaptığımız planlama bu yönde. En son teröristi etkisiz hale getirip bu musibetten 40 yıldan fazla cefa çeken halkımızı, milletimizi kurtaracağız. Dileğimiz temennimiz bu.
[Terörle mücadele operasyonları] Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar: Pençe-Kaplan harekatlarında 320 terörist etkisiz hale getirildi.https://t.co/ct16JUHzb3 pic.twitter.com/mdMz3zU2au
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) August 27, 2020
Pençe harekatlarında 320 terörist etkisiz hale getirildi
- Bunun dışında bizim Iraklı kardeşlerimizle bir sorunumuz söz konusu değil, olamaz. Zaten biz bunları Irak yönetimi ile oradaki teröristlerin beraber etkisiz hale getirilmesi için gayret gösterimi konusunda görüşmekteyiz. Pençe harekatlarında şu ana kadar 320 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Burada en önemli konulardan biri de bugüne kadar 'girilemez, ulaşılamaz' denilen yerlere Mehmetçik girdi ve ulaştı, bütün o mağaraları, inleri başlarına yıktı ve yıkmaya devam ediyor. Dolayısıyla kaçacak yerleri kalmadı, bunu başındakiler anladılar ve temennimiz dileğimiz, alttakilerin de bunu anlaması. Zaten geriye dönüp baktığımızda, burada katılımlar azaldı, kaçışlar çoğaldı, takip ediyorsunuz. Biz bunun bitmesi için ne yapılması gerekiyorsa bunları yapmaya devam edeceğiz.
- (Terör örgütü yandaşlarının, hava harekatlarında sivil vatandaşların öldürüldüğüne yönelik iddiaları) Bu da gerçekleri yansıtmamakta. Unutmayalım, zafer süngünün ucundadır, dolayısıyla bizim komandolarımızın son derece zor arazi ve iklim koşullarında yaptıkları faaliyetleri göz ardı etmememiz lazım. Gerçekten buradaki mücadelede bir bütün ve bir bütün halinde arkadaşlarımız sürdürüyorlar. Amacımız istiklale kavuşmuş bir bölgeden bahsediyoruz, ona çalışıyoruz.
"Ülkemizin güneyinde terör koridoruna asla izin vermeyeceğiz"
- (Suriye'deki askeri gelişmeler) Hepimizin bildiği gibi orada, 40 binden fazla vatandaşımızı katleden silahlı terör örgütü PKK var. PKK ile paralel bir de YPG var. Bunlar çeşitli isim adı altında çıkmaktadır. Karşımızda bir terör örgütü var, isimleri ne olursa olsun. Dolaysıyla bu örgütle mücadelemiz devam ediyor. Bunun anlaşılması ve görülmesi lazım. Bu konuda müttefiklerimizle, dostlarımızla maalesef anlaşamadık, anlaşamıyoruz. Bunu da her seferinde masada tutuyoruz ve söylüyoruz: PKK eşittir YPG, YPG eşittir terör. PKK YPG'yi Kürt olarak, Kürtlerin temsilcisi olarak görmek kesinlikle yanlış, kesinlikle gerçeklere aykırıdır. Bunlar hiçbir zaman Kürt kardeşlerimizin temsilcisi olamaz. Nasıl ki DEAŞ Müslümanların temsilcisi olamazsa PKK da Kürt kardeşlerimize temsilci olamaz. Fakat burada ciddi istismarlar var. Onun giderilmesi için biz de hem sahada hem de masada her türlü gayreti gösterdik, göstereceğiz.
- ABD ve Rusya bugüne kadar verdikleri sözleri, daha önce yapılan çalışmalardaki taahhütleri yerine getirmedi. Hala orada maalesef teröristlerin varlığı sürüyor ve bu teröristler bir şekilde bizim kontrol ettiğimiz bölgelere sızma girişiminde bulunuyorlar. Tacizlere ve tecavüzlere yelteniyorlar fakat Mehmetçiğimiz onlara misliyle cevabını veriyor.
