Çavuşoğlu, Ankara'da düzenlenen 13. Büyükelçiler Konferansı'nın açılışında konuştu.
Türkiye'nin dünyanın en geniş beşinci temsil ağına sahip olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, son Büyükelçiler Konferansını salgın koşullarında çevrim içi düzenlediklerini hatırlattı.
Çavuşoğlu, küresel salgın döneminde dünyanın her köşesindeki Türk vatandaşlarının yanında durduklarını, bunun gururunu ve deneyimini taşıdıklarını ifade etti.
COVID-19 salgını döneminde Cumhuriyet tarihinin en büyük tahliye operasyonuyla yurt dışındaki Türk vatandaşlarını Türkiye'ye getirdiklerini anlatan Çavuşoğlu, ihtiyacı olan diğer milletlere de yardım elini uzattıklarını kaydetti.
Çavuşoğlu, zor şartlar karşısında kenetlendiklerini, dış temsilcilik ve merkez birimlerle tek bir akıl ve yürek halinde özveriyle çalıştıklarını söyledi.
Dışişleri ailesi olarak aile yakınları ve arkadaşlarının da aralarında bulunduğu birçok sevdiklerini küresel salgına kurban verdiklerini ifade eden Çavuşoğlu, Türkiye'nin St. Petersburg Başkonsolosu Mehmet Ferhan Yorulmaz ve AB Daimi Temsilciliği personeli Ahmet Eğri’yi, kısa süre önce de Podgoritsa Büyükelçisi Songül Ozan’ın eşi Murat Sencer Ozan’ı bu süreçte kaybettiklerini anımsattı ve hayatını kaybedenler için Allah'tan rahmet, ailelerine ve sevdiklerine sabır diledi.
"Türkiye’nin tek bir bölgesi olmadığının, farklı dinamiklere sahip bir kavşakta olduğumuzun bilincindeyiz"
Çavuşoğlu, 2022'nin birçok açıdan Türk dış politikasında bir "Doğrulanma Yılı" olarak kayda geçtiğini söyleyerek şöyle devam etti:
"Kritik dönemeçlerde yaptığımız tespitlerin ve bunun üzerine inşa ettiğimiz politikaların doğruluğu giderek daha açık şekilde görülüyor. Büyükelçiler Konferansı’ndaki konuşmalarımızda, son yıllarda dünyanın ve çevremizin bir gül bahçesi olmadığını anlatıyorduk. Buna karşı stratejimizin, önce olumsuz yönelimleri durdurmak, bu şekilde ortaya çıkan fırsatları da değerlendirmek olduğunu söylemiştik. Bunu yaparken farklı güç unsurlarını birlikte kullanmak gerektiğinin altını çizmiştik.
Sayın Cumhurbaşkanımızın (Recep Tayyip Erdoğan) ve arkasındaki milli iradenin getirdiği güçlü liderliğin önemini en öne koymuştuk. Türkiye’nin tek bir bölgesi olmadığının, farklı havzalardan oluşan, farklı dinamiklere sahip bir kavşakta olduğumuzun bilincindeydik. Çevremizde farklı sınamaların, menfaatlerin, ittifakların, mücadelelerin eş zamanlı yaşandığını; Türk diplomasisinin de belirli refleksleri devlet tecrübesi olarak geliştirdiğini belirtiyorduk."
"Türkiye, dış politikada yıllar boyu konuşulacak başarılara kavuştu"
Sefirlik yapmış olan şair Yahya Kemal’in “kökü mazide olan ati” olmanın Türk diplomasisinin temel vasfı olduğunu bildiklerini dile getiren Çavuşoğlu, "Buna göre, yenilikçiliği, geleneklerimizle çatışan değil, köklü Türk diplomasisinin geleceğe taşınmasında anahtar bir temel özellik olarak konumlandırmıştık. Kökü bizde olup da günümüzde geliştirilmesi gereken temel yetenekler arasında arabuluculuk, dijitalleşme ve stratejik öngörünün altını çizmiştik. Bu sayede, diplomasimizin araçlarını çeşitlendirmemiz gerektiğini belirtmiş ve yeni unsurları dağarcığımıza eklemiştik. Türkiye Cumhuriyeti, dünyanın krizlerle uğraştığı bir dönemde, girişimci ve insani dış politikamız sayesinde, yıllar boyu konuşulacak başarılara ve diplomasimizi evrensel kılan araçlara kavuştu" diye konuştu.
Çavuşoğlu, Antalya Diplomasi Forumu’yla düşünceleri uzaktan izleyen değil, zihinleri buluşturan, küresel ölçekte aktif bir “katılımcı diplomasi” modelini başarıyla oluşturduklarını, arabuluculuk konusunda bir marka değeri oluşturmak üzere, mevcut girişimleri çeşitlendirdiklerini ve yeniden yaşam kazandırdıklarını kaydetti.