- (Türkiye-Rusya ortak devriyesi) Şu ana kadar M4 kara yolu üzerinde 26. devriyeyi tamamladık. Devriyeler devam edecek, iş birliğimiz sürüyor. Suriye'nin kuzeyinde yol ve alan kontrolünü sağlamaya çalışıyoruz. ABD ve Rusya verdikleri sözleri tutmadığı için orada hala teröristler var.
- (İdlib'de son durum) Küçük ihlallere rağmen orada ateşkes devam ediyor. 300 binden fazla Suriyeli kardeşimiz gönüllü olarak, güvenli bir şekilde kendi topraklarına (İdlib'e) yerleştiler. Oraya geçici evler yapılıyor.
[İdlib'de son durum] Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar: 300 binden fazla Suriyeli kardeşimiz gönüllü bir şekilde kendi topraklarına yerleşti.https://t.co/CO31HFILGT pic.twitter.com/ee77bLTZG0
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) August 27, 2020
- Daha sonra çukur operasyonları başladı. Dağda baş edemediler, şehirlere karıştılar, bir şey yapacaklarını zannettiler. Bu operasyonlar bugüne kadar devam etti ve 17 bin 200 terörist etkisiz hale getirildi. Artan bir tempoda faaliyetlerimiz sürüyor. Ne zamana kadar? En son terörist etkisiz hale getirilene kadar. Bütün bakanlıklarla kurumlarla ve Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda, Mehmetçiğimizle yaptığımız mücadele sonucunda bu terör belasından ülkemizi kurtaracağız. Tek hedefimiz teröristler.
Diyarbakır anneleri
- Annelerin mücadelesini son derece anlamlı ve önemli görüyoruz.
- Bunlar, bu yolun çıkmaz sokak olduğunu gördüler, görecekler. Bu işte bir başarı sağlayamayacaklarını anladılar. Amacımız terör musibetinden ülkemizi kurtarmak. Bunun için de her anlamda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Çok önemli sonuçlar aldık. Bu sonuçların giderek artacağına da inanıyorum. Teröristler artık çaresiz hale geldiler ki oradaki bölge halkının çocuklarını ikna ederek kaçıramadıkları için rehin alıyorlar, birtakım tehditlerle, şantajlarla rehin oluyor. Bunlar Birleşmiş Milletler raporlarına dahi intikal emiş bulunuyor. Dolayısıyla bunların çöküşü devam ediyor, inşallah devam edecek ve amacımıza ulaşacağız.
"Kabadayılık dönemi geçti"
- Tatbikatlarla, benzer girişimlerle Türkiye'nin, TSK'nın faaliyetlerini engellemek, değiştirmek gibi şeyleri düşünmek boş bir hayaldir. Bizim kurallarımız var, prensiplerimiz var. Hukuk var, hak var, hakkaniyet var. Bu çerçevede yapılması gereken neyse bunları yaptık, yapamaya devam edeceğiz. Bizim kimsenin toprağında, kimsenin denizinde, kimsenin hakkında, hukukunda gözümüz yok. Bunu binlerce defa tekrarladık, söylüyoruz. Kendi sınırlarımızda kalmak kaydıyla hakkımızı, hukukumuzu istiyoruz. Diğer taraftan da bir damla suyunu dahi vermeyiz, hakkımızı yedirmeyiz. Bunu anlayın. Muhataplarımızın bunu anlamakta sıkıntısı var. Hiçbir şekilde akla sığmayan taleplerle, yorumlarla, görüşmelerle, konuşmalarla olayı tırmandıran kendileri. Bizim yaptığımız şey son derece barışçıl bir şekilde sismik araştırma yapıyoruz. Olay bundan ibaret. Buna karşı askeri tatbikat yapılması, gemiler, uçakların getirilmesi nedir?
- (Fransa'nın açıklamaları) Kabadayılık dönemi geçti, kabadayılıkla bazı hareketleri yaptırmaya zorlamak gibi şansınız yok.