Türkiye'nin Avrupa Birliği stratejik hedefine paralel olarak Yeniden Asya ile programlı bir dış politikayı bu kilit kıtada somut eylem planlarıyla uygulamaya soktuklarını belirten Çavuşoğlu, Yüksek Düzeyli Stratejik İş Birliği Mekanizmalar sayısını en son Kolombiya ile 28’e çıkardıklarını aktardı.
Çavuşoğlu, üçlü ve dörtlü iş birliği süreçlerini çeşitlendirmeye devam ettiklerini, son olarak haziranda Türkiye-Azerbaycan-Kazakistan sürecini ilk defa "Üçlü Dışişleri ve Ulaştırma Bakanları" formatında topladıklarını, geçen hafta ise, Azerbaycan ve Özbekistan ile bu kez Ticaret ve Ulaştırma Bakanlarının da katılımıyla yeni bir formatta buluştuklarını dile getirdi.
"Daha adil bir dünya düzeninin bayraktarlığını yapıyoruz"
Türkiye'nin çok taraflılık konusundaki araçlarını etkin olarak kullandığını ifade eden Çavuşoğlu, Birleşmiş Milletler (BM), İslam İşbirliği Teşkilat, NATO, AGİT, G20, MIKTA ve Türk Devletleri Teşkilatı gibi tüm çok taraflı platformlarda girişimleriyle fark yarattığına vurgu yaparak şöyle devam etti:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın “Dünya 5’ten Büyüktür” düsturuyla daha adil bir dünya düzeninin bayraktarlığını yapıyoruz. Hepsini, dogmatik değil girişimci, ilkesiz değil insani dış politika olarak kurguladık. Yani biz bu vatanın bağrından çıkan, sahada ve masada güçlü, yerli ve milli bir dış politikayla “akil, adil ve müşfik” olduk. Sonuç öngördüğümüz gibi oldu. Türk dış politikası bu temeller üzerinde yükseldi.
Türk diplomasisi, dünya televizyonlarından naklen yayımlanan başarılarını, yine bunlar üzerinden sağladı. Antalya ve İstanbul’da kolaylaştırıcı-arabulucu olarak Ukrayna-Rusya görüşmelerine ev sahipliği yapmamız bunun sonucu. Küresel gıda krizinin çözümü için Ukrayna tahılının ihracı konusunda İstanbul mutabakatı ve böylesine önemli bir mutabakatın uygulamaya geçirilmesi bunun sonucu. Bu gelişmeler diplomasimizin küresel vitrini oldu."
Çavuşoğlu, Türkiye'nin Ege ve Doğu Akdeniz politikasına da değindiği konuşmasında "Ege’de ve Doğu Akdeniz’de, 'ne yaparsam yanıma kar kalır' anlayışıyla yapılan hesapları bozduk. Haklarımızın gasbedilmesine seyirci kalsak, on yıllarca sürecek yeni çekişme ve hatta çatışma ortamı doğacaktı. Etkili tedbir aldık. Bölgede bize rağmen iş yapılamayacağını göstermiş olduk. Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) enerji denklemlerinden dışlanmasına set çektik. Bize karşı kurulan oyunları sismik araştırma ve sondaj faaliyetlerimizle ve 2019 Libya anlaşmamızla bozduk. Kıta sahanlığımızın sınırlarını belirledik. Şimdi bizi de içerecek alternatifler aranmaya başlandı. Ortaya koyduğumuz önerilerle bu dinamiği somutlaştırmak için KKTC’yle birlikte harekete geçtik" ifadelerini kullandı.
"Sınırlarımızın ötesinde 4 bin kilometrekareyi teröristlerden temizledik"
Türkiye'nin sınır ötesine yürüttüğü terörle mücadele harekatlarına etkin diplomasi desteği verdiklerini kaydeden Çavuşoğlu, "Suriye’nin ve Irak’ın toprak bütünlüğü bakımından bu harekatların büyük önemi vardı. Sınırlarımızın ötesinde 4 bin kilometrekareyi teröristlerden temizledik, 515 bin 713 kişinin buralara geri dönmesi mümkün oldu. Biz bunu yapmasak ne DEAŞ temizlenirdi ne PKK/PYD/ YPG. İki ülkenin (Irak-Suriye) toprak bütünlüğü ne olurdu, düşünmek bile istemiyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Eleştirilere rağmen Libya’da BM tarafından tanınan meşru yönetimi desteklediklerini söyleyen Çavuşoğlu, "Halbuki yapmasak bugün Libya’nın çok ötesine taşacak jeopolitik etki ve hatta insani yıkım yaşanacaktı. Tespitimiz doğruydu, politikamız doğruydu" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin işgal altındaki Azerbaycan topraklarının kurtarılmasını desteklediğini vurgulayan Çavuşoğlu, "Karabağ’da barışın önündeki işgal engeli yıkılırken Türkiye doğrunun, haklının ve adaletin yanında durdu. Donmuş ihtilaf tabirini sorguladık. Buzun erimesinin her an çatışma demek olduğunu hatırlattık. Çatışma başladığında kahraman Azerbaycan ordusunun işgal altındaki topraklarını kurtarmasını destekledik" ifadelerini kullandı.