"Gelin konuşalım"
- Tek haklı kendileri. Peki, bu 83 milyonluk Türkiye'nin hiç hakkı yok mu? Bu kadar yanlış, tek yanlı, bencil bir yaklaşım kendilerine de Yunan halkına da zarar veriyor. Komşumuz, Yunan halkının da huzura ihtiyacı var. Her seferinde olayları tırmandırarak... Onları da rahatsız, huzursuz etmenin bir anlamı yok. Kendileri de kaybediyor. Mısırla bir anlaşma yaptılar, Mısır da kaybetti. Mısır kaybetti, Yunanistan kazandı mı? Hayır. Yunanistan refah ve güvenliğini kaybetti. Dolayısıyla Yunanlılar tarafından bu anlaşmanın da çok iyi okunması, anlaşılması lazım. Bunu tavsiye ediyoruz. Yunanistan ve diğer ülkeler sadece bizim hakkımızı, hukukumuzu ihlal etmiyorlar. Bunlar bu yaptıklarıyla hak ve hukuk kavramının içini boşaltıyorlar. Yani 'benimse hak, seninse hak değil' yaklaşımındalar. Siz istediğiniz kadar arkanıza Avrupa'yı alın, dünyayı alın fakat siz hiçbir zaman iki kere ikiyi beş yapamazsınız. İki kere iki burada da, orada da, bugün de, yarın da dörttür. Dolayısıyla biz haklıyız, hakkımızı almakta da muktediriz.
[Doğu Akdeniz'de gerilim] Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar: Kendi sınırlarımızda kalmak kaydıyla hakkımızı, hukukumuzu istiyoruz. Hakkımızı yedirmeyiz.https://t.co/CO31HFILGT pic.twitter.com/u5gqH0RiUr
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) August 27, 2020
- Herhangi bir tahdit olmaksızın kendi aramızda, uzmanlar arasında bunları görüşelim diye 15-20 kişilik bir heyet seçtik, biz Atina'ya gönderdik. Teknik bir mesele, konuşalım her şeyi, aklımızın arkasında bir şey kalmasın, her şeyi masaya koyalım, açıkça görüşelim dedik. Fakat buradaki kural şu: Bütün meseleler çözülmeden hiçbir mesele çözülmeyecek. Buna göre konuşalım. Sağ olsun arkadaşlarımız kabul ettiler. Oraya arkadaşlarımızı gönderdik, Atina'da bir toplantı yaptılar. Daha sonra Yunan uzman heyeti Türkiye'ye geldi, Ankara'da bir toplantı yaptık. Daha sonra biz Atina'ya tekrar bir daha gönderdik. Şimdi dördüncü toplantı Ankara'da olacak. Bugün bir kez daha söylüyorum; biz konuşmaktan yanayız. Gelin konuşalım. Diyaloğa açığız. Barış, huzur istiyoruz ama hakkımızı, hukukumuzu da istiyoruz. Çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği için sorumluluğumuzu yerine getirmek istiyoruz. Önümüzdeki günlerde Yunan mevkidaşlarımız karar verirlerse, biz onları burada ağırlamaktan memnuniyet duyarız.
- Ege Denizi'nde kara suları 6 mil. Dün de açıklama yaptılar. Adriyatik'te 12 mile çıkarmak konusunda bir çalışmaları var. İtalya, Arnavutluk ve Yunanistan arasındaki bir konu bu. Bizim tarafa herhangi bir yansıması söz konusu değil. Burada 6 mil kara suyu olan adaların aynı zamanda 10 mil hava sahası olması akıl, mantık, fizik, kimya... Böyle bir şey mümkün değil. Böyle bir şey söz konusu değil. Ne tarihte bunun böyle bir örneği ne de günümüzde böyle bir örneği var. Bunun cevabı 'böyle oldu'. Böyle oldu da o zaman yanlışsa bunu düzeltin.
- Deniliyor ki kesinlikle gayri askeri statüde olacak bu adalar. Siz bu 23 adanın 16'sını silahlandırmışsınız. Nereye koyacağız bu konuyu biz? Biz bunları herhangi bir şekilde oyunu kesen, oyunu durduran, oyunu bitiren bir olay olarak da görmedik. Bütün bunlara rağmen biz büyük bir sabırla, özveriyle 'Tamam bunlar böyle ama biz yine de konuşalım, diyalogdan yanayız' dedik. Biz buna rağmen diyalog diyoruz. Yoksa yapılan işlerin gerçekten tutar tarafı yok. Anlaşmalar söz konusu, metinler var ortada.