Savaşın sona ermesiyle Türkiye'nin bölgesel barış için çabalara yöneldiğini kaydeden Çavuşoğlu, "Bu sayede bugün işgal altındaki toprakları, yerlerinden edilmiş kişileri, Azerbaycan'ın tabiriyle kaçkın-göçkünleri ve her an patlayacak çatışmayı değil, bölgesel barışı ve iş birliğini konuşuyoruz. Buradan Ermenistan’ı da yeni provokasyonlara girmemesi konusunda tekrar uyarıyoruz" diye konuştu.
"Milyonlarca Suriyelinin güvenliğine katkı sağlayan ülkemizin, PKK/PYD saldırıları karşısında hareketsiz kalması beklenemez"
Çavuşoğlu, Türkiye'nin Suriye'deki krizin Suriye'nin toprak bütünlüğü ve birliği temelinde bir siyasi süreçle sona erdirilmesi için Astana Süreci dahil tüm çabalara öncülük ettiğini söyledi.
Türk Silahlı Kuvvetleri ve Suriye Milli Ordusu'nun Suriye'nin kuzeyinde düzenlediği harekatların sivillerin güvenliğini temin ederek BM standartlarında güvenli ve gönüllü geri dönüşlerin önünü açtığını kaydeden Çavuşoğlu, "Ancak, PKK/YPG/PYD terör örgütü ve uzantılarının bu istikrar ortamını bozmak ve ayrılıkçı gündemini ilerletmek için ülkemize ve Suriyeli sivillere yönelik saldırıları sürüyor. Milyonlarca Suriyelinin güvenliğine katkı sağlayan ülkemizin, bu saldırılar karşısında hareketsiz kalması beklenemez." değerlendirmesini yaptı.
Çavuşoğlu, Irak'ta yaşanan gelişmelerin de yakından takip edildiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"İstikrarlı, huzurlu, müreffeh ve toprağının her bir karışında tam anlamıyla egemen bir Irak görmek istiyoruz. PKK’nın bu ülkedeki mevcudiyeti de Irak’la ilişkilerimizin önemli bir boyutu. Irak’tan öncelikle malumun ilamını, yani PKK’nın terör örgütü olduğunu açıklamasını ve bu örgüte karşı somut adımlar atmasını bekliyoruz. Bu beklentimiz gerçekleşene kadar ulusal güvenliğimizin zorunlu kıldığı tedbirleri almayı sürdüreceğiz."
"Dış polikamızı Atatürk'ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesi şekillendiriyor"
Çavuşoğlu, Cumhuriyet'in ilk asrında Türk dış politikasını, Cumhuriyet'in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün mirası “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesinin şekillendirdiğini ve dış politikadaki değişmez istikametin bu hedef olmaya devam ettiğini söyledi.
Türk dış politikasından gelecek yüzyıllara taşınacak en sağlam temelin "sınırlarımızda, bölgemizde ve dünyada barışın temini" olduğunu belirten Çavuşoğlu, "Türkiye'nin yalnızca yanı başındaki ülkelerle değil, tarihte devlet geleneğimizin şekillendiği komşu topraklarda, ata yadigarı soydaşlarımızın yaşadığı dost ülkelerde, Türkiye’nin müşfik kudretinden medet uman mazlum halkların yaşadığı uzak diyarlarda barışı tesis etmeden, huzurlu olabilir miyiz?" dedi.
Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde Türkiye'nin girişimci ve insani dış politikasıyla hem bölgesel hem de küresel düzeyde barış ve iş birliğinin itici gücü olarak hareket edeceğini vurguladı.
21. yüzyılda kalıcı barışın tesisine hizmet edecek bir diplomasinin iki özelliğinin ön plana çıktığına işaret eden Çavuşoğlu, bunlardan birincisinin; iç içe geçerek çetrefilleşmiş, kemikleşmiş sorunların çözümü için akılcı tahliller yapmak ve çözümler üretmek olduğunu söyledi. Çavuşoğlu ikinci olarak da üretilen çözümleri vicdanın hassas terazisinde tartarak "gücün şefkatten, merhametten ve iyilikten yana kullanılması" olduğunu belirtti.
13. Büyükelçiler Konferansı'nın “2023 ve Ötesinde Akil ve Müşfik Türk Diplomasisi” temasıyla düzenlendiğini kaydeden Çavuşoğlu, dünyanın artan yeni çalkantılar silsilesinin arifesinde olduğunu ve bu vizyona ihtiyaç olduğunu ifade etti.
"Enerji güvenliği denklemleri yeniden yazılıyor"
Çavuşoğlu, dünyanın huzursuz ve dengesini arayan bir konumda olduğuna işaret ettiği konuşmasında şunları söyledi:
"Küresellik uluslararası sistemin adıdır deniyordu; şimdi sorgulanıyor. Milletlerin talebi olan kalkınmanın önüne set çeken bir ortamdayız. Küresel ekonomik sistemi tümden dönüştürecek yeni bir gündemle ve jeopolitikle karşı karşıyayız. Enerji güvenliği denklemleri yeniden yazılıyor. Temiz enerjiye geçiş ve yenilenebilir enerji kaynakları bu denklemin temel verileri olacak."
Tüm bu gelişmelerin yanında hidrokarbon ekonomisinden çıkışın da sorunsuz olmadığını kaydeden Çavuşoğlu, dünyanın bir ekonomik durgunluk dönemine doğru kaydığı değerlendirmesinde bulundu.
Çavuşoğlu, salgın nedeniyle tedarik zincirlerinin aksaması ve iklim değişikliğinin olumsuz etkileriyle başlayan gıda krizinin, Ukrayna’daki savaşla birlikte, dünya çapında gıda güvenliğini tehdit edecek boyutlara ulaştığına dikkat çekti.
Savaşın unutmak istediğimiz “yayılmacılık, ilhak” gibi kavramları, nükleer tehditleri yeniden Avrupa topraklarına sokan gelişmeler, yenilenmiş bir Avrupa güvenlik mimarisini mecbur kıldığının altını çizen Çavuşoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Stratejik rekabetlerde büyük güçler kafa tokuşturuyor. Bunların nedenleri, iklim değişikliğinden, enerji ve ekonomik sistem dönüşümüne, güç transferleri ve rekabetlerinden, uluslararası kurumların artan zafiyetlerine kadar çok çeşitli etkenlerde aranabilir."
"Türkiye barıştan payına düşeni alamadı"
Çavuşoğlu İngiliz tarihçi Eric Hobsbawn'a referans verdiği konuşmasında yazarın, Fransız devrimini izleyen 59 yılı “Devrim Çağı”, sonrasına “Sermaye Çağı” ve daha sonra Birinci Dünya Savaşı’na giden 40 yılda “Avrupa İmparatorlukları Çağı” ve son olarak Soğuk Savaş'ın sonuna kadarki kısa ama yıkıcı 20. yüzyılı ise Aşırılıklar Çağı olarak nitelediğini belirtti.
Bu örneklerin ardından şu an girilen dönemin "Buhranlar Çağı" olarak isimlendirilebileceğini belirten Çavuşoğlu, "Dünya bu karmaşaya gözü kapalı giriyor. Şoklara karşı dayanıklılık ve sürdürülebilirlik temel şart haline dönüştü." dedi.
Çavuşoğlu birçok ülke için değişim anlamına gelse de Türkiye için şartların "eski tas, eski hamam" olduğunu kaydederek buna neden olan koşulları şu şekilde ifade etti:
"Çünkü Soğuk Savaş sonrasındaki ara dönemde birçok ülke bir “barış payından” faydalandı. Yani barış, ekonomilerine, huzurlarına ilave katkı sağladı. Türkiye ise bu barıştan payına düşeni alamadı. Aksine savaşlar, ülkemizin sınırlarının hemen ötesinden, soğuk ve sıcak haliyle hiç eksik olmadı. Bugün Ukrayna ama daha önce Irak, Körfez, Kafkaslar, Balkanlar, Suriye, Orta Doğu, hep bir ateş çemberinde kaldı."
Afganistan, Yemen, Filistin, Libya, Suriye, Ukrayna gibi ülkelerin Türkiye’ye uzak olmadığını belirten Çavuşoğlu, PKK/PYD/YPG, DEAŞ, diğerlerinin hep bu ortamlarda melce bulduğunu kaydetti.
"Türkiye artık dostlarından daha dost, daha faal ve daha az eleştirel olmalarını bekliyor"
Çavuşoğlu, "1990’lardan bu yana Türkiye’nin çevresindeki çatışma ortamı, ceplerde sürekli olarak bir güvenlik faturası ile yaşamamızı mecbur kıldı. Türkiye mecburen faal, birçok dostumuz ise tercihen eleştirel oldu. Türkiye, artık dostlarından daha dost, daha faal ve daha az eleştirel olmalarını ve ellerini taşın altına koymalarını beklemekte. Ukrayna krizinin Türkiye’nin değerini yeniden gözler önüne serdiğini umuyoruz. Şunu da söylüyoruz: Her krizde Türkiye, yanında olmak isteyeceğiniz ülkedir. Tarihin akışı herkese, Türkiye’nin dostluğunun değerini tekrar tekrar öğretir" ifadelerini kullandı.
Avrupa Birliği’nde (AB) ve geniş Avrupa’da barış, istikrar ve refahın korunması ve geliştirilmesinde Türkiye'nin doğal ve güçlü bir ortak olduğuna işaret eden Çavuşoğlu, "Dış politikada tek başımıza başardıklarımızı Avrupa Birliği ile yapmış ve yapıyor olsaydık, Avrupa Birliği tüm dünyada küresel bir aktör olarak ayakta alkışlanırdı. Gelin, önce bunu kabul edelim" dedi.