"Türkiye'nin gücünü test etmemek lazım"
- (Meis Adası) Daha önceki yapılan çalışmalarda belirlenmiş, Yunanistan'a verilmiş. İnsaf diye bir şey var, akıl var, mantık var. Meis Adası'nın Türkiye'ye uzaklığı 2 kilometre. Adanın tamamı 10 kilometrekare alan. Yunanistan'a uzaklığı yaklaşık 600, tam anlamda 580 kilometre. Böyle bir durumda olan adaya, 40 bin kilometrekare MEB alanı, deniz yetki alanı veriyorsunuz. Hani bir söz var ya kuzulara şah olsa kurt yapmaz bu taksimi diye. Bu nasıl bir şey? Bunun kabulü isteniyor.
- Fransa ile İngiltere arasında, Fransa'ya 15 kilometre, İngiltere'ye 150 kilometre mesafede adalar var. Fransa'da neyi iddia ettiler? 'Bu adaların sadece kara suları olur, başka bir şeyi olmaz'. Aynı Fransa buraya geliyor diyor ki 'MEB buna normaldir' diyor. Nereden çıktı, nasıl çıktı, bir Sevilla haritası var. Bizim akademisyenlerimizi buradan ben çalışmaya, göreve davet ediyorum. Madem bu üniversiteyse, bizde üniversite yok mu? Bu üniversitelerde bu çalışmaları yapıp ortaya koysunlar. Bu Sevilla haritası biraz meşhur oldu. Biraz da biz meşhur ettik fazla kullanmak suretiyle. Bunun hiçbir geçerliliği yok. Avrupa Birliğinde bazı yetkililer de bunun cevabını verdiler. Bizimle alakası yok bunun diye. Biz Avrupa'ya, AB'ye ya da Fransa'ya sığınarak değil, Türkler ve Yunanlar olarak kendi problemlerimizi konuşup, görüşüp çözmemiz lazım.
- Hak, alaka ve menfaatlerimizi korumak, kollamak konusunda azimliyiz, kararlıyız, muktediriz. Biz, bu taraflara gitmeyelim. Bizim 1870 kilometre kıyı şeridimiz var. Siz bunu nasıl yok sayarsınız? Nasıl adalet bu? Birtakım haritalarla, ülkelerin birtakım kendi menfaatlerine yönelik açıklamalarıyla, kendilerine rol kapıp, rol biçiyorlar. Yok böyle bir şey. Doğu Akdeniz'e kıyısı olan ülkeler var. Her şey anlaşmalarla belirlenmiş, yetkiler belli, sorumluluklar belli. Siz ortaya çıkıp da 'Ben geldim buraya' diye kabadayılık yok. Burada sökmez bu, yürümez, bir yere varamazlar. İyi komşuluk ilişkileri içerisinde, uluslararası hukuka uygun şekilde, diyalogla, barışa giden yolda, komşularımızla konuşmaya, görüşmeye ve burada hakça, adilane bir şekilde ülkelerin hakkına, hukukuna saygı duyarak, egemenlik haklarına saygı duyarak bir şekilde çözüm bulunmasından yana olduğumuzu her zaman söyledik, söylemeye devam edeceğiz. Türkiye'nin gücünü test etmemek lazım.
"Vatandaşlarımız da çalışmaların ne manaya geldiğinin bilincinde"
- Onların bize olan güveni, duası gerçekten bizim için ilham kaynağı. Biz bununla şeref duyuyoruz. Aklıselim sahibi tüm vatandaşlarımız da bizim yaptığımız çalışmaların ne manaya geldiğinin bilincindeler, bunu desteklemektedirler. Bu bizim için büyük bir motivasyon kaynağıdır. Bizim burada yaptığımız sadece sondaj ve araştırma. Biz buradan herhangi bir şekilde savaş filan çıkarmıyoruz. Biz orada hak, alaka ve menfaatlerimiz çerçevesinde tamamen barışçıl yol ve yöntemlerle, oradaki bize ait alanda, mantığın, matematiğin bize söylediği alan içinde kendi çalışmalarımızı yapıyoruz. Halkımız, milletimiz için yapılması gereken neyse, ekonomik bir faaliyet bu, bunu gösteriyoruz. Bunun çeşitli yönlere çekilmesinin yanlış olduğunu değerlendiriyoruz.