Çavuşoğlu, AB ile yaşanan sürece değindiği konuşmasında, "Bugün Avrupa Siyasi veya Jeopolitik Topluluğu gibi formüllerle aranan angajman, esasen bizim açımızdan Ortaklık statüsü, Gümrük Birliği ilişkisi ve AB üyelik müzakere süreciyle zaten tesis edilmiştir. Üyelik sürecimize gölge düşürecek önerilere açık değiliz. Üyeliğimizi hızlandıracak ve ilgili politika alanlarında bize de yetki verecek bütünleşme adımlarına ise olumlu bakıyoruz" şeklinde konuştu.
"AB'den üyelik sürecimize yeniden ivme kazandıracak somut adımlar bekliyoruz"
Avrupa’nın da AB ile kısıtlı olmayan gerçek sınırlarında, kapsamlı, içerikli, samimi, somut bir istişare ve iş birliği mekanizmasının hayata geçirilmesi ihtiyacı olduğuna değinen Çavuşoğlu, "Avrupa'nın da Avrupa’yı yeniden konuştuğunu" kaydetti.
Çavuşoğlu bu bağlamda güvenlik mimarisinin, AB ile çevresi arasındaki etkileşimin, genişleme süreçlerinin yeniden ele alınacağı bir yönde ilerlendiğini kaydederek "İstiyoruz ki içinde bulunduğumuz stratejik sınamanın ciddiyeti herkesçe kavransın. Türkiye, Avrupa Birliği üyeliği hedefine bağlılığını korumaya ve her alanda iş birliği ve diyaloğu geliştirmek için yapıcı politikalar izlemeye devam ediyor. AB Başkanlığımız AB sürecimizde reform, uyum, mali iş birliği ve iletişim çalışmalarını kararlılıkla sürdürüyor" değerlendirmesinde bulundu.
Çavuşoğlu, "Bir aday ülke ve NATO müttefiki olan Türkiye’ye karşı, AB dayanışması adı altında bazı üyelerin kısır çıkarlarına teslim ve rehin olmak doğru değildir. Avrupa Birliği’nden iş birliğine ve üyelik sürecimize yeniden ivme kazandıracak somut ve anlamlı adımlar atmasını ve veto hakkının kötüye kullanımına engel olmasını bekliyoruz. Türkiye-AB ilişkileri bir iki üye ülkenin dar görüşlü çıkar arayışlarına indirgenemeyecek kadar stratejiktir" şeklinde konuştu.
Alınan siyasi kararlara rağmen, Avrupa Konseyiyle köklü bir ilişkinin mevcut olduğuna değinen Çavuşoğlu, gelecek dönemde Avrupa kıtasındaki büyükelçiliklerin, "Türkiye’nin nasıl bir vazgeçilmez Avrupalı olduğunu, oluşturulacak bir program ve güçlendirilmiş bir odakla yeniden anlatacaklarını" belirtti.
Çavuşoğlu, "AB siyasi ve düşünce çevrelerine, kamuoylarına zaten bilmeleri gerekenleri anlatmaya kararlılıkla devam edeceğiz. Avrupa’nın düşünce süreçlerine her başkentte daha fazla katkıda bulunacağız. Çünkü 'Türkiye Avrupa’dır' ve Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı var" şeklinde konuştu.
Avrupa’yı dar kalıplara sıkıştırmaya çalışan zihinlerle mücadeleyi düşünsel zeminde kazanacak birikim ve imkanlara sahip olduklarını belirten Çavuşoğlu, "Bunu söylerken Avrupa’ya bütüncül bakacağımızı, güvenlik mimarisinden, siyaset, ekonomi, enerji, iklim, dijitalleşme, eğitim, inovasyon süreçlerine kadar en geniş içerik ve vizyonla bütün kulvarlarda etkin şekilde bir katılım, katkı ve etkileşim öngöreceğimizin altını çiziyorum" dedi.
"Avrupa güvenliğinin Türkiye’ye ihtiyacı var"
Yugoslavya’nın sancılı dağılma sürecinden sonra savaşın yeniden Avrupa’nın kapısında olduğuna dikkat çeken Çavuşoğlu, savaşın, AB ülkelerinin dünya gerçeklerine gözlerini yeniden açmasını sağladığını belirtti.
Çavuşoğlu, düzensiz göç krizi, enerji krizi, güvenlik krizi, iklim krizinin artık Avrupa’yı derinden sarstığına değinerek şunları söyledi:
"Güvenlik nefes gibidir: Önemini ancak eksikliğini hissettiğinizde anlarsınız. Bu nedenle Avrupa güvenliğinin Türkiye’ye ihtiyacı var. Türkiye’nin de Avrupa’nın bir parçası olarak kıtanın güvenliğine katkı sunma sorumluluğu var. Çünkü Türkiye Avrupa’dır."
Avrupalı bir güç olarak kıtanın bu zor döneminde yeniden dikkatin Avrupa'ya verildiğini belirten Çavuşoğlu, “ 'Türkiye Avrupa’dır' ile 'Yeniden Asya'yı aynı stratejik vizyonun tamamlayıcı unsurları olarak görüyoruz" dedi.