- (Oruç Reis'in çalışmaları) Bunun ötesinde orada bir anlam yüklemek yanlış olur. Diğer taraftan da bizim hak, alaka ve menfaatlerimize karşı herhangi bir engel, taciz ve tecavüz mutlaka bedelini öder. Burada bir tartışma yok, geri adım yok. Biz kendi yolumuza gidiyoruz. Kimsenin de yolumuza çıkmamasını şiddetle tavsiye ediyoruz. Bu yaptığımız şeyin de hem uluslararası hukuka hem iyi komşuluk ilişkilerine hem teamüllere hem mahkeme kararlarına uygun olduğunu herkesin bilmesini istiyoruz. Bilmiyorlarsa, toplantılar yapmak suretiyle biz onlara bütün belgeleri gösteririz. Bu istikamette ilerliyoruz, bunun görülmesi lazım. Herhangi bir yola, yönteme gidilmesini arzu etmiyoruz.
- Orada bizim bir ekonomik, araştırma sismik çalışmamız var. Bu çalışma devamınca biz o geminin güvenli bir şekilde sağ salim bir şekilde çalışmanın korunmasını sağlayacağız. Bizim görevimiz bu. Yaptığımız şey de bu. Herkesin de bunu böyle anlaması lazım. Bu geminin yaptığı çalışmaya karşılık orada yeni bir Navtex ilanıyla 'tatbikat yapacağız' diye dışarıdan bazı ülkelerin gelmesiyle onları oraya toplayarak bir yere varamayacaklarının da Yunan dostlarımızın çok iyi bildiğini zannediyorum. Yunan halkımızın da bu konuda kendi idarecilerine gerekli girdiyi yapmalarını da bekliyoruz. Bu şekilde bir yere varmak da mümkün değil. Biz böyle bir şey istemiyoruz, biz 'konuşalım, diyalog, çözüm' diyoruz. Bunun dışında da yapılacak bir şey varsa ona da bizim her türlü hazırlığımızın, planımızın, programımızın olduğunu herkesin bilmesini istiyorum. Bu sadece bizim burada gerginlik meselesi değil bizim diğer tarafta yaptığımız çalışmalarda hem Yavuz gemimiz var hem de Barbaros Hayrettin Paşa gemimiz var. Bunlar da çalışmalarını sürdürüyorlar. Artık bu tehditlerden birtakım girişimlerden kumpaslardan, komplolardan komşularımızın kurtulması lazım. Modern zamanlarda artık bu işleri konuşmak lazım. Yapacağımız çalışmaların zamanın ruhuna uygun olması lazım. Her seferinde 'asarız, keseriz savaş' filan böyle çığlıklar atmamak. lazım. Yapılan çalışmaları saygıyla karşılamak lazım.
"Oradaki gemilerimizin güvenliğini korumak bizim görevimiz"
- Biz, 'Şu, şu alanlar bizim münhasır ekonomik bölgemiz, deniz yetki alanlarımızın sınırı şudur' diyoruz. Dolayısıyla bu bölgede bizim kimseden izin almamıza, özel düzenleme yapmamıza gerek kalmaksızın gemilerimizin araştırma yapması lazım. Sismik araştırmalar var, sondaj çalışmaları var, bunları yürütmesi lazım. Dolayısıyla komşularımızın bunu anlaması lazım. Bu anlayış gerçekleştiği takdirde korumaya, kollamaya da gerek yok. Herkes gider araştırmasını yapar, döner gelir. Bu tamamen bilimsel araştırma, ekonomik çalışma, bu gerçekleşir. Oradaki hak, alaka ve menfaatlerimiz, gaz ise gaz, petrol ise petrol onu da çıkarmak suretiyle halkımızın refahına sunmak devlet olarak bizim düşüncemiz. Bu çalışmaları da korumak Silahlı Kuvvetler, Bakanlık olarak bizim görevimiz. Oradaki gemilerimizin güvenliğini korumak bizim görevimiz. Herhangi bir tacize, tecavüze karşı onların korunması lazım.