Çavuşoğlu, "Bu çerçevede, Yeniden Asya’nın eylem ve program yapısından Avrupa’da ve diğer coğrafyalarda nasıl yararlanabileceğimizi de değerlendireceğiz. Benzer şekilde, 360 derece bakışla çevremizdeki her bölgede ve küremizde sürdürülebilir kalkınma ve barış lisanı ile konuşulup, davranılmasını talep ediyoruz" ifadelerini kullandı.
NATO'nun güven vermesi için çabalar sarf edildiğini anlatan Çavuşoğlu, Madrid Zirvesi'nde ortaya çıkan Stratejik Konsept'e değinerek şunları söyledi:
"Bu belge bir bakıma AB’nin 'ne stratejik ne de pusula olan' Stratejik Pusulası’nın da ayıbını örttü. En önemlisi, iki ay önce yine Madrid’de, güvenliğimizi doğrudan etkileyen bir yaklaşım tarzına karşı önemli bir eşik atlandı. AB üyesi Finlandiya ve İsveç’in terörle mücadelede kendilerinin de sorumlulukları olduğunu kabul etmeleriyle oluşan çerçevenin, örnek ve emsal olmasını diliyorum. Yani, kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla. Bunları dilemekle kalmayıp verilen sözlerin, yapılan niyet beyanlarının takipçisi olacağız. Çünkü teröristler sınırlarımızın hemen ötesinde veya bazı başka ülkelerde destek buluyor. Terörizmin kökünün kazınmasının önündeki en büyük zorluk budur."
Türkiye'nin başta PKK/PYD/YPG, FETÖ ve DEAŞ olmak üzere terör örgütleriyle mücadelede kararlı olduğu kadar hassas olduğunun da altını çizen Çavuşoğlu, "Tüm ülkelerden terör örgütleriyle mücadelemize destek olmalarını bekliyoruz. Terörle mücadelenin Türkiye’nin kırmızı çizgisi olduğunu umut ederiz ki dünya kamuoyu layıkıyla anlamıştır" diye konuştu.
"Karadeniz ortak evimiz"
Rusya-Ukrayna savaşının ortaya çıkardığı krizlere acil çözümler bulunması gerekliliğine vurgu yapan Çavuşoğlu, Türkiye'nin bu savaşın etkilerini Karadeniz komşusu olarak derinden hissettiğini anlattı.
Bu nedenle savaşın ilk gününden beri çok kulvarlı bir siyaset yürütüldüğünü ifade eden Çavuşoğlu, "Hedefimiz savaşın en kısa zamanda, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını güvence altına alacak adil bir barışla sona erdirilmesidir" değerlendirmesini yaptı.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin Ukrayna'ya ve uluslararası insani çabalara destek verdiğini de belirterek Rusya ile Ukrayna arasındaki müzakereleri kolaylaştırmak için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde aktif bir diplomasi yürütüldüğünü söyledi.
Türkiye'nin bir taraftan Montrö Sözleşmesi'nin gereklerini yerine getirirken, diğer taraftan da NATO dahil tüm ilgili taraflara bu dönemde savaş gemilerini Boğazlardan geçirmemeleri yönünde telkinlerde bulunduğunu kaydeden Çavuşoğlu, "Karadeniz’de askeri tırmanmayı bu sayede engelledik." şeklinde konuştu.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin iki ülkeyi Antalya ve İstanbul'da bir araya getirdiğini hatırlattı.
Tüm bu çabaların sonucunda gıda krizinin çözümü için BM ile iş birliği halinde bir anlaşmaya varıldığının altını çizen Çavuşoğlu, "Bir gerçeği hiç unutmamamız gerekiyor. Karadeniz ortak evimiz. Bu haksız ve hukuksuz savaş bir gün sona erecek. Fakat kıyıdaş ülkeler olarak, güvenlik, ekonomi, ticaret, kültür ve çevre alanlarındaki ortak çıkarlarımızı koruma çabalarımız sürecek. Karadeniz’deki tek kapsayıcı örgüt olan ve bu sene 30. yılını kutlayan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı gibi ortak kazanımların bu savaşın son kurbanları olmasına izin veremeyiz" dedi.
"Dost da düşman da bilsin ki Can Azerbaycan hiçbir zaman yalnız değildir"
Avrupa'da güvenlik mimarisinin yeni gerçeklikler ışığında yeniden kurgulanacağını söyleyen Çavuşoğlu, "Uzun vadede bu bölgeyi kalıcı barış ve güvenliğe kavuşturmak için soğukkanlılıkla stratejik düşünebilmek gerekecek. Türkiye bu inşa sürecine şimdiden hazırlık yapıyor" diye konuştu.