- (Fransa'nın iddiaları) Bu arada da bir iddiada bulundular, bizimle hiçbir koordinasyon yapmaksızın, NATO Savunma Bakanlarının video konferans sistemiyle yaptığı toplantıda, 'Bu gemi bize silah doğrulttu' dediler. Böyle bir şeyin olmadığı hem gemideki hem de karadaki kayıtlarla NATO'nun sivil ve askeri makamları önünde bunu ispatladık, bütün bilgileri, belgeleri koyduk. Şimdi artık 'bunun siyasi konu olduğunu, askeri komitede bunun görüşülmesine gerek olmadığı' gibi bir iddiaya sığınmaya başladılar, biz de bunu kabul etmedik. Geçen 24 Ağustos'ta bunun toplantısı yapıldı, devam etmesi için her türlü girişimde bulunduk, bulunmaya devam ediyoruz. Bunun sonucu şu, sizin her istediğiniz, yaptığınız doğru değil, orada bir yanlış yaptınız. O geminin oraya süratle girmesiyle yanlış yaptınız, bizim size silah doğrulttuğumuzu iddia etmek suretiyle yanlış yaptınız. İddiaların doğru olmadığı ortaya çıktı. Ey Fransa! Bizden, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden özür dilemeniz lazım. Orada yapılan bir şeyi, yanlış ve doğru olmayan bilgilerle koskoca NATO'nun, o kadar bakanın önünde saldırgan duruma sokamazsınız, zan altında bırakamazsınız.
- Şu anda biz Fransa'dan akılla, mantıkla, hukuka uygun davranmasını bekliyoruz. Bu olaydan dolayı muhataplarımızın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden, Türk Silahlı Kuvvetleri'nden özür dilemesini bekliyoruz. Bizim bu çalışmalarımızın da azimle, kararlılıkla süreceğini herkesin bilmesini istiyoruz.
"Libya, Libyalılarındır diyoruz"
- (Libya) Geçtiğimiz dönemde Konsey Başkanı olarak Serrac tarafından Sayın Cumhurbaşkanımıza, Cumhurbaşkanımız ile İngiltere, İtalya, ABD, Cezayir ve NATO'ya birer mektup yazıldı. Buna olumlu cevap veren tek lider Cumhurbaşkanımız oldu. Şimdi diğer ülkeler davete icabet etmiyorlar. Herhangi bir yardım, orada onlara, barışı, huzuru, güvenliği sağlayacak katkıda bulunmak istemiyorlar. Ondan sonra davete icabet eden, risk ve sorumluluk alan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni, TSK'yı suçlamaya kalkıyorlar çeşitli şekillerde.
- Bu kadar aleni, açık veriler, dayanaklar varken siz bu olayları bir şekilde çarpıtmaya kalkarsanız toslarsınız. Bundan bir şey çıkmaz. Biz gayet açık ve net, şeffaf bir şekilde, uluslararası kurallara, tarihe, ortak değerlerimize uygun bir şekilde orada bulunuyoruz. Bizim orada yapmaya çalıştığımız şey, Libyalı kardeşlerimizle askeri eğitim iş birliği, danışmanlık konusunda onlara yardımcı olmak. Bunu yapmaya çalışıyoruz.
- Biz Berlin Süreci'ni destekliyoruz, Sayın Serrac bunu destekliyor. Burada yine kaçan Hafter oldu. Bu kadar aleni konuları görmeyip Türkiye'yi suçlayıcı bir bakışla olaya yaklaşmak insanları gerçeğe götürmez. Bunu herkesin görmesi lazım. Biz orada hem insani hem uluslararası hukuka uygun anlamda faaliyetler yapıyoruz, elimizden geldiğince de bu faaliyetleri sürdüreceğiz. Oradaki Libyalı kardeşlerimizle beraberiz. Bizim oraya varmamızla birlikte dengelerin değiştiğini herkes gördü. Oradaki varlığımızı sürdürmek suretiyle bize düşen ne varsa, bunları yaptık, yapacağız. Biz 'askeri çözüm olmaz' diyoruz. Askeri çözüm dursun. O ayrı bir şey. Askeri çözüm yerine siyasi çözüm. Bizim amacımız bu. Her zaman söylediğimiz gibi, Libya, Libyalılarındır diyoruz.
- 2015'te varılan bir anlaşmada Sirte ve Cufra alınmıştı ordan. En azından bu ateşkes çalışmalarına başlamak için, oradan başlamak lazım. 'Oradan geriye gidiş olmaz' diyoruz. Sirte ve Cufra'yı da silahsızlandırıp, bir şekilde görüşme oradan başlarsa görüşmelerin sağlıklı ilerleyebileceğini ve çözüme çok daha kolay ulaşabileceğimizi değerlendiriyoruz, görüyoruz.
"Ermenistan, akılla düşünerek işler yapmıyor"
- (Azerbaycan) Dolayısıyla biz 'iki devlet tek milletiz'. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Tabii ki biz burada tarafız. Haktan, hukuktan, kardeşten ve kardeşlikten tarafız. Bu Tovuz'da yapılan saldırıyı da şiddetle kınıyoruz. Durup dururken, hiç ortada bir sebep yokken böyle bir saldırgan tutumu gerçekten kınıyoruz. Yapılan saldırının hiçbir savunulur tarafı olmadığını da herkesin görmesini bekliyoruz.
- Ermenistan, akılla, mantıkla düşünerek işler yapmıyor. Ermenistan, arkasındaki birtakım güçlerden güç almak suretiyle kendi gücünün, kendi boyunun çok üstünde işlere girişiyor. Bunun da bir çıkar yolu olmadığını görmeleri lazım. Geçen sene ve yıllar içinde bunu görmeleri lazım. Tarihe baktığımızda 1915 olaylarıyla alakalı, oradaki ne kadar yanlış olduğunu değerlendirmeleri, ortaya atılan iddiaların ne kadar yanlış olduğunu ben söylemiyorum, Amerikan milli arşivindeki İngiliz istihbarat subaylarının, Amerikan istihbarat subaylarının raporları söylüyor. Gerçekten maalesef bir şekilde medyayı kullanmak suretiyle, çeşitli dünyadaki mevcut birtakım networkleri kullanmak suretiyle Türkiye'ye karşı, Türk'e karşı maalesef böyle birtakım medya katliamları, akademik katliamlar gerçekleşmiştir. Bu da onlardan biri. Gerçekte bizimle alakası olmayan bir İngiliz, bir Amerikalı raporunu yazıyor.
- Raporda özetle diyor ki 'gittik her tarafı gezdik, oradaki köylerin karakterinden anlaşıldı ki Türk köyleri yakılmış, Ermeni köyleri ayakta. Camiler yakılmış, yıkılmış, kiliseler duruyor. Raporlar Amerikan arşivinde. Öncelikle bizim akademisyenlerimize şiddetle tavsiye ediyoruz, bunları görmelerini ve kullanmalarını. Bizim dostumuz ve müttefikimiz dediğimiz Amerikalılar da Avrupalılar da buna bakmaları lazım. Bütün mesele önyargıda toparlanıyor. Önyargılı olarak baktığınızda, başlangıçta 'Türkler haksız, Ermeniler haklı' diye meseleye girdiğinizde hiçbir gerçeği göremiyorsunuz, hiçbir gerçeği duyamıyorsunuz. Biz insanları aklıselime ve entelektüel namusa davet ediyoruz. Entelektüel namusu olan ne olursa olsun 'doğru budur' diyebilir. Maalesef muhataplarımızda pek bunu göremiyoruz.
- Manş Adaları'ndaki sizin savunduğunuz görüşler, fikirler, ilkeler bunlarken, buraya geldiğinizde niye bunu değiştiriyorsunuz. Niye aynı şeyleri söylemiyorsunuz. Orada iki kere iki dört, buraya gelince iki kere iki beş... Yok olmaz.