Türkiye'nin önceliğinin sorunların çözümünde diyalog ve diplomasinin önünü açmak olduğuna vurgu yapan Çavuşoğlu, "Balkanlara, Güney Kafkasya’ya, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’ya bakışımızı da bu öncelik şekillendiriyor" şeklinde konuştu.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin Güney Kafkasya’da normalleşme ve iyi komşuluk ilişkilerinin tesisi konusunda da samimi olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
"Can Azerbaycan’ın Vatan Muharebesi’nde kazandığı zaferin yarattığı uygun koşulları bölgede barış ve istikrarı kalıcı kılmak için kullanıyoruz. Ermenistan’la karşılıklı olarak atadığımız Özel Temsilcilerimiz görüşmelerine devam ediyor. Tabii bu süreci Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki süreçten ve nihai amacımız olan tüm bölgede normalleşme ve iş birliği ufkumuzdan bağımsız düşünmüyoruz. Son günlerde bölgede yaşanan gerginlik mevcut sükunetin ne kadar kırılgan olduğunu tekrar gösterdi. Elbette bu süreçte Azerbaycan’la dayanışmamız da güçlenerek sürecek. Dost da düşman da bilsin ki Can Azerbaycan hiçbir zaman yalnız değildir."
"İsrail’le diyaloğumuz, Filistin’e ilişkin hassasiyetlerimizin doğrudan aktarılmasına imkan veriyor"
Çavuşoğlu, Orta Doğu'da değişen dinamiklerin bölge ülkelerini yakın bir iş birliğine sevk ettiğini söyledi.
Türkiye'nin İsrail, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkilerinde pozitif bir gündemle, iş birliği odaklı yeni bir döneme başlamak için kollarını sıvadığını da vurgulayan Çavuşoğlu, "Bu olumlu ivmeyi Mısır’la da yakalamayı umuyoruz. Tabiatıyla Filistin davasına güçlü desteğimiz sürüyor. Cuma günü başlayan İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları ve İsrailli fanatik Yahudi grupların Mescid-i Aksa’ya girme girişimleri kabul edilemez. Hiçbir gerekçe masum insanların, hele hele Ala Abdullah yavrumuz gibi 5 yaşındaki kız çocuklarının öldürülmesini mazur gösteremez. İsrail’in bu saldırganlığını şiddetle kınıyor, bu tahrik edici politikaların bir an evvel sona ermesini istiyoruz" diye konuştu.
Çavuşoğlu, dün ilan edilen ateşkesin de doğru bir adım olduğunu belirterek "İsrail’le diyaloğumuz, Filistin’e ilişkin hassasiyetlerimizin doğrudan aktarılmasına imkan veriyor." ifadelerini kullandı.
Balkanlar'da barış ve istikrarın korunmasının da özellikle üzerinde durdukları ve öncelik verdikleri hassas bir mesele olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, "Bosna Hersek’te, Sırbistan ve Kosova’da süren krizlerin getirdiği yük ortada. Buna ilave olarak, Ukrayna’daki savaşın bölgede yol açtığı tedirginlik, Balkanlar’daki birleştirici rolümüzün ve üçlü istişare mekanizmalarımızın önemini artırdı." dedi.
Çavuşoğlu, haziranda 5 Balkan ülkesini ziyaret ettiğini söyleyen Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gelecek ay Balkan turu gerçekleştireceğini belirtti..
"Yunan/Rum ikilisi son 1 yılda kıta sahanlığımıza 9 kez gemi göndermeye kalkıştı"
Ege ve Doğu Akdeniz'de barış ve iş birliğinin hüküm sürmesi gerektiğini kaydeden Çavuşoğlu, "Milli davamız Kıbrıs meselesinde çözümün anahtarı bellidir. Kıbrıs Türk halkının müktesep haklarının, yani egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesi gerekir" dedi.
Kıbrıs müzakerelerinin iki toplumun değil iki devletin arasında gerçekleşmesi gerektiğinin altını çizen Çavuşoğlu, "Kıbrıs çevresindeki kaynaklar için hakça paylaşımı savunuyoruz. KKTC, bunun için 2011’den bu yana önerilerde bulunuyor. Son olarak, 1 ve 8 Temmuz’da yine yapıcı bir iş birliği önerisini BM’ye iletti. Böyle bir mekanizma kurulursa Doğu Akdeniz’deki meselenin yarısı çözülür" diye konuştu.
Erdoğan'ın Doğu Akdeniz Konferansı önerisi ile KKTC'nin iş birliği önerisinin tüm dünyaya anlatılmaya devam edeceğini de vurgulayan Çavuşoğlu, "Doğu Akdeniz politikamızın bir unsuru da elbette, egemen haklarımız. Yunan/Rum ikilisi son 1 yılda kıta sahanlığımıza 9 kez gemi göndermeye kalkıştı. Bunları hem sahada hem masada aldığımız önlemlerle engelledik. Yarın da kısmetse Abdülhamid Han sondaj gemisi ilk görevi için Akdeniz’e açılacak. Doğu Akdeniz politikamızı uluslararası hukuka ve hakkaniyet ilkesine uygun şekilde, taviz vermeden sürdürüyoruz" ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin Ege’de ise birbiriyle bağlantılı sorunların bütüncül şekilde ele alınarak, kapsamlı, kalıcı ve uluslararası hukuka uygun olarak çözümlenmesini istediğine işaret etti.
Bu kapsamda Türkiye'nin uluslararası anlaşmalara göre gayriaskeri statüsü bulunan, Türk kıyılarına yakın adaların silahlandırıldığını başta BM olmak üzere tüm muhataplarına anlattığını söyleyen Çavuşoğlu, bu konunun üzerine gidilmeye devam edeceğini de vurguladı.
"Asya ülkelerinde Türkiye’yle iş birliğine ilgi hızla artıyor"
Asya kıtasıyla ilişkilere de değinen Çavuşoğlu, Yeniden Asya Girişimi kapsamında kısa ve uzun vadede uygulamaya konulan yaklaşık bin unsurdan oluşan bir eylem listesi olduğunu anlattı.
Bu eylemlerin Asya ülkeleriyle karşılıklı fayda temelinde çok kulvarlı ve çok paydaşlı bir iş birliği modelini hayata geçirmeye yönelik olduğunu ifade eden Çavuşoğlu, "Konferansın hemen öncesinde ASEAN Sektörel Diyalog Ortaklığı Toplantısı için Kamboçya’daydım. Ardından Malezya’yı da ziyaret ettim. Asya ülkelerinde Türkiye’yle iş birliğine ilgi hızla artıyor. Hazırlıkları devam eden ve yıl içinde kamuoyuna açıklamayı öngördüğümüz Yeniden Asya Politika Belgesi ise girişimin vizyoner ve uzun vadeli hedeflerini ortaya koyacak" diye konuştu.
Geçen yıl Asya’nın kalbi Afganistan’da yeni bir dönem başladığını söyleyen Çavuşoğlu, bu yeni dönemde Türkiye’nin Taliban yönetimiyle, tanıma olmaksızın angajmanı sürdürmesinin önem taşıdığını belirtti.
"Geçiş döneminde, Kabil’de Büyükelçiliği faaliyetlerine devam eden tek NATO üyesi ülke bizdik"
Çavuşoğlu, söz konusu angajman sayesinde siyasi kapsayıcılık, kadın hakları, kız çocuklarının eğitimi gibi konularda Taliban yönetimine telkinlerde bulunma imkanını da elde ettiklerini ifade etti.
Türkiye’nin Afganistan halkını bu zor dönemde yalnız bırakmadığına dikkati çeken Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Geçiş döneminde, Kabil’de Büyükelçiliği faaliyetlerine devam eden tek NATO üyesi ülke bizdik. Kızılay, AFAD, TİKA ve STK’lerimizle sahadaki yardım faaliyetlerimizi güçlü bir şekilde sürdürüyoruz. Maarif okullarımız açık. Şu anda açık olan 44 okulumuzun 12’si kız okulu.
Afganistan’ın siyasi geleceği nasıl şekillenirse şekillensin, Türk ve Afgan halkları arasındaki kadim dostluk güçlenerek yaşamaya devam edecek.”
Çavuşoğlu, konuşmasında Türkiye’nin Afrika politikasına değinerek şunları söyledi:
“Afrika’yı bir sınamalar yumağı olarak gören ön yargılı bakışların aksine, biz kıtayı Afrikalı ortaklarımızın kendi gözlerinden gördük. Kıtanın sahip olduğu potansiyeli hayata geçirme yolculuğuna Afrika’yla eşit ortaklık düsturuyla başladık. Son 18 yılda 11 kat artan ticaret hacmimiz, Kıtadaki 44 büyükelçiliğimiz ve Ankara'daki 38 Afrika Büyükelçiliği bize doğru yolda ilerlediğimizi gösteriyor. Aralık ayında düzenlediğimiz 38 ülkeden 16 devlet ve hükümet başkanı ve 100 bakanın katıldığı III. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’nde aldığımız kararlar kıta ile ilişkilerimizi yeni boyutlara taşımaya imkan verecek.”
Türkiye’nin Latin Amerika açılımı politikasının da meyvelerini aldığını kaydeden Çavuşoğlu, Türkiye ile Latin Amerika arasında son 20 yılda 15 katına çıkan ticaret hacminin bunun önemli bir göstergesi olduğuna işaret etti.
Çavuşoğlu, nisanda Latin Amerika’da gerçekleştirdiği bölge turunda, Türkiye’nin yükselen küresel aktör konumuna, uluslararası sorunların çözümünde oynadığı aktif role, bölge ülkelerinin duyduğu ilgiye bizzat şahit olduğunu kaydetti.
Bu ilgiyi yanıtsız bırakmayacaklarını dile getiren Çavuşoğlu, bu yıl açılan Türkiye’nin San Salvador Büyükelçiliği ile Latin Amerika’daki temsilcilik ağını daha da genişlettiklerini, temsilcilik sayısını 20 yılda 6’dan 19’a yükselttiklerini dile getirdi.